KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle yeniden Komisyon Başkanı seçilmenizden dolayı sizi, bu Komisyonda geçmiş dönemden görevine devam eden arkadaşları, aramıza yeni katılan tüm arkadaşlarımızı ve bugün Komisyon çalışmalarına katkı sağlamak üzere meslek örgütlerinden, sivil toplum örgütlerinden, sendikalardan gelen arkadaşlarımızı ve Meclisimizin değerli emekçilerini saygıyla selamlıyorum.

Komisyonunuzun Meclisin ve Türkiye'nin tüm ağır gündemine rağmen geçmiş süreçlerde geleneğinde olan sabırla müzakere etme, kaliteli yasama için mümkün olan en etkin katkıları alma ve bu konuda belki Komisyon üyelerinin fedakârlığı ama özellikle Meclis dışından gelen meslek örgütlerinin değerli temsilcilerine kulak verme geleneğini artırarak sürdürmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Ben kendim Türk Eczacıları Birliği Genel Sekreterliğinden buraya gelmiş birisi olarak 2002-2007 yılları arasında bu Komisyona yaptığımız katkılar, bu Komisyon üyelerinin, Başkanının ve o dönem bakanlar vardı elbette ki, meslek örgütlerine hani katkı almak, tahammül göstermek bir yana, zaman ayırmak bir yana bir sünger gibi onlardaki bilgiyi, birikimi çekmeye çalıştıklarını görüp o dönemlerden bu dönemlere nasıl bir savrulma yaşadığımızı da çok dikkatle gözlemliyorum. Türk Tabipleri Birliğinin, Türk Diş Hekimleri Birliğinin, eczacı birliğinin, sendikaların bu konularda bir komisyon üyesi veya bizim gibi komisyondaki gündeme ilgi duyan, katkı sağlamak isteyen milletvekillerinden daha fazla, daha sınırsız zamanla buraya katkı yapmasının en sonunda ortaya çıkacak ürün açısından bizim ihtiyaç duyduğumuz, gerek duyduğumuz bir katkı olduğunun altını çizmek lazım. Eleştirmek için değil ama öyle bir dakikayla, iki dakikayla virgüle nokta muamelesi yaparak meslek örgütlerinden, sivil toplumdan katkı alınmaz. Buna katkı denmez ki bu yasak savmak olur; bu da doğru bir yaklaşım olmaz.

Şimdi, ilk önce konunun özüne ilişkin bir şeyler söyleyeyim, sonra usule gelip teklif sahibi milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Muş'un da burada olması sebebiyle bir önerim olacak.

Birincisi, elbette yapılan iş doktor ve diş hekimleri açısından doğrudur, gecikmelidir, yapılmalıdır ama hangi gereklilik bunu ortaya çıkarıyorsa veterinerlerin, eczacıların, diğer sağlık emekçilerinin, sağlık profesörlerinin aynı ihtiyaçla bundan yararlandırılması gerektiği bir gerçeklik, bunun aksine hiçbir şey iddia edilemez. Bir zamanlar diş hekimleriyle eczacılar arasındaki fark için "Onlar beş yıllık eğitim görüyor." diye söyleniyordu. Biliyorsunuz, yeni mezunlar da verildi, artık yedi yıldır, sekiz yıldır eczacılık fakülteleri de beş yıllık eğitim veriyor; arada hiçbir fark kalmadı, kamuda üstlendikleri sorumluluk açısından bakıldığında da öyle.

Ayrıca, bugün gelinen noktada sadece Emekli Sandığına değil doktorların ve diş hekimlerinin de istediği gibi BAĞ-KUR ve SSK emeklilerine de bunun yapılması da bir meslek mensubuna verilecek bir kıymet, bir vefaysa bunu her ikisi hak ediyor. Hatta SSK'da çalışmış bir hekimin Emekli Sandığı olanaklarına sahip olmaksızın yaptığı görev düşünüldüğünde de aslında bu konudaki ayrımcılığın hiçbir izahı yok.

