KOMİSYON KONUŞMASI

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) - Sayın Başkanım, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlamakla birlikte, yeni yasama yılının da ülkemize, halkımıza, bölgemize hayırlara vesile olması dileğiyle hepinizi selamlıyorum.

Ben çok kısa bir şekilde... 50 yaşındayım, yaşamımın büyük bir kısmı olağanüstü hâllerle, sıkıyönetimlerle geçti yani olağan geçirdiğim bir dönem yok; belki yaşamımda toplasam bunun beş yılı bulma ihtimali de yok gibidir. Çünkü daha 10-12 yaşlarında 80 darbesi oldu, 80 darbesi öncesinde muazzam bir olağanüstü hâl ve devamında sıkıyönetimle geçti. Sıkıyönetim kaldırıldıktan sonra olağanüstü hâl 1997 yılına kadar devam ettirildi. Tabii, yaşamış olduğum il Bingöl ili, Bingöl Vekili olarak şu an buradayım. Rahmetli Necmettin Erbakan, nur içinde yatsın, onun özel çaba ve talepleriyle en son Türkiye'de Bingöl ilinde olağanüstü hâl kaldırıldı, sanıyorum 1997 yılıydı.

Bu kısa girişten sonra... Şimdi, biraz önce bir tartışma yapıldı "16 Nisan tarihinde yapılan son Anayasa değişikliği meşru mudur, değil midir?" diye. Şimdi, bir Anayasa metni meşruluğunu nereden alır? Bize fakültelerde ilk öğretilen şey şu olur: Olağan dönemlerde, toplumda kendisini farklı hisseden bütün kesimlerin farklılıklarıyla birlikte yaşayabildikleri, kendilerini özgür ve güvence altında hissettikleri ve toplumun tabanından yukarıya doğru herkesin kendisini içinde görebildiği; kurum, kuruluşlar, etnisite, inanç, din, mezhep hiçbir baskı altında olmadan kendilerini var edebildikleri, yaşatabildikleri ve toplumun bütün taraflarının üzerinde mutabık oldukları sözleşmeydi anayasa metinleri. Tabii ki, çok değerli hocalarımız burada, onların yanında da bu tür açıklamalara gitmek belki abes olsa gerek. Ve bu, olağan dönemlerde yapılır, hiçbir meşru anayasa olağanüstü dönemde yapılmaz. Zaten anayasa değişikliği ve anayasanın olağanüstü dönemde yapılması onun meşruluğu konusunda başlı başına bir sebep teşkil eder. Çünkü onu daha doğuştan yok sayan veya onu tartışılır hâle getiren temel özelliği olağanüstü hâlde yapılmış olmasıdır. Kaldı ki biraz önce hem hocamız hem de MHP temsilcimiz de dedi ki: "Ya fiilî durumu Anayasa'ya uyduracağız ya da Anayasa'yı fiilî duruma uyduracağız." Arkadaşlar, dünya anayasa tarihinde yoktur ki bir anayasa metni değişikliği bir kişinin algılarına, özelliklerine, düşüncelerine ve taleplerine göre hazırlansın. Arkadaşlar bu da o anayasa metnini, o anayasa değişikliğini ve meşruluğunu tartışılır hâle getirir. Bu da başlı başına tartışılması gereken meşruiyet konusundaki sebeplerden biridir. Kaldı ki Anayasa değişikliği oylaması esnasında başvurulan yol ve yöntemler ne kadar hukukidir veya bu referanduma gidildiği zaman ülkemizin siyasal koşulları, ekonomik koşulları ve hukuki koşulları nelerdi? Bunun da ciddi bir şekilde tartışılması gerekir. Şu anda, çok sevindiricidir ki bir dönem Adalet Bakanlığı yapmış Sayın Başkanımız... Bir yargı düşünelim Sayın Başkanım, bunun üçte 1'i silahlı terör örgütü üyesi olmaktan dolayı şu an cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü. Şimdi, o ana kadar bu yargıçların vermiş olduğu kararlara ne diyeceğiz? "Terörist yargıç ve savcıların vermiş olduğu kararlar meşrudur." mu diyeceğiz? Başlı başına tartışılması gereken hususlardan biri de bu değil midir?

Şimdi, neden meşru değil? Bu Anayasa değişikliği hazırlanırken bütün komisyonlar ve ilgili, yetkili kurum kuruluşlar hep şunu tartıştı, Sayın Şentop Hocam da burada, şu denildi: Siyasi Partiler Yasası değiştirilecek, Seçim Yasası değiştirilecek ve yeni sistem ile bu yasalar arasında bir uyuma gidilecek. Maalesef ki şu anda belki yasa değil ama dolaylı olarak muazzam bir erkler bileşkesi bir kişinin elinde toplanmış durumda; yasama da yargı da şu anda maalesef ki yürütme erkinin elinde ve bu da bir tek kişi tarafından her şekilde kullanılabilir. Şuradan soruyorum: Yüksek yargıçlar kimler tarafından atanıyor? Hâkimler ve Savcılar Kurulunun atama biçimi ve şekli, kimler tarafından atanıyor? Böyle bir yargı ataması sırasında... Yargının olmazsa olmazı demokratik bir şekilde çalışabilmesi, kendisini tam bağımsız ve tarafsız, en başta da hâkim ve savcıların kendilerini korkusuz hissetmeleri lazım, kendilerini güven içerisinde hissetmeleri lazım. Uygulamada onlarca örneği vardır ki yürütmenin hoşuna gitmeyen kararları veren yargıçlar ya sürgün ediliyor ya görevlerinden alınıyor. Sorulursa bunun onlarca örneğini hemen vermeye hazırım, yirmi üç yıllık bir yargı pratiğinden geliyorum, yirmi üç yıllık bir avukatlık yaşamım var; hiçbir dönemle kıyaslanmayacak bir şekilde yargı yürütmenin baskısı altında arkadaşlar.

Şimdi, tüm bu açıklamalardan sonra mevcut İç Tüzük'e uyarlanması ve İç Tüzük'ün Anayasa'ya uyarlanması anlamında bence hukuk kurulları hiyerarşisi içerisinde en başta ülkemizin soluk alıp verme ihtiyacı kadar yeni bir demokratik anayasaya ihtiyacı var. Bundan dolayı da bütün arkadaşlarımıza bu konuda büyük hukuki yükümlülükler düşüyor. Bence önümüzdeki yaşanacak olan siyasal ve ekonomik koşullarda da bizi zorunlu bir şekilde yeni bir anayasa ihtiyacına götürecektir.

Teşekkür ederim.