KOMİSYON KONUŞMASI

GAYE USLUER (Eskişehir) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli üyeler, gerçekten esefle karşıladığımı bildirmek istiyorum burada çünkü yeni üniversiteler açılması konusu 15 Temmuz 2016 öncesinde, haziran ayında Millî Eğitim Komisyonuna gelen bir yasa tasarısı içerisinde vardı. O yasa tasarısı geçti ama 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında her nedense o yasa teklifinde olan üniversitelerin açılması bir daha gündeme gelmedi. O yasa teklifinde mevcut olan üniversiteler arasında Eskişehir için seçim öncesinde seçim vaadi olarak getirilen Yüksek Teknoloji Üniversitesi vardı ve o ret durumunda Eskişehir'e yüksek teknoloji üniversitesinin açılması konusu ne oldu?" diye sorduğumuzda buna bir yanıt alamadık, daha sonra tekrar bunun gündeme geleceği söylenildi.

Şimdi, bize, Komisyon üyelerine yasa tasarısı geldiği gün akşamına Eskişehir'e bir haber düştü, "Müjde, Eskişehir'e yüksek teknoloji üniversitesi açılıyor." diye. Çok sevindim, hemen açtım Komisyondan gelen tasarıyı, baktım, böyle bir şey yok. Eskişehir'le ilgili en ufak bir ibare bulunmuyor. Eski Millî Eğitim Bakanımız Sayın Nabi Avcı da şu anda şehrimizin milletvekili. Ardından onun açıklamasını gördüm "Ek olarak, Eskişehir'e yüksek teknoloji üniversitesi de gelecek." diye. Ben bir Komisyon üyesiyim, bu ekten, olacaktan haberim yok ama Komisyon üyesi olmayan kişilerin bundan haberdar olması, Eskişehir özelinde böyle bir durumla ilgili ne kadar sevinirsem sevineyim, bir Komisyon üyesi olarak bilgim dışında Komisyon üyesi olmayan kişiler tarafından şehrime bu açıklamanın yapılması açıkçası Millî Eğitim Komisyonunun gerçekte hiçbir işe yaramadığını, var ama yok bir Komisyon durumuna düşürüldüğünü göstermesi açısından önemlidir.

Bugün yine bu salondan içeri girerken YÖK'ten bir arkadaşım dedi ki, üzülerek hatta, "Hocam, Anadolu Üniversitesi de bölünüyor." "Yok, aman, yok, bana gelen tasarıda öyle bir şey yok." Bunu da burada öğrendim, Anadolu Üniversitesinin bölündüğünü, Anadolu Üniversitesinin içerisinden bir yüksek teknoloji üniversitesi yaratılmaya çalışıldığını.

Sayın Hocam, seçim öncesindeki vaat Eskişehir'e bir yüksek teknoloji üniversitesi kurulması vaadiydi ve doğru bir vaatti, Eskişehir adına bir olumluluktu. Ama bu vaat eğer o zaman "Ey Eskişehirliler! Anadolu Üniversitesini böleceğiz, içinden yüksek teknoloji üniversitesi çıkartacağız." vaadi olsaydı Eskişehir ayağa kalkardı ve bugün de eğer bu salona "Eskişehir Anadolu Üniversitesi bölünerek içinden bir yüksek teknoloji üniversitesi yavrulatacağız." diye bir gerekçe gelirse bilin ki Eskişehir'de başta Anadolu Üniversitesi olmak üzere bütün akademi camiası ayağa kalkacaktır.

Şimdi, yasanın geneli üzerinde konuşacak olursam, öncelikle şu soruyu sormamız lazım: "15 yeni üniversite, 3'ü özel" diyoruz ya da "vakıf" diyoruz. Türkiye'de yeni bir üniversiteye, yeni 15 üniversiteye ihtiyaç var mıdır? Bu üniversiteler kurulurken ya da mevcut, bölünmesi önerilen İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, İnönü Üniversitesi bölünmek istenirken bu üniversitelerin fikri alındı mı, bu üniversitelerle fikir alışverişinde bulunuldu mu? Hangi gerekçelerle, yani kalabalık olma dışında hangi gerekçelerle bu 3 üniversite seçildi? Bu 3 üniversite, bakın, İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ve İnönü Üniversitesi Türkiye'nin en kalabalık 3 üniversitesi midir, bunu buradan soruyorum. En kalabalık 3 üniversitesi bu 3 üniversite midir, bunu soruyorum.

