KOMİSYON KONUŞMASI

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli hazırun; ben de bu 26'ncı Dönemin Meclisteki ihtisas komisyonlarının bütün...

BAŞKAN - Sayın Bakan...

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Yok, Sayın Bakan, olmadı, tutanakları okur.

26'ncı Dönemin gerçekten Meclis çalışmaları ve yasama açısından baktığınızda, her türlü yasasında her türlü bakanlığın ve farklı farklı ihtisas komisyonlarının görevlerini yerine getirerek çalışan buradaki tüm komisyon üyelerine, katkı sağlayan tüm arkadaşlara, dışarıdan sivil toplum kuruluşları olarak gelip katkı sağlayan arkadaşlara... Bizleri takip eden basın mensupları ve Değerli Plan Bütçe Komisyonu çalışanları arkadaşlarımızla güzel bir dönem geçirdik. Gönül isterdi ki buradan çıkan sonuçlar... Plan ve Bütçe Komisyonu dediğimiz zaman Meclisin yasamada ekonomi başlığındaki kalbi olan bir Komisyon ama buradan çıkan yasalarla geldiğimiz ya da yasamada ortaya konulan tercihlerle sonuçta geldiğimiz nokta maalesef ekonomik verilerle karşılaştırdığımızda Türkiye açısından sıcak bir bakış açısını getirmiyor, tam tersi, kırılgan bir ekonominin kırılgan sonuçlarını tartıştığımız dönemi hazırlayan bir çalışma ve yasama neticesine vardığımızı gösteriyor.

Genel bir sessizlik olursa...

Şimdi, Sayın Bakan, çok merak ediyorum, arkadaşımız bazı konuları daha çok merak ediyor ama ben bir milletvekili olarak size bazı sorularımı sorayım, sonra sizin arkadaşınız sorma hakkını kullansın. Geçtiğimiz bundan iki üç ay önce yine bu -af demeyeyim de yeniden yapılandırma diyorduk- yapılandırmayı konuştuğumuz zaman dile getirdiğiniz bakış açısı içerisinde eğer bu tarihe gelseydik -bugün mayıs ayının başındayız- ve seçim olmasa idi, Sayın Bakan, yine burada gelip böyle bir yapılandırmayı gündeme getirecek miydiniz?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ne zaman?

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Bundan önceki yapılandırmadaki beyanlarınız, bakış açınız, tahakkuk ve tahsilat süreçleriyle ilgili değerlendirmeniz, yedili rakamlara gelen, büyüme hızıyla övünen bakış açınızdan sonra bugünden geriye gidelim veyahut bugünü o günkü gözle görelim, 3 Mayıs günü tekrar Türkiye'de ekonomik canlanma için böyle bir pakete ihtiyaç olduğunu hissederek -seçim olmasa- bu paketi getirir miydiniz? Size sorum bu yani vereceğiniz cevaplarda bu içerikte bir çalışmayı yapar mıydınız? Ha, ben bunu pek zannetmiyorum çünkü bundan önceki son konuşmalarınızla bugünkü uygulamalara baktığımızda paralellik teşkil etmeyen, o zaman vadeleri çok kısalttığımız bir sonuçla karşı karşıyayız.

Sayın Bakan, bakın, önümüzdeki haftadan sonra artık aday mısınız değil misiniz, bilmiyorum ama siyaset meydanlarında daha çok seçim propagandası yapacaksınız. Onun için biz yine teknik komisyon ölçütlerinde çalışmamıza devam edelim, o boyutuyla karşılıklı değerlendirmeleri yapalım. O yüzden, rahat rahat propagandayı dile getirebileceğiniz ortamlar sizin için var olacak.

