KOMİSYON KONUŞMASI

İZZET ÇETİN (Ankara) - Biraz sonra Gini katsayısına göre ben vereceğim, sabret. OECD rakamları ile Bakanlığın rakamları örtüşmüyor.

BAŞKAN - Sayın Badak, Gini katsayısı daha önce de söylenmişti, biliyorlar ama...

Sayın Çetin, buyurun.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Ben yapmadım bunu, sürekli bir sermaye kuruluşu yapıyor, hani emekçi yığınlar yapsa bunu eleştirebilirsiniz.

SADIK BADAK (Antalya) - İş Bankasınınkinden aldıysanız doğru değil.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Ben okudum, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin üniversitesinin yaptığı bir araştırma. İş Bankası bize öyle bilgi falan vermiyor, merak etme. Biz siz değiliz, İş Bankasıyla ilişkilerimizi siyasi amaçlarla kullanacak, o sizde var.

BAŞKAN - Sayın Keskin....

ADNAN KESKİN (Denizli) - Devleti, kamuyu istediğiniz gibi, babanızın çiftliği gibi kullanmak size ait bir yetenek, bir beceri.

BAŞKAN - Sayın Çetin, buyurun.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli bürokratlar, değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, Sayın Maliye Bakanımız 23 Ekim günü, 2015 yılı bütçesini burada sundu. Ben bu bütçenin, öncelikle, ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Tabii, bütçe büyüklüklerine bakıldığı zaman, klasik olarak her yıl, her dönem birkaç puanlık artışlarla enflasyon ya da onun üzerindeki büyüklükler ve kurumlar arasındaki dağılımı bir global bütçeyi ortaya koyuyor. Giderler 473 milyar, faiz giderleri hariç 419 milyar; bütçe gelirleri 452, vergi gelirleri 389,5 milyar şeklinde büyüklükler açıklandı.

Şimdi, büyüklüklere baktığımız zaman, burada dikkatimizi birkaç nokta çekiyor, ben onlara değineceğim kısaca. Bunlardan bir tanesi, yatırıma ayrılan pay 41 milyar lira gibi bir pay. Bununla Türkiye'de yatırımları yapabilmenin ve istihdamı yaratabilmenin pek olanağı yok. 2015 yılı için kurumların bütçesi yüzde 8,3 oranında artırılmış. En büyük yükseliş de yüzde 97'yle kaçak saray bütçesinde gerçekleşmiş. Yani, kaçak saray bütçesine -Cumhurbaşkanlığı merkezi Ankara'da, taşra teşkilatı yok- bu kadar büyük bir bütçe artışı öngörülmesinin sebeplerini anlayabilmiş değilim.

Yine, bir bakıldığı zaman, Cumhurbaşkanlığının ardından en fazla artış yüzde 93'le Kalkınma Bakanlığına verilmiş. Tabii, 971 milyondan 1,9 milyar liraya çıkma, rakamlar küçük olduğu için oran büyük olsa bile pek bir büyüklük ifade etmiyor. Fakat Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bütçesinde yüzde 25'lik bir azalma öngörülmüş. Bir taraftan da Adalet Bakanı geçtiğimiz günlerde açıkladı "3.500 yeni hâkim ve savcı alacağız, şu kadar daire oluşturacağız." vesair diye. Şimdi, ben bu çelişkilere dikkat çekmek istedim.

Tabii "Giderler yüzde 5,5; gelirler yüzde 6,6 artacak." denildi. Ben vergi konusuna gelmek istiyorum. Vergi gelirlerinde yüzde 10,7 artış öngörülüyor. Biraz evvel Sayın Keskin'in son cümlelerinde belirttiği gibi, vergi deyince dolaylı vergiler hemen tüm çalışanların canına okuyor. Yani, vergi gelirlerinin -biraz evvel de söyledim- yüzde 10,7 artarak 351,6 milyardan 389,5 milyar liraya çıkacağı tahmin ediliyor. Bu zam demektir. Bu, vatandaşın cebinde gider kalemlerinin doğrudan doğruya eğitimde, sağlıkta, sosyal güvenlikte, katılımda harcamalarının artacağı ve yaşamın pahalılaşacağı anlamına geliyor.

Bunu nereden çıkarıyorum diye soracak olursanız, değerli arkadaşlar, tabii, ülkemizde şu anda 2 milyon 270 bin küsur devlet memurumuz var. Bunlardan 1 milyon 590 bini bir sendikaya üye yani kamu çalışanları sendikalarına üye. 2014 yılında 175 lira brüt artış aldı memur, 123 lira net. Şimdi, burada yapılan bir çalışma var. Bu çalışmaya bakıldığı zaman, bu bütçeden çalışanlar ne alıyor, ona gelmek istiyorum. Memurlara 123 lira zam öngördük. Sayın Bakanımız da tabii "Enflasyon farkı sözleşmeyle tutanak altına alınmadığı için böyle bir farkı vermeyeceğiz." dedi. Tabii, tutanağa bakıldığı zaman haklı mı? Haklı. Ama burada, Türkiye'de gelinen nokta, özellikle toplumun örgütlü kesimlerinin bile nasıl paramparça edildiğini gösterme açısından ilginç. Yani, kayırılan yandaş sendika, daha görüşmelere üç hafta varken birdenbire ikinci oturumda 123 liraya devlet memurlarını 2014 yılında Hükûmete teslim etti. Hükûmet de -tabirimi maruz görünüz- devlet memurlarını -hele hele en üst düzeyde alanlar- daha düşük orada aldılar, tepe tepe kullandı; onların da gıkı çıkmıyor. Şimdi, 2015 yılında da yüzde 3+3'lük artış alacaklar. Biraz evvel söyledim, zamlar peş peşe gelecek, memur korumasız.

Şimdi, Sayın Bakan, bazı rakamları siz de benim kadar biliyorsunuz. Yani, bu yapılan bir çalışmayla 2014 yılının ilk dokuz aylık döneminde enflasyon yüzde 6,43 gerçekleşti. Ekonomik hedefler revize edildi. 2014 yılında enflasyon hedefi yüzde 5,2'den yüzde 9,4'e yükseltildi. Buna göre 2014 yılında başlangıçta öngörülen enflasyon hedefinin gerçekleşmeyeceği kesinleşti. Enflasyon hesabında yüzde 82'lik bir sapma oldu. Şimdi, devlet memurları bizim yurttaşlarımız değil mi? Yani, "Sendikayı kandırdık." ya da "Sendikaya üye memurları zorunlu üye yapacağız diye toplu sözleşmeye mahkûm ettik, öyle kötü bir sözleşmeye imza attırdık." deyip devlet memurlarını enflasyona karşı korumasız bırakmak Maliye Bakanlığına yakışır mı bilmiyorum. Hükûmete yakışabilir ama ben Maliye Bakanının da bir bürokrasiden geldiğini, bir yoksul kesimden çıkıp geldiğini bildiğim için bunu kabullenmediğimi sizinle paylaşmak istedim. Bu, birinci bölümü.

İkincisine geldiğimiz zaman, Sayın Bakan, şimdi bakınız, Türkiye'de ücretliler üzerindeki vergi yüküne -biraz evvel memurlara yönelik söyledim- memurlar ve işçiler içinde bile vergi dağılımındaki adaletsizliğe de dikkat çekmek isterim. Mesela, siz memurlara makam tazminatı, özel hizmet tazminatı, mali sorumluluk tazminatı, yıpranma tazminatı, asayiş tazminatı, yargı ödeneği, eğitim ödeneği, üniversite ödeneği, dil tazminatı, temsil ve görev tazminatı, çoğaltabilirsiniz; yani, ana ücretin dışında dana ücretlerden herhangi bir vergi almadığınız için işçiler ve memurlar arasındaki vergi yükü de eşit değil çalışanlar arasında. Yani, işçilerin ücretlerinin tamamı vergiye tabiyken bu tür tazminatlar vergiye tabi değil ama memurlar yönünden kötü olan bir durum daha var. Bunlar emekli olduklarında bu sefer onların ne emekli ikramiyelerinde ne de emekli maaşlarında dikkate alınmıyor. Yani, ülkenin yükü işçiye, memura, yoksul kesime; sefası varsıl kesime. Yani, böyle bir adaletsiz konuma geldi Türkiye.