Şimdi, sorunun kaynağı nedir, neden yeni üniversite açmak istiyoruz? Bakınız, değerli arkadaşlar, "Türkiye'nin 81 ilinde yeni üniversitemiz var ya da 81 iline üniversite açtık." diyoruz. İstanbul'da 3 devlet üniversitesi var, 65 vakıf üniversitesi var. Dikkat edin, arkadaşlar, İstanbul'da 3 devlet üniversitesi var, 65 vakıf üniversitesi var. "65 vakıf üniversitesi var." demek ne demek biliyor musunuz? Üniversite eğitiminin nasıl özelleştirildiğinin, nasıl bir kazanç kaynağı olduğunun, nasıl ranta dönüştüğünün göstergesi.

Peki, öte taraftan bakalım, Türkiye'de üniversiteli işsizlik oranı nedir? Türkiye'de üniversiteli işsizlik oranı yüzde 30. Yani biz üniversite diplomasını insanlar iş bulsunlar diye mi veriyoruz yoksa ceplerinde, bir kenarda bir üniversite diploması olsun diye mi? Ardından tabii ki, şöyle söylemlerde de bulunuyoruz: Planlama yapmadan, yılda ne kadar öğretmen ihtiyacımız olduğuna bakmadan, eğitim fakültelerine ne kadar öğrenci almamız gerektiği, kaç mezun olması gerektiğine bakmadan öğrenci alırsak sonunda atanamayan 500 bin öğretmene, Millî Eğitim Bakanlığının ihtiyacı olan 120 bin öğretmen ihtiyacına karşın Millî Eğitim Bakanı çıkıp diyor ki: "Kusura bakmayın arkadaşlar, eğitim fakültesini bitiren herkes öğretmen olmak durumunda değildir." Vallahi herkes kusura bakıyor. Çünkü ben tıp fakültesi eğitimini aldıysam benim hedefim doktor olmaktı, doktorluk yapmaktı. Eğitim fakültesine giren kişilerin de hedefi öğretmenliktir. Kusura bakmayın, hiç kimse kendi politikasına, kendi siyasi hedeflerine uygun olarak öğretmen olan, eğitim fakültesini bitiren arkadaşlarımız için "Her birinizin öğretmen olması imkânsız, başınızın çaresine bakın." diyemez, bu, bu kadar basit değildir.

Bakın, şimdi, İstanbul Üniversitesi ile Gazi Üniversitesini kıyaslayamayız. İstanbul Üniversitesi yaklaşık altı yüz yıllık geçmişi olan bir üniversite. Ha, Gazi Üniversitesi, kuruluşu çok daha sonra olmakla birlikte kendini kanıtlamış bir üniversite. İnönü Üniversitesi çok çok daha sonra kurulmasına rağmen kendini kanıtlamış bir üniversite. Ama İstanbul Üniversitesinin bir farkı daha var, bunu burada konuşmak durumundayız, İstanbul Üniversitesi tüm bölümleriyle, fakülteleriyle akredite bir üniversitedir. Yani dünya çapında bir üniversitedir. Ve biz akredite bir üniversitenin akredite fakültelerini yeni kurulan, yeni doğmuş bir bebek diyelim, onun altına koyarsak akredite fakültelerin akreditasyonu da kalkar. Çünkü akreditasyon koşulları o üniversite bünyesinde, o üniversitenin olanakları içerisinde mümkündür. Bir İşletme Fakültesi İstanbul Üniversitesinde Türkiye'deki tek akredite İşletme Fakültesidir. Ee, siz onu yeni kurulan bir üniversiteye koyduğunuzda sil baştan başa dönecek, akreditasyon alması hiç de kolay olmayacaktır.

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi... Ben hekimim, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum, Allah göstermesin ki bir gün Hacettepe Üniversitesinin bölünüp Tıp Fakültesinin de yeni kurulan bir bebeğe geçmesini, o bebeğin geleceği olarak planlanmasını asla ve asla istemem.

