KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanım çok teşekkür ediyorum.

Değerli Bakanım hoş geldiniz.

Bu dönem Plan ve Bütçe Komisyonundaki ilk konuşmam. Dolayısıyla bir kayıt düşmek istiyorum Değerli Bakanım. Çok seçkin bir zemindir burası. Sadece iktidar milletvekillerinin değil, muhalefetin temsilcilerinin de hakikaten konuşurken, fikir serdederken bir ölçü üzere kayıt düştükleri bir zemin oldukları burası. Geçen dönem hemen sağ tarafınızda oturan kardeşim diye nitelediğim Alpaslan Bey de buradaydı, buraya değer katmıştı, nitelik ifade etmişti, şimdi Bakan Yardımcısı olarak görmekten de Komisyon üyesi olarak da gurur duyuyorum, Allah başarılı kılsın, Şuay Bey gibi, Muhsin Bey gibi.

Efendim, burada geçtiğimiz dönem bayrak isimler vardı. Bunlardan birisi şu karşıda oturan, CHP sıralarında oturan devlet adamı kumaşı kavi, muhkem bir isimdi, Zekeriya Temizel Bakanım. Her toplantıda bir şey öğrendik ondan. Bu zemini o kadar berrak, o kadar temiz hâle getiriyordu ki onun varlığı bize ayrı bir itimat, güven telkin ediyordu. Bu defa da görmeyi çok isterdim ama yok. Sadece o mu? Değil. Orada Musa Çam diye bir beyefendi vardı, arka sıralarda otururdu, her bütçe görüşmesinde mutlaka konuşurdu, görüşlerini ifade ederdi, muhalif dozu yüksek kayıtlar düşerdi ama hepsinin içerisinde mutlaka bir estetik ambalaj bulunurdu, kırmadan dökmeden, tam da çelebice bir ifadeyi burada kayda geçerdi. Şimdi onların özlemini duyuyoruz, sadece o değil. Burada Emin Haluk Ayhan büyüğümüz vardı, o da öyleydi, bu defa olmasını da isterdik, Mehmet Günal Bey öyle. İsimleri özellikle kayda geçiyorum Değerli Bakanım, ardından bir meramımı aktaracağım da onun için söylüyorum ben. Bihlun Hanım vardı, konuşurken, eleştirirken mutlaka işin içerisine bir...

BAŞKAN - Zarafet...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - ...zarafet, evet Başkanım, güzel nitelediniz, dozu katardı. Dinlerken hakikaten hoşnut olurduk. Rahmete uğurladığımız bir isim oldu, burada HDP sıralarındaydı, İbrahim Ayhan, benim adaşım, o da felsefe yapardı konuşurken. Teröre teşne beyinlerden değildi, çok net söylüyorum. Vefatını duyunca ailesini de aradım, taziye dileklerinde bulundum, Allah gani gani rahmet eylesin, razıydık kendisinden. Bu sıralarda da çok çelebi, çok nitelikli isimler vardı, yanımda oturan Ejder kardeşim vardı, Şuay Beyin hemşehrisiydi. Erkan Kandemir Bey vardı, şimdi genel başkan yardımcımız. Şahap Bey vardı, Mustafa Bey vardı, bizim Ebubekir Bey vardı.

BAŞKAN - Sen saydıkça ihtiyarladığımı hatırlıyorum, ben hepsiyle çalıştım da efendim.

CAVİT ARI (Antalya) - Herkesi saydınız da Başkanımı saymadınız.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanım... Zaten onunla ilgili çok özel kayıtlarım var benim o şeylerde, dolayısıyla söylemiyorum ben.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Bu sene bakım zayıf ama bakımdan düşmüş, geçen sene iyi bakardı.

BAŞKAN - Bakarım, bakarım.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, Değerli Bakanım, bunu niye söyledim ben? Şimdi burada sizin sıralarınızda Bülent Bey var, şu anda da konuşurken öğreten tarzıyla hakikaten iftihar ediyorum, kendisi de benim hemşehrimdir, dolayısıyla bir pay da alıyorum oradan. Hakkı teslim kadar mübarek bir şey yok, vefalı olmak kadar güzel bir şey yok. Hususen şahsi, bireysel kininizi, garezinizi gizleyip hakkı teslim etmek yükseklik ifade eder. Bu notu şunun için düşüyorum: Sabahleyin Abdüllatif Şener Bey söz aldı, bireysel kinini, garezini kustu, bu ifadeyi hususen altını çizerek söylüyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Abdüllatif Bey şimdi burada yok.

