KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN TURAN (İstanbul) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri, PTT'mizin Kıymetli Genel Müdürü ve değerli ekibi, devletimizin çeşitli kurumlarının temsilcileri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün yapmış olduğumuz toplantının hayırlara vesile olmasını diliyorum.

PTT Genel Müdürümüz başta olmak üzere kıymetli ekibine bugüne kadar göstermiş oldukları çalışmalardan dolayı şükranlarımı sunuyorum, tebrik ediyorum.

Tabii, bizim hafızamızda, aslında PTT daha direkt olarak da postacı, biraz da Kemal Sunal tiplemesi üzerinden hepimizin Türk sinemasından alışık olduğu bir şeyle aklımıza gelir. Ancak bugün değişen ve gelişen dünyaya ve gelişen Türkiye'nin vizyonuna uygun olarak PTT'nin sadece posta dağıtan bir kurum olmayıp hem lojistik hem bankacılık hem ulaşım hem posta, telgraf ve haberleşme konusunda ülkemize çok da büyük hizmetler ettiğini biz gerçekten görüyoruz ve bundan dolayı da tebrik ediyoruz.

Ülkemizin en eski kurumlarından bir tanesi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşundan bile eski, ülke açısından da stratejik bir değeri var. Bu anlamda hepimiz, iktidar, muhalefet bu kurumumuza sahip çıkmak durumundayız.

Burada eleştiren arkadaşlarımız da aslında bir anlamda kurumun gelişmesine bir vesileyle katkı sunmuş oluyorlar. Ben eleştiriden gocunmuyorum. Eleştiri yapanı kurumun düşmanı, eleştiri konusunda farklı tutumda davrananın da ne olursa yanlışları örter olarak algılanmasının da doğru olmadığını, haksızlık olduğunu düşünüyorum. Burada böyle bir kümelenmenin Türkiye Büyük Millet Meclisine haksızlık olacağını düşünüyorum.

Ancak şunu hepimiz biliyoruz ki usul esastan önce gelir. Her kurumun denetlenmesinin kendi içinde bir usulü vardır. Bu konuda usuller, yönetmelikler belirlenmiştir. KİT Komisyonu mahkeme değildir, yargı değildir; millet adına, Meclis adına denetim yapar, hüküm de vermez. Sonuç itibarıyla varsa bir kusur ilgili makamlara suç duyurusunda bulunabilir. Sayıştayımız dahi, yazmış olduğu raporlarda görüyoruz, gayet resmî bir dil kullanarak "Bu konularda şöyle yapması önerilir. Bu konularda böyle yapması önerilir." diye ifadeler kullanmaktadır, hüküm dahi vermekten kaçınmaktadır, tavsiye etmektedir. Burada, yıllardır birlikte KİT Komisyonunda görev yapıyoruz, öbürleri "Tavsiyelerine uyuldu. Şunlar düzeltildi. Bu konuda çalışmalar devam ediyor." diye bir çizgi takip etmektedir. Dolayısıyla burada her kurumun yaptığı iş farklı. Biz burada bu işleri kendi siyasal amaçlarımız doğrultusunda bir polemik konusuna dönüştürürsek o zaman usulün dışına çıkmış oluruz ve iş kör dövüşüne dönüşür diye düşünüyorum. Burada birbirimizi kırmış oluruz, yıpratmış oluruz. Ben bundan kaçınmak gerektiğine inanıyorum.

Özellikle çekim konusunda da yani burada basın her zaman geliyordu, çekimini yapıyor ve sonra toplantıyı toplantının sahiplerine bırakarak terk ediyordu. Bugün artık teknolojik bir dünyada yaşıyoruz, hepimizin cep telefonu da var. Çekip dışarıya o zaman toplantıları servis edebiliriz. Bu doğru mudur, değil midir? Mevzuaten doğruysa bakalım, yapalım ama mevzuaten doğru değilse bunu burada tartışmalarımızı dışarıya servis etme amacıyla çekmiş olmak -herhâlde hatıra için çekilmeyeceğine göre- bu o zaman usulün dışına çıkmaktır. Yani hak müdafiliği yapan insanların insan hak ve hukukuna, kurum hak ve hukukuna o zaman herkesten fazla dikkat etmesi gerekir diye düşünüyorum. "Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz." Ziya Paşa'nın meşhur sözüdür. Dolayısıyla insan işiyle bellidir. Sonuç itibarıyla eğer hak müdafiliği yapıyorsa en çok hakka ve hukuka dikkat etmesi gereken de odur. Usulün dışına çıkmadan, genel çerçeve içerisinde. Mesela, daha görüşmeler başlamadan, bismillah demeden arkadaşlar geneli üzerinde konuşma yapıp soru sormaya başlıyor. Yahu, bekleyelim bir sabırla. Bak, iki saattir burada bekliyoruz. En sonunda da yorumlarımızı yapalım, sorularımızı soralım, toplantıyı bitirelim. "Bir defadan bir şey olmaz." Hayır, olur. Ziya Paşa'dan bir söz daha söyleyeyim: "Verme müsamaha kapısından aralık, sonuna kadar açılır." İşte böyle olur. Ara verirsiniz, tartışırsınız. Kurumları, yazılı mevzuat neyse, yerleşik hukuk neyse, gelenek neyse o şekilde yönetmek ve o şekilde denetlemek zorundadır.

Ben bu hatırlatmaları kendi şahsım adına yaptıktan sonra tekrar bütün arkadaşlara saygılar sunuyorum.