Bakınız, arkadaşlar, bu yasa geçirilecek olursa "2018-2019 öğretim yılından itibaren..." deniliyor. Peki, bu üniversiteleri sadece İstanbul Üniversitesi diye seçen, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi diye seçen arkadaşlara haksızlık olmayacak mı? Bir günde başka bir üniversiteye geçmiş olacaklar. Hâlbuki puanları, bilselerdi, bugün hem de seçim öncesinde hem de seçime çeyrek kala, böyle bir değişikliğin olacağını bilselerdi inanın ki bu arkadaşlarımızın hiçbiri ama hiçbiri İstanbul Üniversitesinden çıkacak yavru bir üniversiteye yüksek yüksek puanlarla geçmek istemezlerdi.

Bakın, yine aynı tasarıda İstanbul Üniversitesi bünyesinde bulunan Türkiye'de çok önemli merkezler olan çocuk sağlığı, kardiyoloji, muhasebe, onkoloji enstitülerinin kapatılacağı söyleniyor ve işin komiği ne biliyor musunuz? Bu, öyle bir çalakalem, "Haydi seçim öncesi geçiştirelim." denilen bir yasa tasarısı ki, bakınız, 10'uncu sayfasına tasarının, diyor ki: "İstanbul Üniversitesi çocuk sağlığı, kardiyoloji, muhasebe, onkoloji enstitüleri 2016-2017 eğitim yılının sonunda kapatılacaktır." Arkadaşlar, 2018 yılındayız. Çalakalem hazırlandığı için "2017-2018 öğretim yılı" demek bile akla gelmemiş, kopyala-yapıştır mantığıyla belli ki daha önce başka bir yasa tasarısı kopyala-yapıştır yöntemiyle bu yasa tasarısına "implant" edildiği için diyor ki: "Süreç 2016-2017 öğretim yılı sonunda başlatılacaktır." Geçmiş olsun arkadaşlar, geçmiş olsun.

Bakın, tıp fakültesi mezunuyum ben, Tıp Profesörüyüm, bu enstitülerin kapanması, örneğin onkoloji enstitüsünün... Sayın Başkanım, siz de biliyorsunuz, onkoloji enstitüsü gerçekten ve gerçekten dünyada sayılı onkoloji enstitülerinden birisidir. Peki, onkoloji enstitüsü kapatılırsa ne olacak biliyor musunuz? Kanser hastaları özel hastanelere, kanser hastaları vakıf üniversitelerine ait onkoloji bölümlerine muhtaç olacaktır, hani kötü bir adlandırma yapacak olursak, peşkeş çekilecektir bu yasa tasarısıyla. Lütfen, vicdanlarınıza sesleniyorum, hiç kimse alınmasın, hepimiz Türkiye'nin dört bir yanından geldik, hepimizin ilinde, 81 ilin hepsinde üniversite olduğu için, çok şükür hepimizin ilinde üniversite var, kimsenin alınacağı bir şey yok ama vereceğimiz hesap var. Bugün burada biter, bugün burada bu yasa, Komisyonda oylarınızın çokluğuyla geçer, vebal yeni dönemde milletvekili olanlar kadar, yeni dönemde milletvekili olamayacak herkese yani olumlu oy kullanan herkese ait olacaktır. Burada soruyorum: Burada birçok öğretim üyesi arkadaşım var -hangi partiden olursa olsun- öğretim üyesi kimliğiyle burada oturan herkesin içinin huzurlu olmadığını düşünüyorum, huzurlu olmadığından eminim. Ben buradan "Üst akıl kim?" diye sormak istiyorum, "Bu Komisyonu gerçekte yöneten kim?" diye bir kez daha sormak istiyorum.

