KOMİSYON KONUŞMASI

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Evet, herkese merhaba, ben Halkların Demokratik Partisi Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü.

Üzgünüm, bu konuşmayı yaptıktan biraz sonra yandaki komisyon çalışmasına katılmak için buradan ayrılmak zorundayım fakat özellikle toplumsal örgütlerin, sivil toplum kuruluşlarının, derneklerinin görüşlerini tutanaktan dikkatle izleyeceğiz ve muhalefet şerhimizi yazarken de onlara dayanacağız çünkü biz bu yasaya muhalifiz; bu şekliyle çıkması aslında yasanın amacıyla da çelişiyor.

Her şeyden önce, dayandırıldığı Avrupa Birliği belgelerine bakacak olursak bu yasa esasen kişisel verilerin korunması alanındaki AB düzenlemelerine uyum için çıkartılıyor ve bunların başında gelen Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulma Sürecinde Bireylerin Korunmasına İlişkin 108 sayılı Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin başlığına da uygun olarak... Esasen kişilerin, bireylerin devlet karşısındaki haklarını yani bireylerin kendileriyle ilgili data, veri toplayanlar karşısındaki haklarını korumak üzere kaleme alınmış olması gerekirken veri toplayanların bireyler karşısındaki yetkilerini esas alan bir kanun taslağıdır. Bu tıpkı Kamu Denetçiliği Yasası'nda olduğu gibi, İnsan Hakları Kurumu Yasası'nda olduğu gibi Avrupa mevzuatına uyum gösterme mecburiyetleri dolayısıyla çıkartılan ancak bu mevzuatın ruhunda, özünde yer alan kişisel haklar, toplumsal haklar, kamu yönetimi karşısında bireyin ve toplumun hakları merkezli olmayan, devletin yetkilerini bu yasalara benzeten yasalar faslından birisi daha olarak karşımıza geldi. Çok yazıktır, böyle olamaz çünkü bu alanın düzenlenmesine aslında ihtiyaç vardı ve 2010'da yapılan Anayasa değişikliği zaten buna amirdi. Ayrıca, 2006'dan beri Mecliste bekleyen bir başka düzenleme daha vardı. Uzun yıllar bu yasanın çıkamamış olmasının, bugüne kadar gündeme gelememesinin asıl nedeni Türkiye'deki devletin bireyleri fişleme geleneğinin, bireyleri birer potansiyel suçlu olarak görüp suçlular arşivini her geçen gün sınırsızca genişletme arzusunun bu yasanın çıkması önünde bir engel oluşturmasıydı ancak yasa için taslağı, teklifi hazırlayanlar sonunda Avrupa Birliği yönergeleri, talimatlarıyla devletin istihbarat ve zor aygıtlarının dayatmaları arasında bir orta yol seçmişler. Tabii, bütün orta yollar gibi korkunç bir yol, aynı zamanda hem gaza hem de frene basarak yasayı daha doğmadan boğuyor çünkü bir yandan yurttaş haklarını güvence altına alırken öte yandan getirdiği istisna maddeleriyle Türkiye'deki fişleme geleneğinin kadim kurumlarının hepsini bu yasadan muaf tutuyor. Böylelikle, 24'üncü maddeye göz attığımız zaman yasanın asıl açmazını görürüz. 24'üncü maddede açıkça ifade edildiği şekilde oradan size okuyayım: "Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu, Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu istihbari faaliyetlere ilişkin hükümleri çerçevesinde kişisel verilerin işlenmesi bu yasadan muaftır." Yani, bugüne kadar kimler fişleme yapıyorsa onlar fişleme yapmaya aynı şekilde devam edecekler fakat fişleme yapmaya yeltenecek başkaları hakkında bazı tahditler getirebiliriz, o da aslında o kadar çok istisnaya tabi tutulmuş durumda ki burada her birimizin hakkındaki veri herhangi bir istisna hükmüne dayanılarak işlenebilir, üçüncü şahıslara, uluslararası kuruluşlara aktarılabilir. Bunlar hakkında bilgi edinebilmek için ise başvuracağınız kurul, bu süreci sürdüren kurul doğrudan doğruya bir Hükûmet kuruluşudur, Bakanlar Kurulu tarafından atanmaktadır. Bütçesinin ayrı olması hiçbir şeyi değiştirmez. Bugün, ayrı bütçelere sahip bütün kuruluşların nasıl tek elden yönetildiği hakkında bir devlet pratiğine sahip olduğumuzu biliyorsak o zaman bunun da aslında bir Hükûmet kuruluşu olarak çalışacağından yüzde yüz emin olabiliriz, bunun önünde hiçbir engel yok.