Kaliteli yasama açısından şunu söylemek lazım: Örneğin, "Uzman doktorlar" diyorsunuz ve bu gözle giderseniz yani "Sadece doktorlara veririz." derseniz bakın ne yapmış olacaksınız: Biyokimya uzmanları var. Biyokimya uzmanları kamudaki çeşitli kaynaklardan gelir; eczacı da olabilirler, doktor da olabilirler ama tıpta uzmanlık sınavını geçtiyse. Bir eczacı düşünün, tıp fakültesindeki eğitimi almadığı hâlde TUS sınavı gibi bir adaletsizliğe maruz kalmıştır ve böyle iki buçuk sene çalışıp neredeyse dışarıdan tıp fakültesi bitirmiş gibi bilgilenip tıpta uzmanlık sınavını kazanarak biyokimya uzmanı olan eczacılar var. Bunlar mesela, kamudan ayrıldıklarında biyokimya laboratuvarı açabiliyorlar ve biyokimya uzmanı herhangi bir doktorla aynı yetki, aynı sorumluluk, aynı haklara sahipler ama siz burada "hekim" diye sınırladığınızda -TUS sınavına girmek marifetiyle o unvanı almış ve devlet demiş ki ona "Eczacıysan ve bunu istiyorsan TUS'u kazanman lazım."- doktorla aynı sınavla gelmiş kişiyi burada ayırmış oluyorsunuz ama bunu anlatmak için bir dakika yetmez; bunu ne Eczacılar Birliği ne sendikalar ne kimse bu detayı... Kaliteli yasama yapacaksınız karşı taraftaki bilgiye hem kıymet vereceksiniz hem dinleyeceksiniz hem böyle... Şimdi bu yeni dönemde "Güçlü Meclis", "Akıllı Meclis", işte "Her şey elimizde" deyip daha sonra "Efendim, bürokrasi düşünmediyse biz mi burada doğrusunu bulacağız? Türkiye'nin geniş bir bürokrasi deneyimi vardır, kadrosu vardır." yaklaşımıyla bu işleri yaptığınızda sürekli yanlış yaparsınız.

Burada Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundaki eczacılara geçmiş Sağlık Bakanlarının verilmiş sözleri, kadük olmuş kanun tasarıları, defalarca üzerinde durulmasına rağmen yerine getirilmemiş partinizin geçmişteki sözleri vardır. Mehmet Müezzinoğlu, Recep Akdağ onlara sorulduğunda Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundaki eczacıların uğradığı mağduriyeti size anlatır ama bu katkıları almak lazım.

Son olarak şunu söyleyeceğim; şimdi gelelim usul yönünden sıkıntıya. Bu bir torba kanun. Torba kanun olduğunu torba kanunu bilen herkes biliyor ama yeni düzende böyle bir şey olmayacağını en çok siz söylemiştiniz. Torba kanun, farklı bakanlıkların taleplerinin bir torbada birleştirilmesi demek oysa artık kanun tasarısı diye bir şey yok, bakanlıklarda hazırlanan bir şeyler yok. Dürüstsek, samimiysek, birbirimizin gözünün içine baka baka birbirimizi kandırmaya çalışmıyorsak bu teklifin imza sahibi Sayın Mehmet Muş ve değerli önceki bakanımız tarafından hazırlanmış bir kanun olduğunu kabul etmekteyiz. Aksine beyanlar var. Nedir o? Bülent Turan "Bedelli askerlik kanunu ekimde gelecek, kapsamlı bir çalışma gerektiriyor." dedikten on yedi saat sonra kendini tekzip etti ve açıklamasını da şöyle yaptı: Sağlık Bakanlığımız ile Spor Bakanlığımızın çalışmaları vardı, aciliyet vardı bu konularda, bunlara bedelliyi de koyup bir torba hâline getirip sevk ettik." dedi. Kardeşim, Sağlık Bakanlığının çalışması buraya gelmez.

BAŞKAN - Öyle mi söyledi? Ben duymadım

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Aynen öyle söyledi. Hatta Sayın Başkan yanlış anlamış, ben tutanak altında da bunu söyledim "Söylediğim kişi Bülent Turan'dır." diye, bu ifadeleri kullandı.

