KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, 240 bine yakın tutuklu ve hükümlü var cezaevlerinde, cezaevleri kapasitesinin çok üzerinde bir sayı. Yani cezaevlerinin kapasitesine 210 bin diyebiliriz, 240 bin var ama bu zaten eşit dağıtılmamış, bazı cezaevlerinde kapasitenin altında tutuklu ve hükümlü var, bazılarında ise çok üstünde var yani iki üç kat üstünde tutuklu ve hükümlü var. Dolayısıyla, insani olarak cezaevleri gerçekten insan haklarının insan onuruna yakışmayan bir biçimde çok fazla ihlal edildiği bir ortam. Doğası gereği de böyle zaten, bütün dünyada böyle. Ama son iki yılda, son iki buçuk yılda tutuklu ve hükümlü sayısındaki olağanüstü artış, tutuklamanın istisnai bir yöntem olarak değil de bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılmış olması gibi nedenlerle çok fazlaca arttı bu sayılar. Henüz iddianamesi bir yılda yazılmamış birçok tutuklu var. Mesela, bunların başında Osman Kavala geliyor, yaklaşık bir yıldır tutukludur kendisi, tek başına tutukludur yani kendisiyle beraber yargılanan hiç kimse yoktur. On beş gün gözaltında kalmıştır, on beşinci gün kendisine soru sorulmuştur, on dört gün boyunca hiçbir şey sorulmamıştır ve yaklaşık bir yıldır tutukludur, henüz iddianamesi hazırlanmamıştır bakın. Böyle ağır hak ihlalleri var, bu durumda olan yüzlerce, binlerce tutuklu sanık var ve gerçekten de cezaevlerinden aldığımız şikâyet, yakınlarından aldığımız şikâyet çok fazla, her taraftan şikâyet geliyor. Birçok hak örgütü, avukatlar, barolar cezaevlerinde incelemeler yapmaya çalışıyorlar. En son, Diyarbakır Barosu bir inceleme yapmıştı, yirmiye yakın cezaevine gitmişti ve o yirmi cezaevinde de ayrı ayrı insan hakları ihlalleri saptanmıştı. Türkiye'nin imajı bakımından ve insan hakları ihlallerinin yaygınlaşması ve sistematik hâle gelmesinin önlenmesi bakımından da bu komisyonun hem kurulması lazım hem de gerçekten çok etkin çalışması lazım.

Ömer Faruk Bey de ifade etti, cezaevlerinde 700'den fazla 0-6 yaş grubunda çocuk var, anneleri büyük oranda hükümlü değil, tutuklu. Bunların başka bir biçimde, denetimli serbestlik yoluyla veya başka yöntemlerle dışarıda kalması mümkünken cezaevinde bu çocuklar, bebekler cezaevinde. Bunların önüne geçici mekanizmaların olması lazım ve bu ağır insan hakları ihlallerinin önlenmesi lazım. Bunları sık sık dile getiren bir milletvekili olarak da mesela, on dört aydır benim cezaevlerine gidişime izin verilmiyor, milletvekillerini bile ziyaret edemedim. Enis Berberoğlu yaklaşık on dört ay tutuklu kaldı, kendisini bile cezaevinde ziyaret edemedim. Bu Parlamentonun üyelerinin bile ortalama koşullarda cezaevlerine gidişin, ziyaret edişin bir teamülü var, sonuçta bir teamül de oluşmuş, nasıl ki İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda Divanı beraber oluşturuyorsak bir teamül de var. Yani bir milletvekili cezaevinde herhangi birini ziyaret etmek istediğinde, sonuçta, bir günde bir izin alır. Ama on dört aydır bana Bakanlık izin vermiyor ve birçok milletvekili de izin alamıyor cezaevlerine bir vesileyle gitmek için. Mesela, arkadaşımız Eren Erdem milletvekilliği yapmıştır, kendisiyle görüşmek için kaç kez başvurdum, izin alamadım. Başka milletvekilleri için başvurdum, alamadım. Başka siyasetçiler var, gazeteciler var ama on dört aydır bizim bile milletvekili olarak gidip orada tutuklularla görüşmemize yani insani bakımdan görüşmemize bile izin verilmeyen bir ortam var. Ayrıca, siz de biliyorsunuz ki Parlamentodan, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesinin raporu yaklaşık bir yıl boyunca Adalet Bakanlığının koyduğu rezerv nedeniyle yayınlanmadı, bu insan hakları ihlalleri nedeniyle yayınlanmadı, daha sonra bu rezerv kaldırıldı. Türkiye'nin bu pozisyonlara düşmemesi bakımından gerçekten de bu komisyonun çok etkin, yaygın bir biçimde hemen, belki kendi içerisinde üçerli, dörderli komisyon oluşturarak cezaevlerini hızla ziyaret edip Hükûmete, ilgili bakanlığa falan öneride bulunması lazım.