KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sizleri saygıyla selamlıyorum.

Teklifle alakalı müzakereleri dinledim, burada ortaya konulan kanaatleri not aldım. Tabii ki bu teklifle alakalı nihai kararı Plan ve Bütçe Komisyonu ve Genel Kurul verecektir.

Burada askerlikle ilgili vicdani ret hakkı olsun gibi görüşler de söz konusu. Biz bunlara katılmıyoruz yani bu fikir dillendirilebilir ama bizim bu noktadaki yaklaşımımız çok açık ve nettir. Bu anlamda her Türk genci, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı askerlik görevini ifa eder. Çeşitli dönemlerde gelişen hadiseler ve olaylar karşısında bu tip düzenlemeler yapılabilmektedir. Şu an karşı karşıya kaldığımız yığılmadan dolayı bunun çözümü için bir teklifte bulunuyoruz. Bu asla ve asla "Askerlik olmasın." gibi bir şeye kesinlikle dönemez, bu noktadaki fikrimiz ve kanaatimiz çok nettir, bunu öncelikle belirtmek isterim.

Gelirle alakalı belli alanlar burada tanımlandı; şu alanda kullanılabilir mi, bu alanda kullanılabilir mi? Nihayetinde bu merkezî bütçeye gidiyor, orada Cumhurbaşkanı özellikle Savunma Sanayini Destekleme Fonu'na aktarımı konusunda yetkilendirilecek.

Bütçenin diğer kalemlerinde -bahsettiğiniz alanlarla ilgili- mutlaka Hükûmet üzerine düşen görevi yerine getirecektir yani genç işsizlik de Türkiye'nin bir sorunu, işsizlik de Türkiye'nin bir sorunu. Dolayısıyla, buradaki kaynağın kullanımı noktasındaki yaklaşımımızın bu şekilde olduğunu ifade etmek isterim.

Şimdi arkadaşlar, şunu özellikle ifade etmek isterim: USHAŞ şirketinin kuruluşuyla alakalı Sağlık Bakanlığının kendi hastanelerinin olduğu, bunun için bu şirketin kurulmak istendiği gibi bir ifade kullanıldı. Buna katılmadığımızı ifade etmek isterim. Zaten özel sektör kendisi hasta getirmeyle alakalı... Şu an yurt dışından Türkiye'ye tedavi için hastalar geliyor. Özel hastaneler bununla alakalı zaten bir çalışma içerisindeler, zaten getiriyorlar. Buradaki maksat şudur: Türkiye'yi... Bu bir platform olacaktır. Burada kamu... Dünyanın her tarafında kamunun bir güvenilirliği vardır. Şu an Türkiye'nin sağlık noktasında geldiği nokta, nitelikli yatak kapasitesi noktasında geldiği nokta gerçekten önemli bir yerdir. Dolayısıyla bu kapasite, şu an Türkiye'nin geldiği bu nokta, Türkiye'nin kazanmış olduğu bu güven uluslararası alanda da kullanılmak istenmektedir. Bu şirket, Türkiye'nin bu anlamdaki tanıtım faaliyetlerini, Türkiye'nin bu anlamdaki kalitesini, Türkiye'nin bu anlamda geldiği noktayı ve Türkiye'ye daha fazla hastanın gelmesi için bir çaba içerisinde olacaktır. Dolayısıyla yani bunu sadece bir noktaya indirgeyip, Sağlık Bakanına bağlayıp "Sağlık Bakanının hastanesi var, buraya getirecekler." demek, olaya yaklaşmakta iyi niyet olmadığını gösterir.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Nereye getireceksiniz?

BAŞKAN - Sizin hastanenize getirecekler.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Zaten adamın hastaneleri var, zaten hasta getiriyor özel şirketler. Dolayısıyla bu bir yere hasta getirmeyecek. Vatandaş, yurt dışından gelecek olan da bu şirket aracılığıyla tercih hakkına sahip, istediği yerleri seçme hakkına sahip olacak. Yani bunu tutup da bir yere bağlamanın şık olmadığı kanaatindeyim.

