KOMİSYON KONUŞMASI

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de, biraz önce milletvekili arkadaşlarımızın belirttiği gibi, Anayasa Komisyonu üyesi olarak buradayım. 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un görüşülmesi sırasında Anayasa Komisyonu olarak çok yoğun bir mesai harcadık. Komisyon tutanaklarına ve ayrıca alt komisyon muhalefet şerhlerine bakarsanız bu konudaki çekincelerimizi, kaygılarımızı parti olarak ayrıntılı bir şekilde belirttik ve tarihe not düştük; arkasından, Genel Kuruldaki görüşmeler sırasında, daha sonra halk oylamasında buna ilişkin çekincelerimizin ne olduğunu ayrıntılı belirttik. Bunları yaşayarak önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Bir anlamda, rejim değişikliği yapılmasına ilişkin kaygılarımızı ileri sürüyorken bunun basit bir rejim değişikliği değil, sadece yönetim değişikliği olduğunu ileri sürüyordunuz ama görüldü ki bu parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine yani tek adam rejimine geçişle alakalı ülkedeki işleyişin ve devletin işleyişiyle alakalı bütün kuralların değiştirildiğini gördük.

Belirtmek istediğim şu: Bu şekildeki bir radikal yönetim değişikliğiyle alakalı görüşmelerin, bizim de baştan beri ileri sürdüğümüz... Biraz önce haberimiz oldu, ne yazık ki Anayasa Komisyonunun bu şekilde bir bilgisi yok.

Ben sadece tarihe bir not düşmek açısından; her ne kadar görevlendirmelerin ve yetkilendirmenin Meclis Başkanlığında olduğunu bilsek de Sayın Başkanın bu konuda Anayasa Komisyonu Başkanıyla bir görüşme yapıp yazılı bir görüş alıp almadığını merak ediyorum. Yani Sayın Başkan, gerekirse bize bir bilgilendirme yaparsanız...

BAŞKAN - Almadım.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Yani, en azından o yazıyı bize bir gönderirseniz.

BAŞKAN - Almadım, almadım, yazı yok.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Yazı yok.

BAŞKAN - Tabii, tabii.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Bu konuda yazı yoksa da Komisyon Başkanının -mutlaka- görüşüne başvurulmuş mudur, başvurulmamış mıdır, onu da bilmiyorum. Komisyon Başkanı en azından bize de, Anayasa Komisyonu üyelerine de bu şekilde bir görüş veya bu şekilde bir talep olduğuna ilişkin bir bildirimde bulunmadı. Anayasa Komisyonunun toplantı...

BAŞKAN - Çok kısa bir açıklama yapayım o zaman size.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Buyurun Başkanım, buyurun.

BAŞKAN - Bakın, tali komisyon konulmamış yani esas komisyon sadece.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Anladım, anladım. Zaten onu bildiğim için...

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - Anayasa Komisyonu tali komisyon olmaz.

BAŞKAN - Tali komisyon olmadığı için de herhangi bir şekilde oradan görüşemeyeceklerine dair bir şey istemedi.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Tabii. Bahsedeyim Başkanım.

BAŞKAN - Ama doğru, İç Tüzük madde 34 şunu söyler: "Bir komisyon, kendisine havale edilen tasarı veya teklifi, başka bir komisyonun ihtisası dahilinde görürse, gerekçeli olarak tasarı veya teklifin o komisyona havale edilmesini isteyebilir." Yani, Sayın Üstündağ da söylüyor. "Bir Komisyon, kendisine havale edilen tasarı veya teklif yahut herhangi bir mesele için, bir başka komisyonun düşüncesini öğrenmeyi gerekli görürse, tasarı veya teklifin o komisyonda görüşüldükten sonra iadesini isteyebilir." Biz bunlara gerek görmedik.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Tamam, teşekkür ediyorum.

