KOMİSYON KONUŞMASI

OĞUZ OYAN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Komisyon üyeleri, değerli konuklar; efendim, şimdi, büyük bir eksiklik var Türkiye'de kuşkusuz. Bu arada, Türkiye'de bütün bunların temelinde olan İnsan Hakları Beyannamesi var, ta 1948'den gelen Türkiye'nin imzaladığı 1948 İnsan Hakları Beyannamesi, daha sonra 1950'de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, ki Türkiye 1954'te imzaladı ve daha sonra gene Türkiye'nin üye olduğu 1981'de Avrupa Konseyi 108 sayılı Sözleşmesi. Dolayısıyla, mesele şu an Avrupa'da meri mevzuat olarak 1995'ten itibaren yürürlükte olan, 95/46 sayılı Karar'ın öncesinde üç ayrı metin var ki bunlar bağlayıcı. Şimdi, 95'teki bu metin de bugün esas itibarıyla yürürlükte olmasına rağmen eskimiş bir metin. 2002'de bu arada bir başka metin var gene AB'nin 58-EC şeyi Elektronik İletişim Sektöründe Kişisel Verilerin İşlenmesi ve Mahremiyetin Korunması ama son olarak 2012'den itibaren, burada dile getirildi, Genel Veri Koruma Regülasyonu çalışmaları var. Bu tabii, bağlayıcı olacak yani direktiften daha öte yani 1995 direktifinden daha öte bir düzenleme olacak çünkü tek bir düzenleme olacak AB açısından, tek otorite söz konusu olacak. Ve daha ilginç olanı şirketler açısından AB dışında yer alan ama AB içinde faaliyet gösteren şirketleri de kapsayacak önemli bir olay, dolayısıyla AB üyesi olmayan ülkeleri de ilgilendiriyor.

Cezaların daha etkin uygulanması bakımından çok ciddi miktarlar öngörülüyor, aynı zamanda oranlar öngörülüyor. Türkiye'de şu an görüştüğümüz tasarıda olandan daha yüksek miktarlar. Şöyle çerçeveler var: 1 milyon avro ya da bu şirketlerin küresel cirolarının yüzde 2'si veya 100 milyon avro ya da küresel cironun yüzde 5'ine kadar yükseltilmesi imkânı. Şimdi, bunlar Türkiye'de şu an öngörülen 1 milyon liraya kadar olan cezaların çok ötesinde, özellikle oransal hâle getirdiğiniz zaman çok caydırıcı bir şey yapmış oluyorsunuz. Yüzde 2, yüzde 5 değil yüzde 2 bile çok yüksek, hele küresel şirketler açısından bu inanılmaz bir rakam.

BAŞKAN - Bu genel regülasyonla mı?

OĞUZ OYAN (İzmir) - Evet bu regülasyonda olacak şeylerden bahsediyorum.

Dolayısıyla bizim burada getirdiğimiz bu ceza mekanizmasında bir oransal şey konabilseydi belki daha caydırıcı olabilirdi.

Şimdi, ikinci söylemek isteyeceğim şey şu: Bu tasarı daha çok verileri toplayan veya işleyenin, yani devletin ve şirketlerin haklarını korumaya yöneliyor, daha ziyade oraya yöneliyor, kişilerin ve yurttaşların hakları daha geri planda kalıyor. Bence burada çok ciddi bir denge sorunu vardır. Yani bu tasarının görünür gerekçesinde bunu demiyor ama bu görünür gerekçesine, beyan edilmiş amacına aykırıdır, Anayasa'nın 20'nci maddesine, 2010 da değiştirilmiş, bölümüne özellikle aykırılık vardır, yürürlükteki AB mevzuatına bu tasarı uyumlu değildir, yürürlüğe girecek regülasyona da hiç uyumlu gözükmemektedir. Dolayısıyla burada bizim çekincelerimiz var.

Üçüncüsü, burada söylenenleri tekrarlamamak açısından belki bu yasanın en önemli hükümleri istisnalarıyla ilgili. Yani istisnalara baktığımızda burada söylenmiş olan maddeler dışına da çıkarak söyleyeceğim ama söylenmiş maddeye yani 24'ün (1)'inci fıkrasının (ç) bendine mutlaka değinmek lazım. Yani bu (ç) bendiyle MİT, jandarma, emniyete kişisel veri işleme olanağı getiriliyor. Aslında 3 kez bu tasarı değiştirildi Adalet Bakanlığında, ilk hâlinde bu kuruluşların yargısal süreçlerde bu verilere ulaşabilmesi düzenlenmişken, bir engel yok bir yargısal süre söz konusu olduğunda ulaşabiliyor, şimdi o düzenleme kalkmış vaziyette. Dolayısıyla bunun Türkiye gibi kişileri fişleme geleneğinin ürkütücü boyutlarda olduğu bir ülkede çok kaygı verici olduğunu düşünüyorum.

