| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/935) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 17 .04.2018 |
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu çocuk olunca, çocuk istismarı da olunca elbette ki herkes siyasi görüşünü bir kenara bırakıp ortak aklı bulma konusunda ciddi çaba göstermelidir. Biz de bu şekilde yaklaşıp tasarıyla ilgili olan görüşlerimizi sizlerle paylaşmak ve belki de bu tasarıyı biraz daha geliştirmeye çalışmak istiyoruz.
Çocuk istismarlarıyla ilgili yapılan bu düzenlemenin pek çok olumlu yanı olduğunu görüyoruz ve çocuk izlem merkezlerinin yurt geneline yayılmaya başladığının, daha da artacağının bilgisinin verilmesi yine tarafımızdan memnuniyetle karşılanmıştır. Elbette ki cezalar artırılmalı ancak bir yandan da bu cezaların gerçekten caydırıcı olup olmadığını da oturup düşünmemiz lazım. Birçok ülkede, örneğin Suudi Arabistan'da ya da Amerika Birleşik Devletleri'nde idam cezası olduğu hâlde idamla sonuçlanacak olan suçlarda bir azalma olmadığı görülmüş, hatta yıllar içerisinde daha da arttığı saptanmıştır; bu istatistiki ve bilimsel veri bize ışık tutmalıdır. Elbette cezalar artırılmalı, elbette çocuklarımız korunmalı ancak bununla yetinilmemeli çünkü bunun işe yaramama ihtimali olduğunu da dünyadaki örneklerden görmeliyiz.
Yine bürokrat arkadaşlarımızın verdiği bilgiler çerçevesinde, özellikle Aile Bakanlığımızın çalışmalarında vurguladığı üzere, sadece ceza artırımı değil, bunun eğitim boyutunun, toplumu bilinçlendirme boyutunun da olduğunu görmek bizi mutlu etti ancak tabii, tasarıda böyle bir maddenin olmaması belki bu çalışmaları zayıflatabilir. Yani konu Genel Kurula gelmeden önce belki tasarıya en azından önleyici tedbirlerin yahut da eğitimle ilgili konuların betimlendiği bir iki maddenin eklenmesi daha uygun olabilir.
Bizim gördüğümüz bir diğer önemli konu, kastrasyon yani kimyasal yolla hadım olayı gündeme geldi. Bu konuda dünya yüzeyinde yapılmış çok sayıda çalışma var. Buradaki hadisenin özellikle androjen blokajıyla yapılacağı söylendi. Androjen blokajı, androjeni bloke eder ve cinsel isteği azaltır, o kadar ama beyinde herhangi bir şey yapmaz. Eğer bir sıkıntı varsa bu problem çocuğa cinsel istismar olarak yansımaya devam edecektir. O yüzden, bu konunun yeniden değerlendirilmesi gerekir. Dünyada kimyasal kastrasyon örnekleri vardır, dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Bu yapılan kimyasal kastrasyon yani kimyasal hadım işlemiyle hatırı sayılır bir sonuç elde edilemediği raporlanmıştır. Olayı bu açıdan değerlendirmemizde yarar var. Bir uzmana danışılacağı söyleniyor madde metninde, bu uzmanın tanımlanmasında eksikliğimiz var yani elbette ben bunu bir ''uzman hekim'' olarak algılamak istiyorum ama "uzman" denildiğinde doktora yapmış herkes konusunda uzmandır ama hekim olarak baktığımızda, kastrasyon işleminde biraz daha teferruatlı bir bakış açısına sahip olabileceğini tahmin ediyoruz. O yüzden, orada "uzman" kelimesinin de ne uzmanı olduğu konusunda belki bürokrat arkadaşlarımız bize bilgi verirler ya da en azından notlarını alıp Genel Kurul aşamasına kadar bazı netlikler sağlanabilir.
Şimdi, bir diğer önemli konu, yine bürokrat arkadaşlarımız bahsettiler, yayın yasağıyla ilgili. Evet, ben de bir çocuk hekimiyim ve çocuklardaki bu tür cinsel travmaların basında yer almasıyla ikincil travmalar yaşanacağını hepimiz biliyoruz. Bu konuda çok hassas olmalıyız, çocukları travmatize edecek yayınları engellemek doğrudur ancak bununla beraber faili ifşa eden ya da olayı yok sayan bir yayın yasağı, bizim el birliğiyle yapacağımız bu mücadeleye zarar verebilir. Yani toplumda cinsel istismar yokmuş gibi davranmak, ensest yokmuş gibi davranmak, bunu halkın haber alma hakkını engelleyerek sanki böyle bir şey yokmuş gibi bir algı yaratmak bizim mücadelemize zarar verebilir. Bir yandan çocuğun yüksek yararını düşünerek bir yandan da kamuoyunun da bilgilenmesini sağlamak üzere bir değişiklik yapılabilir belki bu maddelerde. Bu da önemli gördüğüm bir başka nokta.