Şimdi, bakın, ben size bir de bazı rakamlar vereyim. 2013 yılı rakamları kesinleştiği için onları alacağım. Asgari ücret üzerinden beyan edilen ücretli sayısı 5 milyon 500 bin. Asgari ücretliler 2013 yılında 7 milyar 609 milyon TL vergi ödediler. Ödedikleri gelir vergisi içindeki payları yüzde 11,8. Diğer ücretlilerin yani asgari ücretin üzerinde ücret ödendiğini beyan eden ücretlilerin ödediği vergiyse asgari ücretin üzerinde, yaklaşık 38 milyar 500 milyon TL. Bu da yüzde 56,7. Yani, ücretliler gelir vergisinin büyük bir bölümünü öderlerken Türkiye'de şu anda ücretlilerin yüzde 48'i -çalışan kesim, işçi kesimini söylüyorum- asgari ücretle çalışıyor. Kayıt dışı ekonomi resmî rakamlara göre yüzde 38 dolayında ki onların büyük bir bölümü de asgari ücrete hasret. Merdiven altlarında karın tokluğuna çalışanlar var bu ülkede. Bütün bunlara rağmen vergi adaletsizliğini belirtme açısından söylüyorum: Ücretliler tüm gelir vergisinin yüzde 56,7'sini verirken iş yeri kirasından kesilen vergiler yüzde 6,7; kâr dağıtımı nedeniyle kesilen vergiler yüzde 4,8; serbest meslek erbabı, avukat, doktor, mali müşavir sadece yüzde 2,7 gelir vergisi içindeki payları. Şimdi, asgari ücretli işçi avukattan, doktordan, mali müşavirden daha mı zengin? Yani bu adaletsizliği gidermek Hükûmetin görevi değil mi? Yani bu konulara birilerinin bakması gerekmiyor mu? Maliye Bakanının, Maliye bürokratlarının bu bütçeyi yapan, bütçeyi hazırlayan, mayıs ayından bugüne kadar getiren kamu görevlilerinin kendileri de birer emekçi olduklarını niye bir gün hatırlamazlar? Ben bunu hep merak ederim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii bunu da bir kenara geçtikten sonra bazı konulara değinmek istiyorum. Gerçekten bu konu vergideki adaletsizlik Türkiye'de çalışanları rahatsız ediyor. Özellikle radar diye takip ettikleri vergi dilimlerinden çalışanlar rahatsız. Bakın, Türkiye'de, şu anda -demin rakamını verdim- 5 milyon 500 bin kişi ya da 6 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor, 11 milyona yakın dosya bazında emekli var. Emeklilerin tamamına yakını yoksulluk sınırının altında. Hele hele tarım sigortalılarının, BAĞ-KUR sigortalılarının ve SSK sigortalılarının büyük bir bölümü açıklanan açlık sınırının, 4 kişilik bir aile için öngörülen açlık sınırının altında yaşamlarını sürdürme mücadelesi veriyorlar. Yani böyle bir şey varken biz diyoruz ki, Hükûmet olarak siz diyorsunuz ki: "Büyüyoruz." Ülkemizde birtakım olaylar yaşıyoruz sıklıkla. Diyoruz ki, işte on iki yıl evvel iktidara geldiğinizde yolsuzlukla, yoksullukla, yasaklarla mücadele edecektiniz, onları ortadan kaldıracaktınız; şimdi konuşmacılar da, Sayın Bakanlar da, siz de "İşsizlik var ama büyüyoruz, yoksulluk var ama büyüyoruz, yolsuzluk var -yolsuzluğun artık boyutları dünyanın dilinde- büyüyoruz." Yasaklar artarak devam ediyor. Son zamanlarda bir de artık yayın yasakları başladı. Yani yayın yasağı; Reyhanlı'da yasak, 17 Aralık rüşvet konularını yazmak yasak, Adana'daki tırlar konusunu yazmak yasak, Suriye'de olup bitenleri yazmak yasak, Musul'da rehineler 101 gün sonra kurtarıldı ama o konuda yayın yasağı. Yani Soma faciasını yazmak yasak, şimdi Ermenek konusunda da öyle bir yasak gelir mi diye bekliyoruz çünkü halkın bilgilenme hakkına da öyle yasaklarla müdahale ediliyor.