Şimdi, burada baktığınızda güçlü meclis, kuvvetler ayrılığı, bakanlıkların değil sadece milletvekillerinin tekelinde olan yasama, yürütmeyle ilgili bütün düzenlemelerin Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapılıp yürütmenin yasamanın işine karışmadığı, telkinde bulunmadığı derken bir muvazaa, Anayasa'nın arkasından dolaşma, muvazaalı bir ilişkiyle karşı karşıyayız ve o zaman Bülent Turan'ın bu beyanı, bu kanun içindekiler... Ne demek torba? Başka bakanlıklarda hazırlanan şeyin bir yere atılması. Bunu nasıl kabul eder Plan ve Bütçe Komisyonu? Biz güçlü Meclisin kendi iradesine sahip milletvekillerinin kendi aklıyla ama ihtiyaç duyduğu yerde kamudaki deneyimden, birikimden de yararlanarak ve esas buradaki mutfakta bir şey üretmesini bekleriz ve sizden de kendimizden de vicdana uygun ve millet için yasama yapmanızı bekleriz. Şimdi, bir gerçeklikle karşı karşıya... Parlamentolarda, parlamenter sistemlerde de başkanlık sistemlerinde yasama yapan organlarda da kulis vardır, lobi vardır, eyvallah. Bugün de oldu mu? Oldu. Eczacılar eczacı milletvekillerini devreye soktular, veterinerler veteriner kökenli milletvekillerinden yardım istediler, tabipler kendilerine yakın meslektaşlarından yardım istediler. Bir gerçekliği söylüyorum gözünüzün içine baka baka ve hepinizin birer birer ettiği yemine ve şahsiyetlerine duyduğum saygıyla. Adalet ve Kalkınma Partili eczacı kökenli milletvekili dedi ki "Biz Bakanı bizzat aradık, geçmiş dönem filanca bakan yardımcısıyla konuştuk, dediler ki. 'Ya, maliye bu işlere karşı, biraz bütçesi çok çıkıyormuş. Geçmişte de konmuş çıkarılmış. 1 Ekimden sonra bir daha düşünürüz.' dedi." Kim demiş? Sağlık Bakanı demiş. Mehmet Bey, hani güçlü Meclis, hani sizin iradeniz, hani bizim irademiz, hani komisyonun iradesi? Neden kulis hâlâ Sağlık Bakanına yapılıyor, neden oralarda lobicilik faaliyeti ve...

BAŞKAN - Arkadaşlar yanlış adrese gittiyse ben ne yapayım yani?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ha, demek ki şöyle: Size de gelenlere...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Alışkanlık, alışkanlık.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ben burada kişisel hukuk gereği edinilmiş bazı bilgilerle ne sizi ne bir başka Komisyon üyelerimizi rencide etmek istemem, ondan bu sorunun cevabı başka da...

BAŞKAN - Ben sizi herhangi bir bakana yönlendirdim mi Sayın Genel Sekreter?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır "Bakana falan yönlendirdiniz" demiyorum.

BAŞKAN - Bakın, Sayın Genel Sekreter orada, yönlendirdim mi geldiğinizde?

TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ GENEL SEKRETERİ ARMAN ÜNEY - Beni yönlendirmediniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Benim bahsettiğim kişi...

BAŞKAN - Ha, başkası var mı yönlendirdiğim?

TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ GENEL SEKRETERİ ARMAN ÜNEY - Yok hayır, beni yönlendirmediniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Benim bahsettiğim kişi ne Türk Eczacıları Birliğinin Genel Sekreteri ne bir başkası. İsim verin diyorsanız, ısrar ediyorsanız vereyim ismi, milletvekilinin ismini vereyim sıkıntı olmayacaksa.

BAŞKAN - Niye sıkıntı olsun canım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Eczacı milletvekilimiz diyor ki: "Bizzat Bakanlığı aradım, şu şu sebeplerden yapamıyor." Arkadaşlar, birbirimizi kandırmayalım. Yapısal bir sorun var. Gerçekten, meydan meydan gezip verdiğiniz sözlere, ettiğiniz vaatlere inanıyorsanız ve eğer birbirimizi kandırmıyorsak bu Meclis itibar kazanacaksa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özel, toparlarsak lütfen...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Toparlıyorum.