Şimdi, oradaki çekincemiz şu: Yani, o usul eksikliğini bile... Sayın Meclis Başkanı çok objektif davranmamış. Neden? Uygulamada şudur; ben de Anayasa Komisyonunun en eski üyelerinden biriyim, altı yıldır, yedi yıldır şöyle görüyoruz: Zaten Anayasa Komisyonu Başkanına bir başvuru yapıldığı zaman da Sayın Hocamız Burhan Kuzu böyle bir şey yapmıştı, bir defakto durumu ortaya koymuştu, istişare yapmadan "Evet, bize gerek yoktur, bizle ilişiği yoktur." diye matbu bir yazı gönderiyordu. O matbu yazı aslında bu dosyanın içeriğinde olmuş olsaydı o bile bir rahatlamaya yol açabilirdi ama gördüğüm kadarıyla o kadar öz güven içerisinde hareket ediyor ki Hükûmet, buna bile ihtiyaç duyulmamış; Başkan açısından diyorum. Bu açıdan, Anayasa Komisyonunun tali komisyon diye değil de ülkenin yönetim tarzını, yönetim şeklini değiştiren böyle bir temel düzenlemenin aslında Plan ve Bütçede değil de Meclisin en önemli komisyonu olması gereken yani bütün kanunların Anayasa'ya uygunluğunu, denetimini yapması gereken Anayasa Komisyonunda görüşülmesi gerekirdi. Bu konuda Meclis Başkanının tutumunun objektif olmadığı kanısındayım en kibar anlatımla -Cemal Okan Yüksel çok güzel söyledi, en kibar anlatımla- yani bu kibarlık sınırlarını kırmadan.

Bir de tabii bütün bu düzenlemeler yapıldıktan sonra, öteki KHK'lerle alakalı düzenlemelerle alakalı o altı aylık süreyi biliyorsunuz. Bu konuda Hükûmet -tabii, erken seçim gündeme geldiği için- bunu ivedilikle gündeme getirdi ama bu altı ayla alakalı ne yazık ki bir rehavet içerisine bulundu. Parlamentodan, bu şekildeki bir düzenlemenin yasama organının denetiminden geçerek, gerekirse anayasal denetime de tabi olmak üzere bu şekildeki bir düzenlemeden sonra yürürlüğe girmesi gerekirken bunu bütün hâliyle yürütme organına tevdi ederek bu yetkiyi oradan beklemenin çok iyi niyetli olmadığı kanısındayım.

Aslında bizim açımızdan şöyle bir farklılık yok: Bu yetki kanunu çıkmadan Bakanlar Kurulundan bir KHK düzenlemesini de çıkartabilirsiniz. Bize diyebilirsiniz ki: "Bu yetki kanununun olması şarttır." Ama bizce hiç yetki kanununa gerek olmadan Bakanlar Kurulundan KHK düzenlemesinin çıkmasındaki hukuki durumu ile şu anda istemiş olduğunuz yetki kanununu dayanağı ve onunla taçlandırılacak -size göre- bir şeyin arasında hiçbir fark yoktur bizim açımızdan yani burada yapılmış olan bu defakto durumda hukukilik, meşruluk açısından hiçbir fark yoktur, onu tarihe bir not düşmek açısından sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir de Sayın Kuşoğlu demin çok güzel bir şey söyledi. Bu konuda, tabii, bizim Anayasa'ya aykırılık önergelerimiz var ama özellikle bu şekil, maksat, konu açısından, bir de süre açısından bir problem var. 2'nci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen "Cumhurbaşkanının yemin ederek göreve başladığı tarihe kadar" ibaresinin -Sayın Bakan bir açıklarsa- çok masumane olmadığı kanısındayım. Yarın bir gün, 24 Haziranda farklı bir siyasal tablo, farklı bir siyasal iklim Türkiye'nin gündemine geldiği zaman seçim kaybetmiş bir Cumhurbaşkanı gerçeği karşısında -yemin yirmi gün sonra da yapılabilir- o durumda yetki kanunlarıyla alakalı bir düzenleme yapan hukuki meşruiyetini kaybetmiş bir Cumhurbaşkanı profili karşısında şu hükmü bir kanunla belki düzenleyebiliriz ama bunun hukukiliği ve meşruluğu yoktur. Yani dünyanın hiçbir yerinde böyle bir düzenlemeyi, seçim kaybetmiş bir kişiye böyle bir yetkiyi, aradan yirmi gün sonra, yirmi beş gün sonra, bir ay sonra yemin törenine kadar böyle bir yetkiyi veremezsiniz. Böyle bir şey yani parlamenter demokraside zaten yoktur, tek adam rejiminde de yoktur. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde de böyle bir düzenleme yoktur. Bunu da tarihe not düşmesi açısından paylaşmak istedim.

Teşekkür ediyorum.