Bir diğeri "Kumarı saraya bağladınız." gibi... Gerçekten şunu beklerdim: Burada eleştiri yapan arkadaşlar alternatif sunabilmeliydiler. Biz bu teklifi getirdik. Siz daha iyisini getirip burada sunun bize, biz de görelim bunu. Şimdi...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Düzenleyici kurum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, ben sabırla sizleri dinledim. Şimdi de cevap hakkımı kullanıyorum. Dolayısıyla sizler de beni dinlemelisiniz ki ben bir teklif getirdim. Bu teklifi beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama siz bu işin içinden çıkmak için...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Beğenmediğimiz önerilere dikkat edecek misiniz?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Peki, siz buyurun, Türkiye'de böyle bir mesele var, nasıl bir çözüm getiriyorsunuz? Siz de milletvekilisiniz, ben de milletvekiliyim. Siz bu işin çözümü için nasıl bir öneride bulunacaksınız? Değerli arkadaşlar, meseleye çalışmadan, polemik üzerinden, işte "Efendim, bunları oradan getirdiler, Hükûmetten getirdiler. Bunlar da imzalayıp buraya getirdi." E, tamam, siz ortaya koyun iyisini arkadaşlar, Komisyon takdir etsin burada. Dolayısıyla demokrasi farklı fikirlerin tartışıldığı yerdir.

BAŞKAN - Biz her türlü desteği veririz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bunlar Spor Toto Teşkilatının ihtiyaç duyduğu düzenlemelerdir. Bununla savcılık mücadele etmektedir, kolluk kuvveti mücadele etmektedir ama bir taraftan da Spor Toto Teşkilatının ihtiyaç duyduğu bazı yetkilerin ona verilmesi suretiyle mücadele daha da artırılacaktır.

Bir diğer konu, Millî Piyangonun bununla uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur. "Efendim, Millî Piyango özelleştirilecekti, özelleştiremiyorlar onu. Şimdi böyle bir kanun teklifi getiriyorlar." Bu, Spor Toto Teşkilat Başkanlığını ilgilendiren bir konu, diğeri Millî Piyango, ayrı bir şey, apayrı bir şey. İkisinin birbiriyle hiçbir alakası yok. Bu düzenlemenin hiçbir yerinde Millî Piyangoyla alakalı bir cümle geçmemekte.

BAŞKAN - Ya da Jokey Kulübü.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Dolayısıyla bunların, lütfen, bilinmesini ve... Sizler tarafından eleştiri de tabii ki gelecek. Ben, olabildiğince, hakikaten, daha fazla katkı sunulması noktasında gelen, bu teklifle alakalı olmayanları da buraya not aldım ilgili yerlere iletmek için. Nihayetinde ortaya çıkan fikirlerden maksimum derecede istifade etmemiz gerekir. İstifade eden, ülkeyi daha iyi noktaya taşır. Daha iyi noktaya taşıyan 1'inci parti olur. Dolayısıyla hepimiz siyaset yapıyoruz ama bu alanda bu işi bağlamak, sıkıştırmak doğru değil diye düşünüyorum.

Burada, hekimler konusunda bir eleştiri söz konusu oldu. Şimdi, değerli arkadaşlar, kamuda yetişmiş olan hekimler var. Şimdi, Türkiye'de halk sağlığını ya da vatandaşın sağlıkla alakalı ihtiyacını karşılayan çok büyük oranda kamudur ve bizim şu an sağlık hizmetleri konusunda geldiğimiz nokta gerçekten önemli bir noktadır. Bugün memnuniyet yüzde 75 seviyelerindedir arkadaşlar, 2 katına çıkmıştır. Bu, Türkiye'nin başarısıdır; bu, AK PARTİ'nin uygulamış olduğu sağlık politikalarının da geldiği bir noktadır. Biz daha iyiye götürmek için uğraşıyoruz.

Hekimlerle alakalı ve diş hekimleriyle alakalı "Neden sadece bunlar var?" meselesi. Şimdi, değerli arkadaşlar, buradan sürekli "Efendim, bunun etki analizi var mı?" Şimdi, buradan siz teklifler vereceksiniz, ben aynı soruyu soracağım: Etki analizini yaptınız mı? Bütçeye ne yük getiriyor? Siz de milletvekilisiniz, ben de milletvekiliyim. Bakalım, getirdiğiniz önergelerin bütçeye ne kadar yük getirdiğini sordunuz mu hiç, hesapladınız mı? Şimdi, Türkiye daha çok zenginleşir, Türkiye'nin bütçe imkânları...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Siz düşünerek yapacaksınız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, ben getirdim, sizin sorduğunuz sorularla alakalı cevaplıyorum. Birazdan önergeler verilecek buradan, sizler de önergeler vereceksiniz. Şimdi, muhtemelen sizler de her verdiğiniz önerge için bütçeye ne kadar yük getiriyor, bunun alternatif ekonomik maliyetlerini düşünerek vereceksiniz. Dolayısıyla bunları hesaplayarak mutlaka vereceksiniz, ben de bunları buradan dinleyeceğim. Ona göre ben de kanaat belirteceğim.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Siz açıklayacak mısınız öncelikle?

