| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 14 .01.2015 |
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, bence yeterince tartışıldı aslında konu ama ben de başka bir perspektiften...
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) - Bize laf kalmadı yani.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Size kalmadı, bana kaldı, şimdi ben bir şeyler daha söyleyeceğim ama söyleyeceğim en önemli şey şu: Sayın Bakanıma katılıyorum, dünyada liderler kolay yetişmez, yetiştiği zaman da bunun kıymetini bilmek lazım. Billboardlara "dünya lideri" yazdırarak değil, dünya liderlerinin, dünya insanlarının, dünyanın kabul ettiği insanların bir insanın liderliğini tasdik etmesiyle dünya lideri olunur veya lider olunur diyorum ve bunun çok önemli olduğunu, bu liderliğin yüz yılda gelen bir liderlik olduğunu, hepimizin de ortak değeri olduğunu, bundan da hepimizin bir övünç duyması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Niye övünç duymamız gerektiğini ifade etmek istiyorum? Bakın, bugün bile tartıştığımızı, yüz yıl önce bunları düşünmüş ve Türkiye'nin geleceğini planlamış, bugün bile dünyadaki mezhep kavgaları, ırk kavgaları, adına ne koyarsanız koyun, birçok şeyin önünü kesecek ta 1920'lerde tedbirler almış ve cumhuriyetimizin bugüne kadar yaşamasının ve bundan sonra yaşamasının adımlarını atmış bir liderden bahsediyoruz, kendisine onun için teşekkür ediyoruz. Onun da vasiyetine rahmet diliyoruz, onun da vasiyetini sadece bizler değil, -Alaattin Bey onu da izah etti size biraz evvelki konuşmasında- hepimizin sahip çıkması gerektiğini düşünüyorum.
Doğru, eleştiriler yapıldı, sadece bugün belki en az sizin döneminizde yer satılmış, kiralanmış, tahsis edilmiş veya işte, 1950'den günümüze kadar daha çok miktarlarda yapılmış veya daha önce de 7 bin dekarlık alan tahsis edilmiş. Ama baktığımız zaman, 1937 yılında rahmetli Atatürk'ün bu çiftliği hazineye devrederken hangi amaçlarla devrettiğine ve hangi amaçlarla kurduğuna bakmak lazım. Tarım ve hayvancılık ürünlerinin üretimi amaçlı kurmuş çünkü biliyorsunuz 1930'lu yıllarda ülke Birinci Dünya Savaşı'ndan çıkmış öncelikle, sonra Kurtuluş Savaşı'ndan çıkmış; her alanda, sanayide, tarımda, ticarette, gerçekten her alanın geliştirilmesi gereken bir ortamın yaşandığı dönemde müthiş ihtiyaç vardı bunlara ve kendi kontrolünde, kendi gözü önünde bu adımları atabilmenin hesaplarını yapmış ve böyle 55 bin dekarlık bir alanı hazineye devrederken şartlar koymuş, demiş ki: Tarım ve hayvancılık ürünleri üretilecek, altyapı, mekanizmanın burada geliştirilmesi, bir AR-GE merkezi -bugün AR-GE diyoruz ya, hani devletin ne kadar pay ayırdığını söylüyoruz, binde 7'den binde 9'a çıkarken övünüyorsunuz, gelişmiş ülkelerde yüzde 3 bu oran- olarak kurmuş burayı. Ama o gün de Ankara'yı planlarken -şurada notumu da aldım, hangi millettendir bilemiyorum ama- Atatürk imar planını yaptırmış ve Ankara'yı 300 bin nüfusa göre ilk planlamasını yaptırmış ve bu planlamanın içerisinde ziraat fakültesi, Atatürk Orman Çiftliği, Gençlik Parkı yani Ankara'yı bir taraftan yapı olarak planlarken imari durumuna baktığınızda, yeşilleri de Ankara'nın etrafına serpiştirmiş ki gelecek nesiller buralarda nefes alsınlar diye.
