KOMİSYON KONUŞMASI

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkanım, çok değerli Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri, Sayın Bakanım, çok değerli basın mensupları; yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi içindeki ilk bütçemiz. Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin ben hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Türkiye Cumhuriyeti yeni sistemin içerisindeki en önemli hususlardan bir tanesi Millî Savunma Bakanlığının Genelkurmay Başkanının kendi içerisinden çıkıp ve bakan olmasıdır bana göre çünkü şimdiye kadar -cumhuriyetimiz yaklaşık olarak doksan beş yıllık cumhuriyet- Genelkurmay Başkanları hep özerk bir şekliyle kalıyorlardı ama ilk kez, Sayın Bekaroğlu'nun da tasvip ettiği bu dönüşün gerçekten devletimize, milletimize hayırlı olmasını ben Yüce Rabb'imden diliyorum.

Yine bununla birlikte Jandarma Genel Komutanımız -gerçi Millî Savunma Bakanlığına ait değil ama- ilk kez jandarma kökenli bir paşamız Jandarma Genel Komutanlığına atandı. Dolayısıyla bu anlamda da -yine birleşik olduğu için ben söylüyorum- hem Millî Savunma Bakanlığımızı hem de Jandarma Genel Komutanlığımızı ben tebrik ediyorum.

Değerli üyeler, demin bir arkadaşımız şunu söyledi: "Siz toprakları sattığınız zaman Türkiye'deki toprakların bir anlamı kalmaz." Ben özellikle şunu arz etmek istiyorum: Türkiye'nin toprağı ve mukaddesatları ölümden daha öteyedir çünkü Türkiye'nin toprağının ne renk olduğunu, bayrağının ne renk olduğunu herkes bilir ve bu ülkede de hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti devletinin toprağını satmaz. Bunun da böyle bilinmesini özellikle arz ediyorum.

Bu topraklarda yaşayan her asker ve her askerini bizim Anadolu insanımız gerçekten -Türk askerine karşı çok saygılı ve çok hürmetkâr- çok sever. O vesileyle her insanımız da Türk askerini Peygamber ocağında görev yapmış gibi onlara çok büyük bir saygı ve hürmet besler. Ben bu anlamda da Sayın Bakanımızın şahsında tüm askerî erkâna hoş geldiniz diyorum. Rabb'im devletimize, milletimize zeval vermesin ve Cenab-ı Allah askerlerimizi korusun.

Değerli milletvekilleri, "teknoloji asrı" dediğimiz bu asırda devletler artık terörist havuzu oluşturuyor. Bunu sabahtan beri birçok milletvekili arkadaşımız da burada kendileri de söylediler. Terörist devletler nerede işlerine geliyorsa veya hangi ülkeyi tehdit etmek istiyorsa bu teröristleri o tarafa yönlendirirler. Bizim özellikle burada da... Ben Türk askerimize gerçekten şükranlarımı sunuyorum. Birinci teşekkürüm özellikle Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı'nda askerlerimizin, o bölgelerde terörle, teröristi yapmış oldukları ayrımından dolayı, halklara vermiş olduğu desteklerden dolayı gerçekten ben teşekkür ediyorum.

Yine, bizim bu topraklarda, TSK'ya ve İçişleri Bakanlığına gerçekleştirdikleri operasyonlarda özellikle iç bölgelerimizde vatandaş ile terör unsurlarını ayırt ederek bire bir onlarla ilgilendiğinden dolayı yine ikinci teşekkürümü arz ediyorum.

Bir üçüncü teşekkürümse asrın göçü, belki bir tarafta "göçler kavmi" de diyebileceğimiz bir isim de olabilir bu, "kavimler göçü" diyebileceğimiz, Suriye'den gelen ve Anadolu insanının muhacir ve ensar mantığı çerçevesinde kucakladığı Suriyeli kardeşlerimize. Burada da Mehmetçik'imiz özellikle AFAD'la birlikte, Kızılayımızla birlikte yaşlı olanları sırtlarına alıp da gerçekten o konteynerlerine getirdiklerini, hepimiz televizyon ekranlarında bunları izledik. Ben, burada da, Peygamber ocağında görev yapan ve bu anlamda milletimize ve ensar ruhuyla gelen misafirlerimize de hizmet ettiklerinden dolayı şükranlarımı arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bizde Anadolu'da bir söz vardır: Yâri güzel olanın başı dertten kurtulmazmış. Türkiye gerçekten jeopolitik ve jeostratejik anlamda müthiş bir ülke. Üç yanımız deniz ve herkesin gözü bu ülkede var. Ama biz bu ülkeye gelmeden, özellikle Orta Doğu coğrafyasına baktığımız zaman -belki birçoğunuz bu kitabı okumuştur- "Çöl kraliçesi" denilen bir İngiliz hanımefendinin yazdığı ve babasının da sermayedar olduğu, o dönem tarihî itibarıyla İngilizlerin özellikle "Osmanlı İmparatorluğunun yıkılması konusunda neler yapabiliriz?" diye Orta Doğu'ya göndermiş olduğu bir hanımefendiydi. Ve bu hanımefendi ne yazık ki geldiği dönemde de yanında yabancı uyruklu biri olup -yani bunu antrparantez olarak söylüyorum, kimseyi de burada itham etmiyorum- Ermeni kökenli olduğu söylenen bir şoförle birlikte o bölgedeki bütün aşiretleri tek tek geziyor ve yıllar boyunca Osmanlı'nın o topraklarda hâkim olduğu ve Yavuz Sultan Selim'in özellikle o toprakları fethettiği bölgelerde ne yazık ki bizim ecdadımıza karşı bir savaş içerisine giriyorlar. Dolayısıyla Osmanlı'nın çıktığı o topraklardan bugüne kadar ama ne yazık ki o topraklar da herhangi bir sağlıklı bir yönetim de bulamadı.

Dolayısıyla şudur: Elbette ki devletlerin geçmişteki baki olan topraklar üzerinde belki bir hüküm ifade etmezler ama oralar da bizim ecdat toprağı olduğu için her zaman için de Suriye devletinin toprak bütünlüğü, insanların refahı bizim birinci önceliğimizdir ama o topraklarda da bu devlet hiçbir dönemde ve hiçbir zaman da terör yuvalarının olmasına asla ve asla izin vermeyeceğini de herkesin bilmesi lazım.

Dolayısıyla benim burada Sayın Bakanımıza da huzurlarınızda hassaten bir teşekkürüm var. Benim ilim için bir okul yeri, yaklaşık olarak 40 bin metrekareye yakın bir yer İstiklal Marşı'mızın okunması konusunda tahsisatta bulundular. Ben burada kendilerine de teşekkür ediyorum.

Yine, konuşmama son vermeden önce de bir soru olarak da bunu kendilerine arz etmek istiyorum. Tabii, Ağrı, gerçekten gayrisafi millî hasılada, biraz uzak da olması hasebiyle biraz daha sıkıntılı bir bölge. Dolayısıyla buraya hem bir askerî anlamda, asker gönderilmesi veya bir fabrikanın en azından bu bölgelerde kurulması konusunda kendilerinden hassaten burada istirham ediyorum.

Ben, tekrar bu vesileyle devletimizin birliği ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin gençleri ve genç kızlarımızın geleceği için o bölgelerde gerçekten canlarıyla başlarıyla uğraştıklarından dolayı ben bütün askerlerimize, huzurlarınızda, Millî Savunma Bakanımızın şahsında teşekkür ediyorum.

Bütçelerinin hayırlı olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum.