KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN - Bunu tekrar göstermek istiyorum yani bu, yakın iş birliğimizin en önemli göstergelerinden biri. Biz, Dünya Sağlık Örgütüyle onlara sitem edecek kadar yakın çalışıyoruz yani çok yakın bir çalışmamız olduğunu söyleyebilirim.

TERCÜMAN - Efendim, ne bakımdan sitem?

BAŞKAN - Sitem, böyle, mesela... "Sitem"in altını açayım ben. Bugün Türkiye'de -bütün milletvekili arkadaşlarımızın da o konudaki kanaatlerini almak isterim- özellikle Şanlıurfa ve İstanbul en fazla Suriyeli göçmeni barındıran, mülteciyi barındıran 2 şehrimiz. Neredeyse Urfa'nın yarısı şu anda Suriyeli, yani Urfa nüfusuna bir yarısı kadar daha Suriyeli ilave oldu. Kilis şehrimiz kendi nüfusundan daha fazla Suriyeli barındıran bir şehir konumunda.

Ben bilgileri aldım, 29 Mart 2018 itibarıyla, şu anda Türkiye'de 3 milyon 567 bin 130 Suriyeli var. Tabii, bunların barınma ihtiyacı, eğitim ihtiyacı, sağlık ihtiyacı, sosyal ihtiyaçları ve diğer birçok ihtiyaçları var ve bütün bu ihtiyaçlarını Türkiye karşılıyor. Dünyada, maalesef, şeye geldiği zaman, teorik anlamda olduğu zaman Türkiye'ye övgü dolu sözler ifade ediliyor ama hiç kimse elini taşın altına koymuyor. Yani, bunların 112 sağlık hizmetleri var; temel ve koruyucu sağlık hizmetleri var; 2'nci, 3'üncü basamak tedavi hizmetleri var ve bunların her biri çok büyük maliyet. Yani, 3 milyon 500 küsur bin nüfusa sahip ülke sayısı belki de Avrupa'da ilk 10'a girer diye tahmin ediyorum, o kadar büyük bir nüfus var ve o nüfusa bütün o yaptığı -sadece sağlık boyutuyla ilgili konuşalım- harcama milyar dolarları ulaşıyor, yani şu anda Türkiye'nin o insanlar için yaptığı harcama 30 milyar dolar civarında bir rakam. Bu konuda mesela Dünya Sağlık Örgütünün sesini birazcık daha yükseltmesi lazım diye gerek Pavel gerek Toker Bey'e konuştuğumuz zaman söylüyoruz, sitemimiz öyle yani Dünya Sağlık Örgütünün "Türkiye'yi görün." demesi lazım. Tabii ki Dünya Sağlık Örgütünün bir fonu yok elinde, onlar olsa belki verirler çünkü yakın bir iş birliği içerisindeyiz ama zengin ülkeler, maalesef, bu konularda kaçıyorlar.

Şunu da söyleyeyim: Bakın, Avrupa'da mültecilerin o ilkel botlarını delerek "Bizim ülkemize sığınmasın." diyen ülkeler oldu, isim vermeyeceğim; mültecilerin çocuklarına çelme atan kameramanlar görüldü; "Biz buraya tel örgü örelim, bu mülteciler bize gelmesin." diyen ülkeler oldu. Bu konularda özellikle belki genel direktörün de sesini yükseltmesini isterim ama özellikle Avrupa bölge direktöründen "Türkiye çok büyük bir risk alıyor, çok büyük bir yükün altında. Lütfen, dünyanın bunu duyması ve destek olması gerekir." ifadesini duymak istiyorum yani bunu duyamıyoruz ve bunun da sadece sözde de kalmaması gerekiyor. Olay sadece para yardımı, ekonomik yardım falan da değil; Türkiye şu anda, hamdolsun, gayret kendi kendine yetebilecek, hatta dünyada en fazla yardım yapan 2'nci ülke Amerika'dan sonra; millî gelirine ve nüfusuna göre yardım yapan 1'inci sırada olan bir ülke. Yani, Türkiye çok cömert bir ülke çünkü çok cömert bir Cumhurbaşkanımız var gerçekten, insani yönü de çok güçlü. Ama dünyanın bunu bilmesi, duyması ve elini taşın altına koyması gerekiyor. Yani, bu Suriye'deki krizin tabii ki çözülmesi lazım, o insanların oraya gitmesi lazım ama öte yandan da 3 milyon 500 küsur bin Suriyelinin de burada olduğunun bilhassa ifade edilmesi ve Türkiye'ye destek olunması gerektiğinin en üst düzeyde zikredilmesini istiyorum. Yani, "sitem" derken tabii ki Pavel veya Toker'in kendisine değil; onların şahsında, onların temsil ettiği kurumlara olan sitem. Belki bu konularda arkadaşlarımız da -unuttuğum bir şey varsa- ilave etmek isteyebilirler.