KOMİSYON KONUŞMASI

CELAL DİNÇER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanım, çok değerli Komisyon Başkanımız; 6'ncı maddeyle devam ediyoruz.

6'ncı maddeyle neler yapılmak isteniyor bu tasarıda? Türk Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 91'İnci maddesine (4)'üncü fıkra eklenerek toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanlar da toplu olarak işlenen suçlar kategorisine alınıyor. Çok tehlikeli bir düzenleme. Toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanlar artık bundan sonra terör örgütü üyesi muamelesi görecek demektir. Yani, arkadaşlarımız defalarca bu konuda örnekler verdiler, HES'lere karşı bir toplantı gösteri yürüyüşü yapan da, "Patatesimiz elimizde kaldı, tarlada kaldı." deyip yürüyüş yapan da, "Zeytin ağacım kesilmesin." diye yürüyüş yapan da toplu olarak işlenen suçlara girecek çünkü toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılanlara getirecek cezaları içeriyor ve bunlara yapılacak işlemleri içeriyor bu madde. Toplu olarak işlenen suçlar kategorisine alınan bu suçlar ne olarak, nasıl işlem görecek? Cumhuriyet savcısı devre dışı bırakılıyor. Barışçıl gösteriye katılanlar da kolluk amirinin talimatıyla kırk sekiz saate kadar gözaltına alınabilecek. Gene, en tehlike düzenlemelerden bir tanesi de budur, bizim bu yasanın özüne karşı çıkmamızın gerekçelerinden birini oluşturmaktadır. Kolluk amirinin talimatıyla bir kişi kırk sekiz saate kadar gözaltına alınacak, toplu işlenen suçlarda ise -ki, toplu gösterilere katılanlar olacağı için zaten- hâkim karşısına çıkarılma süresi dört güne kadar uzatılacaktır. Biz, en yakın, Manisa'nın bir köyünde yaşadık bunu. Zeytin ağaçlarının kesilmesini istemeyen insanların toplu olarak karşı çıkmalarında, orada belki özel güvenlik tutularak müteahhidin adamları tarafından, halk şiddete maruz bırakıldı, köylüler dövüldü, sövüldü ama neticede, birkaç gün sonra gördük ki yargı kararını verdi, haksız bir kesim işlemi yapılmıştı fakat oradaki insanlar gözaltına alınıp bu yasa çıktıktan sonra "Siz toplu olarak suç işlediniz." deyip Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten, ayrıca toplu işlenen suçlardan dört güne kadar hâkim karşısına çıkarılmaksızın gözaltında tutulabilecek. Dolayısıyla, toplum sindirilebilecek. Bu düzenlemeyle suçüstü hariç suç sonrası bir durum olan ve adli yetkilerin kullanılmasını gerektiren bir olay sonrası vatandaşlar kolluk amirinin emriyle gözaltına alınabilecektir yani normalde, biliyorsunuz, olay işlendikten sonra savcılık devreye girer, adli bir suç işlenmiştir, artık adli kolluk olarak devreye girer ama burada adli konularda emir verecek olan savcının devre dışı bırakılarak, doğrudan doğruya vali tarafından yetkilendirilmiş bir kolluk amirinin görev yapması, onun emriyle kırk sekiz saate, daha sonra da toplu suçlarda dört güne kadar gözaltında tutulabilmesinin önü açılmaktadır. Dolayısıyla, bu maddeyle yargının yürütmeye olan müdahalesi apaçık bir şekilde ortaya çıkmakta, bu da Anayasa'mızın 7, 8 ve 9'uncu maddelerinde sayılan kuvvetler ayrılığı ilkesinin ihlali anlamına gelmektedir ve Anayasa'ya aykırı bir hüküm içermektedir.

Bu düzenlemeyle, aslında, bizim hukuk sistemimize "idari gözaltı" olarak yeni bir hukuk terimi eklenmektedir. Oysa biliyorsunuz, suçun işlenmesi veya kuvvetli şüphelerin ortaya çıkması hâliyle ancak gözaltına alınıp onun hakkında işlem yapılabiliyordu; şimdi, toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılan herkes "Toplu suç işlendi." bahanesiyle idari olarak gözaltına alınacak çünkü ortada bir adli makamı temsil eden bir yetkilinin verdiği gözaltı kararı olmayacak. Gerçekten, valinin belirlediği ve valiye hesap verecek olan bir kolluk amirinin emriyle yapılan bir yakalama ve gözaltı sonrası, yirmi dört saat ve kırk sekiz saat sonunda kolluk amirinin emriyle gerçekleşen bir serbest bırakma işlemini biz adli bir işlem olarak telakki edemeyiz çünkü adliyeye haber verilmeden kırk sekiz saate kadar gözaltına alacak, gene aynı kolluk amirleri "Vay, biz yanlış yapmışız." veya "Senin suçun yokmuş." deyip kırk sekiz saat sonra bunu serbest bırakabilecek. Dolayısıyla da bu düzenlemeyle biz adli bir işlem yapıldığını söyleyemeyiz, "idari gözaltı" diye bir müessese oluşturmaktadır bu yasa, Anayasa'ya apaçık aykırıdır.