Bütün bunlar olup biterken Sayın Badak'ın biraz evvel konuşmaları beni başka bir arayışa itti. Ben o konuya da bir değinmek istiyorum. Sayın Badak dedi ki: "Efendim, biz iktidara geldiğimiz 2002 yılında kişi başına 3.490 dolar gelir varken bunu 10 bin 890 -ya da 11 bin- dolara çıkarttık."

Şimdi, Sayın Badak, yani illüzyon yapmada üzerinize yok. AKP'nin yaptığı en iyi politika illüzyon politikası yani akı kara, karayı ak diye topluma kabul ettirmede üstünüze yok, o konuda elinize su dökemeyiz.

SADIK BADAK (Antalya) - Arabanızı değiştirdiniz mi, değiştirmediniz mi?

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bir dakika... Bir dakika...

SADIK BADAK (Antalya) - Daha konforlu bir arabaya biniyor musunuz, binmiyor musunuz?

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bir dakika, bir şey söyleyeceğim. Bak, Sayın Badak, sana rakamlar vereceğim şimdi...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Doğru, al arabayı, bize gönder.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bir dakika... Bir dakika... Sayın Badak... Arkadaşlar, izin verir misiniz.

SADIK BADAK (Antalya) - Daha konforlu hastanelere gidemiyor musunuz?

İZZET ÇETİN (Ankara) - İzin ver Sayın Badak. Bak, ben seni dinledim. Sayın Badak, sen dedin ki: "Biraz evvel dedin ki: "10.890 dolara yükseldi kişi başına gelirimiz." Demek ki 7.315 dolarlık...

SADIK BADAK (Antalya) - Rakam söylemedim. Rakamlar zaten ortada.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Ya bir dinle!

7.315 dolarlık artış var. Kabul ediyorum ben de.

SALİH KOCA (Eskişehir) - Millet bir defa inanır. Üç defa üst üste inanır mı?

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bir dakika dinle! Ya dinle arkadaşım! Bak, bunu ben de kabul ediyorum, tamam, siz buna çıkarttınız.

BAŞKAN - Arkadaşlar, kabul ediyor zaten, tutanaklara geçiyor, kabul ediyor.

İZZET ÇETİN (Ankara) - 2002 yılı sonu ile 2013 yılı sonu arasında kamu kesimi iç borcu yaklaşık 160 milyar dolar...

SALİH KOCA (Eskişehir) - Oran ne, oran?

İZZET ÇETİN (Ankara) - ...Türkiye'nin toplam dış borç stoku yaklaşık 250 milyar dolar, hane halklarının kredi borcu 150 milyar dolar arttı. Bunlara cumhuriyetimizin doksan yıllık birikiminin sonucunda elde edilen gelirlerin, kurumların satılması sonucu, özelleştirmeler sonucu elde edilen 52 milyar doları da koyun, bu on bir yıllık dönemde özelleştirme gelirlerini bir kenara bıraksanız bile, Sayın Badak...

SADIK BADAK (Antalya) - Sadece 45 milyar doları batan bankalara gitti arkadaşlar ya.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Hane halkı...

Dinle! Bak, kamu kesimi ve hane halklarının toplam borcu 495 milyar dolar arttı.

SADIK BADAK (Antalya) - 16 milyar lira KEY'leri kim ödedi?

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - KEY 4 milyar da tasarruf teşvik fonu...

İZZET ÇETİN (Ankara) - Yani şu anda 705 milyar dolara yükseldi borcumuz. Artış oranı 3,4 kat.

SADIK BADAK (Antalya) - Hiç orayı açmayın, siz haklı çıkmazsınız.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Biraz evvel söylediğin kişi başına gelirdeki artış oranı 3,1 kat iken borçtaki, toplam borçlardaki artış 3,4 kat. Sen buna büyüme diyemezsin. Gerçekten eğer büyüme varsa, Türkiye'de -biraz evvel söyledim- eğer bugün 6,5 milyon insan asgari ücrete, 891 liraya talim ediyorsa, eğer Türkiye'de yoksulluk almış başını gidiyor, yukarıda bir avuç insan servetine servet katıyorsa, havuzlarda oluşturulan paralardan sebepsiz bir biçimde zenginleşmeler oluyorsa bundan rahatsızlık duyman gerekir senin. Yani senin de böyle çok fazla bir şey olduğunu zannetmiyorum.