Yine, amacından devam ettiğimizde, baktığımızda, 1950 yılında bir kanun değişikliğiyle ne yapılmış? Atatürk Orman Çiftliği Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığına bağlanmış ve bu yasayla da on iki yıllık dönemde verilen yerler ki yerlere baktığınızda tarım amaçlı verilmiş yani Atatürk'ün vasiyetine uygun verilmiş. Tartışmıyorum, içinde şu yapılmış, bu yapılmış, fabrika yapılmış. Yapılmış, TEKEL arpa, buğday üretildiği için yapılmış. Bugün ODTÜ her tarafı ağaçlandırıyor, kampüs var, içinde teknokent kurulduğu için de teknokentin ihtiyacı olan binalar yapılmış içinde. Tabii ki Atatürk Orman Çiftliği amacına uygun kullanıldığında eğer orada arpa üretiliyor ve bira fabrikası gerekiyorsa bunu da kurmuş o dönemde. Üzüm üretip şarap tesisleri, üzümü değerlendirmek için şarap tesisleri kurmuş; bana göre yaklaşım doğru, size göre de doğru olduğunu düşünüyorum bu yaklaşımın.
BAŞKAN - Çimento fabrikasına ne diyeceğiz?
MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) - Traktör var bir de.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Onlar 1950'den sonra kurulmaya başlanmış, zaten yanlışlık burada başlıyor. Ben şimdi, dönüp siz haklısınız, onlar yanlış, biz yanlışız, onlar doğru demiyorum, amacına uygun işlerin yapılmama tarihi 1950 yılında başlıyor. 1950 yılından sonra da alan daralmaya... Henüz o yıllarda daralmıyordu belki ama öyle düşünelim, o alanlar devletin malı ya, yemeyen keriz misali, işte, bu şekilde değerlendirilmeye başlanmış ve 22 bin hektar alan elden çıkarılmış. 60'lı yıllarda Orman Bakanlığına da verilmiş. Niçin verilmiş? Arıcılık için orman ağacı yetiştirsin diye, arıların yararlandığı, yine, kâğıt yapımında kullanılmak için nesilden nesle geçen ya da belli periyotlarda kesimi yapılacak kavak yetiştirilsin diye çünkü kavak üretimi Türkiye'de yok, kâğıt üretimi de yok. Bakın, SEKA'ların kapatılması nedeniyle bugün 1 milyar dolarlık gazete kâğıdı ithal ediyoruz.
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) - Teknoloji çok kötüydü.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - O tartışılabilir Mehmet Bey, başka bir şey söylüyorum, o günlerde düşünülen şeyleri söylüyorum. Bakın, arıcılık...
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - İzmit'e yeni teknoloji de getirilmişti.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Getirildi, ben onu anlatırım, ben endüstriden gelen insanım.
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) - İzmit'e asit yağmurları yağıyordu o dönem.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Size onu anlatırım, endüstriden gelen bir insanım, o tarafında değilim.
Arıcılık için bunu yapmış, dediğim gibi, gazete kâğıdı ve kâğıt üretebilmek için sanayi ürünü olan orman ürünü, kavak ağacı diktirmiş ve onu yaş sıralamasına göre yapmış ki bir kesime girdiği zaman onun yerine yenileri yetişsin diye yapmış, amacına uygun kullanılmış o dönemde. Ama daha sonra bakıyoruz, Ormana devretmiş, Orman bunu kalkmış, amacına uygun tahsis etmemiş. Yani baktığın zaman, kiraya vermiş, satmış, hiç önemli değil, ne yaparsa yapsın. Kendi kampüsü vardı, doğru, o kampüsü kaldırıp ağaç dikmesi gerekiyordu, tahsisin amacı bu, Ormana verilen tahsisin amacı bu. Orman, sana bu yeri verdik, Atatürk'ün vasiyetine uygun olarak verdik -çok basitti demeyeyim, tamam basit ama- amaca uygun olarak verdik, sen de kalktın bugün... Sen orayı kullanmıyorsun veya artık ihtiyacın yok o bölgeye, yere; kalkıp burayı devretmemen gerekiyor. Burada sorulması gereken soru şu, Atatürk Orman Çiftliği yönetimine sorulması gereken soru bu: Petrol Ofisine, TEKEL'e satılan... Özelleştirme nedeniyle TEKEL dava açıyor, yerin iade edilmesi konusunda dava açıyor. Atatürk Orman Çiftliği'nin arazisi Orman Bakanlığı tarafından Başbakanlık birimi olarak yapılması için tahsis edildiğinde siz dava açtınız mı "Bu yer bize aittir, bu amaçla tahsis edemezsiniz." diye? Yine tartışırım onu, şöyle tartışırım: Belki, biraz evvel Sayın Bakanım da söyledi, Alaattin Bey de söyledi, Başbakanlık binaları kendi içinde çok dağınık, müthiş derecede kiralar ödeniyor bakanlıklara, bilmem nelere...
