KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buradaki maddi hatalarla alakalı eğer Komisyon uygun görürse Komisyona bir redaksiyon yetkisi verilmesini teklif ediyorum. Mesela, bence "Bu 150 kişiyi geçemez, bu Sayın Cumhurbaşkanınca artırılabilir." meselesi benim nazarımca bir problem teşkil etmediği kanaatindeyim ama eğer burada bir problem oluşacağını düşünüyorsanız bu anlamda ifadenin düzeltilmesiyle alakalı, uygun görmeniz hâlinde Komisyona, Komisyon Başkanına, başkanlık divanına bir redaksiyon yetkisi verip bu ifadeyi düzeltebiliriz. Buradaki maksat şu: 150 kişiyle başlayacak ama eğer burada ekstra personel talebi oluşursa Cumhurbaşkanının onayına tabi tutulur yani istediği kadar artıramayacak, işte atıyorum 100 kadro verdi, 100 daha artırabilecek, buradaki maksat o. Eğer ifadelerden farklı bir şey çıkıyorsa onu düzeltiriz.

Şimdi, "Daire başkanlığı kurulamaz mıydı Sağlık Bakanlığı nezdinde, bunlar bir daire başkanlığı üzerinden yapılamaz mıydı?" eleştirisi yapıldı. Şimdi, bunun şöyle bir durumu var: Şimdi bu şirketin yüzde 100'ü devletin. Başında Sağlık Bakanlığının belirleyeceği bir yönetim kurulu oluşacak. Bu yönetim kurulu, ticaret hukukuna tabi olduğu için piyasaya göre hareket etme kabiliyetine sahip olacak. Dolayısıyla yurt dışındaki tanıtımlarda, yurt dışında açacağı ofislerde rahat hareket edebilsin diye biraz açıkçası bir şirket mantığıyla hareket ediliyor. Çünkü dünyada, burada ciddi bir piyasa var, biz kendi ülkemizdeki sağlık kalitesini, hekimlerimizi, yapabileceklerimizi tanıtma noktasında şirket marifetiyle daha rahat hareket edebiliriz. Yani çıkış mantığı burası. Daire başkanlığı olduğu zaman, tabi olacağı yükümlülükler farklı olduğu için bütün aşamalarda bunun faaliyet göstermesini biraz daha zorlaştıracak bir meseledir. Nihayetinde bunun yapacağı bütün iş ve işlemler Sayıştay denetiminden geçip, o Sayıştay raporları buraya gelecek. Böyle bir boyutu var. Dolayısıyla biraz daha hareket mantığı buradan kaynaklanmakta.

Birden fazla alan söylendi, aslında şirketin ya da USHAŞ'ın... Şu an bizim Türkiye'de hastaneler var. Bunların hepsi hasta getiriyorlar ya da adam kendisine bir şirket kurmuş, yurt dışından hasta getiriyor ve bunları nereye getiriyor, kim, hangi hastayı nereye getirmiş, kim arada belli komisyonlarla bunları getiriyor Türkiye'ye? Adam tedavi oluyor, gidiyor hepsinin farklı bir... Yani herkes kendine göre bir düzen kurmuş, bu şekilde hareket ediyor. Aslında biraz daha bu işi bir düzene sokma adına kurulan bir yapı. Yani yurt dışından hasta getirecek olan acenteler kendisi de getirecek ama aynı zamanda yetkilendirme yapacak, yurt dışında diğer kuruluşların da hasta getirmesine imkân tanıyacak. Getirdiği bütün hastaları kamuya değil... Aynı şekilde, orada vatandaş, bunun internet sitesi de olacak, buraya girdiği zaman vatandaş bizim bütün hastaneleri, akredite olan bütün hastaneleri görebilecek. Dolayısıyla oradan gelecek olan bir hastanın tercihine göre burası hareket edecek. Yani biraz daha yapısı esnek, kendisi bire bir getirip tedavi etmeyecek; kamuya da getirebilir bu hastaları. Adam dedi ki: "Ben özel şu hastaneyi istiyorum." Oraya da gidebilir ama en azından gelen hastalar, kaç hasta geldi, nereye gitti, bunların takibi, gelecek olan şikâyetlerin değerlendirilmesi... Çünkü bir ülke imajı oluşacak yani bu şu değil: Tatile geldiniz, otelden memnun kalmadınız, bir daha gelmezsiniz ama geldiniz bir ameliyat oldunuz, memnun kalmadınız, bunun telafisi olmayabilir. Dolayısıyla onlar Türkiye'ye eksi yazabilir. Bu anlamda bir düzen, bir nizam getirmeyi hedefleyen bir yapı.

Bir diğeri, yani Sağlık Bakanına yönelik Sayın Paylan'ın getirdiği eleştiriler... Bir kere ne kendisinin sahip olduğu kuruluşların böyle bir kapasitesi, böyle bir gücü var -dediğiniz tarzda, çünkü öyle bir şey çizdiniz ki böyle bir imkânı yok- ikincisi , kendisi, etik değerler gereği dediğiniz mevcut görevlerinin her ikisinden de istifa etmiş yani görevlerinden istifa etmiş, ayrılmış. Şimdi, siz milletvekilisiniz, evinizi veya sahip olduğunuz şirketin hissesini satmıyorsunuz ama yönetim kurulu başkanlığını bırakıyorsunuz yani aktif bir yönetim kurulu üyeliği yapamıyorsunuz, dolayısıyla yönetim kurulu başkanlığı yapamıyorsunuz ama hissedarsınız çünkü o sizin malınız, mülkünüz ama aktif olarak orada bir icracı pozisyonu söz konusu değil, onu anlatmaya çalıştım. Şimdi adam bütün malını mülkünü satıp... Veya siz milletvekili oldunuz, her şeyinizi satmıyoruz ama onlar sizin sahipliğinizde ama onun üzerine başka bir ticari faaliyet milletvekili olduğunuzdan dolayı yapamıyorsunuz, yapamıyoruz. Yani biraz meselenin böyle bir boyutu var. Ben burada dile getirilen eleştirileri de dikkatle dinledim. Burada gerçekten bu maksadımızı zora sokacak veya bu maksadımızda hedeflediğimizden bizi geri tutacak unsurlar varsa -bu anlamda Genel Kurul aşamasına kadar yine bakarım ben- bu anlamda gördüğümüz eksiklikler varsa çünkü burada hepimizin maksadı Türkiye'yi daha iyiye götürmek, maksadımız ülkemizi daha iyiye götürmek, bunları Genel Kurul aşamasında düzeltme imkânımız hâlen mevcuttur, onların üzerinde yine düşünürüz, yine çalışırız. Varsa adım atılması gereken bir nokta bununla alakalı da elimizden geleni yaparız, Genel Kurul aşamasına kadar da bir zamanımız söz konusu. Bunu da açık yüreklilikle ifade etmek isterim. Dolayısıyla sizlerden bu anlamda bir destek istediğimizi belirtmek isterim.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.