KOMİSYON KONUŞMASI

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, aslında, Sayıştay raporu incelendiğinde güzel öneriler var, dikkat edilmesi gereken öneriler var, konuşulması gereken öneriler var ama baktım ki 2016 raporunda üst Komisyonda konuşulmaya layık bir öneri görülmemiş, alt komisyonda görüşülen ne iç öneriler ne dış öneriler.

Aslında tabii, kurumların iyi olması, verimli olması, kazançlı olması hepimize gurur verir. Kurumların istihdam alanı hâline dönüştürülmesi, teknolojik yenileme ve reorganizasyonları yapması hepimizin hoşuna gider. PTT de günün teknolojik şartlarına kendisini uydurması gereken bir kurum.

Tabii, kurumların genel müdürlerinin gelip burada bize sadece sunum yapması her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. Aslında, en büyük görev sizlere düşüyor. Niye sizlere düşüyor? Kurumların buraya gelirken "Biz orada ibra ediliriz nasıl olsa." mantığından uzak düşünmeleri lazım, korkmaları gerekiyor, sizin tarafınızdan denetleneceklerinin farkına varmaları gerekiyor. PTT için söylemiyorum, kurumlar için genel söylüyorum. O zaman o kurumlarda suistimalleri, o zaman o kurumlarda olumsuzlukları önleriz, o zaman o kurumların daha verimli olmasını sağlarız, o zaman o kurumların yatırımlarının doğru yapılıp yapılmadığını denetleyebiliriz. Bizim oylarımız yetmiyor. Eğer sizin oylarınızla, iktidar partisi bir avukatlık görevi üstlenir, biz de savcılık görevi üstlenirsek burada ne kurumu doğru eleştirebiliriz ne de birbirimize bir şey anlatabiliriz. Aslında, sizin burada bu kurumlardan doğacak olumsuzlukları bizim bir siyasi amaç için kullanmamızı önleyecek tedbirleri almanız gerekiyor, onların üzerine gitmeniz gerekiyor çünkü bilin ki PTT'de olumsuzluk çıktığı zaman sizin iktidarınız döneminde atanmış bürokratlar. Bu, A partisi, B partisi, önemli değil. Oradaki olumsuzluğu siyasi olarak ben kullanırım. Muhalefette hangi parti varsa bunu kullanır. Bu da size zarar verir. Onun için bizden çok denetleyici unsurun iktidar olması lazım. O kurumların da buraya gelirken "Ben burada nasıl olsa ibra edilirim." güveniyle çıkmaması gerekiyor bir defa. Bu şüpheyle gelmesi lazım buraya ama gördüğüm kadarıyla ben -siz üç yıldır buradasınız, ben yedi yıldır buradayım- bir kez ibra etmedik, ertesi yılda ibra ettik, yine oylarla ibra edildi, ben etmedim ama edildi. Yani anlatmak istediğimi anlıyorsunuz aslında. Eğer bizim için bunu siyasi bir malzeme olarak kullandırtmak istemiyorsanız kurumu bizden iyi denetleyin arkadaşlar.

BAŞKAN - Ondan şüphen olmasın Sayın Akar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ben şeylerimi söylüyorum Başkan.

Şimdi, pas geçilen birkaç tane konu var. Mesela, 2005'te TELEKOM özelleştirildi. TELEKOM nereden çıktı? PTT'den çıktı, özelleştirildi. Ondan sonra da PTT'yle bir protokol yaptılar. 2015 yılında protokol bitti. Biraz sorunlara geleyim şimdi. 2015'ten sonra bu protokol yenilenmemiş. Bilemiyorum şimdi yenilendi mi, 2017 raporuna göre protokolün yenilenmediğini görüyoruz. Hatta 2015'in 3'üncü ayından sonra, 4'üncü ayından sonra da TELEKOM -"Türk" demek istemiyorum TÜRK TELEKOM'a çünkü Türk değil, Millî Piyangoya "Millî" demek istemiyorsunuz ya ben de TELEKOM'a "Türk" demek istemiyorum, artık Türk değil- parasını da ödememeye başlamış. Yani o 2015'e ait sekiz aylık, yaklaşık 16 milyarlık rakamı 2017 yılında ödemiş ama aradan bir buçuk yıllık bir süre geçmiş. Burada 2016'nın ödenip ödenmediğini henüz bilmiyoruz, 2017'nin ödenip ödenmediğini bilmiyoruz, ödemişler mi? Ödemişlerse gecikenler için bir faiz tahakkuk ettirdiniz mi? Bunları merak ediyorum çünkü TELEKOM sadece sizinle ortak binaları, PTT'nin 461 tane binasını, PTT onlardaki 236 tane de binayı kullanıyor, metrekare üzerinden bir kira hesabı yapıyorsunuz. Tabii, doğal olarak PTT metrekare olarak fazla olduğu için TELEKOM'un bir kira ödemesi gerekiyor PTT'ye ama 2015 yılına kadar protokol gereği ödemiş, sekiz ayı ödememiş; 2016, 2017, bilemiyorum, 2018, peşin de alması gerekiyor ocak ayında. Bunları biliyorsanız -çünkü bürokratlarınızla gelmişsiniz buraya- sözlü de cevap verebilirsiniz, bilmiyorsanız da yazılı alabilirim yıllar itibarıyla. Bunlardan bir faiz alınmış mıdır, bununla ilgili protokolü ne zaman yapmayı planlıyorsunuz diye sormak istiyorum.

