| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2341) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 14 .05.2018 |
ORHAN SARIBAL (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, bugün Dünya Çiftçiler Günü. Gerçekten, bu ülkenin son on beş yıllık tarihsel sürecinde en mağdur edilmiş, en zorda olan kesiminin günü Dünya Çiftçiler Günü ama gelin görün ki Türkiye üzerinden baktığınızda son on beş yılda 700 bin çiftçinin üretimden vazgeçtiği, tarlasını toprağını, evini bırakıp kentlere geçtiğini, bir anda kırsal nüfusun yüzde 7'lere düştüğü, borcunun 2002'de 4 milyar olup şu anda 100 milyara çıktığı yani 20 kat arttığı, millî gelirden kendisine verilmesi gereken yüzde 1'lik payın sadece yarısının verildiği bir dönemden geçiyoruz. Ne yazık ki samanını dışarıdan alan, hayvanının karnını doyurmak için yemi dışarıdan alan; buğdayını, ayçiçeğini, küspesini, kuru fasulyesini, mercimeğini dışarıdan alan; toplam 189 milyar dolarlık ithalat yapan, bunun 72 milyar dolarını sadece tarımsal ham madde olarak ithal eden bir ülkenin çiftçisinin Dünya Çiftçi Günü'nü nasıl kutlayacağını sizin takdirinize bırakmak isterim.
10 bin dolardan bahsedilir millî gelir kişi başına bu topraklarda ama bakıyorsunuz, üreticimizin, çiftçimizin 3.000-3.500 dolar civarında -ki bu yılbaşı itibarıyla hesaplanmış, bugün ondan da aşağıda- orman köylüsününse 1.500-2.000 doları aşmayan geliriyle bu ülkenin hakikaten sahici bir eşit vatandaşı mıdır değil midir tartışmasının da gündemde tekrar yer bulmasını isterim.
Değerli Komisyon üyeleri, yeni bir tasarı geldi. Bu tasarının birkaç maddesini sizlerle paylaşmak isterim: Atatürk Orman Çiftliği 1925 yılında inşa edilmiş. Mustafa Kemal Atatürk'ün kendisinin bağışladığı birkaç çiftliği de satın alarak inşa ettiği 55 bin dekarlık bir alan. Bugün, bu alanın yüzde 40'ı tahrip olmuş, 22 bin dekarı gitmiş ve sürekli de hırpalanan, tahrip edilen 300 dekarlık bölümü de kaçak saraya ayrılmış bir durumla karşı karşıyayız. Yapılmak istenen çok açık: Sözün kısası, orada fiilen kanunsuz, usulsüz, hiçbir imar planına, imar hükmüne, şehir planına uymayan sizin "Tema Park" dediğiniz, bizim "Ankapark" olarak adlandırdığımız bir yapıyı, haksızlıkla yapılmış, dayatmacı bir şekilde yapılmış, kanun dışı yapılmış bir binayı resmîleştirmek istiyoruz.
Bundan önce birkaç değişiklik yapıldı; bir tanesi, Hayvanat Bahçesi on yıllığına yine AKP döneminde Büyükşehirin kullanımına verildi. On yıl sonra orada bir hayvanat bahçesi kalmadı, sadece binalar var; bitti, hayvancılık falan yapılmıyor. On yıl ne zaman bitti? 2016. 2016'da bu gündeme geldi arkadaşlar. Bugün gündeme gelen 2016'dan beri üçüncü defa gündeme geliyor. 2017'de yine gündeme geldi, geri çekildi. Yapılmak istenen, burasının yirmi dokuz yıllığına tekrar Büyükşehire verilmesi. Büyükşehir de bunu yapamayacağına göre... Ve biliniz, bu proje cumhuriyet tarihine geçen en pahalıya mal olmuş bir projedir. Büyükşehire bunun hesabı soruldu ama hesap veren olmadığı için, hukuk, kanun tanınmadığı için kaça mal olduğu, nelere mal olduğu konusunda en ufak bir bilgi yok. Belki devletin yetkilileri -devlet adına görev yapan bakan ve diğer yetkililer buradalar- onlar bize bununla ilgili bir bilgi verirler diye düşünüyorum. Yani kanunsuz yapılmış, amaçsız yapılmış, kanunlara aykırı yapılmış bir işletme, bina resmîleştirilmek isteniyor, kim tarafından? Devletin arazisine devlet tarafından yapılmış, yine devlet tarafından, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından aklanmak isteniyor, temizlenmek isteniyor.