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) - Çok yaptık ama onları da yaptık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yapmıyorsun, kiralıyorsun artık yandaşlardan onu.
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) - Eskişehir yoluna baksana.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Benim şeyi bozma, ben girerim o konuya, bir saat çıkamayız.
Belki Başbakanlık binası olarak doğru kullanılabilirdi ama bakın, bir yanlış var, Ormanın orayı devretmesi Başbakanlık olarak, Atatürk Orman Çiftliği yönetiminin dava açmaması... Yer bu amaçla size tahsis edilmedi, size verilmedi, satılmadı hatta, sattığınız araziyi bile geri alabilirsiniz, kanunlar bunu hükmediyor.
BAŞKAN - Kanunla verildiği için Atatürk Orman Çiftliği'nden çıkmış artık, tahsis değil, kiralama değil.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hayır, 1950 yılında çıkan kanuna bir madde konuyor.
BAŞKAN - Kanun çıkarır Meclis, geri alır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, arkadaşlar; 1950'de çıkan kanunla daha önce verilen yerlerin artık geri alınamayacağı bağlanmış, kanunla bağlanmış ama ondan sonra çıkan kanunların hepsi koruma kanunu olarak çıkmış ve bu yerler Ormana verilmiş, atıyorum -Hayvancılığın kendi yeri gerçi, ona bağlı olduğu için- Maliye Bakanlığına verilmiş ya da hazineden sorumlu bakanlığa verilmiş, hazine bakanlığı "Paraya ihtiyacım var, ben bunu satıyorum." diyemez kanun gereği çünkü eğer bu alanı boşaltırsa, ihtiyacı yoksa ve cevap vermiyorsa, başka bir alana gidecekse orayı devretmek zorunda Atatürk Orman Çiftliği'ne. Konu bu, böyle görüşürsek doğruyu bulmuş oluruz.
Şimdi, burada yapılan birkaç tane hukuksuzluk var. Bir tanesi, Atatürk Orman Çiftliği yönetiminin dava açmaması Orman Bakanlığına bu yeri tahsis ettiği için; iki, yerdeki yapı kaçak, "kaçak saray" adı da oradan geliyor zaten, gerekçe bu. Sizin Adalet Bakanınız Bekir Bozdağ -bunu da tartışmayacağım, siz başka şeyler söyleyebilirsiniz- bunun kaçak olduğunu ve kendisinin yanlış bilgilendirildiğini bütçe konuşmaları sırasında ifade etti açık açık; kaçak saray. Ama başka kötü bir şey var...
BAŞKAN - O noktayı da düzeltelim ama.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - ...daha kötüsü var, bugün ülkeyi yöneten, yöneten demeyeceğim, yöneten yürütmedir, Başbakandır ama Cumhurbaşkanının, yürütmeyi durdurma kararına rağmen "Güçleri yetiyorsa gelsinler durdursunlar." demesiydi. Bu, bir hukuk devletinde kabul edilemeyecek bir laftı. Yine, Bülent Arınç'ın "Başbakanlık için yapmıştık, niçin böyle oldu, anlayamadım." demesi bir hukuk devletine ne kadar uzak olduğumuzu gösteriyor. Yani şimdi şunu söylemeye çalışıyorum: Bu ülkenin Cumhurbaşkanı "Gelsinler durdursunlar güçleri yetiyorsa." deme hakkına sahipse sokaktaki bir vatandaş yaptığı kaçak binadan dolayı, yaptığı farklı şeylerden dolayı hukukla edeceği mücadelede "Güçleri yetiyorsa gelsinler becersinler." deme hakkına sahip olur. Bu doğru bir yaklaşım değil. En önce hukuka sahip çıkması gereken, kendine lazım olduğu zaman değil, genel anlamda hukuka sahip çıkması gereken bir yönetici, bir Cumhurbaşkanına ihtiyacı var bu ülkenin, bu anlamda doğru işler yapmadığını düşünüyorum.