Bir soru sormak istiyorum Sayın Başkan, bakın, bu konuyu açmamın nedeni bu yavru üniversiteler, yoksa bugün bu konuyla alakalı bir şey getirmeyi düşünmüyordum. Sayın Cumhurbaşkanımız nereden mezun? Sayın Cumhurbaşkanımız, 1981 yılında Aksaray İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek Okulundan mezun, bir daha tekrar ediyorum, Sayın Cumhurbaşkanımız, 1981 yılında Aksaray İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek Okulundan mezun olmuş, buna bir lafım yok. Peki, biliyorsunuz, Marmara Üniversitesinden mezun lafları var. Ben burada öğretim üyesi olan çokça arkadaşıma, bu konunun içinde ve kurumsal kimlikleri olduğu için beni daha da iyi anlayacaklarını düşünerek hitap ediyorum: Marmara Üniversitesi, darbe sonrası, 12 Eylül darbesi sonrasında 1982 yılında kurulmuş. Peki, Aksaray İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek Okulu, Marmara Üniversitesine ne zaman dâhil olmuş? 1983 yılında. Şimdi, bakınız, bu yasayla diyoruz ki: "Yasa çıktığı anda 2017-2018 eğitim yılının sonunda bu bölümlerde, bu üniversitelerde okuyan kişiler şu üniversiteye dâhil olacak." Yani diyelim ki şu anda İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinde okuyan öğrenci, yeni açılan üniversite -İstanbul İbni Sina Üniversitesiydi sanıyorum- İstanbul İbni Sina Üniversitesine 2018 öğretim yılı itibarıyla dâhil olduğunda diploması "İstanbul Üniversitesi" diye mi olacak, yoksa "İstanbul İbni Sina Üniversitesi" diye mi olacak? Bu konudaki tartışmalar uzar, bir gün neticelenir ama akademik olarak bir yanlış vardır Sayın Cumhurbaşkanının diplomasının Marmara Üniversitesine ait olduğuyla ilgili, mezunu olarak verilemez. Ama bir "dublicate" yapılmıştır, "dublicate" verilebilir mi? Elbette ki verilir çünkü bağlantı artık Marmara Üniversitesine gitmiştir ama "dublicate" üniversitelerde ne zaman verilir? Diplomanız yırtıldıysa "dublicate" isteyebilirsiniz; e, bunu da kanıtlamak gerekir, yırtılmış olduğunu. Diplomanız kayıpsa "dublicate" isteyebilirsiniz; bu durumda da kayıp ilanı vermeniz, gazetede ilanın çıkmış olması, bunun belgelenmesi gerekir. Yani "dublicate" ın verilmesi de doğru değildir, hele hele de Marmara Üniversitesi mezunu olma durumu hiç doğru değildir.

Değerli arkadaşlar, önümüzdeki süreç önemli bir süreçtir. Seçime giderken sıkıştırılmış, sıkıştırılmışlık hissi, "Acaba milletvekili adayı olabilecek miyim, emir büyük yerden, aman da beni milletvekili listesine koysunlar." telaşıyla üniversite kurulmaz, ayıptır, günahtır, özellikle bu sandalyelerde oturan, bu makamları tutan öğretim üyesi olan arkadaşlarımın bu yanlıştan geri dönmesi gerekir.

Eskişehir özelinde söyleyeceğim son söz, elbette ki Eskişehir'e söz verilen yüksek teknoloji üniversitesinin kurulması Eskişehir'de yaşayan herkesin ve benim de arzumdur ama Eskişehir'de mevcut olan ne Anadolu Üniversitesinin ne de Anadolu Üniversitesi bölünerek oluşturulmuş olan Eskişehir Osmangazi Üniversitesinin bölünmesiyle bir yüksek teknoloji üniversitesinin kurulmasını Eskişehir halkı istememektedir. Bunu buradan bir kez daha yüksek sesle telaffuz ediyorum.

Sayın üyeler, değerli temsilciler; bu yasa, tümüyle reddedilmesi gereken bir yasadır. Meclis iki gün mü, üç gün mü çalışacak, bir hafta kalmış, yangından mal kaçırmayı bu defa bırakalım, akademisyen gibi düşünelim, ülkesini seven yurttaşlar gibi düşünelim.

Son söz olarak da şunu söyleyeyim, hep beraber iyi düşünelim...

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Seçime ısınmış gibisiniz.

GAYE USLUER (Eskişehir) - ...şunu düşünelim: Kalabalık üniversite, İstanbul Üniversitesi kalabalık olduğu için yönetilemiyor ya, peki, Türkiye'yi, 80 milyon nüfusu olan bir ülkeyi, tek adama, Başkana teslim etmek isterken ne yapalım, ülkeyi de bölelim mi arkadaşlar? Yönetilemiyor mu diyeceğiz? Yönetilemediği için tek adama teslim edelim derken, bu mantıkla, üniversitelerin bölünmesi doğru mudur, sizleri takdirine bırakıyorum.

Teşekkür ederim.