ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonun değerli üyeleri ve Komisyona katılan değerli milletvekilleri, Bakanlığımızın ve bağlı kuruluşlarının seçkin temsilcileri, değerli katılımcılar; bu kanunun niye çıkarıldığı bu maddeyle anlaşılıyor. Bu kanuna paralel bir düzenleme de Antalya'da 19'uncu Millî Eğitim Şûrası'nda yapılmıştı. 19'uncu Millî Eğitim Şûrası'nda insan hakları, yurttaşlık ve demokrasi derslerinin kaldırılması ve sosyal bilgiler derslerinin içinde bu bilgilerin verilmesine dair karar alınmıştı. Tam da bugüne uyan bir karar. Gerçekten de bu kararla silahsız ve saldırısız gösteri hakkını taa baştan önleyen, engelleyen hususlar var. Onlardan bir tanesi: "Halkın ya da başkalarının -öyle bir öneri geliyor- can güvenliğini tehlikeye düşürenleri eylemin veya durumun niteliğine göre koruma altına alır, uzaklaştırır ya da yakalar veya kanuni işlemleri yapar." Uzaklaştırırsa bir diyeceğim yok. Benim endişem yakınlaştırmada. O kadar yakınlaştırma ki gözaltına alma da bu yakınlaştırmanın içinde kanuni gereklerin yerine getirilmesi babında. Devlet büyükleri sayılanların ziyaretleri sırasında bazı işgüzar valilerimiz üç gün önceden kimi bulurlarsa içeriye alıyorlardı. Bunun ileri demokrasiyle, hukuk devletiyle ilgisinin olmadığı açık. AKP iş başına geldiğinde bütün fişlemeleri kaldırdı ama daha beter fişlemeler yaptı. Önceden sadece kamu esenlik ve güvenliğini tehlikeye düşüren örgütlerle ilgili bilgiler vardı güvenlik güçlerinde, MİT'te, Türk Silahlı Kuvvetlerinde, şimdi, "şu partili, bu mezhepten, buna yakın, bu cemaatten, önceden bizimle beraber olup şimdi Haşhaşilerden sayılanlardan" diye fişlemeler var. Bunlar sadece emniyette değil, sınavlarda, mülakatlarda da göz önüne alınıyor. Böyle vahim bir ileri demokrasi tablosu görülmemiştir.

Şimdi, sayın devlet büyükleri istedikleri yere gitsinler, mülki idare amirleri gerekli önlemleri alsınlar. Ama o önlemler içinde üç gün önceden "Haa bunun suç işleme eğilimi var, bunu gözaltına alalım. Bunu çağırıp tembih edelim, 'Buradan uzaklaş.' diyelim, uzaklaşmazsa da ona göre enterne edelim." gibi uygulamaları gördük. O bakımdan yasal metinler ne kadar iyi niyetle düzenlenirse düzenlensin uygulama doğru olmazsa vahim sonuçlarla karşılaşabiliriz. Geçmişteki örneklerin önümüzdeki süreçte tekrar etmemesini temenni ediyoruz. Bu kanun bir tasarı hâlinde gelmişti. Biz bu tasarının olgunlaşmış bir metin olduğunu düşünüyorduk ama alelacele hazırlanan bir tasarı olduğu, ilgili kişi ve kurumların yeterince görüşlerinin alınmadığı veya alınan görüşlerin irdelenmediği veya çalakalem metinlerin yazıldığı anlaşıldı.

Bir iyi tespitimiz de şu: Alt komisyon bazı düzenlemeleri yapmış. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Bunlardan birisi üçüncü fıkrayla yapılan düzenleme. Talepleri hâlinde polis, evinde, ikâmetinde beyan alıyor. Gerçekten de Giresun valisiyken bir ATAK projemiz vardı mobil karakol önerisini içeren. Uygulamaya girmedi ama orada da bu benzeri hususları önermiştik.

