KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Komisyonumuzun değerli üyelerinin yorumlarını dinledim. Fakat yorum yapıp giden ve pek çok soru soran milletvekillerimizin bir kısmının burada olmadığını görüyorum. Dolayısıyla ben bu cevapları verdikten sonra tekrar bir cevap vermek gibi bir durumla karşı karşıya kalmak istemiyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kayıtlardan bakarlar.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Dolayısıyla kayıtlardan bakabilirler dediğiniz gibi. Çünkü ben de bir hazırlık yaptım bu esnada, bu sorulan sorularla ilgili. Bunu önemsediğimi ifade etmek isterim.

Burada eğer hakikaten işi daha da iyiye götürebilecek olan öneriler ortaya çıkarsa bu anlamda da ben adım atılması konusunda elimizden gelenin yapılacağını da burada ifade etmek isterim, bunu da söyleyeyim. Şu kanaate bir kere karşıyım, onu söyleyeyim: Geldik, "Biz nasıl istiyorsak öyle olsun. Kimseyi dinlemeyiz." Bu kafada olmadığımızı söylemek isterim. Daha önceki bir teklifimizde de buna açık olduğumu ve belli konularda adım attığımızı da burada görmüş oldunuz. Bazı noktalarla alakalı belli adımlar da atılacak, onu da ifade etmek isterim. Nihayetinde son kararı verecek olan buradaki Komisyon üyeleridir, benim bu anlamda bir oy hakkım da bulunmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, Sayın Kuşoğlu yaptığı değerlendirmelerde, bunun sermayesi nereden gelecek, hiçbir şeye tabi değil, fon SPK'ya tabi değil, alt fonların ortaklık denetimi dışında gibi karşılıklardan istisna pek çok alanına eleştiriler getirdi. Bankanın yüzde 99,08'i Hazinenin, dolayısıyla burada bir sermaye artırımına gidildiği zaman parayı koyacak olan, yani sermayeyi koyacak olan Hazinenin kendisidir. Bunu ifade etmek isterim çünkü başka bir hissedar yok burada. Dolayısıyla, sermaye artırımında ve bu noktada, bankanın piyasada daha güçlü şekilde rol oynaması noktasında, bankanın güçlendirilmesi noktasında kaynak Hazineden gelecektir.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Fon?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Aynı şekilde, Kalkınma Fonu'yla ilgili de... Biliyorsunuz fonların çalışma mantığını, Hazine de bir kaynak koyar, sonra o koyduğu kaynakla beraber uluslararası piyasalardan da fon toplayıp getirebilir. Dolayısıyla, fonun banka tarafından ihtiyaç duyulacak kaynağı da Hazine tarafından verilecektir çünkü Türkiye Kalkınma Fonu bankanın altındadır. Ama fonu biliyorsunuz, atıyorum, 100 liralık bir fon oluşturulacak, 10 lira diyelim bizim fon koyuldu, 20 lira başka bir fon koydu. Bir kaynak oluşturur, sonra gidip bir yere yatırım yapıyor. Böyle de bir mantığı var. Bizim fonla alakalı Hazine bu anlamda kaynak oluşturacak.

"Hiçbir şeye tabi değil."le alakalı... Şimdi, burada getirdiğimiz istisnalar var. İsterseniz, burada elimde bir çalışma var, o çalışmayı da buradan okuyacağım sizlere. O ilgili maddede, madde 7'de hangi maddelerden istisnalar getirdiğimizi ve bunu neden getirdiğimizi... Mesela başka nerede var bu istisnalarla alakalı? Bir icmal çalışması yaptık. Mesela, Eximbank, Ziraat Bankası, Halk Bank, Vakıflar Bankası, Kalkınma Bankası, Emlak Bankası. Şimdi, bunların istisna tutulduğu hangi kanunlar var ve biz bu Kalkınma Bankasının yeniden yapılandırılması sürecinde bunların hangilerinde tabiydi, hangilerinin dışına çıkardık, diğer bankalarla aynı seviyeye getirdik, onları paylaşacağım.

Şimdi, mesela birkaç tanesini söyleyeyim size: 233 no.lu Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Eximbank muaf bundan, Ziraat Bankası muaf, Halk Bankası muaf, Vakıflar Bankası muaf, Kalkınma bankası muaftı, yine aynı muafiyet getiriliyor, Emlak Bankası muaf. 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, burada mesela bir istisna var, burada kanun teklifinde var. Mesela, başka hangi kurumlar bu istisnaya tabi? Mesela, Eximbank muaf değil, Ziraat Bankası muaf, Halk Bankası muaf, Vakıflar Bankasının muafiyeti var, Kalkınma Bankasının muafiyeti yoktu, şimdi muafiyeti olacak eğer kabul edilirse, Emlak Bankasının muafiyeti var. Dolayısıyla, aslında, 2001 yılında Halk Bankası, Ziraat Bankası, Vakıflar Bankasının yapılandırılması sürecinde Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi bu yapılandırmanın dışında tutuldu.

Aslında, şu an bizim bankaların tabi olduğu pek çok düzenleme orada yapılan bazı değişikliklerle oldu fakat bu banka o dönemde bu işin içerisine katılmadığı için burada şu an getirdiğimiz değişiklikler sanki yeniymiş gibi bir algı oluşuyor ki burada Komisyon üyelerinin haklılık payı var. Nihayetinde bunları hepimizin bilmesine imkân yok ama diğer bankalarda da var.

İsterseniz okuyayım, hani 7'nci maddeye gelmişken. 527 sayılı KHK: Mesela, Eximbank muaf, Ziraat Bankası muaf, Halk Bankası muaf, Vakıflar Bankası muaf, Kalkınma Bankası muaf değildi, muafiyet getirildi, Emlak Bankası muaf. Bu, o yapılandırma sürecinde dışarıda kaldığı için bu muafiyetleri almamış. 132 sayılı Türk Standartları Enstitüsü ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun: Mesela, Eximbank bundan muaf değil, Ziraat Bankası muaf, Halk Bankası muaf, Vakıflar Bankası muaf değil, Kalkınma Bankası muaf değildi, muafiyet getireceğiz teklifte, Emlak Bankası muaf. Kaç tane var böyle? 132, 195, 237, 399, 2886.

Mesela, burada en çok belki tartışma oluşturacak olanlardan bir tanesi Kamu İhale Kanunu'yla alakalı olan istisna. Onu da baştan söyleyeyim ki burada şey olabilir: Burada da Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıflar Bankasındaki yapım ihaleleri hariç -bu da aynısıdır- bir istisna getiriliyor. Nihayetinde bankanın bankacılığa uygun şekilde hareket edebilmesi için bina yapacaktır, işte efendim yapımla alakalı bir şeyler var, onlara o noktada tabi. Ziraat Bankası da bunda aynı, Halk Bankası da aynı, Vakıf Bank da aynı, aynı özellik bu bankaya da getiriliyor. Dolayısıyla bu, o yapılandırmada olmadığı için buna tabi değildi. Diğerleriyle alakalı da aynı şekilde cevap verebilirim madde üzerine geldiğimiz zaman da.

