| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 19 .07.2018 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, değerli üyelerimiz; bu madde çok önemli, bu madde adil yargılanma hakkından savunma hakkına, bireylerin hak ve özgürlüklerine kadar çok önemli bir madde. Bu maddenin tartışılmasında her şeyi ortaya koymamız lazım. Bizim için önemli olan bizim gibi tozdan topraktan gelen savunma müdafileri olarak, avukatlık yapan kişiler olarak bizim için çok sıkıntı veren bir maddeydi bu madde. Biz şüpheliyle, biz müvekkille görüşmelerimizde, yüz yüze görüşmelerimizde dahi aşamadığımız noktaları bilfiil yaşadığımız maddeydi bu madde. Onun için özgürlüklerin temeli bu maddede geçerli. Şimdi, Terörle Mücadele Kanunu'na geçici madde ekleniyor. Terörle Mücadele Kanunu'ndaki suçlar şöyle birkaç tane sayılmış, arkadaşlar bakın, yargının siyasallaştığı bir ülkede yaşıyoruz, artık yargıya güvenin olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Herkesin her an, her zaman hukuki güvenliği olmadığı için yargılanıp cezaevine girebileceği bir ülkede yaşıyoruz. Kimin hukuki güvenliği var diye sorduğunuz zaman şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nde çoğu kimsenin hukuki güvenliği yok. "Ben suç işlemiyorum, ben şunu yapmıyorum etmiyorum, benim hukuki güvenliğim var." diyenler cezaevlerine girdiler, cezaevlerinden çıktılar. Onun için bugün bana yarın sana. Biz burada hukuku, biz burada temel hukuku, özgürlükleri öne çıkarmamız gerekiyor. Bunun için şunu yapmamız gerekiyor: Objektif hukuk kurallarını, tüm dünyada benimsenen hukuk kurallarını yasalarda metin hâline getirmemiz gerekiyor. Şimdi, getirilen teklifle Terörle Mücadele Kanunu'na geçici madde eklenip gözaltı süreleri değiştiriliyor; bireysel suçlarda kırk sekiz saat, toplu suçlarda dört gün, en fazla iki defa uzatılabiliyor bireysel suçlarda altı gün, toplu suçlarda on iki gün. Şimdi, buna gerekçe olarak iki gerekçe sunulmuş Sayın Başkanım. Birinci gerekçe: Bu süre içerisinde yakalanan kişinin lehine ve aleyhine olan delillere ulaşılabilmesi, birinci gerekçe bu. Şimdi, sormak istiyorum, yani daha önceki süreler delillerin toplanmasına yetmiyor muydu? Bugüne kadar uygulanan hükümler nedeniyle doğru soruşturma yürütülemedi mi? Yani bu itiraf mı yani bugüne kadar yapılan soruşturmalarda? Bir de şunu söylemek istiyorum -genelleme yapmayı hiç sevmem, hoşuma gitmez- savcılık makamında bulunan arkadaşların yaptıkları görevi saygıyla karşılıyorum ama siyasi iktidarın son yıllardaki özellikle savcılık makamına ve yargıya yapmış olduğu baskılar nedeniyle savcılar artık bu tür suçlardan gelen şüpheliler hakkında lehe delil toplamıyor arkadaşlar, toplayamıyor, toplayan savcılara da yer beğeniyorlar. Bunu biliyoruz, uygulamalarda avukatlık yapan, hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun bütün arkadaşlar biliyor. Bu nedenle yani genelleme yapmak istemiyorum gene dedim ama savcılarımız bu baskılar nedeniyle lehe delille uğraşmıyor, lehe delil toplamıyor.
Şimdi, ikinci gerekçe şu: "Özgürlüğünü kısıtlayıcı koruma tedbirlerinin bir an önce sonlandırılabilmesi sağlanacaktır." Şu mantığa bakın. Siz gözaltı sürelerini artırıyorsunuz, adamın, şüphelinin özgürlüğünü kaldırıyorsunuz, ondan sonra da çıkıyorsunuz ki "Özgürlüğünü kısıtlayıcı tedbirlerin bir an evvel son bulmasını sağlayacak." diyorsunuz. Zaten gözaltı süresi özgürlüğü kısıtlayıcı bir uygulama değil mi? Gözaltı süresi zaten özgürlüğü ortadan kaldırıyor. Yani bu iki gerekçe de kesinlikle uluslararası normlara, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne, Anayasa'nın 19'uncu maddesine kesinlikle aykırı.
Bu çerçevede ben biraz daha açmak istiyorum. Uygulamada en sıkıntılı prensiplerden birisi şu: İlk önce şüpheliyi alıyorsun, getiriyorsun, gözaltına alıyorsun, o süre zarfında o şüpheliden delile gidiyorsun. Şüpheliden delile gidiyorsun, delilden şüpheliye gitmiyorsun. Uygulama bu arkadaşlar, avukatlık yaptık. Alıyorsun götürüyorsun vatandaşı gözaltı süresinde onunla ilgili her türlü operasyonlar yapılıyor, ondan sonra delile gidiyorsun. Bu mantıkta işkence iddiaları çoğalıyor. İşkence iddialarını ortadan kaldırmak için gözaltı sürelerini artırmak yanlış. Bir de getirilen bir madde daha var, savcıyla ilgili, şüphelinin tekrar ifadesini almak için istendiğinde cumhuriyet savcısı tarafından yapılabiliyordu, yeni düzenlemeyle bu savcının izniyle kolluk tarafından yapılabilecek. Ya, arkadaşlar, yani bu fiilî uygulamada defalarca ifadeye çağırılma demektir, bu fiilî uygulamada kolluk tarafından alınan ifadelerde işkence iddialarının ortaya çıkması demektir. Bu devlet işkence iddiaları yüzünden tazminatlar ödemedi mi? Bu iş kolluğa mı bırakılır?
İkinci konu, hocamın da dediği gibi, ceza yargılamasında yüz yüzelik prensibi var arkadaşlar. Bu yüz yüzelik prensibini siz gerçekleştiremedikten sonra ceza hukukunda özgür bir yargılama yapamazsınız. Ne oluyor şimdi? Biz eskiden otuz günde bir hâkimle karşılaşıyorduk, şüpheliyi çağırmıyorlardı, biz müdafi olarak hâkimle dosyayı inceliyorduk ama tahliye alabiliyorduk, cezaevinden getirmiyorlardı. Şimdi, siz bunu otuz günü dosya üzerinden yapıyorsunuz, müdafiyi çağırmıyorsunuz ama doksan güne çıkarıyorsunuz müdafi ya da şüpheliyi çağırıyorsunuz. Ne yapacaksınız doksan günde kardeşim, ne yapacaksınız? Bu açıkça savunma hakkının ihlali, bu açıkça adil yargılanma hakkının ihlalidir. Biz bunu fiiliyatta yaşıyoruz. Ceza hukukunun genel prensibi olan yüz yüzelik ilkesinin ihlalidir.
Bu nedenle, biz demokrasi diyorsak, biz hak ve özgürlükler diyorsak, yargının bağımsızlığı, yargıç bağımsızlığı diyorsak yapacağımız bir şey var arkadaşlar adil yargılanma açısından: Bu maddenin geri gönderilmesi gerekiyor. Eğer bu maddeyi hukuki metin hâline getirirsek bu maddeyi hukuki metin hâline getirmiş olduğumuzdan dolayı yarın ülkenin geleceğinde demokrasiye, özgürlüğe diyebileceğimiz bir şey kalmaz.
Bu nedenle, bir hukukçu olarak söylemek istiyorum, siyasetçiliği bir kenara bırakıyorum; uygulamada, fiiliyatta görev almış bir hukukçu olarak söylüyorum: Bu madde kesinlikle geri çekilmeli, bu madde metin hâline getirilmemeli.
Teşekkür ederim Başkanım.