Çok uzatmayacağım, detaylarını arkadaşlarımız söyledi, bir iki şey vardı, onları özellikle üzerine basarak söylüyorum, Başbakanlık hizmet binası olarak her şeye rağmen Atatürk Orman Çiftliği yönetiminin dava açmaması gibi nedenler de belki kamufle edilebilirdi, ikincil planda kalıyor, öncelikli olmayabilir ama bu şekilde kullanılması, Başbakanlık binasını yürütmesi doğru değil arkadaşlar. Bu doğru değil, bunu herkes kabul edecek, böyle kabul edersek daha doğruyu buluruz diyorum. Yine, bir ülkenin Cumhurbaşkanı yargının verdiği kararlara saygı duymalı, eğer saygı duymayacaksa ülkede yaşayan hiçbir vatandaşın böyle bir yargı kararına veya bu yargının vereceği kararlara saygı duyması beklenemez. Ha, şunu da söyleyeyim: Yargı kararları veya suçlar veya isnat edilen suçlar veya hakkındaki iddialar sandıkta aklanmaz arkadaşlar, sandıkta çözülmez, sandıkta olmaz, millî irade veya milletin iradesi bunları çözmez. Çünkü o zaman, seçilmiş belediye başkanı da yolsuzluktan dolayı yargılanamaz, seçilmiş muhtar da yargılanamaz, milletvekili de yargılanamaz çünkü hepimiz sandıktan çıkıyoruz, böyle bir usul olmaz. Onun için de şunu söylüyorum: Atatürk Orman Çiftliği yönetimi, diğer şeylere bakıyorum yani Petrol Ofisine verilen yerlere bakıyorum, TEKEL'e bakıyorum, uzun uzun 30 yıl süren davalar var. Belki bunda bizim hatamız var yani yasamanın hatası var burada da çünkü bu davaları çözecek kanunları biz çıkarmamışız. Bakıyoruz, örnekler var, bu örnekler üzerinden gidilerek bu işleri hızlandıracak, çözecek şeyler yapılabilir, yapmamışız, bizde de hata var, bizde de suç var. İşin kötü tarafı şu: 2007 raporlarını onaylamamış KİT Komisyonu, ibra etmemiş, Petrol Ofisiyle ilgili olan 2007 raporlarını onaylamamış, ibra etmemiş, değil mi? Şimdi soruyorum Komisyon Başkanına: 2007 raporunu ibra etmemiş bir Komisyon, biz de etmedik, TTK'yı etmedik biliyorsunuz, ne oldu? O dönemin yöneticileri hakkında Komisyon olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bir suç duyurusunda bulunduk mu veya bunlarla ilgili bir mahkeme süreci başlattık mı? Niye ibra etmedik? İbra etmediysek gereğini niye yapmadık? Gereğini yaptıysak bu Sayıştay raporlarında hiçbir şey yapılmamıştır diye bir paragraf geçiyor, ne olmuş, çok merak ediyorum, 2007'deki... Bu sorunun da cevabını sizden bekliyorum, belki Sayıştaya sorarsınız, belki denetçi arkadaşlara sorarsınız. Onun için de bu Komisyonun, aslında KİT Komisyonu yasasını da -aşağı yukarı her toplantıda bunu da söylemeye başladım- acil değiştirmemiz gerekiyor. Gerekirse iktidar ve muhalefet çünkü iktidarın da, muhalefetin de burada görevi denetlemek. Yani iktidarın kurumları bir avukat gibi savunması, muhalefetin kurumları bir savcı gibi suçlaması değil, iktidarı ile muhalefetin o kurumun doğru çalıştırılıp çalıştırılmadığına, verimli veya eğer bir tesisse kaliteli üretim yapıp yapmadığına, normlara uygun personel çalıştırıp çalıştırmadığına, engelli çalıştırıp, hükümlü çalıştırıp çalıştırmadığı gibi denetlememiz gereken şeyleri birlikte denetlememiz gerekiyor. Böyle bakarsak ne sabahki tartışmayı yaşarız arkadaşlarımız arasında ne de kurumları rencide edecek bir şey söyleriz. Kurumu denetlemiş oluruz, eksikler varsa, bir yasa gerekiyorsa yine ortak karar verir, ortak akılla yasayı birlikte önerirsek bir günde de Meclisten geçer ve böyle KİT Komisyonu olarak da denetleme görevini yerine getirmiş oluruz.
Teşekkür ediyorum.