Şimdi, fail çocuksa ne olur konusunu soracaktım, arkadaşlarımız açıkladılar ancak burada mesela fail 12-15 yaş arasındaysa alacağı maksimum ceza nedir -bilmediğim için sormak istiyorum, belki arkadaşlar cevap verebilirler- ya da fail 15-18 yaş arasındaysa nitelikli bir cinsel istismardan alacağı maksimum ceza nedir, bunu da değerlendirmemiz lazım. Burada failin çocuk olduğu durumda, bizim bu çocukları da korumak ve rehabilite etmek gibi bir vazifemiz vardır. Ne olursa olsun, eğer çocuksa, çocuğun yüksek yararı diyorsak o zaman failin çocuk olduğu durumlarda olaya başka bir pencereden bakabilmeliyiz; bunun altının mutlaka çizilmesi gerekiyor.
Bir diğer önemli konu, akranların cinsel içerikli eylemleri ya da hareketleri; bu, çok fazla zikredilmemiş görünüyor. Örneğin 14 yaşındaki 2 çocuk el ele gezdiğinde veya öpüştüğünde ne olacak? Benim anladığım kadarıyla eğer taraflardan biri korkup işte bana saldırdı ya da beni zorla öptü dediğinde, sanıyorum burada ciddi bir sorunla karşı karşıya kalacağız; bunun çok örneği var Türkiye'de, çok fazla örneği var. Çocukların bu şekilde, daha doğrusu akranların, yaştaşların belli noktalara kadar getirecekleri cinsel içerikli olabilen hareketler burada yorumlanmamış ve bu da çok büyük bir faciaya yol açabilir. Yani bunun hiç partisi purtisi, şusu busu yoktur arkadaşlar, çocuk çocuktur. Çocuk hekimiyim ben, arkadaşlarım da bilirler. Yani ergenlik döneminde bazı yakınlaşmalar olur, sonra çocuklar korkarlar, insanların hayatları burada birtakım yanlış beyanlar sonucunda mahvolabilir, buna bizim engel olmamız lazım. Bilmiyorum, bütüncül olarak bütün ceza mevduatımızı bilmediğim için orada koruyucu bir şey varsa arkadaşlar bizi aydınlatsınlar, oradan rahatlamış oluruz ama değilse, özellikle akranların durumlarının burada mutlaka değerlendirilmesi lazım.
Bir diğer önemli konu fuhşa teşvikle ilgili konu. Fuhuşla ilgili, eğer doğru okuduysam -tabii uzmanlık alanım değil ama- sadece para cezası veriliyor.
ADALET BAKANLIĞI KANUNLAR GENEL MÜDÜR YARDIMCISI MEHMET ÖKMEN - Yasada var efendim, kanun metninde, biz sadece para cezasının alt sınırını artırıyoruz, dört yıldan on iki yıla kadar.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Anladım.
Yani ceza mevzuatımızda fuhşa teşvik varsa elimiz değmişken bunun da tartışılmasında yarar var. Yani fuhşa teşvik eden insanları cezalandırmak konusunda, cezaların artırımı konusunda en azından bir şey yapılabilir mi? Benim kişisel kanaatime göre, bu cinsel taciz olaylarında yani ruhsal sorunu olanlar ya da cahil olanlar ya da yaptığına pişman olanlar ya da keşke yapmasaydım diyenler çoktur, çoktur ama fuhşa teşvik konusu bilinçli, planlı, programlı, taammüden, planlayarak yapılan bir iştir. O nedenle, biz, fuhşa teşvik edene az bir ceza verip ondan sonra belki de hayatında yaptığı bir hata nedeniyle insanları elli yıla kadar ya da ağırlaştırılmış müebbede kadar hapsediyoruz. Bu konunun da yine uzmanlar tarafından değerlendirilmesinde ve fuhşa teşvik edilen insanların cezalarının artırılmasında yarar var. Belki bir yaş sınırı gene konabilir, çocukların fuhşa teşviki belki ayrı değerlendirilebilir, belki yine yaş sınırı konabilir vesaire.
Şimdilik benim söyleyeceklerim bu kadar, gelişmeler olduğunda yine söz alma hakkım saklı olmak kaydıyla hepinize saygılar sunuyorum.