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Böyle bir mantık olabilir mi Sayın Muş?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, lütfen...

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Sizden bekliyoruz etki analizlerini, siz paylaşın.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, ben şunlara...

BAŞKAN - Arkadaşlar, düz mantık bu.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Siz yapıyor musunuz etki analizini?

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Yani "Yapmayacağım." diyorsunuz, öyle mi?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, burada hekimlerle alakalı meselede kamunun daha rekabetçi olmasını istiyoruz yani hekimlerimizin özlük hakları noktasında iyileştirmeye gidilmesi, onların nitelikli hizmetlerde daha fazla çalışmalarının, daha fazla ödüllendirilmesinin önünü açıyoruz. Neden? İyi hekimler, iyi cerrahlar, nitelikli operasyonları gerçekleştirenler kamuda kalsın. Bunlar aynı zamanda öğrenci yetiştirecekler, yeni cerrahlar yetiştirecekler. Derdimiz, bunların kamuda kalıp kamunun daha rekabetçi olması ve toplumun büyük bir kesiminin sağlık ihtiyaçlarını karşılayan kamunun iyi hekimlerini bünyesinde tutmasını sağlamaktır. Bundan dolayı, hekimlerle ilgili böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyduk. Yani buradaki 5 madde bunlara yöneliktir. Emeklilikle alakalı vardır, taban ücretin esnekliğiyle alakalı vardır.

Bu USHAŞ'la alakalı... Gelen hastalardan... Hekim kendi Türk hastalarına baktığı zaman, baktığının belli bir oranında yabancı hastaya bakma imkânını getiriyoruz. Bunlar verimini artırmaya yönelik düzenlemelerdir.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Ama etki analizini yapmadığınızı da itiraf ediyorsunuz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Evet, mesela bunun hekimlerle alakalı, emeklilikle alakalı bütçeye getireceği yük 554 milyondur, hesapladık bunu.

BAŞKAN - Yaptınız yani etki analizini?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Evet.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Niye cevap vermediniz?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi, bak, sordunuz, söylüyorum size.

BAŞKAN - Siz alıştınız Hükûmetin ha bire önünüze etki analizi koymasına geçmiş yasama dönemlerinde, teklif sahibinden de aynı şeyi bekliyorsunuz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bir diğeri, değerli milletvekilleri, burada gerçekten bazı eleştiriler oldu. Hakikaten bunları not alıp gerçekten üzerine gitmemiz gereken meseleler var Türkiye'nin geleceğiyle alakalı. Fakat "Neden anonim şirket kuruldu?" Bakın, bir yerden bir yere nasıl aktarılır, bunu iyi biliyorsunuz. Şimdi, arkadaşlar, Ziraat Bankası ne, Ziraat Bankası limitet şirket mi? Anonim şirket. Halkbank ne? Anonim şirket. Vakıfbank ne? Anonim şirket. ERDEMİR neydi özelleştirilmeden önce? Kuruluş kanunu vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Burada tecrübeli maliyeciler var, kuruluş kanununu bilirler. 12 maddelik bir kuruluş kanunu vardır, anonim şirkettir. Dolayısıyla kurulan şirket de bir anonim şirkettir. Bir yere herhangi bir şey aktarılmıyor. Bir yere bir şey aktarmak için de bir çaba içerisinde değiliz.

Arkadaşlar, bakın, iki âmâ sarma yiyorlar çatalla. Biri diğerini diyor ki: "İki iki yeme." Diyor ki: "Sen âmâ değil misin? Nereden biliyorsun iki iki yediğimi?" "Ben öyle yapıyorum." diyor. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu âmânın hikâyesine döndü mesele, lütfen.

