KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın Başkanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri, saygıdeğer arkadaşlar; ben de hepinize hayırlı günler diliyorum, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Batman'da şehit olan güvenlik güçlerimizin elemanlarına Allah'tan rahmet, kederli ailelerine de sabırlar temenni ediyorum.

Bir iki hususta yapılan tespite katkı sunmak için özellikle söz aldım. Sayın Kaboğlu Hocamız İç Tüzük'le ilgili birtakım şeyleri ifade ederken üzüldüğüm bir iki hususu çok da yapmadığım, zaman zaman da hoşlanmadığım bir üslupla Özgür Bey'e, aynı şehrimizin milletvekili olan Özgür Bey'e söyledim, ifade ettim. Bir şeyi eleştirirken diğer yönden savunduğumuz ya da savunma pozisyonunda bulunduğumuz durumlara bir bakmamız lazım. 61 Anayasası'na, 82 Anayasası'na, hatta 24 Anayasası'na baktığınızda hep olağanüstü koşullarda yapılmış. Bizim yaptığımız 16 Nisan referandumundan çok daha katı kurallarla halk oylamasına sunulmuş ya da Parlamentoda kabul edilmiş anayasalardır. Hocamın mevcut o Anayasa'yı savunma pozisyonunda kalmasını üzüntüyle karşıladım. Bizim 16 Nisandaki yaptığımız halk oylamasında devlete ve millete bir saldırı söz konusuydu. Bu saldırı karşısında devletin, milletin bekasını korumaya yönelik alınmış bir tedbiri sanki 16 Nisan halk oylamasında neticeye yönelik bir durummuş, bir pozisyonmuş gibi ifade etmek doğru değil. Parlamenter sistemi savunmanızı ve bunu istiyor olmanızı yadırgamam, hatta saygıyla karşılarım, katılmam ama saygıyla karşılarım. Yaklaşık yüz yıllık parlamenter sistem yürümedigi, yürütülemediği içindir ki 16 Nisanda biz adına "Başkanlık sistemi" diyebileceğimiz ya da "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" diyeceğimiz bir sistem değişikliğine gitme mecburiyeti içerisinde kaldık. Geçmişe yönelik hafızalarımızı yenileyecek, tazeleyecek olursak pazarlıkların, baskıların ya da şantajların olduğu dönemlerde ya da cuntacıların devreye girmesiyle o parlamenter sistem hep tıkandı, ülke idare edilemez hâle geldi. Biz bunun böyle sürdürülemeyeceği kanaatine vardığımız içindir ki bir sistem değişikliği talebiyle milletin huzuruna gittik ve aziz, necip millet de bizim iddialarımızı doğru bularak bu sistemi onayladı.

Şimdi, bu onaya rağmen bunu gayrimeşru görmek, bunu yapanları irite edici, incitici ifadeler kullanmak hem bilim adamlığına yakışmaz hem biz siyasetçilerin çok uzak durması gereken ifade tarzlarıdır. Milleti ikna ederseniz parlamenter sistemi yeniden getirebilirsiniz. Biz de bunu saygıyla karşılarız ama milletin teveccüh ettiği, milletin desteklediği bir sistem değişikliğini daha henüz hayata geçirmemişken, yeni yeni uygulamaya başlamışken ya da başlıyorken bu sistemi gayrimeşru ilan etmek ve milletin iradesiyle, kabul oylarıyla hayata geçmiş bir Anayasa değişikliğini meşru kabul etmemek, milletle mücadele etmek, inatlaşmak anlamına gelir. Benim de temennim şudur ki keşke geniş bir mutabakatla sil baştan hem Anayasa'yı hem de İç Tüzük'ü yeniden yapabilseydik. Daha demokratik, daha katılımcı, daha özgürlükçü bir Anayasa ve İç Tüzük'ümüz olabilseydi. Ama bunu geçmişte de çok denememize rağmen, kimi zaman muhalefet kimi zaman iktidar taassubuyla direnç gösterdiğimiz içindir ki, hatta geniş bir mutabakata varmış olmamıza rağmen, bir iki hususta itirazları bulunan arkadaşlarımızın -özellikle muhalefet için söylüyorum- itirazları nedeniyle hayata geçirilememiş bir İç Tüzük'ümüz var. Onun üzerinde de yani hemen hemen birçok maddesinde belki onda 9'luk maddelerinde ittifak sağlanmış o metin üzerinden de yeni bir İç Tüzük yapılabilir, tekrar hayata geçirilebilir.

