KOMİSYON KONUŞMASI

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Aslında ben konuşmayı düşünmüyordum ama değerli hatiplerimiz konuşunca ben de konuşmaya karar verdim.

Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Cumhurbaşkanımızın Vekili, Değerli eski Bakanımız ve çok değerli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben özellikle yeni sistemimizin de devletimize, milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum bütün kalbimle.

Ben sabah da konuşmuştum, dolayısıyla, özellikle bizim milletimizin başardığı en önemli tarihî olayların başında gelen ve ilelebet payidar kalacağına inandığımız Türkiye Cumhuriyeti'nin 95'inci yıl dönümünü kutlamanın vermiş olduğu gururu yaşıyoruz bugün itibarıyla. Cumhuriyet ezelden ebede akıp giden tarihimizde çok önemli bir dönüm noktasıdır. Cumhuriyet milletimizin tarih sahnesinde yeniden dirilişinin adıdır. Milletimiz cumhuriyet rejimiyle kazandığı değerleri toplum hayatımızın vazgeçilmez unsuru olarak benimsemiş, karşılaştığı sorunları cumhuriyete olan bağlılığı sayesinde birlik ve beraberliğinden ödün vermeden aşmayı bilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti milletimizin namusu ve haysiyetine emanettir. Cumhuriyet millî iradenin varlığıyla anlamlı ve baki kalacaktır.

Bu düşüncelerle cumhuriyetimizin kuruluşunun 95'inci yıl dönümünü kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere kurucu kahramanları, şehitlerimizi, gazilerimizi şükran ve minnetle ve saygıyla anıyorum.

1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti 1946 yılında çok partili siyasi hayata geçişiyle birlikte kuruluş sürecini tamamlamıştır. 1946 yılından sonraki dönemde ise demokrasisini darbe ve darbe girişimlerine rağmen olgunlaştırmış, geliştirmiş ve bu geliştirme sürecini perçinlemiş ve gücünü pekiştirmiştir.

Milletimiz 16 Nisan 2017 tarihli Anayasa değişikliğiyle halk oylamasıyla Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine onay vermiş, 24 Haziran 2018 seçimleriyle de yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanını seçmiştir. Cumhurbaşkanımızın ant içtiği 9 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe giren bu yeni sistemin, ben tekrar hayırlı ve uğurlu olmasını bütün kalbimle temenni ediyorum.

Değerli Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti devleti -ben daha önceki konuşmamda da söylediğim için- Osmanlı Devleti'nin bir bakiyesi ve topraklarıdır. Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti her zaman için kendi milletine yasalar ve ümmet bilinciyle bakmıştır. Bu en basit mesele şudur: Özellikle, Suriye'den gelen kardeşlerimiz vardır ve Türkiye Cumhuriyeti devleti kimsenin kimliğine bakmadan, Kürt'ü, Türk'ü veya o bölgede yaşayan Arabi, Arap'ı, Nusayri'si kim olursa olsun, herkese kapısını açmıştır ve bu devlette kaç seneden beridir kimseden herhangi bir kuruş almadan bu insanlara bakıyor. Ama bunun tersine, siz Avrupa'ya baktığınız zaman, insanları bir kampa hapsediyor, üzerine kilidi vuruyor ve bu kilitle birlikte o insanların genç kızlarına, çocuklarına, yaşlılarına her gün hakaretler ediyorlar. Dolayısıyla bu topraktaki müdebbir olan insanlar, devlet başkanları, bu devletin büyük olan insanları, yönetici olan insanları ümmet bilinciyle bu insanlara baktığı için, kendi milletine baktığı için hiç kimsede ayrım yapmamışlardır. Hele hele özellikle AK PARTİ hükûmetlerinden önce -ben sabahki konuşmamda da onu söyledim- gerçekten, bu bölgede yaşayan bir sürü insan, Kürt'ü de Türk'ü de Laz'ı da Çerkez'i de Pomak'ı da herkes belki geçmişteki devletten bir tokat yemiştir. Ama AK PARTİ hükûmetleriyle birlikte -herkes kendi elini vicdanına koysun- söylenilmeyen her şeyi AK PARTİ hükûmetleri ve Recep Tayyip Erdoğan söyledi, yapılmayan her şeyi Sayın Cumhurbaşkanımız şu anda yaptı ve o dönemde, 2002'de, 2016 veya 2018'e siz gelip de baktığınız dönemlerde, geriye gittiğinizde, devlet kuruluşlarıyla, sosyal hayatıyla, kültürel yaşantısıyla, terörle birlikte, olmayan her şey bu ülkede konuşuldu. Hele hele özellikle çözüm süreciyle... Çözüm sürecinde, hiç kimsenin telaffuzunu dahi etmek istemediği, korktuğu bir şeyi bu hükûmetler yaptı, Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Ben daha önce de söyledim, gerçekten, bu ülkede Kürtlere daha önce kimlik vermeyen bu devletti ama Recep Tayyip Erdoğan'ın sayesinde bu ülkedeki Kürtlere bu kimlik verildi. Hiç kimse Kürtçe konuşamıyordu, hiç kimse kendi kızına veya çocuğuna bir "Zozan" adını bırakamıyordu. Nüfus dairesine gidildiği zaman, bu arkadaşlarla ilgili soruşturma veya kovuşturma evrakını verip ilk önce polis ensesinden tutup götürüyordu.