Şimdi, PTT'nin temel görevlerinden bir tanesi posta dağıtıcılığıdır. Yani nedir posta dağıtıcılığı? Mektupların vatandaşa ulaştırılması, kamu kurum ve kuruluşlarından yollanan kişisel, özel postaların ulaştırılması. Sayın Genel Müdür, demin ki şikâyetler geçerli. Ben de aynı şeye şahit oldum, hatta gidip şubeden almak zorunda kaldım. Getiriyorlar, muhtarlığa bırakıyorlar. Bir mahkeme celbiydi tazminat davasıyla ilgili, karşı taraftan açılmış, bırakmışlar gitmişler.

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Mahkeme celbi muhtarlığa bırakılabiliyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Pardon "Şubede bulamadık." gerekçesiyle bir kez gelmişler, "Gelin, şubeden alın." diyorlar, böyle bir gerekçe var. Tamam, biz meşgulüz, bulamayabilirler ama vatandaşa da aynı şey, ya muhtarlıkta ya kahvelerde. Bir gezin, bir tur atın, hani böyle tebdilikıyafet gezilir ya, öyle yapın. Ankara Valisi otogara gitti, silahı beline koydu, tıkır tıkır geçti. Siz de böyle bir dolaşın bakalım ne yapıyorlar diye. Gerçekten, İstanbul'da da geçerli olmak üzere, Anadolu'nun köylerinde de geçerli olmak üzere böyle bir sıkıntı var. Köylerde ulaşması kolay, kahveye bıraksa bile komşusu alıp götürüyor mektubunu, kahveye ulaşsa bile komşusu alıp götürüyor telgrafını ama tabii, büyükşehirlerde falan bu zor.

2006 yılından beri posta adedinde yüzde 34'lük bir kaybınız var, 1,1 milyarla başlamışsınız... Bu doğaldır. Niye doğal? Teknoloji ilerliyor, elektronik posta gelişiyor ama buna karşı da tedbirler almak zorunda kurum yani kurum rekabet etmek zorunda. Türkiye'de başka alanda lojistik hizmetleri geliştiği için PTT de sadece tekel olmak çıktı, PTT de tekel değil artık, 32 tane daha firma bu işi yapıyor, hem de daha hızlı ve daha takibi yüksek bir oranda yapıyor, mesajlar geliyor falan. Yani bunlarla rekabet edebilir duruma getirmeniz gerekiyor kurumu. Madem bu kadar da yatırım ödeneği alıyorsunuz bir an evvel bu iyileştirmelerin yapılması gerekiyor.

Şimdi geldik asıl işe, sayfa 36, temsil giderleri. Herkes söyledi ama ben biraz daha net söyleyeyim: Şimdi, temsil giderlerini nasıl ayırmışlar? 2015'te bir Yönetim Kurulu kararıyla Yönetim Kurulu Başkanından başlamak üzere neredeyse en alt birime kadar "temsil gideri" adı altında bir ödenek ayırmışlar. Bu ödeneği de faturaya bağlamışlar. Şunu anlarım: Söylüyorsunuz ya "Performansımızı iyileştirdik, onun sonucunda performans olarak da ücret..." Bu, doğrudur; bir kurumun da bunu yapması gerekiyor, çalışan ile çalışmayanı ayırabilmesi için performansa göre bir ücretlendirme yapmasını doğru bulurum. Ama bu, bir Yönetim Kurulu kararıyla "üst düzey yönetici" dediğimiz yönetici arkadaşlara -tam iki sayfa, Sayıştayda şeyleri var- Uyum Birimine, İş Geliştirme Birimine, Regülasyon Birimine, hepsine aylık bir ödenek ayrılmış. 2017 yılında yanılmıyorsam Yönetim Kurulu Başkanının 3 bin lira, Genel Müdürün 2.750 lira... Rakamları 2016'ya göre söyleyeyim: Yönetim Kurulu Başkanı 2.750 lira, Genel Müdür 2.500 lira, Başdanışman 2.400 lira, danışmanlar 1.100 lira, daire müdürleri; hepsinin ödenekleri tek tek Yönetim Kurulu kararıyla tespit edilmiş ve faturaya bağlanmış. Temsil gideri, aslında ödenek değil bu, temsil gideri yani nedir? "Kurumu temsil ediyor, o ay içerisinde çeşitli faaliyetleri var ve bunu kullanabilir." diyor ama çok üzüldüm Sayıştay raporunu okuyunca. Hastane faturalarından unlu mamuller faturalarına kadar, takım elbise faturalarından aklınıza gelebilecek... Niye? Fatura şartı konduğu için. Hepimiz biliriz ki bu vergi iadesi kaldırılmadan önce insanlar ay sonunda ya da yıl sonunda fatura toplamak için yollara dökülürdü, devletten alacakları yüzde 10, yüzde 15 neyse bu vergi iadesi için fatura biriktirmeye çalışırdı, aynı mantık PTT'de başladı. Bütün bu üst düzey bürokratlar -CV'lerine baktım, birçoğunun kaliteli CV'leri var- bu ödeneği alabilmek, bu temsil giderini alabilmek için fatura getiriyorlar. Yazık, ayıp bir şey; ben olsam bu yönetmeliği kaldırırım ve yerine direkt faturasız koyarım bu ödeneği. Eğer iyi, kaliteli, verimli ve gerçekten o alanda hizmet edebileceğiniz insan var ve bu maaş karşılığı o insanı bulamıyorsanız, bunu vermek zorunda kalıyorsanız bunu verin, sizi destekliyorum ama "fatura karşılığı" dediğiniz zaman o bürokratın size hile yapmasına, o bürokratı sahteciliğe teşvik etmek demektir ki bu olmuş arkadaşlar ve bunun içinde herkes var. 36'ncı sayfaya lütfen bakın, okuyun oradaki tespit edilen faturaları, vicdanınız sızlar, içiniz ağlar; yazık, günah. Bu arkadaşları böyle töhmet altında bırakacak şeylere yol vermeyin. Benim size tavsiyem, bir an evvel bu kararı değiştirin, gerekirse üçer bin lirayı, direkt atayın, maaşlarına zam yapın Yönetim Kurulu kararıyla, PTT kâr ettiği sürece, verimli olduğu sürece, iyi işler yaptığı sürece kimse size "Bu parayı niye veriyorsunuz?" demez ama bunu söyleriz. Bu, her yerde kullanılır ve söylenir.

Onun için size özellikle şeyi sormak istiyorum Sayın Genel Müdürüm, konu anlaşıldı aslında da kaç danışmanınız var, başdanışman hariç kaç danışmanınız var? Bunlar ne zaman işe başladı? Hangi konuları danışıyorsunuz? Uzmanlık alanları nedir? Aldıkları maaşlar nedir? Bunları merak ediyorum. Bu kadar deneyimli bürokrat varken PTT'de bu danışmanlara ihtiyaç duyuluyorsa başka bir eksiklik var demektir orada, onun için de o danışmanları merak ediyorum.

PTT'nin asıl görevi olmamasına rağmen, o dönemlerde teknolojiye çok hâkim olmamasına rağmen HGS'yi PTT'ye dayadılar. Çok eski olduğum için ihale süreçlerini de biliyorum. Mecburen üzerinde kaldı ve bunu yapıyor PTT şimdi ama çok şikâyet var, defalarca dile getirdim ben bu şikâyetleri, çözemediler.

Şunu da sormak istiyorum: HGS kayıtlarını düzeltmek için kaç kişi çalıştırıyorsunuz? Bunun kuruma maliyeti nedir? Onunla ilgili çok soru önergesi de verdim ama cevap gelmiyor, bizim Ömer Fethi de sorduğu için tekrarlamak da istemiyorum ama şunları da merak ediyorum: Bir defa, yabancı plakalı araçlar geçiyorlar, bunu daha önceki Komisyonda da dile getirdim, nasıl bir çözüm ürettiniz? Ben biliyorum ki yabancı plakalı araçlar bedava geçiyorlar köprülerden, otoyollardan. Yabancı plakalı araçlarla yabancılar geçmiyor sadece. Bakın, Gürcistan'a gidiyorsunuz, üç günde araç alıp gelebiliyorsunuz buraya, eğer çifte vatandaşsanız Türkiye'de bunu kullanabiliyorsunuz. Yine, Balkan ülkelerinde oluyor bildiğim kadarıyla böyle şeyler. Araç getiriyorlar, bunlar yabancı araç plakalarıyla geziyorlar Türkiye'de, bunlar ödüyor mu, ödemiyor mu? Bu işi çözdünüz mü? Çözmüşseniz bana bilgi verin, çözmemişseniz kaç tane yabancı araç geçiyor? Burada kurumun veya devletin kaybı ne kadardır? Bendeki önceki bilgiyi söyleyeyim, onun aşağısında söylemeyin çözmemişseniz, devletin yıllık kaybı 79 milyondu en son. Onun altında bir rakam vermeyin çünkü araç sayısı fazlalaştı. Son beş yılda yıl bazında kesilen cezaların toplamı ve araç sayısı, kaç araca ne kadar ceza kesildi? Ben biliyorum o sıfırın içine vida geldiği zaman onu farklı okuyup da işte, Niğde'de traktör sahibi olan bir vatandaşın boğaz köprüsünden geçmiş gibi bir ceza aldığını biliyorum ama bunlar teknolojik olaylar, çok girmiyorum oraya. Ne kadar ceza kesildi? Araç sayısı nedir? Son beş yılda yine yıl bazında tebligat yapılan sayı, yıl bazında kaç kişiye tebligat yaptınız? Ödenen ceza miktarı ve sayısı nedir? Son beş yılda mahkeme kararıyla iptal edilen ceza tutarı ve sayısı nedir ya da size başvurarak "Yanlış." dedikleri, mahkemeyle ne kadar? Çünkü vatandaş mahkemeye gitmek zorunda kalıyor, 27 bin lira, 30 bin lira, 80 bin lira gibi ücretler geliyor. Aynı anda birkaç dakika arayla 5-6 tane ceza kestiği olaylar oluyor. Kaç kişi iptal etti, bunun tutarı nedir ve sayısı nedir, bunları sormak istiyorum.

Şuna inanın, biz muhalefet olarak bu eleştirileri yaparken "Kurum kötüye gitsin, buradan bir çıkar sağlayalım, yarın öbür gün bunu da dillendirelim." diye değil, bizim de kendi alanımızda uzmanlıklarımız neticesinde kurumda gördüğümüz eksikleri sizlerle paylaşıyoruz ve bunların giderilmesi konusunda da sizleri teşvik ediyoruz. Eğer ihtiyacınız varsa bunların giderilmesi konusunda kanun teklifi olsun başka şeyler olsun hep beraber konuşuyoruz; burada bunların yerine getirilmesi, bir an evvel çözülmesi, istihdamın çözülmesi, nitelikli personelin çözülmesi, diğer sıkıntıların çözülmesi için de destek oluyoruz. Yani muhalefet etmek demek, Meclis Genel Kurulunda, burada geldiğimiz kurumlara muhalefet etmiyoruz çünkü o kurumlar bizim. "Devletin malı deniz" derken bu denizi sadece devlet size ait olduğu için söylemiyor, devlet hepimizin devleti; orada oturan arkadaşların da devleti, karşımda oturan arkadaşların da devleti, hepimizin devleti. Bu devlet var olduğu sürece de kurumlarına sahip çıkacağız, vatandaşlarımızın ödediği vergilere de sahip çıkacağız. Kurumda yanlışlık varsa bunu da korkmadan, cesaret ederek söyleyeceğiz. Ama en büyük görev yine size düşüyor.

Teşekkür ediyorum.