CAVİT ARI (Antalya) - Şu anda yok, niye siz...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Keşke olsaydı ama ne yapayım, söz bana böyle geldi.

CAVİT ARI (Antalya) - İyi de ısraren...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ama böyle olmaz ki ya.

CAVİT ARI (Antalya) - Az sonra gelir.

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) - "Dedikodu yapıyorsunuz." demektir.

CAVİT ARI (Antalya) - Konuşmasın mı burada yani, kendine göre doğruları söylemesin mi kendine göre?

BAŞKAN - Arkadaşlar, Abdüllatif Bey, merak etmeyin...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Buradayken... Gelsin, geldiğinde de söylerim ben kardeşim, geldiğinde de söylerim.

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) - Dedikodu yapmayın.

CAVİT ARI (Antalya) - Kendine göre doğruları söylemesin mi bu Komisyonda?

BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade edin... Arkadaşlar, müsaade edin, Abdüllatif Beyin avukatı mısınız siz?

CAVİT ARI (Antalya) - Avukatıyım, ben avukatım.

BAŞKAN - Tutanaklarda var. Eğer Abdüllatif Bey'in cevap vermesi gereken bir şey varsa tutanakları alır, verir cevabını.

CAVİT ARI (Antalya) - Yok burada işte, konuşuyor işte Başkanım.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kardeşim, buradayken bir şey söylediğimde de bu defa da "Laf atma." diyorsunuz. Söz bana geldi ne yapayım?

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) - Gıybet yapıyorsunuz, gıybet.

BAŞKAN - Gıybet yok, gıybet yok. Abdüllatif Bey burada, rahat olun, gıybet yok.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hak teslimi yaptım biraz önce dikkat ettiyseniz.

CAVİT ARI (Antalya) - "Kinini kustu." diyemezsiniz, "Eleştiri yaptı." diyebilirsiniz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kinini kustu, altını çizerek söylüyorum kardeşim, böyle bir şey olmaz.

BAŞKAN - Evet siz devam edin Sayın Aydemir.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Kime kini var Abdüllatif Bey'in?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bak, "Burası çok temiz bir zemin." dedim ben. Biz burada geçtiğimiz dönem çok özel sohbetler yaptık. İşte Sayın Bekaroğlu yanında. Hakikaten o konuşurken çok...

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Siz bir kelime söyler misiniz? Hangi kini kustu? Bir kelime istiyorum sizden.

BAŞKAN - Siz müsaade... Arkadaşlar rahat olun ya.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben ardından söyleyeceğim kininin...

BAŞKAN - Ama rahat olun, merak etmeyin yüzüne de söyler, rahat olun.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Abdüllatif Bey gittikten sonra saatlerce bekleyip de burada "kin" kelimesi doğru bir kelime mi?

CAVİT ARI (Antalya) - "Kinini kustu." diyemezsiniz çünkü bu ordu hepimizin ordusu sayın vekilim.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - En başından söylediğiniz kelimeden...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, bir saniye güzel kardeşim.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Ben de dinledim o konuşmayı. Nerede kin var ya?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bir saniye güzel kardeşim ya. Ardından ne söyleyeceğimi biliyor musun sen? İşgüzarlık yapmayacaksın kardeşim, beni dinleyeceksin.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Cumhuriyet Halk Partisinin vekilini kin ve nefretle suçlayamazsınız.

BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade eder misiniz ya. Bir müsaade edin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bak, güzel kardeşim, ben şimdi kinini ve nefretini altını çizerek şimdi söyleyeceğim.

BAŞKAN - Siz müsaade edin bir dakika.

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, siz konuşmacının üslubunu uyarırsanız iyi olur.

BAŞKAN - Milletvekillerinin nasıl konuşması gerektiğini siz mi öğreteceksiniz? Böyle bir şey olabilir mi? Müsaade edin...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Siz öğretin Başkanım, biz öğretmeyelim.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Biz kin ve nefret söylemini kabul etmiyoruz.

CAVİT ARI (Antalya) - Salonda olmayan milletvekiline "Kinini kustu." demesine müsaade ediyorsunuz.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Hakaret ediyor, kabul etmiyoruz. Çok ayıp!

