KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Şimdi, Değerli Başkanım, sevgili Komisyon üyesi arkadaşlarım; öncelikle, tabii, ben Ceyhun İrgil arkadaşımın sözlerine katılıyorum, Türkiye'nin gündeminde çok önemli bir siyasi gelişme var, "erken seçim" veya "baskın seçim" diye isimlendirilen bir seçime doğru gidiyoruz. Bu acele ne, ben bunu anlamıyorum. Hepimiz büyük ölçüde değişeceğiz de, onu söyleyeyim yani buradaki iktidar partisi belki değişmeyecek, iktidarda kalacak ama milletvekillerinin de belki önemli bir kısmı değişecek, en azından basındaki yansımalar böyle.

Değerli arkadaşlar, yükseköğretimle ilgili hayati kararlar almak son derece kritik bir süreçtir. Öyle rastgele, tepeden inme, birisinin aklına gelmesiyle olacak, hızla yapılacak bir şey değildir yükseköğretim kurumu açmak. Yani saygı duyduğum Mustafa İsen Bey sözlerinde dedi ki: "Göç yolda..." Benim hiç sevmediğim bir laf bu "göçün yolda düzelmesi". Bu bir Yörük kültürü ifade eder. Hani Yörükler bizim geleneğimizde tabii çok önemli bir unsur ama biz artık modern bir çağda yaşıyoruz, "Göç yolda düzelir." diyerek üniversite açılmaz arkadaşlar. Üniversite açmanın kuralları vardır. Üniversite açmak için önce -ben her konuşmamda ifade ettim- Yükseköğretim Kurulu, üniversitelerin alakadarları yani TÜSİAD gibi, işçi sendikaları gibi, Millî Eğitim Bakanlığı gibi kurumlar otururlar, tartışırlar bir platformda. Yani bir bölgeye veya bir ile üniversite niye açılır? O ilin sosyoekonomik, kültürel donanımı bu üniversite için müsait midir? Bir, buna bakılır. İkincisi: Hangi öğreti alanlarında üniversite açılacak, bu öğreti alanlarına ihtiyaç var mıdır Türkiye'de, buna bakılır. Üçüncüsü de bu üniversitedeki bu öğretim alanını destekleyecek öğretim üyesi kapasitesi o anda mevcut mudur Türkiye'de? Yani en önemli üç unsur bu. Biz bunların hiçbirini yapmıyoruz ve siyasi çıkar hesaplarıyla geliyoruz burada, "15 tane yeni üniversite açacağız..." Hatta arada ek önergeler veriliyor, "Benim seçim bölgemin de üniversitesi olsun, ben de siyasi prim sağlayayım bundan." diye üniversite teklifleri geliyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil.

Bakın, ben size şunu söyleyeyim: Bugün Türkiye'de üniversite mezunlarımızın önemli bir bölümüne iş yok, bunu hepimiz biliyoruz ama ihtiyaç duyulan bazı üniversite bölümleri de var. Bakın, ben size bir örnek vereyim: Türkiye'nin mezun ettiği maden mühendisleri sayısı, bugün bütün dünyanın maden mühendisleri sayısını karşılayacak sayıda. Bu bir haksızlık yani bu bir ekonomik kayıp.

MUSTAFA İSEN (Sakarya) - Bu doğru değil...

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Mustafa Bey, sözümü kesmeyin, ben sizin sözünüzü kesmedim. Ben bunu çeşitli verilere dayanarak konuşuyorum. Ben sizin sözünüzü kesmedim Mustafa Bey, lütfen dinleyin.

MUSTAFA İSEN (Sakarya) - Estağfurullah... Yani Türkiye'nin bütün dünyayla...

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Bakın, bundan geçtim. Bugün Türkiye'de ziraat mühendislerinin çok büyük bir bölümü işsiz. Arkadaşlar, Türkiye'de diş hekimlerinin büyük bölümü işsiz. Resmî rakamlarla yüzde 20 üniversite işsizliği var Türkiye'de. Onun için " Ben, aklıma esti, yukarıdan bir teklif geldi, üniversite açıyorum." demekle üniversite açılmaz; uzun uzun tartışılır, ona göre açılır.

Bakın, üniversite diplomasının mali bir değeri vardır -bunu geçenlerde Yükseköğretim Kurulundaki bir konuşmamda da dile getirdim- en pahalı diploma güzel sanatlar diplomasıdır, ikincisi tıp diplomasıdır. Bu diplomalarla ilgili bölümler açılırken kırk kere düşünmeniz lazım. Eğer buradan mezun ettiğiniz çocuklar işsiz olursa bu çok ciddi bir ekonomik kayıptır ama genel kültür anlamındaki bölümlere eğer "Ben zihnimi geliştireceğim." diye insanlar gidip diploma alıyorlarsa kabul edilebilir yani maliyeti yüksek olmayan diplomalar. Türkiye'de bugüne kadar -Sayın Yükseköğretim Kurulunun Başkan Vekili konuştu, ben bunu yıllardır dile getiriyorum- acaba Yükseköğretim Kurulunun böyle bir çalışması var mı? Hangi bölümlere bizim ihtiyacımız var? Acaba şu üniversitelerin şu bölümlerinden mezun insanlar -ısrar ediyorum- mesela maden mühendisleri, mesela kimya mühendisleri -bunlar maliyeti pahalı diplomalar- şu anda kendi alanlarında iş bulabilmiş, çalışıyorlar mı Türkiye'de? Böyle bir hesaplama var mı? Bizim bunları tartışmamız, konuşmamız lazım, biz kafadan diyoruz ki: "15 tane üniversite açıyoruz."