Değerli arkadaşlar, bakın, "Türkiye'de toplum bölündü, ikiye bölündü, karpuz gibi ortadan ayrıldık." gibi söylemlere ben katılmıyorum. Burada ifade edildiği için cevap verme gereği hissettim. Bakın, Türkiye'de farklı siyasi görüşlerde olabiliriz, farklı kanaatler olabilir ki bu da... Eğer zaten herkes aynı olsa o zaman Türkiye olmaz. Dolayısıyla farklı siyasi görüşler mutlaka ki olacak, meselelere farklı yaklaşımlar mutlaka ki olacak. Fakat biz bir noktada çok net bir tavır ortaya koyuyoruz. Arkadaşlar, Türkiye terörle mücadele eden bir ülkedir ve terörle mücadele ediyorken terör örgütüne karşı tavrımız net midir, değil midir; fluluk var mı orada, net miyiz, buna bakmamız lazım. Arkadaşlar, bu konuda esneklik, bu konuda fluluk olmaz. Herkes bu noktada net tavrını koyar, diğer meseleleri tartışırız. Diğer meselelerde herkes farklı kanaatler belirtebilir ama ortak sorunlarımızda ortak tavrın herkes tarafından konması gerekir diye düşünüyorum.

BAŞKAN - Teşekkür edeyim mi Sayın Vekilim?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, şunu söyleyeyim: Bu bahis meselesi... 40 milyar, geçmiş dönemde Maliye Bakanımızın açıkladığı bir rakamdır. Bu ölçümlemeleri... Burada Maliyede görev yapanlar var, bakanlık yapanlar var, hesap uzmanlığı yapanlar var aramızda. Mesela kayıt dışı ekonomiyi ölçüyorken net ölçemezsiniz, belli bir oranda bilebilirsiniz yani 25 civarında diyebilirsiniz ya da 25-30 arası bir şeydir. Net ölçülebilen bir şey değil. Çünkü, zaten kayıt dışı bir şey bu, bulamıyorsunuz tam olarak. Tüm dünyada bu ölçümlemeler yaklaşık bir hesaplamayla yapılır. Burada 40 milyar rakamı Maliyenin hesapladığı yaklaşık bir rakamdır ve bunun tamamı terör örgütlerine falan değil; bu, kayıt dışı bir alan, bunun bir kısmı yurt dışına gidiyor siteler üzerinden, bir kısmı farklı şekilde oynatılıyor. Buradan terör örgütlerinin kendilerine finansman sağladığına dair kolluk kuvvetlerinin ve savcılıkların yürüttüğü soruşturmalar elimde. Az önce belli iller saydım, mesela orada yapılan operasyonları biraz daha detaylı aktarabilirim. Mesela ne kadar rakamın ele geçirildiğiyle alakalı az önce bilgi notu geldi bana, odamdaydı, okumuştum, oradan mesela daha detay aktarabilirim, birkaç örnek verebilirim. Yakalamışlar, işte kaç milyonluk bir şebekeyi çökertmişler, bu kaynağın bir kısmı oraya gitmiş. Bunu engellemeye çalışıyor kamu.

Kanal İstanbul meselesi... Şimdi, bu eleştirilebilir arkadaşlar yani aynı düşünmeyebiliriz. Bunun Türkiye'ye faydalı olmadığını düşünebilirsiniz, buna hiçbir itirazda bulunmam, farklı anlayışlar sergilenebilir. "Efendim, bunu gizlemek için, saklamak için 8-9 madde yaptılar, onun içine koydular, onun için ikinci bir teklif olarak verdiler." Böyle bir şey yok, ben basın toplantısında söyledim, Kanal İstanbul'la alakalı bir düzenleme olacaktır, yap-işlet-devret kapsamında bir yetki verilecektir ve yetki verilmesi teklif edilecektir komisyona. Bunda sakladığımız bir şey yok. Zaten bu saklı gizli bir şey de değil, devasa bir kanal, bunu gizleyemezsiniz de zaten. Açık açık da söyledik, zaten burada yazarken de "su yolu" ifadesinin yanında "Kanal İstanbul" açık açık yazılmış. Dolayısıyla saklanacak bir şey yok. Bu saklıymış, gizliymiş, bunu göstermek istemiyormuşuz... Böyle bir durum söz konusu değil.

Şimdi "Kanal projesi bir yıkım projesidir." diyor bir milletvekilimiz. Şimdi, Kanal İstanbul Projesi'nin gerek teknik gerekse fizibilite çalışmaları devam etmekte şu an. Projenin ekolojik etkileri üzerinde hassasiyetle durulmakta, dolayısıyla projenin çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) ekolojik etkileri, proje çalışmaları ve mali fizibilitesi devam etmekte ve her bir parametre hukuki değerlendirmeler de dâhil sürdürülmektedir. Projenin etüt çalışmaları devam ettiği için henüz yatırım maliyeti belirlenmemiştir. Burada rakamlar uçuşuyor havada, birisi ilk defa duyduğum rakamlar. Bir rakam, bir maliyet daha belirlenmemiş, belirlenecek.

