| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/943) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 25 .04.2018 |
MUSTAFA İSEN (Sakarya) - Teşekkür ederim.
Türkiye'de üniversitelerin gelişme seyrine baktığımız zaman karşımıza ilginç sonuçlar çıkıyor. Türkiye'de -tuhaftır- Doğramacı'nın hatıralarına bakıldığı zaman, Hacettepe Üniversitesinin açılışına bile o dönemin yerel üniversite anlayışının nasıl karşı çıktığını, daha sonra YÖK'le birlikte bu üniversitelerin taşraya açılması ve yayılması noktasında yine belli bakış açılarının ve belli kurumların nasıl direndiğini biliyoruz ama Özal'la birlikte başlayan, gerçekten, bu bilimin Anadolu'ya yayılması meselesi Türkiye için çok olumlu sonuçlar vermiştir. Bizim Türk toplumu olarak şöyle bir geleneğimiz yok: Öncelikle şartları oluşturalım, bu şartların sonrasında da planlandığı biçimde kurumlar açılsın. Biz, hâlâ, biraz "Türkmen göçü yolda düzülür." tavrıyla bu işlere yaklaşıyoruz ama sonuçta göç yolda kalmıyor yani biraz ufak tefek kırılmalar, dökülmeler olsa da sonuç itibarıyla, bugün, geriye dönüp baktığımızda Türk üniversite sisteminin başarıyla yoluna devam ettiğini ve özellikle Anadolu'ya açılan üniversitelerin çok iyi performanslar sergilediğini söyleyebilirim. Ben, Erzurum Atatürk Üniversitesi mezunuyum. Atatürk Üniversitesinin Türkiye bilimine katkılarının ne olduğunu burada saymaya kalkışsam uzun bir konuşma yapmam gerekebilir. Ama bu, devam eden bir süreç, biz değişerek devam ediyoruz ve devam ederek değişiyoruz. Yüksek Öğretim Kurumu, yakın zamanda Türkiye'deki üniversitelerle ilgili -Safa Hocanın belirttiği gibi- olumlu değişiklikler gerçekleştirdi. Biz, bu tek tip üniversiteden ihtisas üniversitelerine, araştırma üniversitelerine ve bölge üniversitelerine yönelik yeni adımlar atıyoruz. Bunların iyi sonuçlar vereceğini düşünüyorum. Kaliteye yönelik ciddi bir yönelim gerekiyordu, onunla ilgili bir yaklaşım geliştirildi. Bunun da sonuçlarını göreceğimiz kanaatindeyim.
Ortalama olarak, gelişmiş ülkelerde 400 bin, 500 bin kişiye bir üniversite düşer, Türkiye'de, böyle bakıldığında, artık üniversite sayısı itibarıyla bir doyum noktasına doğru gittiğimizi görüyorum. Şimdi, bu yeni 15 üniversiteyle birlikte üniversite sayımız vakıf üniversiteleriyle birlikte yaklaşık 200'e ulaşıyor.
Bundan sonra, bu çok amaçlı üniversite meselesinden vazgeçmek gerektiğini düşünüyorum. Özellikle YÖK'ün bu noktada birtakım prensip kararlar almasının ve Millî Eğitim Bakanlığının da bunları desteklemesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Çok amaçlı üniversiteler yerine ve kurulmuş üniversitelerde bundan sonra her şehirde âdeta bir yarış gibi yeni fakültelerle bunları çoğaltmak yerine işin kalite boyutunda bir yükselişe geçmek lazım. yeni kurulan üniversiteleri de tematik üniversiteler ve butik üniversiteler gibi bir çerçeveye taşımak gerekir diye düşünüyorum. Çok kampüslü üniversitelere yönelmek gerektiği kanaatindeyim. Artık tek kampüs meselesi büyük ölçüde gelişmiş ülkelerde tamamlandı, Türkiye'de hâlâ bir kampüs ekseni üzerinden yürüyoruz. Bu iletişim ve gelişme çağında buna artık gerek olmadığı kanaatindeyim.
Bugün huzurunuza getireceğimiz Sakarya Üniversitesi de bir yeni üniversite ve mevcut üniversiteden biraz bölünerek teşekkül eden bir yapı. Ben, şahsen bir grup arkadaşımla birlikte Sakarya'nın şartlarını göz önünde tutarak bunun için neredeyse altı aya yakın bir süre çalıştık ve ortaya tamamen Sakarya'ya yönelik bir üniversite modeli oluşturduk. Yani burada "Her şehre teknik üniversite kuralım." gibi şablonlar yerine, şehrin yapısına uygun ve gerçekten biraz akademik ve tabii politik ölçülerle hareket ederek, çalışılarak bu yapının ortaya konmasının uygun olacağı kanaatindeyim. Bu görüşlerimi paylaşmak istedim.
Teşekkür ederim.