Ben hassaten şunu istirham ediyorum: Birkaç sene öncesine gidin, burada ensesinden yakalanıp giden milletvekillerine siz baksaydınız o zaman...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Geçen sene de oldu, Eren Erdem içeride.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Geçen sene ama terörden dolayı oldu, burada herkesin onayına sunuldu.

Dolayısıyla şudur: Bu topraklara benim memleketim olan Ağrı'dan Sultan Alparslan 1071'de, o tarihte girdi, Müslüman'dı ve o Müslüman olan komutanlarla birlikte Kürtler de vardı. Daha sonra 1453'e baktığınız zaman yine öyle, ondan önce Kudüs'ün fatihine bakın, yine öyle.

Dolayısıyla şudur: Her zaman için bu ülkede ümmet bilinciyle bu devlet kendi vatandaşlarına bakmıştır. Yan komşularımıza baktığınız zaman demografik yapıda olan insanların kimlikleri bile yoktu. O insanlar mülk alıp satamıyorlardı ama unutmayın ki bu ülkede kim olursa olsun... Bakın, Garo Paylan -ben söylemedim, kendisi iki üç gündür söylüyor- Ermeni kökenli bir kardeşimiz ama bugün bu devlette milletvekili. Bu devlette bir Kürt kardeşim kalkıyor, ilk önce Başbakan oluyor, sonra Cumhurbaşkanı oluyor, milletvekili oluyor, bakan oluyor. Belki içinizde bir sürü kardeşimiz vardır. Şunu unutmayalım: Her Kürt'ün evinde bir Türk, her Türk'ün evinde bir gün bir Kürt vardır.

Dolayısıyla bu devlet yasakçı bir zihniyetle kimseye bakmıyor; bu devlet gerçekten herkese vatandaşlık hukukuyla bakıyor, Anayasa'da ne dercedildiyse onun gereğini yapıyor ama bu devletin yapacağı bir de bir şey vardır, eğer bu devlete halel getirilebilecek bir şey varsa bu devlet o zaman şahin olmak zorunda çünkü kendi kaderini, kendi vatandaşını bu devlet korumak zorunda. Bu devlet ne sadece Türk'ün devletidir ne sadece Kürt'ün devletidir ne sadece Laz'ın devletidir; bu sadece 82 milyon insanın devletidir. Dolayısıyla hepimizin bunu böyle bilmesi lazım. Dolayısıyla şudur: Bizim birlik olmamız lazım. Bizim bu ülkenin ne bir çakılını kimseye vermemiz lazım ne de ülkenin bir çakılına biz göz dikmeyiz, bizim zaten şiarımız da odur.

Dolayısıyla şunu özellikle söylemek istiyorum: Bu devlet vergi alır mı? Vergi alıyor ama bu devlet Şafii'sine de yardım ediyor. Bakın, şu anda benim ilçemde -ben Patnosluyum- Ağrı'da, Ağrı merkezde Ulu Camimizi bu devlet yapıyor. Patnos'ta şimdiye kadar bizim sadece verdiğimiz 200 milyar vardı, onun haricinde yüzde 99'unu devlet yapıyor. Şafii bölgesi. Akdamar Adası'na gidin. Allah için, ben sizi götüreyim yahu, vallahi ben şeref duyarım. Akdamar Adası'na bakın, Ermeni kilisesini bu devlet yapıyor. Dolayısıyla, bu devlet sadece Şafii'ye yapıyor, sadece Hanefi'ye yapıyor; yok böyle bir şey.

İkinci hususta şunu arz edeyim: Diyanet benim şeyim değil ama bu devlet sadece yardım ediyor "Allah rızası için hayır yapın. Zekâtınızı verin, hayrınızı verin." diyor, başka bir şey de demiyor. Dolayısıyla şudur: Bizim devletimizi kötülemeye gerek yok arkadaşlar -ben sabah da söyledim- algı yapmamıza gerek yok. Biz ne kadar kol kola girersek, ne kadar devletimizi güçlü kılarsak biz o kadar ayakta dururuz.

Demin bir arkadaş söyleyince ben söyledim, şu anda bu devlet, devletin Reisicumhuru, biz gerçekten küresel liderlik yapıyoruz. Bunu kabul edin veya etmeyin, bu farklı bir şey, siyasi bir analiz değil, siyasi bir gerçektir. Şimdiye kadar bu devlette hiçbir dönemde Avrupa'dan 3 tane, 4 tane lider birlikte gelip de aynı gün bir Cumhurbaşkanını ziyaret etmemişlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)

BAŞKAN - Lütfen son cümlelerinizi alayım Sayın Çelebi.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Bu devlet şu anda küresel liderdir ve bizim kendi devletimizle gerçekten gurur duymamız lazım.

Ben bu bütçenin, yeni bütçenin devletimize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum.