KOMİSYON KONUŞMASI

OKTAY ÇANAK (Ordu) - Teşekkür ederim Başkanım.

Biraz önce sözüm yarım kaldığı için oradan devam etmek istiyorum.

Şimdi, Sayın Sertel bildiğim kadarıyla gazetecilik mesleğini icra eden birisi.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Yok, şu an değil.

OKTAY ÇANAK (Ordu) - Daha öncesinde söylüyorum, yani gazetecilik mesleği devam edebilir, önemli değil.

Şimdi, konuşmasında dikkatimi çeken bir şeyi not aldım. "Yolsuzluk konusunda herkesin dikkatini çekmek istiyorum." diyerek söze başladı; sonra milletvekili duyarlılığından, sonra da vicdan sahibi olmaktan bahsetti.

Şimdi, ben de bir hukukçuyum. Hukuk, yıllardan beri insanların doğuşundan itibaren uygulana uygulana bazı sistemlerin, usullerin oluştuğu bir hukuk düzeni, bir kurum.

Şimdi, burada kurumları töhmet altında bırakırken ya da birileri hakkında konuşurken ya da onları zan altında bırakırken aslında vicdanımızı daha iyi tartmamız gerekir. Şimdi, savcılık bile -savcılık diye bir makam var biliyorsunuz- bu makam beş ay, altı ay, bir yıl soruşturma yapmak suretiyle, tarafları dinlemek suretiyle; işin iddia sahibi, şüpheli kim varsa hepsini dinlemek suretiyle sonrasında takipsizlik kararı verebiliyor. Onun için, bu iddiaları ortaya atarken, insanları zan altında bırakırken daha vicdanlı olmak gerekir diye düşünüyorum, milletvekili duyarlılığını daha iyi taşımak gerekir diye düşünüyorum.

Bakın, bir örnek vereceğim, biraz müstehcen bir örnek. Hatırlarsanız geçmiş dönemde "Ümraniye sapığı" diye bir haber konusu olmuştu, bütün ulusal basında, ana haber bültenlerinde bu haberler manşet yapılmıştı. Bu haber üzerine bir adam tutuklandı Ümraniye sapığı olarak. Sonrasında evi taşlandı, aile evden göç etmek zorunda kaldı, çocukları okulda dayak yedi ve bu şahıs da cezaevinde şişlendi ve ölüm tehlikesi geçirdi ama her şey bu zan üzerine yürüdü. Yani gazete, gazeteciler çıktı "Ümraniye sapığı budur, bu adam yapmıştır; böyle olmuştur. Bakın, vicdan sahibi olsun herkes, kamu vicdanı aydınlansın." diyerek bunları yaptılar. Sonuçta bir aile perişan edildi. Sonrasında Adli Tıptan gelen rapor üzerine, örneklerin bu adama ait olmadığı ve bu adamın masum olduğu ortaya çıktı ama her şey o gün konuşulanla ve yapılanla kalmış oldu. Onun için, biz birilerini suçlarken ve birilerine siyasi veya gayri siyasi, kamu vicdanı veya milletvekili duyarlılığı, adı ne olursa olsun bunları yaparken bence hukuki zeminden ayrılmamamız gerekir.

Şimdi, Sayın Sertel PTT'deki yolsuzluk iddiasını 20 Ocak 2018'te bir basın toplantısıyla herhâlde iddia ederek duyurmuş. Şimdi, 20 Ocak 2018, böyle bir yolsuzluk iddiası var ki bu çok adi bir suçlamadır, değil mi; adi bir suçtur. Acaba bununla ilgili kamu vicdanını aydınlatmak adına hukuki yollara, yargı yoluna başvuruldu mu bu açıklamayı yapan Sayın Sertel tarafından? Bulunulmadı.

HASAN TURAN (İstanbul) - Niye? 20 Ocaktan bu yana çok zaman geçti.

OKTAY ÇANAK (Ordu) - Ama amaç sadece kamuoyunu aydınlatmak mıdır yoksa bir siyasi argüman üretmek midir? Niyet nedir bunu iyi tespit etmek lazım. Eğer bu ayrımı yaparsak zaten insanların hakkını yemeden doğru noktaya ulaşmış oluruz.

Şimdi, ben yaklaşık üç yıldan beri KİT Komisyonunda çalışıyorum. Gördüğüm şu özellikle muhalefet kanadında: Ne kadar başarılı kurum varsa özellikle onlar ciddi anlamda eleştiriliyor; TRT gibi, PTT gibi, Türk Hava Yolları gibi ama ne kadar işi bitmiş, iş göremeyen, yürüyemeyen kurum varsa da toplantı herhâlde bir saat içerisinde bitiriliyor.

PTT başarılı bir kurumdur; PTT'nin 100 bin çalışanı varsa, 15 bin iş yeri varsa, başarılı bir kurumdur. Vatandaşımız nezdinde Aybastı'da, Kabadüz'de -kendi ilçem için söylüyorum- Ordu'nun ilçelerinde PTTBank'ı kurabiliyorsa başarılıdır. Elbette yanlışları olabilir, elbette eksiklikleri olabilir ama bunları yaparken de, eleştirirken de hakka girmeden yapmayı önemli görüyorum.

Teşekkür ediyorum.