Bakın, güven, çok önemli bir kavram. Güven, güveni oluşturan faktörlerle beraber değerlendirdiğinizde, yine söylüyorum, kırılganlık özellikleri çok olan -bu ekonomik kırılganlık, siyasi kırılganlık- toplumsal açıdan baktığınızda kendi içinde farklı bakış açılarının ortaya koyduğu bir süreç geçirirken çok önemli bir faktör ama güveni sağlayacak olan ön alışlar, vizyonun ortaya konuşu ve ona bağlı çalışmaların, tercihlerin ve kararların ortaya çıkışı maalesef ve maalesef hani diyoruz ya, bize niye işte... Biraz önce Lale Hanım rakamları verdi, Lale Hanımın verdiği rakamları karşılıklı değerlendirdiğinizde ne derece doğru bir teşhisle ortaya çıktığını da zaten rakamsal olarak da göreceksiniz. Orada diyorum, siz -Bayburt'tu herhâlde- Bayburt'taki seçmenlerle, böyle CHP'li adaylar veya muhalif adaylarla bu şeyi yapın ama bugün burada size ve ekonomiye dair...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bayburt'ta CHP yok ki.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Neden olmasın? Ben sizi çay, kahve içmeye Bayburt İl Başkanlığımıza davet ederim, beraber kahve içtiğimizde Bayburt İl Başkanlığının var olduğunu ve CHP'nin var olduğunu görmüş olursunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - İl başkanı da bizimle.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Yani diyorsunuz ya "CHP yok ki." CHP bütün her yerde var.

Bakın, ben sizinle burada, yine söylüyorum, erken seçime...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - İl başkanı da bizimle çay içiyor.

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, size...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Direkt bana hitap ediyor, ne yapayım?

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Ama siz şimdi benim bir Komisyon üyesi arkadaşıma mesleğiyle ilgili teşhisi koyduğu zaman böyle bir değerlendirme, dayanaksız bir değerlendirme yaptınız.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ben saygı duyduğum için ona öyle...

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Ona karşın bunu söyleme ihtiyacı duydum.

Bakın, güven...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Konuşalım rakamları.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Ben, size güvenirim. Siz, aslında, baktığınızda, bugüne kadar beraber yapılan çalışmalarda da geldiğiniz bürokratik bilgi ve deneyimle Bakanlığınızı bütünleştirmiş ve iyi niyetli çalışan bir kişisiniz ama siyasetçilikle bunu oturtmaya kalktığımızda farklı bazen söylemler çıkabiliyor. Siz o dengeyi çok iyi kuran bir kişisiniz, bırakın siyasetçilik sizinle beraber, sizi daha ön plana çıkartacak bir şeyde olmasın.

Şimdi, bakın "güven" dediğim zaman, dünyada yaşanan birtakım gerçekler var yani biz mesela Türkiye açısından da ekonomik rakamlar açısından da hep büyüme, büyüme, büyüme, büyüme dedik. 2017 yılı açısından büyüme dediğimiz bir süreçte nasıl olduysa iflasların 2011'den beri en fazla olduğu, kapanan şirket sayısının en fazla olduğu döneme geldik. Bakın, fazla artış. Bu rakam Odalar ve Borsalar Birliğinin istatistiklerinden de karşımıza çıkan rakam. Biraz önce pek çok olay saydınız. Ben o Gezi'yle ilgili sürecin de sizin değerlendirdiğiniz bazda bir değerlendirme içinde alınmasını da doğru bulmayan bir kişiyim ama siz kendi dayanaklarınızda bunu içeriğine dâhil ediyorsunuz. Her demokrasi için çıkan sesi de ekonomiyi bozacak bir eylem gibi değerlendirmek çok doğru bir bakış açısı değil. Ama şöyle düşünün: 2016 yılında bir darbe girişimi ve yaşanan menfur süreç ve bunun akabinde ekonomik süreçlerle ilgili yaşanan olumsuzluklar oldu. 2016 yılında bile kapanan şirket sayısı azalırken, yüzde 30 küsurlara çıkmış 2017 yılında, 7 nokta küsurluk bir büyümenin olduğu yerde yani hep büyümemizle biz bunu övünürken karşımıza çıkan tablo o büyümenin hangi noktada, ne kadar güven verdiğini sorgulatıyor.