Fonla alakalı, SPK'ya, Sermaye Piyasalarına tabi olmamasıyla alakalı durum şu: Hem "Sermaye Piyasalarına tabi olarak hareket edebilir." diyor kanunun alt kısmına baktığınız zaman hem de "Tabi değil." diyor, sonra "Buna uygun şekilde de fon çıkarabilir." diyor. Yani maddede 2 hüküm var. Bunun sebebi şu: Uluslararası alana çıkıp bir fon oluşturduğunuz zaman, diğer fonların buna iştirak edeceği zaman SPK mevzuatı varsa buna gelmiyor. Türkiye'de çıkarmak istediğimiz zaman SPK'ya uygun çıkarabilelim diyoruz, yurt dışına çıktığımız zaman da uluslararası arenada -çünkü diğer o uluslararası fonlar bizim SPK'yı bilmezler, tanımazlar, onlar uluslararası piyasaya göre hareket eden fonlar- onlarla fon oluşturabilmek için aslında getirilmiş olan bir maddedir. Ama maddenin ikinci kısmında SPK'ya uygun şekilde de fon çıkarabileceğiyle alakalı yetki verilmiş.

Alt fonların ortaklık denetimiyle alakalı burada pek çok eleştiri geldi. Bununla alakalı Komisyonumuzun bir öngörüsü, bir takdiri olacaktır. Ben de bu anlamda bunu destekleyeceğim. Şöyle bir şey var: Bir kere, Sayıştay denetimi bankada var, fonda da Sayıştay denetimi var, bunda hiçbir tereddüt yok, sonuna kadar denetlenecek bunlar, öyle olması da gerekiyor. Denetim dışıyla alakalı olan kısım şu -ama öyle bir formül orada da bulunacak- şimdi, fon, banka kredi verebiliyor, diğer kamu kurumları, kamu bankaları kredi verebiliyor. Fonun şöyle bir şeyi var: Sermayesine hissedar oluyor. Gelecek vadeden küçük bir şirket keşfediyor, inovasyon alanında gelecekte iyi işler veya varlık gösterecek bir şirketi değerlendiriyor ve banka buna sermaye yatırıyor, diyelim ki hissesinin yüzde 55'ini satın aldı. Şimdi, bizim mevcut Anayasa'mızın 165'inci maddesine göre bu direkt bizim ilgili kamu mevzuatına tabi oluyor fakat bu bir özel sektör, dolayısıyla özel sektör kurallarına göre hareket etmek istiyor ama bir taraftan da bizim bu ilgili mevzuatımız ortaya çıkıyor. Dolayısıyla aslında burada yapılmak istenen, o özel sektör şirketi olarak piyasa oyuncuları gibi hareket edebilsin, biz istediğimiz zaman da buradan çıkalım. Ama buradaki 165'le alakalı mesele noktasında bir düzenlemenin Komisyona sunulacağı bilgisi bende de var, ona göre bir şekilde bu sorunu çözmeye çalışacağız beraber.

Burada şöyle bir durum daha var, onu da söyleyeyim: Nihayetinde bu banka yurt içinde Hazineden destek alacağı gibi yurt dışında da ucuz finansman bulup Türkiye'ye getirebilir, bunu yapacaktır. Şimdi, siz uluslararası piyasaya gittiğiniz zaman onların önüne bir şey koyacaksınız, bizim Sayıştay raporlarını ne kadar dikkate alıyorlar bilmiyorum ama bağımsız denetim raporları üzerinden, finansal tablolarınız üzerinden bakıyorlar ve size bir ödenek verip vermeyeceklerine karar veriyorlar veya size finansman sağlayıp sağlamayacaklarına karar veriyorlar. Eğer bankanın rasyolarında, bilançolarında bir tereddüt varsa zaten bu banka uluslararası piyasalardan fon çekemez, alamaz, kimse vermez. Dolayısıyla bizim Ziraat de Halk da yurt dışından kaynak bulup getirdikleri zaman bu uluslararası raporlarını, denetim raporlarını sunarak offshore'lara gidip bu kaynağı getiriyorlar, bu da aynı usullere tabi olacaktır yani burada bir problem olduğu an oradan zaten fon getirmesi mümkün olmayacaktır, yatırımcı buraya kaynak ayırmaz. Böyle bir denetim boyutu olacaktır ama yine bizim Sayıştay denetimi de olacak, onu da söyleyeyim.

Karşılıklardan saydım, arzu ederseniz diğerlerini de sayabilirim geldiğimiz zaman.

Cumhurbaşkanına yetki meselesiyle alakalı konu şu: 2001 krizinden sonra... Madde 3'teki mesele yani "Kaynağı tahsis edilmek suretiyle Cumhurbaşkanınca görevlendirilebilir." Yani bir görev -atıyorum- diyelim, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde bir yatırım yapılacak, bankaya bir görev verilecek ama bunun kaynağını koymak şartıyla bu yapılabilir diyor. Şimdi, 4603 sayılı Kanun'da bu var. 2001 krizinden sonra getirilen bir düzenleme çünkü bankaya kaynak koymadan bazı görevlendirmeler yapılıyordu. 2001 krizinden sonra 4603'le beraber eğer bir bankaya bir görevlendirme Hükûmet yapmak istiyorsa bunun kaynağını koyma şartı getirildi. Aslında şu an burada bizim getirdiğimiz teklifte de aynı durum söz konusu yani kaynağını koy, eğer sulama kanalları -atıyorum- altyapıyla alakalı veya çevreyle alakalı bir finansman sağlayacaksa banka bunun hükûmet kaynağını koymak zorunda, koymadan böyle bir görevlendirme bankaya yapamayacak. Aslında konulan düzenleme bu, bizim KİT'lerde de söz konusu aynı durum, orada da kaynağını koymak zorunda KİT bir adım atacaksa. KİT temsilcisi de burada, bununla alakalı da arzu ederseniz bu anlamda oradan da bilgi alınabilir.

Sermayeyle alakalı olan kısmı sordum.

