| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/772) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 04 .10.2018 |
ERKAN BAŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Yani belli bir olgunluğa geldiğini gözeterek çok uzatmadan ama genele ilişkin ve kayıtlara girmesi için birtakım noktaların altını çizme ihtiyacı hissediyorum. Sanıyorum ilk söylenmesi gereken şey, geldiğimiz nokta itibarıyla iyice açığa çıktı ki sadece Komisyon üyelerimiz değil Parlamentonun tüm üyeleri bir İç Tüzük değişikliğinin gerekliliği konusunda ortaklaşmış durumda. Yani bu, herhangi bir tartışmaya mahal vermeyecek kadar açık. Hatta daha net söyleyelim, genel bir İç Tüzük değişikliği ihtiyacının ötesinde, her ne kadar örneğin bizler "hayır" oyu için olağanüstü bir çaba sarf etsek de nihayetinde bir Anayasa değişikliği gerçekleşmiş durumda ve bu Anayasa değişikliğine uygun bir biçimde İç Tüzük'te birtakım teknik düzenlemeler yapılması gerektiği hepimiz tarafından kabul edilmiş durumda.
Bu vesileyle, herhâlde iki buçuk, üç ay önce Meclis ilk açıldığı dönemde yaptığımız tartışmaları hatırlatmamız gerekiyor. Çünkü o gün Parlamentoda olanlar ve dışarıdan izleyen herkes aslında bizim bugün ilk defa bu İç Tüzük değişikliğini ifade etmediğimizi bilecektir. Tam tersine, ben bunun son derece önemli olduğunu, iktidarın, daha doğrusu bu Parlamentodaki çoğunluk grubunun bakışını yansıtan bir yaklaşım açısından son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Alelacele, hızla birtakım yasal düzenlemeleri yapmaya çalıştıkları sırada Parlamentodaki tüm muhalefet grupları bir noktanın altını çizmiştik biz. "Önce yapılması gereken şey İç Tüzük'ün Anayasa'ya uygun hâle getirilmesidir. İç Tüzük Anayasa'ya uygun hâle gelmeden bu yasal değişiklilerin gerçekleştirilmesi yanlış olacaktır." demiştik diye neredeyse feveran edildi Meclis tartışmaları sırasında. Ama o gün çoğunluğu elinde bulunduran arkadaşlarımız bizim sözlerimizi duymak istemediler, dinlemek istemediler. Yaptıklarının yanlış olduğunu bile bile o yasal düzenlemeleri Meclisten geçirdiler.
İtilaf yok dedim, aslında daha ilerisi yani biz İç Tüzük'ün değiştirilmesi gerektiğini belki bugün bu değişiklik teklifini önümüze getiren arkadaşlardan daha hararetli biçimde ve daha önce söylemiştik. Dolayısıyla belki de bu açıdan arkadaşlara teşekkür etmek gerekiyor. İki buçuk aylık bir gecikmeyle de olsa muhalefetin Parlamento kürsüsünde ifade ettiği şeyleri getirmiş oldular.
Özellikle Sayın Şentop'a teşekkür etmek istiyorum çünkü çok iyi hatırlıyorum -kendisi Başkan Vekili olarak o süreci yönetti- defalarca bizim orada "Hükûmet yetkililerinin burada olması gerekiyor, İç Tüzük'e göre soru sormamız gerekiyor." dediğimiz örneklerde Anayasa değişikliğini işaret ediyordu. Bugün -altını çizmek istiyorum- bu Komisyonun başlangıcında yaptığı konuşma -not almışım Şentop'un söylediğini, kayıtlardan da düzeltilebilir- aynen şöyle: "Ya Anayasa'ya aykırı davranacağız ya iç Tüzük'e aykırı davranacağız eğer bu değişikliği yapmazsak." Yani bugün sunulan değişikliğin gerekçesi olarak bunu söyledi. Demek ki biz iki buçuk ay önce ya Anayasa'ya aykırı işlem yaptık hep birlikte ya İç Tüzük'e aykırı davranışlarda bulunmuş olduk.
Hazır eleştirmeye başlamışken bir usul eleştirisi daha yapayım. Gerçekten sevindirici, konuşan her vekil arkadaşımız diyor ki: "Bu bizim anayasamızdır, ülkemizin sessiz anayasasıdır." Ve bu sessiz anayasa, bizim anayasamız tek bir kişinin imzasıyla önümüze geliyor. Şimdi, gerçekten sembolik bir şey olabilir, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım Meclis Başkanı olabilir ama buraya İzmir Milletvekili olarak imza atmış durumda. Şimdi, bir anayasa değişikliği, bizim anayasamızın değişikliği öneriliyor, bir kişinin imzasıyla geliyor. Ben bu bakış açısıyla sağlıklı bir değişiklik yapamayacağımıza işaret etmek istiyorum. Yoksa teknik düzenlemelerin bir ihtiyaç olduğu hepimiz açısından fazlasıyla kabul edilmiş durumda.
Çok uzatmayacağım sevgili arkadaşlar, madem tartışmaya başladık, hani hep söylenen bir şey var: "Herkes kendi durduğu yerden bakıyor." Ben bir noktanın daha altını çizip bitireyim. Eğer İç Tüzük tartışması yapacaksak sadece kendi haklarımızı değil örneğin çoğunluk kendi haklarını ya da grubu olan partiler kendi haklarını savunmamalılar bence. Örneğin Parlamentonun temsil yeteneğinin arttığı son dönemde en çok duyduğumuz sözlerden bir tanesi, Parlamentomuzda artık grubu olmayan milletvekillerinin olduğu söyleniyor ve bu bir övünç vesilesi hâline getirilmiş durumda iktidar tarafından. Ki bu da aslında son dönemde yaşadığımız işte ittifaklar yasası değişikliğinin bir ürünü olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla, örneğin ben bu değişiklik önerilerine baktığımda, grubu olmayan milletvekillerini, grubu olmayan partilere mensup olan milletvekillerini ya da bağımsız milletvekillerini savunan, onların da söz söyleme hakkını ifade eden en küçük bir değişiklik önerisi görmediğimi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.