BAŞKAN - Sayın Aydemir, siz devam edin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Buyur ne diyorsun, nasıl konuşayım söyle konuşayım. Buyurun, siz söyleyin ben konuşayım, buyurun, nasıl konuşayım ben.

CAVİT ARI (Antalya) - Adabıyla konuşun, nasıl konuşursanız konuşun.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben adabıyla konuşuyorum. Sükût edip dinleyeceksin.

CAVİT ARI (Antalya) - Eleştiri hakkını kullanmıştır burada. Eleştiri hakkını kullanmak kinini kustu anlamına gelmez.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, ardından şunu yapacak yani şöyle...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Aydemir, eleştirilince nasıl sinirlendin gördün mü!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bunlar ucuz siyaset, ucuz, basit.

CAVİT ARI (Antalya) - Ucuz siyaseti siz yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Müsaade eder misiniz...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Efendim, sen yokken biz seni savunduk.

BAŞKAN - Sayın Aydemir bir dakika...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kardeşim, burada olmayan birisi hakkında bak şimdi...

BAŞKAN - Sayın Aydemir, müsaade edin...

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Bakana anlatarak burada şov yapmayın tamam mı?

BAŞKAN - Sayın Aydemir...

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Bakana şov yapmayın.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sayın Cumhurbaşkanımız burada yokken iftira etti, yalan söyledi, doğruyu söylemedi. Ayıp!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ben bir teklifte bulunabilir miyim?

BAŞKAN - Müsaade eder misiniz... Arkadaşlar, bir dakika...

CAVİT ARI (Antalya) - Birilerine yaranmaya çalışmayın.

BAŞKAN - Sayın Arı bir dakika, müsaade edin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yaranmaya çalışan sizsiniz.

BAŞKAN - Siz de müsaade eder misiniz Sayın Aydemir.

Abdüllatif Şener Bey'in söyledikleri eğer bir "gıybet" diyorsanız, eleştiri falan değil son derece ağır ve gerçekle uzaktan yakından alakası olmayan sözlerdi.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tamam, böyle de, böyle de. "Kin nefret" deme, böyle de.

CAVİT ARI (Antalya) - Kendi olsaydı biz karışmazdık zaten.

BAŞKAN - Eğer bu kadar hassassanız burada bulunmayan ve bu SİHA'ların Türkiye'deki üreticisi olan genç kardeşimizin hakkını hukukunu da bu kadar savunmanız gerekirdi şu an Abdüllatif Bey'in hukukunu savunduğunuz gibi.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Genç kardeşimiz de buraya gelemez herhâlde ya.

BAŞKAN - Müsaade edin ya..

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Onun yerine müsaade edin de onu da ben savunayım değil mi? Böyle bir şey olabilir mi? Milletvekiliyiz biz.

BAŞKAN - Müsaade edin ya... Müsaade edin... Müsaade edin...

Şimdi, madem burada bulunmayanların hakkında konuşmak gıybetse gıybetin en daniskasını Sayın Şener yaptı ama siz hiçbiriniz de buna müdahale etmediniz.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Hangi konuda? Hangi konuda?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Siz burada yoktunuz galiba.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Haberiniz yok, belli ki dinlememişsiniz siz, konuşmadan haberiniz yok.

BAŞKAN - Peki, siz dinlememişsiniz o zaman.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, İbrahim Bey çok güzel başladı, bir yerde kaldı, o kelimeleri çıkarın ve devam edin. Başka bir şey söyle.

BAŞKAN - O zaman, Sayın Aydemir, siz sözlerinizi bitirin. Çıkarmanızı gerektiren bir kelime yoktur, devam edin.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ya işinize gelince güzel oluyor, işinize gelmeyince müdahale ediyorsunuz.

BAŞKAN - Arkadaşlar... Sayın Aydemir, siz devam edin.

CAVİT ARI (Antalya) - Sizden öğrendik, İbrahim Bey'den öğrendik.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Mehmet Ağabey, benim tarzımı sen biliyorsun.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ya dinlemesini öğrenin, dinlemesini öğrenin. Sabahki tüm konuşmalarınızı biz dinledik.