"Hazineye ek yük mü getirecek?" diyor. Şimdi, bu bir banka, eğer biz bankanın mevcut sermaye yapısını... Şimdi, Ziraatin 5 milyar sadece kendi sermayesi var ama 40 milyara yakın öz kaynağı var, rakamlarda oynamalar olabilir, üç aşağı beş yukarı. Eğer biz burada bankayı agresif bir şekilde büyütmek istiyorsak Hazine ona göre kaynak ayıracak buraya, ne kadar kaynak ayırırsa banka o kadar hareket edebilir. Dolayısıyla Hazine, yürütme erki mutlaka bunun hesabını yaparak, kendi bütçe ve nakit akışı içerisinde bir planlama yaparak buraya kaynak ayırabilir. "Bu kanunu çıkardık, Hazineye şu kadar büyük bir yük getirecek." gibi bir harcama burada söz konusu değil. Sermaye kararı alır, bütçesine bakar, dengelerine bakar, ileriye dönük planlamasına göre buraya bir kaynak tahsisi yapar, o zaten bilinen bir şey olacaktır. Yani biz burada bir harcama koysak, ekstra bir yük getirsek bu anlamdaki eleştirileri haklı bulurum.

Sayın Paylan eleştirilerinde belli, ekonomiyle alakalı bazı değerlendirmelerde kendisi bulundu. Şunu söyleyeyim, "Kanunun amacı" kısmında şu var: "Stratejik planlamalar ve kalkınma planları doğrultusundaki hedeflere finansman sağlamak amacıyla kuruldu." Genel gerekçede şuraya takınıldı sanırım yani "Burada bu yine konut mu finansman verecek, yine şunu mu yapacak?" gibi... Aslında ben konuşmamda bankanın hâlihazırda nerelere finansman ayırdığıyla alakalı bir açıklama yaptım. Mesela, yüzde 50'den fazlasını yenilenebilir enerjiye ayırmış, yüzde 14'ünü turizme ayırmış -o da geçmişte turizm bankasıyla birleştirildiği için orada da bir altyapı var, turizm yatırımlarını finanse etmiş- yüzde 18'ini sanırım KOBİ'lere aktarmış yani orada hiç konut yok. Fakat gerekçesinde yazdık bunu, şundan dolayı... Arzu ediyorsanız çıkaralım arkadaşlar, çok şey değil, burada redaksiyon yetkisi verelim, çıkaralım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Niye "konut" yazdınız?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ben şunu anlatmaya çalışıyorum, derdimizi anlatalım, Komisyon her şeyi yapabilir burada. Dersiniz ki: "Bu konutu istemiyoruz." Tamam, çıkaralım arkadaşlar yani redaksiyon yetkisiyle olabiliyorsa burada Komisyona redaksiyon yetkisini verin, çıkaralım, ben bunda ısrarcı değilim. Konulmasının sebebi şu: Şimdi, çevre yatırımları yapabiliyor, altyapı yatırımları, mesela Avrupa Yatırım Bankası veya Avrupa Yatırım Fonu. Şimdi, belli alanlarda bir ihtiyaç ortaya çıktı, alt gelir grubunda veya bir afet oldu, bir şey oldu; gerekçeyi onu düşünerek yazdık yoksa biz burada konut finansmanı yapalım diye koymadık bunu.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - TOKİ var, Emlak Bankası var.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Peki, arkadaşlar, ben bu noktada Komisyona karşı çıkacak değilim.

Sayın Başkan, arzu ederseniz redaksiyon yetkisi alın, genel gerekçeden bunu çıkarma yetkiniz varsa, "konut"u çıkaralım.

Bunu söylüyorum yani buradaki derdimiz, Türkiye'nin geleceğine katma değer oluşturabilecek alanların finansmanını sağlamak, niyetimiz bu. Bu anlamda bu teklifte de ben bulunayım, çıkaralım. Altyapıya bir itirazınız yok, altyapı sulama kanalı olur, kanalizasyon olur; o, ihtiyaç bir şey. "Konut"u çıkaralım o zaman.

BAŞKAN - Sayın Paylan, maddeler içerisinde yer almıyor bu cümle, gerekçe içerisinde yer alıyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Genel gerekçede... Ona da diyorum ki...

BAŞKAN - Komisyonumuzun gerekçeyle ilgili yapacağı herhangi bir şey yoktur.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Yani eğer burada redaksiyon yetkisiyle yapılabilecekse onu da verelim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Önerge verilir, değiştirilir.

BAŞKAN - Yok, hayır, Komisyon olarak biz gerekçeyle ilgili bir şey yapamıyoruz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Önergeyle her şeyi yaparız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ben onu açık söyleyeyim; bu, tutanaklara da girdi, bunları da alın isterseniz yani o anlamda teklifimi yapayım, takdir Komisyonun.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu şeyle alakalı... Onu da ifade edeyim, bu "insider trading"miş, borsaymış, burada siz söyleyince hisseleri şu kadardı, şuraya yükseldi gibi bir rakam ben sizden bunu öğrendim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Başkaları daha önce öğrenmiş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Yok, ben hisseleri... Şunu da söyleyeyim arkadaşlar...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Siz öğrendiniz de başkaları sizden önce öğrenmiş, sizin ofisinizden sızmış veya başka birisinin bilmiyorum artık.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Evet, arkadaşlar, bana eğer müsaade ederseniz ben de meramımı anlatmaya çalışayım. Konu şu: Yüz Günlük Eylem Planı'nda Kalkınma Bankasıyla alakalı bir çalışma yapılacağından Hükûmet bahsediyor. Hükûmet "Biz Kalkınma Bankasının daha aktif hâle gelmesi konusunda destekleyici olacağız." diyor, ilk yüz günlük planına bunu koyuyor, ilk orada duyuluyor yani saklı, gizli bir şey yok, orada bir açıklama var Yüz Günlük Eylem Planı'nın içerisinde. Daha sonra ilgili Bakanın bununla alakalı da "Kalkınma Bankasının daha güçlü şekilde sistemi solumasını arzu ediyoruz." şeklinde beyanları var yani bununla alakalı bir çalışmanın içerisine onların da gireceği, destek olacağıyla alakalı bir beyanı da var, söz konusu. Yani basına yapılmış açıklamalar. Yani bu gizliydi, birilerine bir şey söylendi, onlar da gittiler hisseleri aldılar gibi bir durumun olduğunu ben düşünmüyorum.