Keza, 24'üncü maddenin (d) bendinde mali araştırma yapmak, veri toplamak, şüpheli işlem bildirimleri vesaire bildirimleri... Bu da bence Türkiye'de kötüye kullanılabilir, kuşkusuz yani burada belirtildiği gibi terörizmin finansmanın önlenmesi vesaire, bütün bunlar suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi falan tamam da yani Türkiye'de suç gelirlerinin aklanmasını nasıl göre göre, göstere göstere yaptığımızı yolsuzluk komisyonunda biliyoruz, yani şimdi altın kaçakçılığının nasıl gizlendiğini, MASAK raporlarının nasıl uygulanmadığını, yolsuzluk komisyonunun bizzat Başkanının talep ettiği Maliye Bakanlığı müfettişinin yazdığı raporun nasıl dikkate alınmadığını. En son, biraz önce düştü, MİT tırlarıyla ilgili bir şey var. Yani şu an MİT tırlarıyla ilgili bir haber çıktı, yeni bir haber, El Kaide doğruladı silahların onlara gittiğini. Şimdi bu Twitter ve Facebook'a yasak geldi, biraz önce toplantıdayken bu yasak geldi. Bunu yayınlayan bütün İnternet sitelerinin şu an bütün üyeleri görünmez hâle geliyor. Yani şu an tam da bu toplantıyı ironik bir şekilde bir yasakla sürdürüyoruz.

FARUK IŞIK (Muş) - El Kaide bir terör örgütüdür, Hocam yani...

OĞUZ OYAN (İzmir) - Müsaade ederseniz değerli arkadaşlar, yani biz bir yasaklamadan bahsediyoruz.

FARUK IŞIK (Muş) - Yasak doğrudur da yani El Kaide doğruladı diye sizin de doğrulamanız olmaz.

OĞUZ OYAN (İzmir) - Ama Türkiye'de gerçek bilgilere ulaşma imkânımız yoktur.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Haber kaynağınız El Kaide.

BAŞKAN - Lütfen dinleyelim arkadaşlar.

OĞUZ OYAN (İzmir) - Lütfen, ciddi olursak söyleyeceklerimizi dinleyelim.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Kaynağınız El Kaide olunca nasıl ciddiye alayım ben bunu?

OĞUZ OYAN (İzmir) - Türkiye'de MİT tırlarına yapılan aramaları yapanların nasıl sürüldüğünü, görevden alındığını biliyoruz. Dolayısıyla Türkiye'de birtakım şeyleri kamuoyunun bilmeye hakkı vardır. Türkiye'de ileride doğan, doğacak, doğmuş olan terör faaliyetlerinin gerçek müsebbiplerini bilmeye insanlarımızın hakkı vardır.

Bir başka istisna da gene 24'üncü maddenin (2)'nci fıkrasının (a) bendinde "Kişisel veri işlemiyle suç işlenmesinin önlenmesi için gerekli olması hâlinde..." Şimdi, bu bizim daha en son geçen tartıştığımız bir tasarıyı akla getiriyor. İç Güvenlik Tasarısı'nı burada tartışmıştık ve orada bir hüküm çok önemliydi, önleyici yakalama. Önleyici yakalama dediğimiz şey, biz bunu bir fantastik bir dünyanın şeyi diye burada betimlemiştik. Şimdi bu sefer yeni bir önleyici veri işleme yani önleyici yakalama. Yani hukuk devleti dışında garip bir yapı oluşturmaya başlıyoruz. Suçun işlenmesinin önlenmesi için kişisel veri işleme yani çok güzel. Koruma mekanizmaları nasıl çalışacak bütün bunlar içinde, bu istisnalar varken, bu çok kaygı verici.