Hepinizin ziyaretlerinde gördüğü, şahit olduğu bir hususu da hatırlatarak sözümü bitirmek, tamamlamak istiyorum. Dünyanın hiçbir parlamentosunda, daha doğrusu dünyanın hiçbir demokratik parlamentosu gece gündüz kanun çıkarmaz, sabahlara kadar kanun çıkarmak için uğraşmaz. Lazım olduğunda, ihtiyaç olduğunda, gereklilik olduğunda bu kanunlar düzenlenir ama bizim ülkemizde zaman zaman yönetmelikle, genelgeyle, yönergeyle düzenlenmesi gereken hususlar bile kanunla düzenlenmiştir. Kanunla düzenlendiği için de zaman zaman yeniden değişikliğe tabi tutulması ihtiyacı doğmuştur, bizim iktidarımız döneminde de böyle olmuştur. Ekonomik şartlardan, siyasi konjonktürden etkilenerek çıkardığınız kanun üç beş yıl içerisinde, zaman zaman da bir iki yıl içerisinde eskitme durumuna, pozisyonuna düşüyorsunuz. Oysa gelişmiş ülkelerin parlamentolarına gittiğinizde somun fabrikası gibi çalışmaz, conta fabrikası gibi sabahlara kadar yıllar boyunca kanun çıkarmaz. İhtiyaç hasıl olduğunda genel bir düzenleme yapılacak ise parlamentolar toplanır ama asıl kanunlar da komisyonlarda yapılır.

MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Vekilim, biz bunu söylediğimizde "Biz çok çalışkanız." diye cevap verdi AKP Grubu her defasında; emin olun, tutanaklarda var.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Komisyonlarda yapmamız gereken işi Genel Kurulda yapıyoruz. Siz de buna şahitsiniz değil mi? Avrupa'yı gezdiğinizde görüyorsunuz. Komisyonlarda enine boyuna kanunlar tartışılır, Genel Kurulda sadece oylaması yapılır ve varsa, zaruret doğmuşsa bir iki dakikalık katkılarla o kanun oylamaya sunulur. Ama bizim maalesef, her gün, istisnasız, geneli üzerinde, maddeleri üzerinde Genel Kurulda komisyonlarda olmadığı kadar değişiklik teklifleri verdiğimiz, zaman zaman önergeler sunduğumuz, hatta kanunun çıkmasını engellemeye yönelik birtakım belki hakkın suistimaline de sebebiyet verecek düzeyde direnç gösterdiğimiz kanun görüşmeleri olmuştur. Bu olmamalı kanaatimce. Size katılıyorum. Daha geniş katılımlı, yeniden, sil baştan sıfır bir Anayasa, sıfır bir İç Tüzük; daha özgürlükçü, daha demokratik, daha şeffaf, eyvallah ama bunu yapabilecek zemini maalesef zaman zaman bulamıyoruz. Sizin parlamenter sistem talebinizi nasıl gayrimeşru görmüyorsam, görmüyorsak -AK PARTİ Grubu olarak söylüyorum- bizim Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemimize veya başkanlık özlemimize, beklentimize bu derece rijit bir saldırı doğru olmaz.

Uzlaşı şu değildir: Muhalefetin her dediğine yaklaşırsak uzlaşı olur, her talebini karşılarsak uzlaşı olur. Bu, azınlığın çoğunluğa tahakkümü olur hocam. Bize bunu öğrettiler fakültede. Azınlığın çoğunluğa tahakkümünü hangi hukuk sistemi, hangi parlamenter sistem, hangi demokratik sistem kabul eder ki?

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Çoğunluğun azınlığa tahakkümü.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ben sizi dinliyorum tabii. Sayın Başkan söz verince yanıt vereceğim.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Üzüntüm şudur: Konuşmacı arkadaşlar eleştirilerini yaparken millet iradesini...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Yok, yok bana şey yapın.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Yok, genel anlamda söylüyorum, bütün arkadaşlar için söylüyorum. Daha özenli bir lisan kullanır, daha özenli bir dille eleştirilerimizi yaparsak bu daha doğru olur diye düşünüyorum ve birbirimize yardımcı oluruz o anlamda.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler. Sayın Başkan herhâlde yanıt hakkım doğdu.

BAŞKAN - Başkan sırayla veriyorum.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ama burada doğrudan doğruya bana yönelik bir konuşma söz konusu olduğu için...

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın Hocam, siz direkt bize bu anlamda...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Yok, yok, ben kişileri muhatap almadım. Sayın Başkan bana söz verirse hemen bir dakika içerisinde... Ben karşılıklı tartışma anlamında söylemedim ama beni şey yaptınız, dolayısıyla ben Sayın Başkanın söz hakkı vermesini bekliyorum.

BAŞKAN - İsmail Bey, bitti mi sözünüz?

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Evet Sayın Başkan.

Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Çalışmalarımızın ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.