Şunu da teklif ediyorum: Bakın, bu anlamda Türkiye Büyük Millet Meclisinin her bir milletvekilinin bunu sorma hakkı var, doğru. Bir taraftan da diyebilirsiniz ki "Ben burada bir şeyden şüpheleniyorum, bu 4 liraydı -bilmiyorum rakamları, sizin ifadenize göre- niye 20 lira oldu?" diye suç duyurusunda bulunmak sizin en doğal hakkınız ve ben bunu...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Siz bulunun, siz şaibe altındasınız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şöyle: Ben şaibe altında değilim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Çünkü sizin ofisinizden sızmıştır veya başka birinin.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şöyle: Ben süreci anlattım size ve sizden öğrendim diyorum bunun böyle olduğunu. Bu anlamda kalbinizin, yüreğinizin mutmain olması için bunun 0,92'si, yüzde 1'in altında bir oran halka açık. Bu anlamda derseniz ki ben böyle bir şey görüyorum, bu kimdir, neyin nesidir, sorumluluk alıyorum bir milletvekili olarak, suç duyurusunda bulunuyorum. Bu sizin en doğal hakkınız, bunu yapın, yapabilirsiniz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sizin bulunmanız lazım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ha, bu, Yüz Günlük Eylem Planı içerisinde konuşuldu basında, sonra ilgili Bakanın -ağustos ayı içerisinde olması lazım- Ağustos 10 gibi bir açıklaması vardı, orada da söylüyor bunu, tarihte belki yanlış olabilir. Siz diyorsunuz ki: "Son bir ay içerisinde bunlar ortaya çıktı." Şu an biz ekimdeyiz, eylülden itibaren muhtemelen kastettiğiniz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Son on beş gün içinde, hatta bu dolaşıyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Dolayısıyla, ben mesela bununla alakalı geçtiğimiz hafta bir açıklama yaptım, teklifi Meclis Başkanına verdikten sonra dedim ki: "Kalkınma Bankasının yeniden yapılandırılmasıyla alakalı teklifimizi Meclis Başkanlığına sunuyoruz." Zaten Meclis Başkanlığına verdiğiniz anda basına gidiyor, Meclis Başkanlığı da ilgili komisyonlara dağıtıyor bunu.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Bankanın toplam sermayesinin sadece yüzde 1 küsurluk bir kısmı halka açık, dolayısıyla geriye kalanı kamunun. Siz biraz önce dediniz ki: "Fon bulmak için ortaya bir bilanço konuluyor, bu bilanço güçlüyse, itimat ediliyorsa, güvenilebilir diyorsa fon sahipleri burada yatırım yapacak." Bu yüzde 1'in sahibiyle ilgili herhangi bir bilgi var mı? Bu, bir yatırım fonu mudur, kurumsal bir yatırımcı mıdır, yoksa bireyler midir?

BAŞKAN - Şimdi, karşılıklı görüşmelere tekrar başlamayalım. Sayın Muş, siz tamamlayın, zaten maddelerde de bunları tekrar konuşacağız.

Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, ben niyetimi açıklayayım: Mesela 20/9/2018 tarihindeki Orta Vadeli Program'da da zaten Kalkınma Bankasıyla alakalı açıklama yapılmış, basına, kamuoyuna yapılmış; bütün yatırımcılar orada, ilgili kurumlar orada ama diyorum ya hâlâ burada bu açıklamalarıma rağmen bir şeyden şüphelenen...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ondan önce toplanmış.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ama bak, şöyle: İlk yüz günlükte bir açıklama var, var ilk yüz gün içerisinde, bak, ondan sonra 20/9/2018'de var...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ondan önce toplanmış.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - O zaman da var, sonra benim bir açıklamam var, geçtiğimiz hafta yapıyorum ben açıklamayı Meclis Başkanlığına verdiğim zaman, sonra basına dağıtılıyor, o zaman yapılıyor. Hâlâ burada bir şeyden şüpheleniyorsanız, bakın, burada başka milletvekilleri de var.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Siz bakın efendim, beraber bakalım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bununla alakalı gerekli araştırmayı yapmaları, suç duyurusunda bulunmaları en doğal haklarıdır, bunu da söyleyeyim. Ben sizden öğreniyorum hisselerin yükseldiğini, orada oynama olduğunu.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - 18 Eylülde başlamış.

Bu sorunun cevabını alabilir miyiz, bu yüzde 1'lik kısmı...

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Onu borsadan öğreneceksiniz, siz Merkez Bankası Başkanlığı yaptınız Sayın Yılmaz, borsaya bakarsınız, o hisseler kimdedir, niyedir; oradan öğrenirsiniz onu. O hisse bankanın değil ki, o hisse halka arz edilmiş, borsada o hisse, bankanın hissesi değil ki; onu borsadan öğreneceksiniz.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Bu kadarını akıl sahibi herkes bilir yani şu anda yüzde 99'u kamuya ait olan bir bankanın yüzde 1'lik kısmı halka açık. Şu anda bu halka açık hissenin sahibi kimdir? Yani banka bunu bilir ya.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi, bölgesel yatırımlarla ilgili "Bunun yerine bölgesel bankalar kursak daha iyi olurdu." denildi. Şimdi, bu bir öneridir, bu bir ekonomik yaklaşımdır veya bunu bir milletvekili teklif edebilir fakat nihayetinde siz yerel bankalar da kursanız bizim BDDK mevzuatımız vardır, bankacılıkla alakalı mevzuatlarımız vardır, onlara uygun şekilde hareket etmek zorundasınız. Yerel bir şey kurduğunuz zaman da yine onun sermayesini bir yer verecek yani onun sermayesini kim verecek? Hazine verecek yani bunun merkezinin, atıyorum, bir bölgede olması ile Ankara'da olması arasında değil, öncelikleri arasında bir şey olabilir. Mesela ben size birkaç bilgi vereyim: Mesela bankanın yatırımları içerisindeki bölgesel dağılımlar nasıl, bakın: Mesela kalkınma ve yatırım bankaları kredilerinin yüzde 67'sini birinci bölgeye vermişler, Türkiye Kalkınma Bankası yüzde 29'unu vermiş. İkinci bölgeye yüzde 11 vermişler, Kalkınma Bankası yüzde 14 vermiş. Üçüncü bölgeye yüzde 10 vermiş onlar, kalkınma bankası yüzde 24 vermiş. Beşinci bölgeye diğer kalkınma bankaları toplam kredilerinin yüzde 3'ünü vermişler, Türkiye Kalkınma Bankası yüzde 22'sini vermiş. Nihayetinde bir şeyi gözetlemiş burada yani gelişmişliğe göre bir adım atmış, diğerlerine göre daha hassas davranmış. Ha, banka yönetimi buradaki eleştirileri, buradaki temennileri de dinliyor, onlar da bu anlamda üzerlerine düşeni yaparlar diye düşünüyorum; ben bankanın yönetim kısmına karışmıyorum.

Sermayeyle alakalı, nereden geleceğini de ifade ettim.

"Varlık Fonu'na devredecek misiniz?" Ben yapılandırılmasıyla alakalı bir teklif veriyorum, benim bildiğim, bilgim dâhilinde olan, bunun herhangi bir yere devredileceğiyle alakalı bir bilgi yok bende. Bu, sizin bir sorunuz ama bunun asıl muhatabı yürütme erkidir ama bendeki bilgi bunun herhangi bir yere devredilmeyeceğiyle alakalıdır. nihayetinde bununla alakalı bir teklif değil konuştuğumuz.