CAVİT ARI (Antalya) - Biz dinlemesini çok iyi biliyoruz. Biz dinlemesini çok iyi biliyoruz merak etme.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Dinle o zaman. Doğru dürüst konuş.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şimdi, başınıza geldi, dinlemenin kıymetini öğrendiniz. Siz dinlemiyorsunuz, saldırıyorsunuz. Böyle bu iş işte, devam.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ya dinlemekle ilgili bir sıkıntı var mı ya.

BAŞKAN - Ya, Sayın Bekaroğlu sen de fena değilsin, formundasın yani ha.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Fena değilim yani.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, Mehmet Ağabey sen burada olmasaydın sizinle ilgili de kayıt düşecektim ben.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şimdi söyle işte.

CAVİT ARI (Antalya) - Ya 50 kişi için konuştun, yol olsa daha konuşacaktın.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - O burada olduğu için söylemem gereken... O da hakşinas bir adamdır, yeri geldiğinde hakkı teslim eder, bu noktada bunları söyleyecektim. Bir aileyiz biz burada. Burada olmayanların ismini açarak zemmetmek bize de bir hak hukuk arayışı modu koyar, buraya girmemiz lazım.

BAŞKAN - Doğurur.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi İHA'lar, SİHA'lar bizim...

BAŞKAN - Aslında Abdüllatif Şener Bey o lafı ettiğinde hepinizin müdahale etmeniz lazımdı.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Etseydik bu sefer de bırakmıyorsunuz Başkanım.

BAŞKAN - Niye bırakmayayım canım?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ya, yapma Başkanım ya.

Bütün sürem bitti. Bakın arkadaşlar, ben Millî Savunma Bakanlığıyla ilgili...

BAŞKAN - Ama ben hakkı savunuyorum.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Sayın Başkan, kin ve nefret konusunun geçtiği cümleyi tekrarını yaparak bunu söyleyebilir mi? On altı dakikalık konuşmanın tamamı Millî Savunma Bakanlığına kin ve nefret mi içeriyor da bütün konuşmaları bir tek kin ve nefret başlığı altında topladınız? Ben bunu merak ediyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hayır, tamamını dinlemediğiniz için işte bak işi Millî Savunma Bakanlığına götürdün. Hiç alakası yok.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Neyle alakası var?

BAŞKAN - Siz dinlememişsiniz konuşmayı.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Benim kin ve nefretten kastım onun Millî Savunma Bakanlığına olan kini, nefreti değil, ben bireysel kinini, garezini kustu dedim, bireysel dedim. Bireyselden kasıt çok açık ama eğer siz açık değil diyorsanız biraz daha açayım: Sayın Cumhurbaşkanımıza olan zihin haritasına yüklemiş olduğu kin ve garezdir, bunu söylüyorum ben. Oysa biz hakikatleri dillendirmeliyiz, hakşinas olmalıyız velev ki muhatabımızı sevmesek bile hakkını teslim etmeliyiz. Ben bunu söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bunu söylerken Musa Çam ağabeyimin hakkını teslim ettim dikkat ederseniz, sizin çok fevkinizde, sizin çok çok üstünüzde dozda muhalif dillendirmeleri olan birisiydi burada. Biz onu burada keyifle dinlerdik, asla ona karşı bir saygısızlık da yapmadık çünkü birbirimizin hukukunu, hudut çerçevesini bilir, ona göre hareket ederiz biz. Ben burada milletvekiliyim, milletin hakkını korumak durumundayım. Şimdi, İHA'ları, SİHA'ları üreten firmanın sahibi Cumhurbaşkanımızın damadı diye onu burada altını çizerek zemmetmek hangi milletvekilinin hakkıdır, haddidir? Böyle bir şey olabilir mi? Kendisi burada yok. Peki, onu kim savunacak?

BAŞKAN - Canım, damat olmadan önce üretiyordu zaten.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kaldı ki gayet tabii, hiç alakası yok.

BAŞKAN - Ha, başka üreten vardı da almadık mı? Hani Ispartalıyız ya.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli arkadaşlarım, bir de şu var: Bizim şeref varakamız diye tarif edebileceğimiz bir hâli burada küçük göstermeye çalıştı, bu yüreğime işledi, içimi acıttı. Onun için özellikle, beni bağışlayın, böyle biraz da sert dozda söyledim, bunlara gerek yok. Muhalif dil kullanın elbette, elbette bütçeyi eleştirin ama iftira, dedikodu, yalan, bunlar yakışmıyor. Milletten vekâlet almışız, millet adına konuşuyoruz burada, öyleyse millete bir kıvam koymak durumundayız çünkü bizim milletimiz nitelikli bir millettir. Bu neviden yönelmeleri altını çizerek bir yere not ediyor, ajandasına koyuyor, koydukları için de milletin gönül dünyasından, gönül rehberinden bunlar silinmiş isimler.

