Komisyon Adı | : | KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ KOMİSYONU |
Konu | : | Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/935) |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 16 .04.2018 |
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi, asıl görüşlerimizi derli toplu bir şekilde zaten Komisyon üyemiz ifade edecek ama ben hukuki açıdan bu cezalandırma mantığına ilişkin birkaç notu iletmek isterim. Zaten Grup Başkan Vekilimiz Filiz Hanım genel olarak da çok değerli değerlendirmeler yaptı. Onlara katılıyorum.
Şimdi, burada kamuoyuna da yansıdığı üzere bir suç-ceza mantığı üzerinden bir tasarıyla karşı karşıyayız ve bunun doğru olmadığını, aslında önleme ve koruma mekanizmalarının aslında çok hayati rol oynadığını bilmemiz lazım. Sadece ceza ve suç mantığıyla maalesef istismar da bitmiyor, çocukların yaşadıkları mağduriyetler de sonlandırılamıyor. Ama aynı zamanda tabii ki bu cinsel istismar olayının gerçekleşmesine katkıda bulunan, ortamın oluşmasına sözleriyle, zaman zaman fetvalarıyla, zaman zaman siyasi açıklamalarıyla katkıda bulunanların da bu kapsamda aslında değerlendirilmesi gerekir. Medya da dâhildir buna yani medyanın dili, suçu teşvik edip etmediği, gerçekten bu olaylar karşısındaki tutumu... Bütüncül bir yaklaşımımızın olması gerektiğini ilk elden söylemek isterim.
Yani bu tasarıda bazı suç ve cezalara ilişkin açıkçası daha önceki uygulamalar hafızamızdaki yerini koruyor ve canlanıyor. Hani "Bu nasıl uygulanacak?" diye sormadan edemiyoruz. Örneğin Türk Medeni Kanunu'nun -bu konuda çok değerli raporlar da yazıldı mevcut tasarıya ilişkin- örneğin 348'inci maddesine göre -hukukçu arkadaşlar bunu çok tartıştık biz- "Kararda aksi belirtilmedikçe velayetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün çocukları kapsar." şeklinde bir düzenleme fakat bu hükmün uygulanabilmesi için bir kayıt sistemi oluşturulmalıydı; oluşturulamadı, bu nedenle uygulanmıyor. Hani oraya yazması yetmiyor, bu kayıt sisteminin olması gerekiyordu.
Çalışma yasağı yine bu konularda örnek verilebilir. Mesela denetimli serbestlik meselesinde kadına karşı, kadına yönelik suçlarda uzaklaştırma ve benzeri tedbirler var biliyoruz fakat bu tedbir kararlarına rağmen kadınların öldürülmeye devam ettiğini de biliyoruz. Hani bu nedenle politikayı, bu suçlarla mücadeleyi ve önleme mekanizmalarını çok daha kapsamlı değerlendirmeye ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.
Diğer bir mesele mesela bu tasarıdaki, olumlu gibi görünen, aslında esasında olumlu ama bu konuda açıkçası iktidarın her zaman olduğu gibi böyle bir makyaj yaptığını da görüyoruz 103'üncü maddede. 103'üncü madde önümüzde duruyor, hani memur olabileceklerin hangi suçlardan ceza almaması gerektiği, üç yıl, işte bir yıl sınırları var özellikle ama maddede hani yani sanki bunu yeni yapıyoruz gibi bir düzenleme var. Bilirsiniz, işte "Bu suçtan ceza alanlar memur olamaz." Zaten olamaz, olamıyor, hani bunu buraya koymanın bir anlamı yok yani cezanın alt, üst sınırı belli, 103'üncü maddenin, memur olamayacak ama buraya konularak sanki yeni bir şey yapılıyormuş gibi getiriliyor. Bence bu yöntemlere gerek yok, zaten memur olamazlar hani ceza...
BAŞKAN - Konuşmamda söylemiştim zaten, var olanın kapsamı genişletiliyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Hayır, yani ben de bunun biraz...
BAŞKAN - "Affa uğramış olsalar bile" diye bir ekleme yapıldı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ben bunu hukuken... Zaten memur olamıyor. Orada "affa uğramış olsalar bile." şeyi, yine TCK'da bazı düzenlemeler de var, belki kıyas yoluyla bunun kapsamını genişletmek mümkün olabilir.
Yine, mesela bence olumlu gelişmelerden biri şu olabilir: Gerekçesinin yazılması lazım özellikle indirim sebepleri arasında. Gerekçe yazılması tamam, kısmen olumlu ama bunun genişletilmesi lazım.