Sayın Aksu...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Rekabete cevap vermediniz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ha, evet. Rekabetle alakalı da değerli arkadaşlar, az önce ben konuşmamda da söyledim, bazı muafiyet, vergisel avantajlar da bu bankaya veriliyor, mesela şuradan aslını size okuyayım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Rekabet Kurumundan görüş aldınız mı?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Geleceğim şimdi. Bu soruyu sormanızın sebebi şu: "İşte, diğer bankaların tabi olduğu bazı yükümlülükler var, bu banka o yükümlülüklere tabi değil, işte, siz bunu Rekabet Kurumuna sordunuz mu?" Ben de diyorum ki: Kalkınma ve yatırım bankacılığı ve kamu sermayeli bu yapıların dünyadaki örneklerinde de istisnalar var. Buna niye istisna veriyor? Çünkü belli alanları fonlamak istiyor devlet. Yani çevresel alanları fonlamak istiyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama o alanları ifade etmiyoruz...

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bir dakika... Nihayetinde bu istisnalar bunun daha rekabetçi olması için veriliyor. Anlatabiliyor muyum yani...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama çerçevesi böyle değil yani "Sosyal bankacılık yapacak." diye bir şey yok ki. Siz "Sonuçta yatırım yapacak." diyorsunuz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şöyle arkadaşlar: Bunun içerisinde çevre yatırımları da var, yenilenebilir yatırımlar da yapabilir...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Şirketlere yatırım yapacak." diyorsunuz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şirketlere de yapacak, yenilenebilir yatırımı nereye yapıyor arkadaşlar, kendisi alıp güneş paneli mi yapıyor? Yapan bir şirket var, ona veriyor finansmanı arkadaşlar yani bir realite var. Şunu anlatmak istiyorum: Bunun...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Çerçeve öyle değil, geniş bir çerçeve var.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi, arkadaşlar, bakın, kalkınma planınızda ve stratejik planlarınızda belirttiğiniz alanlarla alakalı bir finansman söz konusu ve burada geliştirmek istediğiniz sektörler var, ülkenin katma değer oluşturmasını istediğiniz alanlar var, Türkiye'nin ilerlemesini istediğiniz bazı alanlar var. Buralara siz banka aracılığıyla, bu banka eliyle destek olmak istiyorsunuz; yenilenebilir enerjide Türkiye'nin ilerlemesini istiyorsunuz, finansman sağlıyorsunuz oraya, destek oluyorsunuz oraya. Şimdi, az önce birisi dedi ki: "Ya, kâr maksimizasyonu yok burada, neden kâr maksimizasyonu yok?" Yeri gelmişken söyleyeyim, mesela bankanın takipteki alacak oranı yüzde 0,8. Az önce biri sordu "Ne kadar?" diye, sanıyorum Sayın Emecan sordu, yüzde 0,8 takipteki alacağı. Bankanın amacı bu dediğim alanlarda ülkenin üretim gücünü artırmak.

Şimdi, bir örnek vermek istiyorum da imkân olmadı. Şimdi, Almanya Kalkınma Bankası fonlarının yüzde 90 gibi bir çoğunluğunu uluslararası piyasalardan sağlamakta ve KFW'nin bütün yükümlülükleri Federal Devletin garantisi altında. Neden Federal Devlet bu yükümlülüklerine garanti veriyor? Daha ucuz maliyetle uluslararası piyasadan fon bulması için. Mesela benzer şekilde Kore Kalkınma Bankası da kaynaklarının yüzde 50'sini çıkardığı sanayi finansman bonolarından elde ediyor. Aynı şekilde bunlara garanti veriyor Kore hükûmeti. Vermesinin sebebi şu: Ülke notu ile bankanın notunu aynı noktaya çekip onun daha ucuza kaynak bulmasını istiyor. Şimdi, dünya örnekleri böyle. Almanya'da, Kore'de ya da işte, Brezilya'da; birkaç tana daha ülke var böyle, bu işi hakikaten çok iyi yapan, bu ülkelerde bankalar arasında rekabet yok mu? Var. Peki, neden bu devletler kamu sermayeli kalkınma bankalarına böyle bir ayrıcalık sağlıyorlar? Çünkü arzu ettikleri alanlara finansman sağlaması için. Dolayısıyla böyle bir yapısı var bunların, ondan dolayı bu ayrıcalıklar buraya veriliyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani Rekabet Kurumuna sormayacaksınız veya sormayacağız...

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ben bu anlamda bir şey sormayı düşünmüyorum ama burada arzu edeniniz varsa sorabilir. Sebebini de açıkladım size çünkü biz buna zaten bir avantaj sağlamaya çalışıyoruz, neden avantaj sağlamaya çalıştığımızı dünya örnekleriyle de söyledim. Avantaj sağlamak istememizin sebebi de...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ben "Sağlamayın." demiyorum Sayın Muş, şöyle: Alan çok geniş, sizin bütün bir bankacılık alanında Kalkınma Bankasına bir yetki vermeyi düşünüyorsunuz ve orada da başka oyuncular var diyorum. O zaman, alanı doğru tarif edelim, sosyal devlet anlayışıyla örtüşür bir şekilde orada tabii ki istisnayı verelim. Kamu bankacılığı bunu gerektirir.

(Oturum Başkanlığına Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)

BAŞKAN - Sayın Paylan, sizin mikrofonunuzu sürekli açık tutuyorum, mikrofona konuşursanız...

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Yine, Sayın Abdüllatif Şener tarafından "Bu değirmenin suyu nereden gelecek?" gibi bir ifade kullanıldı, verilen bilgilerin doğru olmadığını kendisi zikretti. Aslında biz genel gerekçede "10 bin dolar" civarı diye bir rakam kullandık -kendisi işte, "9.700'dü" dedi- dolayısıyla şöyle bir düşüncemiz yok, onu söyleyeyim: Bizim burada makyajlama yaparak vatandaşı kandırırız, aldatırız gibi bir düşüncemiz kesinlikle olmadı, bundan sonra da olmaz. Bunun boş bir hayal olduğunu düşünüyorum, boş bir uğraş olduğunu düşünüyorum; vatandaşı aldatamazsınız. Bir kişiyi, iki kişiyi belki kandırabilirsiniz ama 81 milyonu kandırma imkânınız yok, mümkün değil bu. Böyle bir düşünce olsa, bunu, en başta vatandaşlarımıza karşı bir saygısızlık olarak addederim. Böyle bir şeyi kimse başaramaz, beceremez; bunun biz gayet farkındayız, boş bir uğraş uğruna da bir şeyin içerisine girmeyiz. Yani vatandaşın sokağa gittiği zaman hissettiği neyse... Siz istediğiniz kadar başka rakam açıklayın, vatandaş onu hissediyor. Dolayısıyla hani "Durum çok kötü, ben çok daha iyi rakamlar açıkladım." İstediğiniz kadar rakam açıklayın, vatandaşın hissettiğidir onun için geçerli olan ve önüne fırsat geldiği zaman da gereğini yapar. Dolayısıyla, bunun boş bir uğraş olduğunu düşünüyorum; vatandaş aldatılamaz, kandıramayız yani, böyle bir uğraşımız da hiç olmadı.