BAŞKAN - Sayın Aydemir, manifestoya döndü bu konuşma.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ya, şimdi, Sevgili Başkanım, değerli arkadaşlarım; samimi söylüyorum, eski üyelerimiz bilirler, hemen her bakanlık bütçesinde -Garo Bey de biliyor- konuşma yaptım, bir not düşmeye çalışıyorum, tarihe not düşüyoruz, her hâlimiz böyle. Hak teslimi babında yapıyorum bunu. Bu defa da kendimce bir çalışma yaptım, bir şeyler söyleyeyim istedim ama Sayın Şener'i dinleyince hakikaten çok huzursuz oldum, çok rahatsız oldum. Yani öyle bir şeyi eleştirin ki kardeşim, mesela Suriye bağlamında bir şeyler söyledi, Suriye'yle ilgili, özellikle Halep'le ilgili bir not düştü, benim de kafamda buna dönük bir yeşil ışık vardı. Bak hak teslimi yapıyorum ben, Halep bağlamında söylediğine ama işi buraya getirdiği an bütün hakikatlerinin, bütün doğrularının üzerini çizdi attı. Ona hepimizin itiraz etmesi lazım, hepimizin bir saniye kardeşim, ağzını çalkala öyle konuş dememiz lazım. Öyle bir şey olur mu? Onun için, işi bu noktaya kadar taşıdım. Sevgili Bakanım, Değerli Bakanım, siz de tabii, bu zemine de, bu tarza da alışık değilsiniz, beni bağışlayın, kusura bakmayın.

Şimdi, efendim ben böyle bir iki berceste kayıt hazırlamıştım, onları özellikle burada kayda geçmek istiyorum.

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Aydemir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - O zaman girizgâhı ifade edeyim, sonra kapatayım Sayın Başkanım.

Türkiye'nin coğrafi vahdetinden sınır ötelerine, sosyal, ekonomik ve vicdani hürriyet taşıyan, yurdunu alçaklara uğratmayan, mabedinin göğsüne namahrem eli değdirmeyen, göğsünü siper edip hayâsız saldırıları durduran ve iman dolu göğsüyle mazlum coğrafyalarda da feryatları dindiren kahraman ordumuzu ifade eden Millî Savunma Bakanlığı 2019 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum. Ama bitirmiyorum Sayın Bakanım: Millî heyecan ve şuur içinde millî irade, vicdan ve haysiyetinin temsilcisi olarak yurt içinde ve dışında nefsini vatanın birliği, milletinin bütünlüğü, devletin dirliğine adayan, şairin berceste tanımıyla yüzü dünyada yiğit yüzlerinin en güzeli olan Mehmetlerimizle gurur duyuyoruz. Şaik Gökyay'ın kaydıyla vatan için, millet için, devlet için bir gül bahçesine girercesine şu kara topraklara giren şehitlerimizi şükran, minnet ve rahmetle anıyorum, gazilerimize hürmetlerimi sunuyorum. Afrin'den İdlib'e, Mümbiç'ten Fırat ötesine adalet, şefkat ve huzur taşıyan; Zeytindalı'ndan Fırat Kalkanı'na operasyonlarıyla yeni destanlar yazan, içindeki FETÖ'cü iblislerden temizlenerek ordu-millet dayanışmasında tarihî bir dönemi yaşayan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına kalbî saygılarımı sunuyorum burada hazır olanların şahsında, Sayın Bakanım, sizin şahsınızda.

Ayrıntıya girmiyorum Değerli Bakanım, işi uzattım, hakkınızı helal edin, size her daim başarı diliyoruz, sizinle iftihar ediyoruz. Allah'ın izniyle bu ordu özellikle imansız diye çerçevesini çizdiğimiz bütün terör örgütlerinin üstesinden gelecektir ve önümüzdeki bütçede inşallah sulh, salah üzere bir zeminin bütçesini yapacağız.