Değerli arkadaşlar, bir iki noktayı daha söyleyeceğim. Sayın Bakan burada 23 Ekimde bize bütçeyi sunarken dedi ki: "Gini katsayısını, gelir dağılımındaki adaletin sağlanmasında ölçüt olarak kullanılan Gini kat sayısını 0,44'ten, 0,38'e gerilettik." Kitapta da mevcut ama OECD rakamları geçtiğimiz hafta yayınlanan OECD rakamları bizim Gini katsayısını ya da gelir adaletsizliğinde en bozuk üç beş ülkeden birisinin de bizim olduğumuzu gözler önüne serdi. Aha, burada diyor ki: "0,41." Yani yüzde 50... O oranı "0,44'ten 38'e" dediniz ama 0,41 olarak açıkladı. Ya OECD rakamları yanlış ya da sizin rakamlarınız. OECD'nin açıkladığı rakamlar bunlar.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Bakabilir miyim?

İZZET ÇETİN (Ankara) - Tabii efendim, siz de bakabilirsiniz.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Yerinde sayıyor, Gini katsayısı değişmedi, aynen kaldı.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Evet, değişmedi.

BAŞKAN - 0,2...

İZZET ÇETİN (Ankara) - Şimdi, Sayın Bakan, bir de...

Arkadaşlar, zamanım daralıyor. (Gürültüler)

BAŞKAN - Arkadaşlar, polemiğe gerek yok. Tamamlıyor. Polemiğe gerek yok. Arkadaşlar, tamamlasın bir arkadaşımız sözlerini.

İzzet Bey, lütfen buyurun.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Değerli arkadaşlar, orta vadeli programla ilgili bir iki noktaya işaret etmek isterim.

Sayın Bakanım, özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. O Orta Vadeli Program'ın 165 ve devamı paragraflarında kamu iktisadi teşebbüslerine ilişkin değerlendirmeleriniz var. Şimdi orada tehlikeli bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. 165'inci paragrafta diyorsunuz ki: "KİT faaliyetleri piyasa mekanizmasını bozucu etkiye neden olmayacak şekilde yürütülecektir." 172'nci paragrafta diyorsunuz ki: "KİT'ler sosyal amaçlı ve kamu yararına yönelik faaliyetler için mümkün olduğunca görevlendirilmeyecektir." Kamu yararına faaliyet göstermeyecek. Tüyleri ürperir insanın. Bakınız 172 no.lu başlığa.

Şimdi, bana şunu hatırlattı sizin bu şeyiniz: Dünya Bankası 2000 yılında yayınladığı bir raporda "Kamu işletmelerini piyasanın özgürleşmesinin önünde birer engel olarak görüp bunların özelleştirilmesi gerekir ya da gerekiyorsa -off buralarda hele sendika varsa- işçilerin iki yıllık ücretlerini, tazminatlarını peşin verin, kurumları özelleştirin." demiş idi. Şimdi bu iki paragrafınıza bakınca ben, Dünya Bankasının bütçe üzerindeki etkilerini yeniden görmeye başladığımı açıkça söylemek isterim. Yani bu bütçeyi piyasanın özgürleşmesi için bir yerlerden daha hâlâ kurtulamadınız mı? Yani IMF'nin borcunu bitirdik, başka borçlar aldık. Dünya Bankasını unuttuk ama sizin bu iki paragraf, bana Dünya Bankasının bütçe üzerindeki gücünü, etkisini yeniden hatırlattı. Ne oluyoruz? Hâlâ bağımsız bir bütçe yapamamaktan bu ülke kurtulamayacak mı? Ben onu da merak ettiğimi açıkça söylemek isterim.

Değerli arkadaşlar, tabii, bütçe bir kanun. Bu kanun da, özellikle bu 2015 bütçesi de geçmiş yılların bütçelerinde olduğu gibi, asla ve asla ülkenin emekçi halkına, çiftçisine, işçisine, emekçisine, emeklisine dönük bir bütçe değil. Bu bütçe yine rant bütçesi.