Bu kaynak hazineden gelecektir. Nihayetinde yüzde 99 sahibi hazinedir. Burada hazine sermaye artırımıyla alakalı bir karar alırsa, bu, Hükûmetin bir kararıdır, aldığı an bununla alakalı ne kadar sermaye artıracaksa o koyacaktır.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - O zaman "hazine" diye dercetmemiz lazım kanuna.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Neyi?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Hazineden geleceğini de kanuna dercetmemiz lazım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ama şimdi yüzde 99 sahibi hazine Sayın Kuşoğlu.

ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) - Sadece sermayesini kastetmiyoruz, fonları nereden temin edeceksiniz? Kullandıracağınız kredileri nereden bulacaksınız?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Evet, şuna devam edeyim...

BAŞKAN - Sayın Kuşoğlu da bir şey soracak Sayın Muş.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - "Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kaynağı tahsis edilmek suretiyle görevlendirilir." diyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - O başka.

Sayın Kuşoğlu, siz yokken ben aslında onlara bir açıklama yaptım, diğer sorularınıza da...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Gitmem gerekiyordu, çok acil bir...

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Evet, ben açıklama yapayım onlara, şunları tamamlayıp oraya hızlıca döneceğim.

Şimdi, bu kâr maksimizasyonuyla alakalı açıklamayı yaptım.

Sayın Sındır'ın "Taşeron üzerinden teklif geliyor." ifadesi... Şimdi, bu ifadeye üzüldüğümü ifade etmek isterim, kullanılan tabiri şık karşılamadığımı, doğru bulmadığımı da söylemek isterim. Nihayetinde bu eleştirilebilir. Bu teklif müessesesi... Anayasa değişikliği yapılmadan önce de Hükûmetin tasarıyı gönderme yetkisi varken milletvekilleri de kanun teklifi verebiliyorlardı. Şimdi, o zaman milletvekilleri teklif veriyorken yine taşeron mu oluyorlardı yani o soruyu mu soracağız? Veya siz çıkıp herhangi bir konuyla alakalı hazırlık yaptığınız zaman ya da konuşma yaptığınız zaman birisi adına taşeron mu oluyorsunuz, bu soruyu sormak gerekir. Nihayetinde...

BAŞKAN - Sayın Muş, siz soruları cevaplayın, soru sormayın lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, müdahale etmezseniz konuşmama çok sevinirim çünkü ben sabırla herkesi dinledim...

BAŞKAN - Ama mecburen ediyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - ...ve bu anlamda gelen eleştirilere de elimden geldiğince makul ve buradaki Komisyon üyelerimizi de tatmin edecek şekilde cevap vermeye çalışıyorum. Fakat bu ifadeye kırıldığımı belirtmek durumundayım. Dolayısıyla, ben millet tarafından seçilmiş bir milletvekiliyim, taşeron gibi bir durum söz konusu olamaz.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Muş, ben bir soru yönelttim: Siz kendi iradenizle mi ortaya koydunuz, size bu getirilip verildi mi? Ben sadece bu soruyu soruyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi şunu ifade edeyim Sayın Sındır, sizin ne söylediğinizi ben çok iyi dinledim ve not aldım buraya.

BAŞKAN - Ya, başka arkadaşlar başka şey soruyorlar, bunu uzatmayalım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Kullandığınız ifade bu.

BAŞKAN - Oradan da Sayın Girgin "Siz kimin taşeronusunuz, taşeron musunuz?" diye size sordu.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi, iştiraklerle alakalı...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Siz gereksiz bir tartışma yaratacak açılımlar yaratmazsanız daha iyi olur burada.

BAŞKAN - Kapatalım diyorum.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Net bir soruydu, hakaretvari bir cümle değildi "taşeron" ifadesi. Hükûmet tarafından hazırlanmış bir kanun teklifini Meclise taşeron...

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Sındır...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Siz kendi iradenizle mi hazırladınız, kendi düşüncenizle mi böyle bir teklifi getirdiniz yoksa...

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, lütfen sözümün kesilmesine müsaade etmeyin.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - ...Hükûmetin size verdiği bir kanun teklifi midir bu?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ben bu anlamda herkesi sabırla dinledim.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Burada kötü bir şey yok, niye kırılıyorsunuz Sayın Muş?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Sındır sürekli ben gerekli cevapları veriyorken sözümü kesme girişiminde bulunuyor. Lütfen bu anlamda müdahalede bulunun.

BAŞKAN - Siz buyurun Sayın Muş, siz devam edin.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şunu söyleyebilirsiniz yani nihayetinde bir kanun teklifiyle alakalı sivil toplum kuruluşlarından da görüş alınır, devletin ilgili kurumlarından da görüş alınır, bu doğal bir şeydir arkadaşlar.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Tabii ki.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Meclisin yasama uzmanları da vardır, hâlen bir yasama ofisi vardır ve son olarak da Meclis Başkanı bildiğim belli sayıda yasama uzmanını da buraya almıştır. Dolayısıyla, bunlar Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerine hizmet vermektedirler, hepsinden istifade edersiniz.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Muş, ben size sadece soru yönelttim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Dolayısıyla, istifade ettiğiniz zaman bu taşeronluk olmuyor.

BAŞKAN - Arkadaşlar yani erk Mecliste olduğuna göre yürütmenin acil ihtiyacı olan bir düzenleme konusunda milletvekillerinden destek istemelerinden daha tabii ne olabilir ki?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Onu söyleyin.

BAŞKAN - Daha tabii ne olabilir?

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Ben bu soruyu yöneltiyorum...

BAŞKAN - Ama siz bu soruyu böyle sormuyorsunuz, sorunun soruluş biçimi yanlış olduğu için sıkıntı orada.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Yani Sayın Sındır savcılığa soyunuyor.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, ben bu soruyu Sayın Muş'a yönelttim, teklifi veren de kendisi. Siz Başkanlığınızı...

BAŞKAN - Bir de bakın ben sorduğum zaman hiç kimse alınmıyor ama siz sorunca alınıyor çünkü üslup...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, siz üzerinize alınıyorsunuz.

BAŞKAN - Alındım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yürütme erki bizden istemediği için alınıyoruz Başkanım, bizden de istesin.

BAŞKAN - İstesin, tamam.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, tabii Komisyon üyeleri ve milletvekilleri tarafından -Genel Kurulda da ben bunu geçmiş dönemde gördüm- çok sert eleştiriler yapılıyor. Ben yapılan hiçbir sert eleştiriye arkadaşlar kırılmam, küsmem, işte, darılmam da, bu nihayetinde milletvekilinin hakkıdır. Eleştiriler gelen bir teklifin olgunlaşmasına katkı sunar, buna hiçbir itirazım yok.

BAŞKAN - Mesela Sayın Şener'in eleştirileri daha ağırdı, onu söyleyeyim yani.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Kimin?