Kastrasyon meselesi kesinlikle cinsel suçlara, çocuğa yönelik istismara bir suç-ceza mantığıyla bakmanın sonucudur ve daha doğrusu hastalık olarak bakılıyor, kastrasyon bu demektir yani cinsel dürtülerini indirecek, işte vesaire, hani o geniş bir şekilde de tartışıldı ama kesinlikle bu bir hastalık değil, yani bu toplumsal olarak gelişen, büyüyen bir sapkınlıktır; bu toplumsal yargılar, iradeler, bu konudaki destek açıklamaları o sapkınlığı büyüten işlev görmektedir. Hani bunu da görmemiz lazım. Bu nedenle kastrasyonu uluslararası sözleşmeler ve temel insan hakları açısından da bu Komisyonun değerlendirmesi gerektiğini öneriyorum.
Son olarak şunu da söyleyeyim: Yani bu, çocuğun cinsel istismarına yönelik mesele o kadar ayrıntılı yazılmış ki açıkçası ben bir ceza avukatı olmama rağmen böyle bölümlendirme ihtiyacı duydum; hangi yaş, nerde, ne kadar artıyor yani "kazuistik" diyorduk biz, öyle bir yöntemle yazılmış. Yani bir kere 18 yaşına kadar herkes çocuktur yani bizim taraf olduğumuz sözleşmeler bunu emrediyor. Şu anda uluslararası alanda 25 yaş tartışılıyor, 25 yaşa kadar çocuk sayılsın mı sayılmasın mı, bazı yerlerde böyle. E şimdi burada sınıflandırmalar çok vahim olmuş yani 12 yaşın altındaki ve üstündeki ayrım kesinlikle bu istismar suçlarını azaltmaz, tersine sanıkların, faillerin mahkemelerde bunu farklı şekilde yorumlamasının önünü açar yani cezadan kurtulmak için. Bu nedenle kesinlikle 18 yaş sınırının altına hukuken -ceza yargılaması ve perspektifi açısından- farklılık koymamak lazım yani 12 ve 15, 18 gibi. Bunu da çok ciddi bir şekilde eleştiriyoruz ve kaldırılması gerektiğini söylüyoruz.
Diğer yandan, çok değerli bir hukukçu arkadaşımız var Seda Akço, epeyce değerlendirme yaptı. Şu örneği vermiş, bana çok makul geldi: Örneğin 35 yaşındaki bir yetişkin 16 yaşındaki bir çocuğa cinsel bir istismarda bulunursa cezası iki ila beş yıl arasında olacak buna göre, hani hesaplamış. 11-12 yaşlarındaki çocuklar cinsel içerikli bir oyun oynarsa... Bunu hesaplayabiliriz Başkan yani maddeye göre uygulayabiliriz bunu, hani nasıl olacak diye.
BAŞKAN - Çalışmamız var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Evet yani bunu bir çalışalım.
BAŞKAN - Siz de ayrılacaksınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Maalesef. Ben alırım Komisyon üyemizden.
Yani bunlara dikkat çekiyorum hani bunu tekrar tartışalım ve düzenlemeye en azından katkımız olsun anlamında söylüyorum.
Bu suç ve ceza mantığında özellikle gençlerin aynı zamanda fail olması durumunda -hani hem mağdur hem fail- gençler arasında cinsel iletişim -işte her neyse- ilişki...
BAŞKAN - Hem fail hem mağdur nasıl olacak?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Yani iki tane genç, ikisi çocuk yani.
BAŞKAN - Fail ile mağdur aynı kişi değil yani.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Yok, yok yani aynı zamanda orada "fail" derken suçu işleyen de çocuksa, mağdur olan, muhatap olan da çocuksa buna farklı yaklaşmak lazım. Gençler arasındaki akran iletişimlerini ayrıca değerlendirmeye ihtiyaç var. Filiz Hanım söylediği için ben oraya çok girmiyorum çünkü o da çok yüksek cezalarla cezalandırılıyor. Oraya farklı tartışmalar da girebilir.
Netice itibarıyla şunu söylemek istiyorum: Yani hukuk mantığı açısından da ceza yargılamaları açısından da önemli olan cezaları artırmak değil, bu cezaları uygulayabilecek zihniyet dönüşümünün yargıda da aynı zamanda oluşmasını hazırlamaktır. Daha üç gün önce ben Genel Kurulda ifade ettim, Balıkesir'de bir çocuk işte herhâlde annesinin sözlüsünün tacizine uğruyor, adli kontrolle serbest bırakılıyor kişi inkâr ettiği için. Yani bu vakalar çok fazla. Bu nedenle bütünsel bir yaklaşımın gerekliliğini önemle tekrar tekrar vurgulamak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.