...burada dinleyeceksiniz sendikaları, meslek örgütlerini ve sonra döneceksiniz, kendi vicdanınızla bir karar vereceksiniz. Şimdi, burada bir parti dışındaki diğer partilerin hepsi örneğin diyor ki "Eczacı ve veteriner olmalıdır veya SSK'da şey." Ama muhalefet partileri için de söylüyorum. Bu sözü böyle söyleyip tutanağa gidip de tribüne oynamak değil. Önergeyi vermiyorsan, aynı mahiyette verilmiş önergeye oy vermiyorsan, oyunu çatır çatır saydırmıyorsan ondan sonra sana gelen eczacıya "Ben sana hak veriyorum." falan filan da demeyeceksin. Sana gelen hekime "Çok haklısın." demeyeceksin.

BAŞKAN - Sanki bir adres var gibi burada.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ya, ben bunu muhalefete söylüyorum bu sefer de.

BAŞKAN - Muhalefet yok ki artık.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, 2'nci parti, 3'üncü parti, 4'üncü parti; benim anlatmaya çalıştığım şu: Birbirimizi kandırmayalım.

BAŞKAN - İYİ PARTİ'yi saymıyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Niye?

BAŞKAN - 2, 3, 4, dediniz, 5 demediniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - 5'inci parti, 6'ncı parti fark etmez. Bizim İYİ PARTİ'yi neye sayıp neye saymadığımızı en İYİ PARTİ'liler bilir. Onlara kimin ne muamele yaptığını, nasıl hitap ettiğini de en iyi yine İYİ PARTİ'liler bilir. Orada aramızdaki hukuk biraz sizinle aranızdaki hukuktan farklıdır.

Benim anlatmaya çalıştığım mevzu şu: İşi sulandırarak, birbirimize başka şeyler söyleyerek şu gerçekten kaçamayız: Bir gerçek var, komisyon gündemine hâkim mi, değil mi; bu teklif nerede hazırlanıyor, bu işler aslında bakanlıklarda konuşuluyor, başka yerlerde pişiriliyor, geliyor buraya da şeklen bu işler yapılıyorsa burası böyle birbirimizi avuttuğumuz, birbirimizi kandırdığımız ve maaşları çekip başka şey yaptığımız bir mizansene dönüşecekse bunu yapacak olan da hem sizsiniz hem biziz. Biz "mış gibi" siz "mış gibi" mi yapacaksınız, gerçekten bu Meclise itibar kazandıracak mısınız, güç kazandıracak mısınız, bunu belirtelim.

Derler ya "İlk elin günahı olmaz." Hadi, ilk kanunun günahı olmaz ama bu yollara geçit vermeyin. Ben bu eleştiriyi boşu boşuna yapmıyorum, ben bu eleştiriyi parlamenter sisteme, Meclise, Meclisin her bünyesine çok inanan, bu konularda çok ciddi, gerektiğinde kendimizin de bu konuda yaptığı bir hata varsa onu kabullenen ve Anayasa'ya ve İç Tüzük'e sadakati en üst derecede hisseden ve anlatmaya çalışan bir grup başkan vekili olarak bunu...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

...ifade etmem boynumun borcu.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Siz "Teşekkür ederim." deyince bitirmeyeceğim ama bitirmek üzereyim onu söyleyeyim. Ama siz teşekkür ettikçe bitirmem.

BAŞKAN - Teşekkür ettiğim için bitirin yani.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, ben bitirdiğimde size teşekkür ederim, siz teşekkür etme değil, siz dinleme, katkı alma makamısınız Sayın Başkan.

Sözün özü şudur: Burada bir yanlışın içindeyiz. Burada birbirimizi kandırmayalım. Burada millete verdiğimiz sözden, ettiğimiz yeminden, Anayasa'ya sadakatten uzak durmayalım. Eğer gerçekten güçlü Meclis yapacaksanız bu iktidar grubunun, bu bütün parti gruplarının boynunun borcudur. Bu konuda bir eğri oturup doğru düşünmek lazım. Bundan sonra bu Komisyon torba yasa kabul ederse Komisyon kendini, kendi partisinin savunduğu ve referandumda "Milletimiz kabul etti" diyerek övündüğünüz, onun üzerinden seçim kazandığınız bu değişikliklerin hepsini inkâr etmiş olur ve "Biz sizi kandırdık." demiş olur.