BAŞKAN - Sayın Şener'in eleştirileri daha ağırdı, nezaket içerisinde.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi "Bunun arkasında Mc Kenzie mi vardır?" Arkadaşlar, ben McKenzie'yle hiç görüşmedim, bunun arkasında McKenzie midir başka bir "K" midir, bilmiyorum; kimse yok. Bunun arkasında bizim irademiz vardır, onu ifade etmek isterim.

Sayın Kalaycı'nın bu uzman personelin durumuyla alakalı söylemiş olduğu bir konu vardı, burada birkaç milletvekilimiz daha söyledi. Arkadaşlar, ben Genel Kurulun açılmasına kadar -bu konuyu biliyorum- çalışacağım. Oradaki meseleyi de biliyorum, bu uzman kariyer personeli var, emeklilikle alakalı bir mesele bu.

BAŞKAN - 3600 ek gösterge, evet.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Onunla alakalı bir çalışma yapacağız yani çalışmamız şu: Elimden geleni yapacağım, çaba sarf edeceğim bu anlamdaki eleştirilere yönelik.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Çok kişiyi ilgilendirmiyor zaten, az sayıda...

MEHMET MUŞ (İstanbul) - 150 kişi gibi bir sayı var bildiğim kadarıyla.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bende rakam var, ben size verebilirim Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Genel Kurula bu bilmiyorum ama haftaya muhtemelen inebilir, o zamana kadar ben bununla alakalı bir çalışma yapacağım.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - 211 uzman var Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ben bununla alakalı bir çalışma yapacağım, elimden geleni yapacağım.

Denetimle alakalı olan boyutu da Sayın Kuşoğlu da söyledi, şimdi birkaç yerden daha söylediler. Şimdi, sermaye hazineden gelecek, onu söyleyeyim. "Hiçbir denetime tabi değil." meselesi. Şöyle: Bir kere Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu BDDK'nin uygulamalarına bu banka tabi olacak. Denetlemeyle alakalı da Sayıştayın hem fonla alakalı hem de bankayla alakalı bir denetimi söz konusu. Bunlar sadece kredi vererek finansman sağlamıyorlar, bir de girişim sermayesi gibi yani gelecek vadeden bir şirketin sermayesine ortak oluyorlar. Yani, şirketin -atıyorum- hisselerinin yüzde 50'sini, 55'ini satın alırsa bu yüzde 50'den fazla bir ortaklık olacağı için bizim kamu mevzuatımıza tabi olacak ama "O fonun ortak olacağı şirket bir özel şirket ve özel şirket mantığıyla hareket etmek isteyeceği için bunun dışında tutalım." diye bir düşüncemiz oldu. Fakat buradaki eleştiriler neticesinde varlık...

BAŞKAN - Bunu satın alınır gibi söylemek lazım herhâlde Sayın Muş, "satın alma" dememek lazım buna.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Fonun kaynak koymasını diyorum, hissedar olmasıyla alakalı diyorum.

BAŞKAN - Tamam, satın alma değil, evet.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Fon bu şekilde hissedar oluyor oraya, kaynak koyuyor ve belli oranına hâkim oluyor hisselerinin, eleştiri de buradan geliyor yani 165'inci maddeyle alakalı sorun da buradan çıkıyor. Bu konuyla alakalı burada bir düzenleme yapılacaktır, şöyle: Varlık Fonunda da bir düzenleme getirildi, bir denetim mekanizması kuruldu. Ona benzer bir mekanizma da burada Komisyonun gündemine gelecek, burada hep beraber değerlendiririz ama mantığı şu: Biz bunu denetletmeyelim, kimseye göstermeyelim değil, banka ve fon kesinlikle denetime tabi, fonun varlık olarak girdiği bazı şirketlerde yüzde 50'den fazla bir pay sahipliği oluşursa onlar özel şirket olma vasfını yitirebilirler, kamu mevzuatına tabi olursa. Onların aslında özel sektör mantığıyla hareket etmesi için böyle bir istisna maddesi ekledik.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ama bu mani değil ki Sayıştay denetimine, yine özel sektör mantığıyla hareket edebiliriz yüzde 50'den fazla...

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi, şöyle: Yüzde 50'den fazla olunca sadece Sayıştay denetimi değil, diğer mevzuatlara tabi olma durumu söz konusu. Onunla alakalı bir denetim mekanizması kurulacak, burada herkesin kalbi...

BAŞKAN - Yani şöyle: Sayıştay 6085'in 4'üncü maddesi "Denetim" başlığında kamu payı yüzde 50'nin altında olanlarda bir bağımsız dış denetim şirketi raporları üzerinden Sayıştayın denetimine ilişkin bir husus vardır. Aynı hususu biz kamu payının ne olduğuna bakılmaksızın bütün iştiraklerle ilgili olarak getiriyoruz. Bu da aynı şekilde fona da bütün iştiraklerin de hepsini, ne olduğuna bakılmaksızın bağımsız dış denetim şirketleri tarafından denetlenme mecburiyetini de getirmiş oluyor beraberinde.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Evet.

Şimdi, bu fonun SPK'ye... Sayın Kuşoğlu olmadığı için... Şimdi şöyle: Aslında banka SPK'ye uygun da hareket edebilir, fon SPK'ye uygun hareket edebiliyor yani o maddenin ikinci kısmında o da var yani "SPK'ye uygun şekilde fon da kurabilir." diyor, bunun dışına da çıkıyor. Dışına çıkmasının sebebi şu: Uluslararası piyasaya gittiği zaman, orada bir fon oluşturup kaynak getirmeye çalıştığı zaman oradaki paydaşlar "Biz