Sayın milletvekilleri, değerli katılımcılar; burada çok tehlikeli bir fıkra daha var, o fıkrayı okuyalım: "d) Kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara..." Okullar ve yurtlar bilhassa belirtiliyor. Üniversite öğrencileri bundan sonra eylem yapamayacak, yaparsa çok ağır cezalarla, yaptırımlarla karşılaşacak. İstikballeri, hayatları kararacak. "...ibadethanelere, araçlara ve kişilerin tek tek veya toplu hâlde bulunduğu açık veya kapalı alanlara Molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı, -Bu nasıl takdir edilecek?- saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde."

Bazı bölgelerde valilikler, zaman zaman da Türk Silahlı Kuvvetleri açıklama yapıyorlar, bildiri yayınlıyorlar "Filan bölgede teröristlerle çatışma çıktı, 3 terörist, 4 terörist etkisiz hâle getirildi." Ne demek etkisiz hâle getirmek? Yani tam, bildirilerde kullanılan ifadeler. Bu maddeyle, acaba bazı eylemlerde öldürülen yurttaşların faili olduğu bilinen kimseler mi veya şüphelenilen kimseler mi veya hüküm giyen kimseler mi kurtarılacak? Sözgelişi bir eylemde bir memurumuz bir eylemciyi vurdu, öldürdü; belli de bir ceza aldı. Şimdi, o ceza alan polisimiz bu maddeden sonra "Ben saldırıyı etkisiz kılmak üzere silah kullandım." derse iadeyimuhakeme olacak mı? Hâlen devam eden yargılamalar bu gerekçeye sığınılarak takipsizlikle veya beraatle mi sonuçlandırılacak? AKP hükûmetlerinin bir huyu var; suç olan hususları suç olmaktan çıkarıyor, suç olmayan hususları suç hâline getiriyor. Bu ne marifet? İleri demokrasi bu mu? Hukuk devleti bu mu? Hukukun üstünlüğü bu mu? Yoksa üstünlerin hukukuyla daha çok mu karşı karşıya kalacağız? Bu, çok tehlikeli bir madde Sayın Bakanım. Bu madde bu hâliyle kalırsa vahim sonuçlar doğurur ve bu maddeyi düzenleyenler bu sorumluluktan kurtulamazlar.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Güvenlik, İstihbarat Komisyonuna rapor verilecekmiş. Ben o Komisyonun üyesiyim. İşlevsiz bir Komisyon. Efendim, Başbakanlığa rapor verilecek. O rapor Türkiye Büyük Millet Meclisine verilecek, 15 Marta kadar, efendim Komisyona intikal ettirilecek, doksan gün içinde görüşülecek. Peh peh peh! Hâlâ biz bir rapor alamadık. Komisyonun üyesi olarak bilginize sunuyorum. 15 Marta kadar gelecekmiş, doksan gün içinde görüşülecekmiş! 15 Martta geldi; 15 Nisan, 15 Mayıs, 15 Haziran... Seçim hangi tarihte? 7 Haziranda. Biz rapor üzerinde neyi görüşeceğiz? Bize verildiği hususları görüşeceğiz. Böyle komisyon mu olur? Komisyon, aktif çalışma içinde hareket ederse güvenlik kuvvetlerinin eylem ve işlemlerini denetler, özellikle MİT'in eylem ve işlemlerini denetleyebilir. Arjantin, darbeden çıktı güvenlik kuvvetlerinin eylemlerini sınırladı. "Türkiye, darbeden çıkacak." diyoruz vatandaşların eylemlerini kısıtlıyoruz. Arjantin'in metinlerini lütfen ilgili, yetkili arkadaşlarımız alıp bir incelesinler.

Bundan sonraki maddelerde de benzeri düzenlemeler var. Vaktinizi fazla almamak ve sabrınızı istismar etmemek üzere burada noktalıyorum.

Teşekkür ederim.