Nihayet, sır taşıma yükümlülüğü olan kişiler de bu yasadan muaf tutulduklarına göre ve Devlet Sırrı Kanunu Mecliste görüşülürken çok açık biçimde ifade edildiği gibi, "Devlet sırrı nedir?" sorusunun cevabı aslında yasada şöyle verilmektedir: "Devlet sırrı devlet sırrıdır." Sonuç olarak, bu kendisine devletim diyen, devlet yetkisini kullanmakta kendisinde hak gören hiç kimse karşısında bireyi, ki özel kişileri herhangi bir biçimde koruyan bir yasa değildir. Bu açıdan, yasanın değiştirilmesi, herhangi bir maddesinin iyileştirilmesi bu bölümler yasada durduğu sürece herhangi bir anlam ifade etmeyecektir. O nedenle, biz bir bütün olarak bu yasanın, esasen öngördüğü amaçlara asla hizmet etmeyen, MİT'in, Jandarma'nın, bütün istihbarat kuruluşlarının dayatmaları sonucunda, bugüne kadar yaptıkları her şeyi de aslında yasal kılan yani "Artık siz her şeyi yapabilirsiniz çünkü yasa size dokunmayacaktır." diye onlara açıkça teminat veren ve bugüne kadar pek çok yurttaşımızın başına gelenleri göz önüne aldığımızda, bu fişlemelerin sonucu olarak yaşanan uzun hapislikleri, mahkeme kararlarının bu fişlemeler dolayısıyla nasıl etkilendiğini, nasıl arka kapıdan dolaşılarak insanların bu fişlemelerle meslek hayatlarının, kişisel şöhretlerinin, itibarlarının nasıl zedelendiğini göz önüne alacak olursak bu yasa bu bakımdan hiçbir şey getirmiyor. Bu tıpkı bir baraj yapmak fakat barajın altını boş bırakarak buradan suyun geçmesini serbest bırakmak ve barajın öbür tarafında duran yurttaşlara da "Sizi asla sel basmayacak." diye kandırmaya çalışmak gibi görünüyor. Yapanlar bunun bu manaya geldiğini düşünmüş olmalılardır çünkü bu mevzuatı dayandırdığımız Avrupa'daki bütün tartışma, esasen devlet karşısında birey haklarının nasıl korunacağıyla ilgilidir, burada ise, başında söylediğim gibi, birey karşısında devlet yetkilerinin nasıl kitaba uydurulacağıyla ilgilidir. Bütünüyle keyfî olan bu veri toplama, fişleme uygulamasının kapısını açtığı için, daha doğrusu hep açık tutmanın meşru olduğunun altını çizdiği için bu yasayla bir arada yurttaşlık haklarımızın ağır bir tehdit altına girmiş olduğunu şimdiden söyleyebiliriz. Yasanın diğer kusurları bunlar yanında ikincildir, şüphesiz onlara sivil toplum kuruluşlarımız, diğer milletvekillerimiz de değineceklerdir. Bu açıdan, kendimizi güvencesiz ve korunaksız, devletin kudreti karşısında kalkansız, hiçbir şeysiz bırakan bu yasanın devreden mutlaka çıkartılması konusunda bütün politik partilerin söz birliği etmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum çünkü bakın, özellikle bu tasarıyı getiren Meclisteki çoğunluk partisindeki, Hükûmet partisindeki arkadaşlar, siz bizden daha iyi biliyorsunuz, bunları beraber yaptığınız, beraber işlediğiniz insanlar daha sonra bunları size karşı nasıl birer kılıç, birer mızrak hâline getirdiler. Şimdi işe alacağınız başkalarının size ve başkalarına karşı aynı şeyi yapmayacağına dair bu güveninizi dehşetle karşılıyorum. Neye güveniyorsunuz gerçekten ve bizden neye güvenmemizi istiyorsunuz? Lütfen bu yasayı geri çekin.

BAŞKAN - Peki, çok teşekkür ediyorum.