Biraz evvel arkadaşlarım da söyledi. Sayıştayın belli denetimlerden... Geçtiğimiz yıl konuştuk Sayıştay üzerinde. Sayıştay denetçilerinin raporlarının değiştirilmesi için baskı yapıldığını konuştuk geçtiğimiz yıl. Şimdi, bu yıl önümüze bir rapor verildi. Biraz evvel Sayıştay temsilcisi arkadaşlar "Sayıştay bunları izler, denetler." dedi. Ama böyle bir denetim yapamadığını, yaptırılmadığını da arkadaşlarımız söyledi.

Buna ilişkin olarak, Sayın Bakan, -Sayın Kuşoğlu arkadaşım girdi ama- size iki ayrı arkadaşım soru önergesi verdi. İsimlerini de vereyim milletvekili arkadaşlarımın: Ardahan Milletvekilimiz Ensar Öğüt, diğeri Ankara Milletvekilimiz Aylin Nazlıaka.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İZZET ÇETİN (Ankara) - Her ikisi de aynı konuda soru soruyor ve o sorularında size diyorlar ki: "Acil ihtiyaçlarda kullanılmak üzere belediyelerden hangilerine ödenek verilmiştir?" Cevabi yazınızda diyorsunuz ki: "27 milyon bilmem ne kadar ödenek tefrik edilmiştir." Ayrı ayrı soruyorlar hangi belediyeler bunlar diye. Yani sizin bu özel hesaptaki bütçenizden hangi belediyelere Maliye Bakanlığı olarak para gönderdiğinizi soruyorlar, milletvekiline bile, yazılı soruya doğru cevap vermiyorsunuz ya da sizin haberiniz yok. Ben sizin haberinizin olmadığı inancındayım. Yani sizin kişiliğiniz buna müsait değil, onu biliyorum. Ama sizin önünüze gelen böyle bir belgeye de imza koymuş olmanızdan da üzüntü duyduğumu belirtmek isterim.

Bakınız, Sayın Bakan, belgeyi imzalamışsınız. "Söz konusu ödenekten muhtelif belediyelere şu tarihine kadar acil ihtiyaçlarında kullanılmak üzere 154 milyon lira gönderilmiştir." diye bir cevap, imza sizin. Belediyeler yok ama. Hangi belediyeler?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Eki alınmış. Yolda düşmüş herhâlde.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Ekleri, evet...

BAŞKAN - Sayın Çetin, tamamlarsanız...

İZZET ÇETİN (Ankara) - Değerli arkadaşlar, fonların kalkıp bakanlıkların özel hesaplarında, ayrı hesaplarda bütçe oluşturmaları ve bunun Sayıştay tarafından görmezlikten gelinmesi kabul edilemez. Sayıştay yetkilisi arkadaşımıza -görevini bilmiyorum ama- ben kendisine yardımcı olayım.

BAŞKAN - Başkan Yardımcısı.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Mesela üniversitelerin bütçelerinde, bu özel üniversitelerin ayrı tüzelkişiliği bulmayan muhtelif birimleri adına bankalarda hesap açıldığı, bu hesapların üniversitelerin mali tablolarında yer almadığı ve bu hesaplarda muhasebe yetkilisi dışındaki kişilerin işlem yaptığı doğru mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bana yarın bunları bir verin. Kimlerdir? Hangi üniversitelerdir?

Aynı şey bakanlıklar için geçerli. Yani zaman yetmediği için...

BAŞKAN - Sayın Çetin, ikinci defa uzattık, lütfen tamamlarsanız...

İZZET ÇETİN (Ankara) - Peki.

Fazla ayrıntısına giremeyeceğim ama verdiğiniz yanıt doğru değildi. Onun için, bu bakanlıkların... Maliye Bakanlığı bütçeyi sunduğu için, devletin gelir ve giderlerinden sorumlu bakanlık olduğu için muhatap odur. Hangi bakanlık özel hesapta bu işleri takip ediyor, öğrenmek hakkımızdır.

Teşekkür ediyorum.

Bütçenin, tekrar, hayırlı olmasını diliyorum.