Arkadaşlar, diğer bir konu: Osmanlı geçmişimizle, geleneğimizle övünüyoruz. Bakın, Ceyhun İrgil tuttu, beş yüz küsur yıl öteye götürdü Türkiye'deki ilk üniversiteyi. Hani ben bunu biraz fazla, aşırı bulayım diyeyim ama yüz doksan yılımız var, Osmanlı'nın kurduğu üniversite İstanbul Üniversitesi, Darülfünun. Bunun Orman Fakültesi 160 yaşında, Osmanlı'nın kurduğu Orman Fakültesi. Dünyada üniversiteler bölünmez mi? Bölünür ama uzun uzun tartışılır, ama üniversitenin ismi de değişmez ha. Sorbonne Üniversitesi bölünür -o da çok ilginç ve nadir bir örnek- Sorbonne 1, 2, 3, 4 olur ama siz Oxford'un, Cambridge'in, bir Yale Üniversitesinin böyle bir komisyon kararıyla ikiye bölünmesini dünyada anlatırsanız, insana "Fıkra mı anlatıyorsunuz?" derler arkadaşlar. İstanbul Üniversitesi bölünmez. İstanbul Üniversitesini niye bölüyoruz? Hiçbir gerekçe yok ortada. Efendim, hantalmış yapı. Hantal olmayan bir idari yapılanma sağlamak gene bu kanunlarla mümkün; rektör yardımcısı sayısını artırırsınız, bürokratik kadrolarını artırırsınız. Kaldı ki İstanbul Üniversitesinin bugün 2 katı, 3 katı öğrencisi olan dünya üniversiteleri var. Dünya üniversiteler liginde önemli bir yeri var İstanbul Üniversitesinin, ilk 500'te. Siz bölmekle bu durumdan şiddetle İstanbul Üniversitesini çıkarıyorsunuz, üstelik de İstanbul Üniversitesinin bilime en çok katkı yapan bölümlerini yani Tıp Fakültesini, Orman Fakültesini, Eczacılık Fakültesini İbni Sina Üniversitesi yapıyorsunuz. Artık İbni Sina Üniversitesinin dünyada isim yapması, tanınır hâle gelmesi kaç on yıl gerektirir, onu bilmiyorum.

Arkadaşlar, üniversiteler yaşıyla övünür. Bakın, bugün "Bologna süreci" diye bir süreç var Avrupa'da. Niye Bologna? Çünkü adamların bin yüz yılı geçmiş bir üniversite tarihi var da onun için Bologna. Yani Bologna Üniversitesini bir gün kalkıp da bir komisyon kararıyla bölebilir misiniz, bölme teklif edilebilir mi mensup olduğu ülkede? Gülerler buna. Yani lütfen, İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi gibi köklü üniversitelere gelin dokunmayın arkadaşlar. Bu kabul edilir bir şey değil. Ama belki bir ilde üniversite ihtiyacı varsa ona komşu olan bir ilin üniversitesini -bu oldu, bunun çok örneği var, saymayayım başınızı ağrıtmamak için- bölüp o ile de bir üniversite kazandırabilirsiniz. Ama İstanbul ve Gazi böyle üniversiteler değil; bunlar köklü üniversiteler, isim yapmış bu üniversiteler.

Ben Yükseköğretim Kurulundan ciddi bir çalışma, kahvaltılı toplantılarda yaptığı gibi ciddi sunum, Türkiye'de insan gücü planlaması, insan gücü ihtiyacı, diplomalı yükseköğretim işsizliği verilerine dayanarak bize bir sunum yapmasını beklerdim. Sağ olsun, YÖK Başkan Vekilimizin ne dediğini -vallahi sesi de çok kısıktı- ben bile anlamadım, sadece "Müsteşar Bey'in görüşlerine katılıyorum." dedi. Bilimin tepesindeki kurum böyle bir tavır içinde olmamalı Sayın Başkan Vekili; biraz daha aktif olmalı, biraz daha yönlendirici olmalı. Ben size soruyorum: Türkiye'deki diplomalıların hangileri işsiz? Hangileri iş bulamıyor, iş bulmakta zorluk çekiyor? Bunu ben söylüyorum, hâlbuki bunu sizin söylemeniz lazım bize değerli arkadaşlar. Yani bunlar son derece ciddi sorunlar.

Ben tümüyle bu yasanın gündemden çekilmesini, uzun bir çalışma ortamından sonra alakadarlarıyla birlikte, üniversiteler, öğrencilerle birlikte tartışılıp seçimden sonra buraya getirilmesini teklif ediyorum.

Teşekkür ederim.