Büyük çaplı projelerin, yap-işlet-devret projelerinin önemli bir kısmının İstanbul'da yapıldığıyla alakalı burada bir eleştiri getirildi. Doğru, İstanbul'da önemli projeler yapılmaktadır fakat bunlar sadece İstanbul'a değil Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde yapılmaktadır. İstanbul'un farkı şu: İstanbul büyük olduğu için, nüfus yoğunluğu fazla olduğu için; İstanbul'un büyüklüğü 5.300 kilometrekare. 5.300 kilometrekarelik alanda -takriben konuşuyoruz- 15 milyon nüfus yaşamakta. Dolayısıyla, burada yapılan projelerin mali boyutu daha yüksek oluyor, daha büyük oluyor, daha dikkat çekici oluyor. Ama burada, mesela İstanbul dışında, yap-işlet-devret projeleri adet olarak İstanbul'a yapılandan çok daha fazla.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Tutar olarak yüzde 70 Marmara Bölgesi...

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şöyle birkaç rakam vereyim: Mali olarak mı, adet olarak mı, nasıl hesapladınız bilmiyorum? Mali boyutları yüksek Marmara Bölgesi'ndekiler ama adet olarak birkaç örnek vermek istiyorum. Havalimanları bazında hayata geçen yap-işlet-devret projelerine baktığımızda İzmir, Dalaman, Bodrum, Antalya, Ankara, Gazipaşa, Zonguldak, Çaycuma havaalanları bu modelle hayata geçirilmiştir. Şimdi, tabii ki, diğerlerini de mesela Yüksekova'da yaptık. Mesela doğuda kendisi yaptı, devlet kendisi yaptı. Bazı yerlerde yap-işlet-devret ile yaptı bazı yerlerde kendisi yaptı, bu modeli her yerde kullanmazsınız. Mesela PKK'ya rağmen yaptı onu, yıkmalarına, yakmalarına rağmen yaptı. Birilerinin mesafe koyamadığı örgüte rağmen yaptı. O iş makinelerini yakıp, cenazelerine milletvekili gönderenlere rağmen yapıldı o proje, mesela yapıldı oraya.

Şimdi, şuna katılırım: İstanbul üçüncü havalimanı devasa bir havalimanı, büyük bir havalimanı. Tabii ki o dünyanın en büyük havalimanlarından bir tanesi. Şimdi, Dalaman Havalimanı ile İstanbul'da yapılan bir havalimanını yolcu sayısı anlamında tabii ki mukayese edemeyiz ama adet olarak oraya da yapılmış. İstanbul'a bir tane yapılmış ama İstanbul'un büyüklüğü, konumu itibarıyla çok daha yüksek olduğu için mali olarak da projelerin büyük bir kısmı İstanbul'a aktarılmış gibi görünüyor ama adet olarak diğer yerlere de yapıldı, ifade etmeye çalıştığım bu.

Denizcilik sektöründe 15 adetin üzerinde yat limanı İstanbul dışındaki kıyı şeritlerine yapılmıştır. Türkiye'nin ilk gar projesi yap-işlet-devret modeliyle Ankara'da hayata geçirilmiştir. İstanbul ve çevresindeki yap-işlet-devret projeleriyse adet olarak diğer projelere kıyasla az olmakla birlikte nüfus yoğunluğunun fazla olmasından dolayı değer anlamında, finansal anlamında ölçtüğünüz zaman daha fazla çıkmaktadır.

BAŞKAN - Toparlar mısınız lütfen Sayın Muş?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bir de "Bu ihale aşamasına gelmemiş Kanal İstanbul Projesi için 3996'ya neden ekleniyor? Mesela orada hangi işleri bizim yap-işlet-devret modeliyle yapabileceğimiz tanımlanmış durumda. "Su yolu veya Kanal İstanbul neden buraya ekleniyor?" Şimdi, çalışma bir taraftan yapılıyor, bir taraftan Hükûmet bakanlığa böyle bir yetki veriyor. Dolayısıyla, bununla alakalı hem yap-işlet-devret hem diğer imkânlar, diğer finansal araçlar kullanılarak bir değerlendirme yapılacaktır, bu yetki elinde olacaktır. Buna göre hangisi kamu için, ülke için daha faydalı olacaksa o noktada bir adım atılacaktır. Dolayısıyla yetkinin verilmesinin sebebi budur. bunun verilmesiyle kullanılacağı anlamına gelmemektedir.