Gene, bu düzenlemeyle, istenirse barışçıl bir gösteriye katılan kişi veya kişiler kolluk kuvvetlerinin ya da başka karanlık güçlerin provokasyonu sonucu olaylar çıkartılarak tek tek veya topluca dört güne kadar gözaltına alınabilecektir. Bunun örnekleri Türkiye'de çok yaşanmıştır yani belki 1 Mayıs 1977'deki acı olayları bir kenara bırakırsak, bunun dışındaki birçok olayda, provokasyonların çıkardığı olaylar sonucu "O toplantı ve gösteri yürüyüşü amacı dışına çıkmıştır." bahanesiyle insanlar gözaltında tutulabilecek.

Değerli arkadaşlar, bu düzenlemeyle, 2005 yılında çıkarılan ve bütün dünyaya, Avrupa'ya AKP'nin özgürlükçü bir parti olduğunu da lanse ettiği bir düzenleme var -Ceza Muhakemeleri Kanunu'nda değişiklik yapan kanun- elde edilen bütün kazanımlar tekrar geriye alınıyor. Açık ve seçik söylüyorum, 2005'te elde ettiğimiz bütün kazanımlar geri alınmaktadır. Bu da AKP artık amacına ulaşmıştır çünkü bu düzenlemeleri bizim halkımız için değil Avrupa Birliğine hoş görünmek için yaptığının bir göstergesidir. Öyle bir şey olsaydı o zaman çıkarılan bu kazanımları tekrar geri almak gibi bir olaya girmezlerdi. Böylece, ne kadar iyi niyetli olmadıklarının da bir göstergesidir bu.

Bu düzenleme, büyük sakıncalar içermektedir. Bu sakıncaları da kısaca maddeler hâlinde özetleyeceğim. Bu maddeyle, kolluk istediği kişiyi herhangi bir makama açıklama yapmak zorunda kalmadan suçüstü hâlinde yirmi dört saate kadar, toplumsal olaylarda kırk sekiz saate kadar gözaltına alma yetkisini haiz olmaktadır. Hâlbuki, Ceza Muhakemeleri Kanunu'nda, savcı bilgisi ve onayı olmadan gözaltı yolu kesinlikle kapatılmıştı. Bu durum, haksız gözaltıları da önemli ölçüde ortadan kaldırmıştı. Şimdi o haksız gözaltıların aynısını bundan sonra bol bol yaşayacağız demektir.

İkinci sakıncası, yirmi dört saatlik ve kırk sekiz saatlik gözaltı üzerinde savcı denetimi tamamen kaldırılmaktadır. Bu savcı denetiminin kaldırılması, sadece polis gözetiminde her gözaltının devam etmesi ve hiç kimsenin bilgisi olmaması durumunda ileride telafisi mümkün olmayan acı olaylar yaşanabilecek, belki gözaltında kayıplar, gözaltında ölümler daha da çoğalabilecektir çünkü herhangi bir adli denetim söz konusu olmamaktadır.

Üçüncü sakıncası, hukuk açısından olması gereken, bu sürenin sonunda cumhuriyet savcısına bilgi vermek yeterli olmamalıdır yani kırk sekiz saat sonra ancak cumhuriyet savcısına bilgi veriyor "Ben şöyle, şöyle, şu adamları aldım, sonunda da serbest bıraktım." Bu düzenleme bu şekilde yeterli olmamalıdır. Cumhuriyet savcısına her gözaltıyla ilgili olarak gerekçe yakalama anında açıklanmalı, savcının yakalamanın haksız bulduğu ve gözaltına gerek görmediği durumlarda şüphelinin salıverilmesini emredebilmelidir. Oysa bu düzenlemeyle bu olay ortadan kaldırılmaktadır, büyük bir hak kaybına ve büyük bir suiistimale açık durum yaratılmaktadır. Kolluk, istediği zaman, istediği kişiyi gözaltına alacak, savcıya sadece sonucunu bildireceği için gene istediği kişiyi serbest bırakacaktır. Böyle bir düzenlemenin doğru olmadığını düşünüyoruz.

Gene sakıncalı bir madde, Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 91'inci maddesinde yer alan gözaltı yetkisi apaçık bir adli yetkidir, bunu hukuk okumuş herkes çok rahat bilebilir. Burada yetkili kolluk amirinin mülki idare amirlerince belirlenmesi Anayasa'ya gene açıkça aykırıdır. Adli bir görevin idare tarafından siyasi iktidarın etkisinde kalabileceği apaçık olan bir vali veya onun görevlendirdiği kişilerin yetkili olması, gözaltında yetkili olması hiçbir anayasal güvencesi olmayan idari makamların böyle kişileri belirlemesi Anayasa'ya aykırıdır, idarenin adli göreve apaçık müdahalesidir.

Düzenleme yasalaşırsa Anayasa'yla tanımlanmış temel hak ve hürriyetlerden olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının kullanılması fiilen ortadan kalkacak ve imkânsız hâle gelecektir. Böyle bir uygulamanın yapıldığı bir toplum da bir ülke de yarı açık bir cezaevine dönüşecektir. Biz, buna asla müsaade etmeyiz, etmemeliyiz, bütün arkadaşlarımızla özgürlükleri sonuna kadar savunmalıyız. İktidar veya muhalefet kim olursa olsun böyle bir düzenlemenin haksız olduğunu ve karşı çıkılması gerektiğini düşünüyorum.

Bu nedenle, verdiğimiz önerge gereği bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasını arzu ediyoruz ve bu maddeye karşı olduğumuzu belirtiyoruz.

Teşekkür ediyorum.