| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/772) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 04 .10.2018 |
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli katılımcılar; ben de yeni yasama yılının ve Komisyonumuzun ülkemizin ve milletimizin beklentileri doğrultusunda çalışmasını, demokratik yasalar, Anayasa değişikliği veya İç Tüzük değişikliğini hayata geçirmesini diliyorum. Bugün Batman'da şehit olan 7 şehidimize Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Aslında hem Anayasa referandumunda hem 24 Haziran seçimlerinde, daha doğrusu her seçimde AKP bir söylem kullanıyordu, diyordu ki: "Bize oy verirseniz, bu Anayasa geçerse bir daha şehit gelmeyecek. Biz iktidar olursak faizler düşecek, ekonomik kriz olmayacak, şehit olmayacak." Ama maalesef hepsi gün geçtikçe derinleşiyor, bunu da ortaya koymamız gerekiyor.
Şimdi, bu İç Tüzük değişikliği neden zorunlu oldu? Tabii, bir Anayasa değişikliği gerçekleşti ve teknik olarak da Meclisin çalışması için uyum maddelerinin getirilmesi gerekiyor. Ama şunu ortaya koymak gerekiyor: Bu İç Tüzük değişikliğinin dayandığı Anayasa'nın meşru olmadığını bir kez daha ortaya koymak gerekiyor.
Sayın Başkan, biraz önce bu Anayasa kitapçığını göstererek "Ben buraya bağlıyım." dediniz. Ama o Anayasa'da burada değişiklik yaparken şöyle bir emredici hüküm eklendi "Hem İç Tüzük hem uyum yasaları altı ay içerisinde çıkarılır." dendi ama...
BAŞKAN - Onlar düzen süresi, talimat süresi değil.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Altı ay geçti.
BAŞKAN - Kesin süre değil yani.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Değil, sadece "...altı ay içinde çıkarılır." yazıyor yani o altı ay kişiden kişiye partiden partiye değişebiliyor.
BAŞKAN - Kesin süre ayrı tabii.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Ve maalesef Meclis ilk açıldığında da bunun sıkıntısını yaşadık. Bir yasa değişikliği geldi. İç Tüzük'e göre orada bir bakan bulunması lazım. Sayın Şentop dedi ki o zaman: "O bakan bu bakan değil, bakan olmadan görüşeceğiz." Böyle bir karmaşa da yaşadık. Şunu tekrar belirtmek istiyorum, tabii, bu İç Tüzük'ün dayanağı olan Anayasa biraz önce de söylendiği gibi olağanüstü koşullarda gerçekleştirildi, eşit olmayan koşullarda gerçekleştirildi, baskı ortamında gerçekleştirildi, mühürsüz pusulalar geçerlidir kararıyla mevzuata, hukuka aykırı kararlarla gerçekleştirildi. Ben referandum sürecinde Muş'taydım ve gittiğim her yerde bütün barolar, sendikalar şunu söylediler: "Vali bey köy köy dolaşıp herkesi tehdit ediyor. Burada 'evet' çıkmazsa şöyle yaparız böyle yaparız diye."
BAŞKAN - Yalan söylemişler size.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Ben orada gördüklerimi, bana anlatılanları söylüyorum.
BAŞKAN - Savcılıklara verecektiniz "Vali tehdit ediyor." diye, YSK'ya verecektiniz.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Kimi kime şikâyet edeceksiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ama bunlar yalan.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Dolayısıyla da böyle bir ortamda geçti bu Anayasa ve şimdi de mecburen tabii ki uyum kapsamında bu teknik değişikliklerin yapılması gerekiyor ama biraz önce de söylendiği gibi bu teknik değişiklikler dışındaki hükümlerin itiraz ettiğimiz kısımlarının da değişmesi gerekiyor.
Bir de şunu söylemek istiyorum, biraz önce Murat Bey konuşurken "Şimdi bu İç Tüzük değişikliğini yaparken şuna göre yapmak lazım. Yani bir gün gelecek biz çoğunluk olacağız, siz azınlık olacaksınız ve o zaman herkesin objektif kriterlere göre kabul edebileceği hükümler koymak lazım." dediğinde Adalet ve Kalkınma Partisinden arkadaşlar gülümsediler, burada aralarında konuştular falan. Şimdi dedim ki: "İnanmıyor musunuz böyle bir şey olacağına?" "Yok falan." dediler. Şimdi tabii hafızalarımız çok sınırlı, çok yaşadık yani bunu. Örneğin hatırlatmak isterim Ergenekon, Balyoz davaları olduğunda biz "Hukuk herkese lazım." dediğimizde yine gülüyordu arkadaşlar, birtakım söylemlerde bulunuyorlardı ama günü geldi hukuk sizlere de lazım oldu. 2010 referandumunda aynı şeyleri söylediğimizde yine gülüyordunuz ama onun yanlış olduğunu, bunun bir kumpas olduğunu günü geldi yine siz söylediniz. Yine, gülmeyin derim, her gecenin bir sabahı var elbet.