Arkadaşlar, Atatürk Orman Çiftliği Kanunu'na göre bunların yapılması tümüyle yasak ve cezai müeyyide içeriyor. Yeri geldiğinde bunların bütün detaylarını kanundan da açıkça okuyarak sizinle paylaşacağım. Yani fiilen geleneksel hâle gelen AKP modelinin yeni bir ayağı. Önce yaptırıyorlar, hiçbir hukuk tanımıyorlar.
Bir hafta önce Çanakkale'deydim. 2012 yılından başlayan bir süreç. 2017'de Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu'nu Danıştay 14. Hukuk Dairesi iptal etmiş, tekrar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı açık bir şekilde onun iptalini istemiş. 14. Daire gelen itirazı bir kez daha reddetmiş. Ona rağmen orada -çok açık söylüyorum- Kanadalı bir şirket şu anda 6 bin dönümde 1 milyon ağaç kesti. 32 bin dönüm yeri açık bir şekilde maden alanı olarak, altın arama alanı olarak belirleyecek, siyanürle arayacak ve Çanakkale'nin en önemli içme ve tarım sulama havzasına bütün kirini akıtacak. Hukuksuzluk net. Danıştay 14. Dairesi kararını vermiş: "Olmaz, ÇED raporu hukuksuzdur, iptal ettim." diyor ama orada orman kesimi devam ediyor arkadaşlar. Aynen bunun bir benzeri.
Buradan 7'nci maddede çok açık: Tarım desteklerinin çiftçiye verilen... Siz çıkardınız, AKP iktidarı çıkardı 2006 yılında bir tarım kanunu. Tarım Kanunu'nun 21'inci maddesi aynen şunu diyor: "Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'inden az olmamak koşuluyla." Tekrar söylüyorum: "Gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1'inden az olmamak şekliyle çiftçiye destekleme yapılır." diyor. O tarihten bu tarihe, 2006'dan 2017 sonu itibarıyla gayrisafi millî hasılanın ortaya çıkmış rakamları üzerinden, devletin rakamları üzerinden, sizin verdiğiniz rakamlar üzerinden çiftçi 188 milyar TL hak etmiş ama sadece 88 milyarı ödenmiş. Çiftçinin bu Hükûmetten 100 milyar alacağı var, 100 milyar, o kanuna göre. Bu yetmedi, bunu vermiyorsunuz; geri kalanı da ne yapıyorsunuz? İki yıl üst üste 2016 ve 2017 Ocak ayında Bakanlar Kurulu kararıyla çıkardınız "Elektrik kurumuna borcu olanların borçları bu desteklemelerden Ziraat Bankasına yatırılan paralardan kesilir." dediniz. iki sene bunu yaptınız, o yetmedi, daha sonra, bir süre önce yine Meclisten geçen 548 sıra sayılı Tasarı'ydı sanıyorum, orada Devlet Su İşlerine geçti sulama birlikleri, Devlet Su İşlerine geçince doğal olarak bundan sonra çiftçinin su borçlarını tahsile Devlet Su İşleri bakacaktı. Su borçlarıyla ilgili aynen bu madde gündeme geldi, orada Bakana açıkça söyledik, dedik ki: "Sayın Bakan, hangi gerekçe ve hangi yöntemle bunu alacaksınız?" Tümünü reddettiğimizi açıkça ifade ettik. Şunu dediler: "Hukuksal sürecin tamamlandığı, artık doğal yollarla, normal yollarla tahsil edilmemiş paraları oradan keseceğiz." Şimdi, görüyorum ki buraya yine o gün alınan tekrar geliyor ve buna bir şey daha ekleniyor, elektrik şirketlerinin alacakları da ekleniyor. Çok açık bir şekilde söyledim, tekrar söylüyorum, devletin görevi şirketlerin tahsildarlığını mı yapmaktır? Maliye Bakanlığının görevi şirketlerin alacaklarını bu yoksul çiftçiden almakla mı meşguliyettir? Bu, resmen bu Sayın Bakan, gerçekten samimiyetle söylüyorum.