Bir başka mesele, dile getirilmedi ama söyleyeyim, burada çok sayıda yönetmeliğe gönderme var, yani 4 maddede yönetmelikle düzenlenecek. Bunlardan bir tanesi veri silinmesiyle ilgili madde 7, diğeri veri sorumluları siciliyle ilgili madde 15, diğeri kurulun işleyiş esaslarıyla ilgili madde 21, genel sekreterlikle ilgili gene işleyiş ve esasları madde 22. Yani biz, burada, milletvekilleri olarak yasama yapıcı, yasa yapıcı olarak önümüzdeki yasa çerçeve yasa güzel falan da bütününü göremiyoruz. Yani bir yarı mamul düzenleme yapıyoruz, bunların, bu önemli düzenlemelerin nereye gideceğini tam bilemiyoruz. Tabii, bu arada Kişisel Verileri Koruma Kurulunun, burada dile getirildi ama bu kurulun bağımsız olarak oluşturulmadığı açık bir vakıa. Yani böyle bir kurulla, Bakanlar Kurulunun atadığı bir kurulla nasıl gerçekten bağımsız, tarafsız -hadi onları bırak da- yarı özerk bir de olmasını nasıl bekleyeceğiz? Yani burada baroya, öğretim üyelerine mesela kendi temsilcilerini atama imkânını bağımsız olarak vermediğiniz takdirde, bunu Meclise bile verseniz bağımlı bir kurul oluşur, Meclis çoğunluğuyla seçildi çünkü. Ama Bakanlar Kuruluna verdiğiniz zaman doğrudan yürütmeye veriyorsunuz bu kurulun üyelerinin oluşmasını, ki bunların da önemli bir bölümü kamu kurumlarından gelecek öyle anlaşılıyor. Biraz önce söylendi, baro ve hâkim yani avukat ve hâkim dendiği zaman hiç avukat olmama ihtimalî çok yüksek yani dolayısıyla onun bir kamu yargı görevlisi olarak ortaya çıkması son derece yasaya uygun hâle geliyor. Yani yasa bunu düzenleyemiyor, yasa daha doğrusu bu kapıyı öylesine açık tutuyor ki devlet, Hükûmet her şeyi ayarlayabilsin.

Şimdi, dolayısıyla bu hukuk devletinin esas böyle tefessüh ettiği bir dönemde, iflas ettiği bir dönemde yani bu kadar yöneticilere ait somut verilerin yolsuzluk yapana ilişkin gizlendiği bir dönemde üretilmiş verilerle insanların ve kurumların mahkûm edildiği, işte düzmece CD'ler üzerinden koskoca Türk Silahlı Kuvvetlerine operasyon yapıldığı bir şeyde bu kişisel veriler, kurumsal veriler her neyse... Kurumsal veriler gerçi yok gibi gözüküyor, yani başta tüzel kişiler yok deniyor falan ama sonuçta bu kişisel veriler üzerinden kurumların çökertilmesi nasıl mümkün olduysa, ki düzmece olarak... Bundan son derece kaygılıyız biz. Yani böyle bir şeyin Türkiye'de yani korumaktan ziyade istihbarat örgütlerine veri servis etmeye dönük bir şey olarak çıkıyor ve siyaset üzerine şantaj oluşturacak yeni derlemeyi de içerebiliyor. Bakınız, buradaki kurulun yani Kişisel Verileri Koruma Kurulunun Başbakana doğrudan bağlanması bile Türkiye'de tartışıldı geçen sene. Dolayısıyla burada bir şeyin tepesindeki kişinin -bu şimdi Cumhurbaşkanı olabilir- bütün verileri tabii işlenmiş ve önüne konulmuş seçilmiş kişiler üzerinde verileri kullanabilme imkânını getiren ve siyasette kullanılabilir imkân hâline getirebilen bir şeyden de bahsediyoruz. Dolayısıyla bunun son derece kaygı verici olduğunu, denge sorunlarını içermediğini düşünüyoruz. Yani aslında en iyisi bu tasarının geri çekilmesi ve yeniden buradaki bütün katkılar dikkate alınarak düzenlenmesidir ama ben burada bir ilk olarak başka bir öneride bulunayım. Bu birinci önerim geçmeyecektir ama bir başka öneride bulunayım bizim komisyon için de bir ilk olur belki, Sayın Başkan sizin de onayınız, kuruldaki arkadaşlarımızın da desteğiyle belki bunu yapabiliriz, bir alt komisyon kuralım. Buradaki bazı maddeleri, hepsi şart değil yani 28 maddesi gerekli değil, bizim Komisyon tali komisyon ama biz biraz asli komisyon gibiyiz şunun için çünkü AB'yle ilişkimizi çok ilgilendiren bir mesele. Yaklaşık 10 kadar maddeyi bizim ayrıntılı incelemeye ihtiyacımız var. Onun için geliniz burada bir ilk yapalım, böylece Komisyonumuz da rüşdünü biraz daha ispatlamış olur. 10 maddelik böyle bir şey için bir alt komisyon oluşturalım, sindirelim bunu, tartışalım, buna ihtiyacımız var, hepimiz tartışalım bunu diye öneriyorum.

Çok teşekkür ederim.