Şimdi, bugün aldığımız kararlar açısından da baktığımızda, hangi siyasi kimlik vatandaşı rahatlatacak, vatandaşa nefes aldıracak, vatandaşın sorunlarla sırtında büyümüş yükün alınmasını, azaltılmasını veya rahatlatılmasını engelleyebilir. Siyasi olmasa bile hepimiz birer vatandaş olarak yanımızdaki, komşumuzdaki sıkıntının bile çözülmesinden mutluluk duyarız ama hepimiz de bir değerlendirme yapmalıyız ki o komşumuz bu şartlara neden geldi? Hangi ekonomik süreçler, baktığınızda yaşadığı, imarla ilgili ise yapılmayan, eksik yapılan, döneminde yapılması gerekenlerin ihmaliyle ortaya çıkan hangi sonuçlarla geldi? Şimdi biz bunları değerlendirmeden bugün "Rahatlatıyoruz, buna karşı mısınız?" Ya buna kim karşı olur ama burada üç buçuk senedir, her kanun getirişinizde niye "Bunun etki analizi var mı, yok mu?" diye soruyoruz, vergi harcama raporunu niye istiyoruz? Teşvikler veriyorsunuz, işe yarıyor mu yaramıyor mu, kaç kişiyi mutlu ediyor etmiyor; ha bunları sorgulayarak bugünlere geldiysek eğer bundan sonra da yapılan bu düzenlemeler hayırlı olsun ama bir hayır olmayan şey var ki işini doğru zamanında tutmayınca bu tür spesifik, son anda gelen... Size sorduğum gibi yani siz bu seçim kararı olmasaydı 3 Mayısta karşımıza böyle bir paket getirecek miydiniz? Bence hayır, samimi olursak hayır. Çünkü bu tür, sonuçlar alınmayan, yapısal olmayan önlemlerle nereye kadar kangreni devam ettirilecek; onu konuşmuyoruz, konuşmayı da hep erteliyoruz.

Şimdi baktığımızda gerçekten, şirketler açısından borç rakamlarını konuştuk. Bakın borç rakamlarında -ben oransal söylüyorum- 2002 yılında baktığınızda özel şirketlerin borçları gayrisafi millî hasılaya oran olarak yüzde 50 civarındaydı. 2005-2007'de, o iyileşmenin başladığı zamanlarda yüzde 36'ya düştü; bakın, rakam söylemiyorum, tutar söylemiyorum, oran olarak söylüyorum, yüzde 36'ya düştü ve bu arada da yine devletin kamu dış borçlanması azalmış, özel sektör yüzde 50 paya kadar yükselmişti ama bugün geldiğimizde 2002 sınırına gelmiş olan önemli bir dış borç yükümüz var. Yani bu düzelmenin çok hoyratça harcandığını söylüyoruz. Bu hoyratça harcanmayı de sadece belli başlıklara bağlamak yanlış. Kaldı ki şunu da çok iyi görmek lazım: Paranın bol olduğu yılları söylüyoruz uluslararası piyasada ama artık para o kadar bol değil, merkez bankaları bilanço büyütmüyor, tam tersine küçültüyor, zor dönemlere geliyoruz.

O yüzden, ben vatandaş için yapılan her şeyin hayırlı olduğuna inanıyorum ama sadece kredi değerlendirme kuruluşlarının ortaya koyduğu bakış açısını söylemiyorum. Gerçekten bizim önümüzdeki ekonomik datalar, veriler ve değişimler ne kadar bir siyasi refleksif tepkiyle kabullenmesek de kırmızı alarmı çalan noktada. Bunu bir seçim psikolojisiyle konuşmak konuşmamak değil, eğer ki karşımızda bu tablo varsa bizim zaten Türkiye rekabetinde de çözülmesi gereken konumuz ekonomi ama ekonomiyi bırakıp sadece işte yine siyasetin o kısır kelimeleri içerisinde birbirimize söylem oluşturursak Türkiye'yi yine seçimden seçime umut doğurtan, "Hadi bir an önce erken seçim olsun da borçlarımızı ertelesinler." diye bekletilen bir toplum haline dönüştürürüz.

Hayırlı olsun diyorum.

Ben bir İstanbulluyum. İstanbul'da tabii, imar konusunda yaşanan çok önemli problemler vardır ama keşke böyle yumurta kapıya gelmeden, gerçek anlamda sağlıklı ve kaliteli yapılaşmanın ortaya çıkacağı düzenlemeleri beraberinde getirecek bir çalışma olsaydı, sadece güldürmek değil, uzun ömürlü binalarda uzun ömürle yaşatacak düzenlemeler olsaydı.

Teşekkür ediyorum.