BAŞKAN - Oradan öyle mi görünüyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Buradan böyle görünüyor ama inanın ama tarihe de böyle geçersiniz.

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Buradan öyle gözükmüyor.

BAŞKAN - Buradan da öyle görünmüyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Peki, farklı bakanlıkların hazırladığı bir şeyi bir torbada birleştirip şeklen altına imza atıp sonra da "kuvvetler ayrılığı" derseniz... Ben geçen gün gittim Adalet Bakanı vardı biliyor musunuz Adalet Komisyonunda? Oysa siz "Bakan Mecliste olmayacak." dediğiniz hâlde uzun uzun. O yüzden nereden nasıl değil, tarihe nasıl geçeceğiniz önemli. Bu tarihî, önemli bir sorumluluktur. Burada herkesin söylediği bu taleplerin hepsi son derece doğrudur. "Biz bu taleplere haklı diyoruz." diyen herkesin benzer önergelerde ortaklaşması gerekir. Yok "Biz ağızda böyle söyleriz ama başka taraftan başka şey yaparız." derseniz de bu da tarihe bir şekilde not olarak geçer.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özel. Hoş geldiniz tekrar. Bu saatte ayrı bir dinamizm kattınız görüşmelerimize, ayrıca teşekkür ediyorum.

Tabii ki Komisyonun hukukunu korumak da benim asli görevlerimden bir tanesi. Tabii, İç Tüzük çalışacaksınız, grup başkan vekilleri, partiler bir araya geleceksiniz, üzerinde emek vereceksiniz ama meri İç Tüzük'e baktığımda ya da Anayasa'ya baktığımda, Komisyon olarak biz yapmamız gerekeni yapıyoruz. Her ne kadar siz gündemimize hâkim olup olmadığımız konusunda bir şüphe içinde olsanız da Komisyon gündemine hâkim, bir kere onu söyleyeyim.

İkincisi, Meclisten, Başkanlığından Komisyonumuza sevk edilen yasaları bizim inceleme şeklimiz Anayasa'ya aykırılık noktasındadır. Bu gelen teklifte de Anayasa'ya aykırı herhangi bir hususa biz rastlamadık, sizin de Anayasa'ya aykırı bir hususa rastladığınızı zannetmiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Çok açık aykırı, kuvvetler ayrılığına aykırı. Bakanlıklarda hazırlandığı ifade edilen bir şeyi...

BAŞKAN - Müsaade edin efendim yani Sayın Muş'un ağzından ben hiç öyle bir şey duymadım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır "Mehmet Muş'un ağzından." demedim ben. Bülent Turan...

BAŞKAN - Canım, bu teklifin altında bir imzası yok Sayın Turan'ın yani teklifin altında imzası olan teklif sahibinin beyanı benim için esastır ve Sayın Muş'tan da biz bu yönde bu manada herhangi bir şey duymadık.

İkincisi, Meclis mevcut İç Tüzük'e baktığımızda da bir milletvekilinin hazırlayacağı teklifte farklı kurumlarla ilgili işlemlerin düzenlenmesine engel teşkil edecek herhangi bir husus bulunmamaktadır. Var mı sizce? Yani bir milletvekilinin yapmış olduğu bir teklifin bir yanda Ulaştırma Bakanlığının, bir tarafta Sanayi Bakanlığının veya ne bileyim işte, Tarım Bakanlığıyla ilgili bir düzenlemeyi yapıyor olmasında herhangi bir şekilde İç Tüzük noktasında bir aykırılık var mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Vardır efendim.

BAŞKAN - Yok efendim, İç Tüzük'ün neresinde yazıyor?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Müsaade edin, müsaade edin, madem sordunuz.

BAŞKAN - Yok, yok, İç Tüzük'ün neresinde yazıyor?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Soruyorsanız cevaplayacağım, müsaade edin.

BAŞKAN - Var mı İç Tüzük? Vereyim mi elinize?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım, açın mikrofonumu.