Şimdi, bir "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" diye literatürde hiç olmayan bir şey getirdiniz ama görüyoruz ki bu sistemin üç şeyi eksik, biri Cumhurbaşkanı, biri hükûmet, biri sistem. Şimdi bunları tabii çok tartıştık. Cumhurbaşkanı niye yok? Cumhurun başkanı değil, bir partinin genel başkanı. Hükûmet yok, bir kişi var, diğerleri teknokrat, bürokrat, bir kişi tarafından atanmış bir kuruldan oluşuyor, sistem yok, zaten onun kargaşasını hep beraber yaşıyoruz hem bu Mecliste yaşıyoruz hem yapılması gereken değişikliklerde. İşte, şimdi biraz önce konuştuk, uluslararası anlaşmaların teklif edilmesi lazım, teklif edecek Anayasa'da bunun dayanağı yok gibi veya işte Meclis açıldığında kanun görüşeceğiz İç Tüzük'le fiilî olarak çalışma koşullarımız örtüşmüyor gibi bir sürü kaosun içine girdik maalesef. Dolayısıyla da ben de önemsiyorum, evet Sayın Cumhurbaşkanı açılış konuşmasının sonunda dedi ki: "Hem Millet Meclisinin daha doğrusu bu Meclisimizin itibarının etkinliğini artırmak için gerekirse Anayasa, İç Tüzük değişikliği yapılmalıdır." Önemsiyorum yani bu eksiklikler fark edildiyse AKP tarafından, sizler tarafından ya da yürütme organı olan tek kişi tarafından bu anlamda demokratik olmak kaydıyla tabii ki yapılabilir, yapılması da gerekir diye düşünüyoruz.
Şimdi, teklifle ilgili baktığımızda gerçekten kuvvetler ayrılığı gelecek dendi Anayasa değişikliği sırasında ama görüyoruz ki bunun uygulanabilir olmadığını sizler de anlamışsınız. Normalde kuvvetler ayrılığına göre tabii yasamanın düzenleyici işlemleri koyması gerekiyor, yürütmenin bunu icra etmesi gerekiyor ama hepimiz de hukukçuyuz, biliyoruz ki uygulamadan ayrı bir mevzuat düzenlenmesi gerçeklikle örtüşmüyor ve çoğu zaman uygulamada aksaklıklar, sorunlar çıkarıyor. Demek ki yürütme organının yasama organı dışında tamamen bağımsız olması bu anlamda, sizin söylediğiniz anlamda çok da mümkün olmuyor, ki komisyon toplantılarına ya da Meclise yürütme temsilcisinin katılması gerektiğini düşünmüşsünüz, ki aslında bu da parlamenter demokratik sistemin yaşanmış deneyimlerle nasıl da aslında ülkemiz açısından uygulanabilir olduğunu ve gerekli olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
"Yürütme temsilcisi" kelimesinin muğlaklığını tekrar ben de vurgulamak istiyorum. Yürütme temsilcisi çok geniş bir kavram, bunun içine merkez teşkilatı da girer, taşra teşkilatı da girer yani çok somut bir kavram değil, onu somutlaştırmak gerekiyor, ki bizim önerimiz "Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakan" şeklinde somut olarak eklenmesi yönünde.
Murat arkadaşım diğer bazı teknik şeyleri söyledi, tekrar olmaması açısından söylemiyorum. Ama şunu vurgulamak istiyorum: Madde 11'de örneğin sistematik açıdan da bir yanlışlık var. Gündem dışı konuşma düzenliyor, devamında 62'nci maddeye göre yürütme temsilcisinin olağanüstü koşullarda gelip konuşma hakkı veriliyor ve bunun süresi gündem dışı konuşmanın altına ekleniyor. Yani konuşma süresini, olağanüstü hâllerde yürütme temsilcisinin konuşmasının süresini gündem dışı konuşmanın altına ekliyorsunuz. Sistematik olarak çok yanlış olmuş ve gereksiz olmuş. Bunun 62'nci maddenin altına eklenmesi gerekiyor.
62'nci maddede de yine yürütmenin temsilcisine istediği zaman, son fıkrada, gelip Mecliste konuşma hakkı veriyorsunuz. Bu bahsettiğiniz kuvvetler ayrılığı ilkesiyle örtüşmüyor. Kabul etmiyoruz, doğru bir düzenleme değil, bunun oradan çıkarılması gerekiyor.
Yine, seçimlerin yenilenmesi hâlinde yasama belgelerinin durumuyla ilgili yapılan düzenlemenin de uyumla bir ilgisi yok ve orada özellikle Meclis soruşturması önergelerinin hükümsüz hâle gelmesi kabul edilebilir değil. Bunun altında başka sebepler ararız ve doğru bulmayız. Dolayısıyla da geçerli olmaya devam etmelidir Meclis soruşturması önergeleri.
Anlaşmalarla ilgili söylendi, evet, Anayasa'da olmayan bir yetki veriliyor Komisyona, bunun çözülmesi lazım. Bunları genel olarak belirtmek istedim.
Şimdilik teşekkür ediyorum.