"Destekleme" dediğiniz zaten o kadar az veriliyor ki. Biraz önce söyledim rakamların detaylarını, tekrar tekrar her toplantıda anlatmaya çalışıyorum. Tarım bitmiş, 32 milyon dönüm arazi ekilmiyor bu topraklarda. Siz, Sudan'dan 780 bin dönüm arazi alıp bu ülkenin tarımsal üretimini destekleyeceğinizi söylüyorsunuz yani devlet eliyle toprak gasbı yapıyorsunuz. Başkaları bu topraklarda yapıyor, siz o topraklarda yapıyorsunuz. Zaten, bu sene, 2018 rakamları 33 milyar TL çiftçiye doğrudan destek vermeniz gerekiyor koyduğunuz yasaya göre. Oysa belirlediğiniz rakam 14,5 milyar TL. 19,5 milyar TL gasbediyorsunuz, vermiyorsunuz. Örneğin, verdiğiniz, mazota 1,9 milyar dediniz. Yıl başından gelen zamlarla mazotun tümü eridi gitti, bitti. Sadece yıl başından bugüne kadar çiftçinin kullandığı mazottan dolayı ödediği para 15 milyardan 17,5 milyara çıktı yani 2 milyar zaten orada eridi gitti. Yapmayın bunu yani yapmayın. Bir tarafta gerçekten bu şirketleri destekleme, koruma, kollama görevi niye size düşsün? Neden? Ama bu sorunları gidermenin yolu sahici bir şekilde çiftçiyi desteklemektir, maliyetleri düşürmektir ve çiftçinin yeniden para kazanmasını sağlamaktır.
Değerli arkadaşlar, şunu bilin, dünyanın hiçbir toplumunda, özellikle gelişmiş toplumlarda çiftçi tarımdan para kazanıp ülke ekonomisine büyük katkılar koymak gibi bir lükse sahip değildir. İklim risklere vardır, doğal afetler vardır, dengeler vardır. Bütün ülkeler tarımını sonsuz derece destekler. Kanada, Amerika Birleşik Devletleri 2,5 milyon çiftçisine 50 milyar dolar destekleme yapıyor bir yılda. Avrupa Birliği 2014-2021 projeksiyonunda 900 küsur milyar avroluk bütçesinin yüzde 35-yüzde 40'ını çiftçiye destekleme olarak veriyor doğrudan. Ayrıca, her ülke kendi çiftçisine ayrıca olanaklar imkanlar sağlıyor. Gelin, bu işten vazgeçin.
BAŞKAN - Sayın Sarıbal, toparlayalım lütfen.
ORHAN SARIBAL (Bursa) - Bitiriyorum Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
13 madde, kıyılmış tütün meselesi. Yani aslında o, şu anda: Açık artırılmalı tütün, açığa ekilen tütün. Adıyaman bölgesi ağırlıklı ama Türkiye'de birçok bölgede var. Bu tütün ekiliyor, biçiliyor ve açık artırmayla satılıyor Adıyaman'da ve Türkiye'nin her tarafını dağılıyor. Bu tütünün en önemli özelliği vergisiz olmasıydı, vergisiz. Getirdiğiniz "Kooperatif kurun. Kooperatifle birlikte size bunu sağlayacağız, üretimi durdurmayacağız." dediniz ama Sayın Bakan, o vergi ortada durduğu sürece, yüzde 83 vergi alındığı sürece siz geleneksel yöntemle ya da el emeğiyle ya da en modern teknolojiyi de kullansanız Adıyaman tütününün sonunu getireceksiniz. Tütün üretimi sürdürülemez çünkü bugün anlaştığınız, bu ülkenin gelen sömürücü araçları olan British American Tobacco, Japan Tobacco ne yapıyorlar, biliyor musunuz? Bulgaristan diyor ki: "Benim ülkemde ne kadar sigara satıyorsan o sigarada kullandığın tütün kadar benim topraklarımda tütün alacaksın." Yani ürettiği tütünün o şirketler tarafından alınmasını ön koşul olarak koymuş. Şimdi, O şirketler gidiyorlar, Bulgaristan'dan o tütünü alıyorlar, getiriyorlar bizim ülkemizde sigaraya sarıyorlar, bize sigara olarak veriyorlar. Yani meselenin özünü çözmezsek, işte cezayı 2019'a atalım 24 Hazirandan kurtarmak için, 24 Haziranda 3 tane daha oy alalım diye ya da "Teknolojiyi kenara koyduk, maliyeti yüksek. Siz gene geleneksel yöntemle tütününüzü kurutun." demenin ne size ne bize ne ülke ekonomisine ne ülke çiftçisine ne de -bitiriyorum- ne de Adıyaman çiftçisine bir faydası yoktur. Açık bir şekilde o gün de söyledik, bugün de söylüyoruz, bu açığa ekilen açık artırmalı tütünde vergiyi kaldırın. O vergi olduğu sürece Adıyaman tütününü ayakta tutma olanağınız yoktur.
Şimdilik teşekkür ediyorum.