BAŞKAN - Açayım da İç Tüzük var mı elinizde, vereyim mi yoksa bir tane, onun için soruyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, İç Tüzük'ü elinde değil kalbinde ve beyninde tutan birisi olduğumu en iyi siz bilirsiniz, o konuda hiçbir sıkıntı yok. İç Tüzük konusunda hiç yanılmadığımı da bilirsiniz, bunu geçen dönem birlikte yasama faaliyetlerine katkı sağladığımız bütün arkadaşlar bilir. Anlattığınız meselenin ta kendisi şudur: Eğer bir milletvekili hem kar lastiğinde düzenleme yapıyorsa hem de bebeklerin ilaçlarında düzenleme, bu ikisini birlikte verip de Plan ve Bütçeye gitsin, oradan torba çıksın diye düşünmez. Eğer en iyi katkıyı alacaksa kar lastiğiyle ilgili düzenlemeyi Ulaştırma Komisyonuna, çocuk ilaçlarının kullanımıyla, geri ödemesiyle ilgili olanı da Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonuna gitmek üzere ayrı ayrı verir. Torba yasa...

BAŞKAN - Kar lastiğinin maddi hüküm içeren noktalar açısından baktığımızda...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tali komisyon yazarlar sizi.

BAŞKAN - Yok canım, Bayındırlığı tali komisyon yazarlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tersini yapsınlar o zaman.

Şunu anlatmaya çalışıyorum: Bakın, anladınız ki söylediğimde bir mantık var, işi başka bir yerden başka bir yere çekmeye çalışıyorsunuz.

BAŞKAN - Yok, bunu bir yere çekmiyorum yani.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Diyorum ki Sağlık Bakanlığıyla ilgili bir düzenleme ile Ulaştırma Bakanlığıyla ilgili bir düzenlemeyi ve Millî Savunmayla ilgili bir düzenlemeyi, milletvekili üçünü de gönlünden geçiriyorsa...

BAŞKAN - İç Tüzük'e aykırılık neresinde?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Aykırılığını anlatıyorum.

Gönlünden geçiriyorsa bunu yapmayı, bunların her birisi için madde, yürürlük, üç maddelik kanununu koyar, yollar ki doğru komisyona sevk edilsin, o komisyonda en iyi katkı alarak yasalaşsın en hızlı şekilde ve en olumlu şekilde. Ama üçünü bir torbaya koyup, Meclis Başkanlığının kucağına atıp oradan Plan ve Bütçeye asli komisyon, diğerleri görüşmeden geçsin diye bir milletvekili böyle bir planlama yapmaz. Bunun arızi bir durum olduğunu, yasamanın daraldığı zamanlarda Hükûmet tarafından tercih edilen ve bakanlıkların...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Başkanım, bu konulara sonra girseniz...

BAŞKAN - Yok, yok, bu önemli; teamüller oluşuyor, bu önemli.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, hayır, sordu da... Sayın Başkan, son sözüm...

BAŞKAN - Biz doğru yaptığımızı söylüyoruz, bunu da kayıtlara geçiriyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, mesele şudur: Bir milletvekili diyorsunuz ya, o milletvekili o işi yapmaz. Torba yasa nasıl bir arızi durumdan ortaya çıktı, hepimiz biliyoruz. Birçok bakanlık daralan zamanda bir madde o, iki madde o, üç madde o attı, attı, birleştirdi, geldi. En çok da torba yasa uygulamasından bu Komisyonun üyeleri samimiyetle şikâyet ettiler. Bazen isyan ettiniz, bazen "Son olsun." dediniz. Ama milletvekili yapmaz bunu. Bir torba yasayla karşı karşıyaysanız, biliniz ki muvazaa yapılıyor.

BAŞKAN - Sayın Muş milletvekili ya...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Milletvekili verseydi, kendiliğinden verseydi, eline bir başka yerden hızla böyle bir talep gelmeseydi bu yaptığı işi ilgili komisyonlara ayrı ayrı değerlendirilmek üzere Meclis Başkanlığına verirdi.

BAŞKAN - Sayın Muş, size burada açık saldırı var, ben size söz vereceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Muş onu değerlendirir. Benim anlatmaya çalıştığımın ne olduğunu hepiniz, siz anladınız Sayın Başkan. Dediniz ya: "Milletvekili torba yasa teklif edemez mi?"

BAŞKAN - Öyle demedim canım. Ben ona torba demiyorum, siz torba diyorsunuz ona.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayatın olağan akışına aykırıdır, yasama mantığına aykırıdır.