SPK hükümlerine uymak istemiyoruz." diyorlar yani sizin ülkenizdeki mevzuatınız burada uygulanmaz, biz buna tabi olmak istemiyoruz uluslararası alanda." dedikleri için bu istisnayı getirdik, sadece yurt dışındaki fonlar için bu. Ama aynı şekilde SPK'ya uygun şekilde de fon çıkarılabilecek, çıkartma mantığımız da bu. Bir de burada şöyle bir durum var, alt fonlarla alakalı kısmını söyledik, karşılıklarla alakalı mesele de şu: Bu banka uzun vadeli finansman sağlayacak; işte, beş yıl, on yıllık finansmanlar sağlayacak. Diğer bankalar rotatif kredi kullanıyor, altı aylık kredi veriyor, bir senelik kredi veriyor. Mesela iki ay ödeme olmadığı zaman bunu hemen takibe almak zorunda ya da üç ay vermediği zaman adam, ödemede problem yaşadığı zaman bunu takibe atmak zorunda BDDK'nın uygulamalarına göre ama o kredi bir yıllık bir kredi veya iki yıllık bir kredi, üç aylık bir süre ödemediği zaman hemen alabiliyor. Şimdi, buradaki kredi beş veya on yıllık kredi, uzun vadeli bir finansman sağlayacak. Aynı koşullara tabi olduğu zaman -adam iki ay ödememiş olabilir, ödeyemedi diyelim- hemen aldığınız zaman bu sefer bankanın rasyolarını bozucu etki oluşturabilir çünkü diğer bankalara göre daha uzun vadeli krediler veriyorlar. Aslında burada banka yönetim kuruluna karşılık ayırmayla alakalı bir yetki vereceğiz burada, onlar zaten karşılıkları ayıracaklar. Özel karşılıkla alakalı da biliyorsunuz özel karşılıklar vergi öncesi kârdan düşürülebiliyor, o da bu avantajı sağladığı için bu kamu bankasına böyle bir avantaj da verelim diyoruz. İstisnalarla alakalı, karşılıklarla alakalı, siz şimdi bir bankasınız burada ve yurt dışına çıktı Kalkınma Bankası, Avrupa Yatırım Bankasından ucuza bir kaynak getirecek diyelim. Nihayetinde oraya gittiği zaman bu finansal tablolarını oraya götürecek. Bu finansal tablolarında bir bozulma, bir eksiklik hissedilirse zaten oradakiler bu bankaya finansman sağlamazlar, dolayısıyla hem bizim kamu bankaları hem de Türkiye'deki diğer bankalar uluslararası piyasalardan kaynak elde ediyorken, Roadshow'lara çıkıyorken uluslararası denetim raporlarını götürüp, onları gösterip, onlar üzerinden bir çalışma yapıp kaynak getiriyorlar. Bu banka aynı zamanda böyle ciddi bir denetim altında olmak zorunda çünkü uluslararası anlamda kaynak getirecek, uluslararası fonlardan da kaynak getirecek, orada da ciddi bir denetim olacak. Yani karşılıklar noktasında bankada bir problem varsa bu, mali tablolarını etkiler, o zaman mali tablolar sakat olur, uluslararası yatırımcılar zaten kaynak vermezler. Banka yönetim kurulu buna dikkat etmek zorunda, bağımsız denetim bankada zaten olmak durumunda o açıdan yani getirilme mantığı bu.

Cumhurbaşkanına yetki verilmesiyle alakalı... Sayın Kuşoğlu, bunu bilirsiniz diye düşünüyorum, 3'üncü maddede bu 4603 sayılı Kanun'da geçmiş dönemde bankalara görevler veriyordu hükûmet fakat kaynağını vermiyordu. 2001 krizinden sonra bu getirilen düzenlemeyle beraber diyor ki: "Bir bankaya veya bir KİT'e -KİT Genel Müdürümüz de burada, ondan da aslında KİT'lerle alakalı nasıl yapıldığının bilgisini alabiliriz- bir görev verildiği zaman bunun kaynağını hükûmet koymak zorunda." Dolayısıyla, Şanlıurfa'da veya başka bir ilimizde ciddi bir damla sulama olacak diyelim, banka görevlendirilecek. Şimdi, "Bunun kaynağını koyarak görevlendirebilirsin yoksa görevlendiremezsin bankayı." diyor. Koymadan olduğu zaman kamu zararları ortaya çıkıyor. Bu maddenin getirilmesi, Anayasa'ya aykırılığıyla alakalı... Şu an zaten KİT'lerde bu durum söz konusu. Daha önce hükûmetteydi bu, şimdi hükûmet olmadığı için Cumhurbaşkanına atfen bu yetki veriliyor, gelme mantığı o.

Sermayeyle alakalı olan kısmı getirdim.

"Hazineye yük getirecek mi?" Hazineyle alakalı burada bir harcama kalemi ortaya çıkmıyor yani eğer hazine kendi nakit akışı içerisinde ne kadar bir sermaye artırımına gidecek, işte, artırıyorum şu anki sermayesini yüzde 50 artıracak, o zaman hazine oturup buna karar verecek "Artırayım mı, artırmayayım mı?" diye. Dolayısıyla, bir harcama bu kanun teklifiyle beraber ortaya çıkmayacağı için doğrudan hazineye bir yük yok ama sermaye artırımına gidecekse hazine orada oturup planlamasını yapacak, bütçe dengeleri içerisinde buraya bir...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Kaynak ne gösterdiniz?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Mevcut 3 milyar mı olacak, 5 milyar mı olacak, bu, şu an hazineye bırakılıyor. Biz burada şu kadar sermaye koymak zorundayız diye kanuna bir şey koymadık.

BAŞKAN - Proje bazlı olarak görmek lazım bunu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bir fizilibite yapılmış olması lazım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Kuşoğlu, şöyle: Şu an zaten bankanın bir sermayesi var, bir çalışması var, aktifleri var. Bunu daha fazla büyütmek istiyorsa burada Hazine ve Maliye Bakanlığında yetki, hissedarı o, sermaye artırımı kararı alırsa artırır, ne kadar artıracağına onlar karar verecek. Yani biz o anlamda kanunla yüzde 50 artır diye bir şey demiyoruz, hazine verecek onun kararını. Şu istisnalarla alakalı bir tablo var elimde, o tabloyu okumak istiyorum size: Şimdi, bu 7'nci maddeyle de tekrar oraya geleceğiz, aslında bir daha tekrar olacak. Mesela 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Eximbank bundan muaf, Ziraat Bankası muaf, Halk Bankası muaf, Vakıflar Bankası muaf, Kalkınma Bankası da muaf, yine, muafiyeti koruyoruz bu teklifte, Emlak Bankası da muaf. Şimdi, 631 sayılı Memur ve Diğer Kamu Görevlilerinin Mali ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, mesela Eximbank bundan muaf değil, Ziraat Bankası, Halk Bankası ve Vakıflar Bankası bundan muaf, Kalkınma Bankasının muafiyeti yoktu, muafiyeti getirdik bu teklifte, Emlak Bankası muaf. Şimdi, bu 3 kamu bankası, burada 527, 132, 295, 237, Taşıt Kanunu, 399, 47/34 Kamu İhale Kanunu, bunlarla alakalı 2001'den sonraki süreçte bu kamu bankaları yapılandırılıyorken bu muafiyetler bu bankalara getirilmiş, o dönemde Türkiye Kalkınma Bankası bu yapılandırmanın dışında tutuldu, dışında tutulduğu için bu muafiyetlere tabi değil. Burada belki en çok sorulacak olan 47/34 Kamu İhale Kanunu, onda da sadece Halk Bankası, Ziraat Bankası ve Vakıflar Bankasında yapım işleri hariç, bunda da aynısı var, yapım işleri hariç sadece bir muafiyet getiriliyor. Muafiyetler bunlardan ibarettir.

Ben teşekkür ediyorum.

Maddelerde daha detaylı bilgi verebiliriz diye düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum.