KOMİSYON KONUŞMASI

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyelerimiz; ben geçen dönem yani yasama döneminin birinci devresinde Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda görev yaptım. Görev yaptığımızın ikinci veya üçüncü toplantısında da alt komisyonlar kurma kararı aldık ve İstanbul Milletvekilimiz Sayın Tülay Kaynarca'nın başkanlığında yurt dışında yaşayan kadınlar özelinde ve doğal olarak orada yaşayan ailelerin, oradaki vatandaşlarımızın sorunlarına odaklanan bir alt komisyonda ben de görev yaptım. Komisyon raporu çalışmalarıyla ilgili, malum sizlerin de bildiği yasama faaliyetlerinin aksaması nedeniyle süremizi biraz aştık ve doğal olarak bir yasama devresini tamamladık. Ben de ikinci devrede Komisyonda görev yapmamakla birlikte Komisyonun rapor aşamasında bulundum. Sayın Başkan da bu yönde değerli üyelerimiz de bu yönde karar kıldılar, ben de son raporlaşma aşamasında, şimdi son aşamada değerli milletvekilimiz partimiz adına Selina Doğan tamamladı çalışmayı. Ben de tabii öncelikle iki yıl süre boyunca görev yaptığım Değerli Başkanımız, Komisyon üyesi değerli milletvekili arkadaşlarımızla büyük bir disiplin içerisinde çalışmamızı yaptık, Sayın Başkanın söylediği gibi. Düzenli toplantılarımızı gerçekleştirdik, bizim çalışma alanımızı ilgilendiren birçok kamu kurumunu dinledik, davet ettik, sunumlarını dinledik. Tabii, değerli bilgiler edindik, eksiklikleri gördük, alan çalışması yapmak istedik, bazen ülkemizle diğer ülkeler arasındaki diplomatik gerilimler nedeniyle çalışmalarımız aksadı, ertelemek durumunda kaldık, bu da doğal olarak raporun aksamasına sebebiyet verdi.

Çalışmalarımızı evet, uyum içinde gerçekleştirdik. Kadın Erkek Fırsat Eşitliğinin açıkçası -Başkanın da söylediği gibi- misyonuna uygun bir şekilde gerçekleştirdik. Ki konumuz da zaten buna çok elverişli bir konuydu, KEFEK'in diğer alt komisyon konularında olduğu gibi. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın, ailelerin, kadınların, genç nesillerin özellikle temel sorun alanları nelerdi ve biz yasama organı olarak sorunları tespit edip nasıl çözmek için önerilerde bulunacaktık, buna odaklanmıştık. Evet, temel sorun alanları vardı. Eğitim, açıkçası bizim ülkemizde de olduğu gibi birçok ülkede temel sorun alanı. Tabii, orada, farklı ülkelerde yaşayan vatandaşlarımız açısından bu çok daha büyük sıkıntılar yaratıyordu. Ana dilde eğitim özellikle genç nesilde, genç jenerasyonda böyle bir temel sorun alanı vardı, kültürel yozlaşma vardı doğal olarak. Aile bağları, aile yapıları, boşanmaların çok fazla arttığını ve bunun sebeplerinin neler olabileceğini... Şiddet konusu çok karşımıza gelmedi, sadece raporlarda bizim karşılaştığımız çok bariz bir şekilde bir şiddet konusu yoktu açıkçası. Uyuşmazlıklar çok fazla var, dil sorunu çok fazla var, velayet sorunları, aile içi tartışmalar nedeniyle özellikle Almanya gibi ülkelerde çocukların velayetlerinin başka ailelere geçici olarak verilmesi ki bir aile ziyaretimiz de olmuşu bu noktada Hollanda'da sanırım. Boşanmaları biz raporumuzda bunu kullanmak istemedik, işte ithal gelin, ithal damat kavramı, buna yer vermek istemedik ama bunun sorun olduğunu gördük. Çalışmamız devam ederken OHAL sürecinde olmamız sebebiyle bir kanun hükmünde kararnameyle -sonrada kanunlaşan- boşanmalar konusunda tanıma, tenfiz noktasında kısmen bir çözüm sağlandı. Biz doğal olarak muhalefet partili temsilciler olarak biz bunun bir KHK'yle değil de raporu tamamladıktan sonra bizim önereceğimiz bir kanun teklifiyle yani Komisyonumuzun önereceği bir kanun teklifiyle gerçekleşmesini istedik. Ancak bu bir kısmen çözüm oldu, taraflar eğer anlaşırsa dava süreci kolaylaşacak, kısmen bir çözüm olmuş oldu.

Bunun dışında eğitim konusu çok önemli gerçekten, temel sorun alanı bu konu. Ülkelerde ikili görüşmelerde belki diplomatik yollarla ya da ikili uluslararası anlaşmalarla dil konusunda, ana dilde eğitim alması noktasında kolaylıklar sağlanabileceğini önerdik. STK'ler konusu çok gündemimize geldi, dağınık bir STK yapısı olduğunu gördük. Bu konuda da yine önerilerimizde STK yapılarının daha bütünleştirici çok dağınık ve gerçekten dinsel temelli, cemaat temelli ayrışmalar olduğunu gördük ve vatandaşlarımızın bu tür ayrışmalardan zarar gördüğünü, bunların daha bütünleşik ve konsolosluklarımızın, büyükelçiliklerimizin görevlerinin çok önemli olduğunu, orada çalışan personel ihtiyacı vatandaşlarımıza cevap verebilecek, onların ihtiyaçlarını karşılayabilecek... Çünkü orada vatandaşlarımız bilgiye ulaşma noktasında farklı sivil toplum kuruluşlarıyla bağ kurmak durumunda kalıyorlar, bu da bazen suistimal ve kötü niyetli STK'lerle karşılaşmalarına sebebiyet verebiliyor ya da bilgili olmayan kimselerle karşılaşmalarına sebebiyet verebiliyor. Doğal olarak cemaat ve dinsel yapılar noktasında doğru bilginin, bizim kendi devletimizin kurumlarından, kendi devlet kurumlarımızın yetiştirdiği dinî bilgiye sahip, nitelikli personellerle böylece sorunun çözülebileceğini biz önerdik. Konsolosluk ve büyükelçiliklerde, ataşeliklerimizin güçlendirilmesini önerdik çünkü bunun, Düsseldorf'ta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bir örnek ataşelik çalışmasına şahit olduk, bunun da yaygınlaştırılması gerektiğini önerdik. Yani vatandaşlarımızın doğrudan, teknik, doğru bilgi alabilecekleri, hukuksal destek alabilecekleri, karşılaştıkları her türlü sorunda -ailevi olabilir bu, özel sorunlar olabilir, bazen psikolojik destekler gerekebilir- konsolosluk ve büyükelçiliklerde nitelikli personellerle iletişim bağları ve bilgi enformasyonunun sağlanması gerektiğini önerdik ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin de diplomatik ilişkilerinin, devletlerle olan ilişkilerinin güçlendirilmesi, bunların çözümü noktasında daha yapıcı olması gerektiğini düşündük.

Sayın Komisyon Başkanımız giriş konuşmasında Amerika'daki izlenimlerinden bahsetti ve orada önemli bir konuya değindi, ülkemizdeki devlet yöneticilerinin, siyasi parti başkanlarının, parlamenterlerin, temsilcilerin kullandığı dilin çok önemli olduğunu söyledi. Buna biz de çok rastladık. Çünkü alan çalışması yaptığımız ülkelerde, bizim ülkemizde devlet başkanlarının ya da bizi temsil eden, Hükûmetimizi, devletimizi temsil eden yetkililerin özellikle miting meydanlarında kullandığı, başka ülkelere yönelik kullandığı ayrıştırıcı dilin bizim orada yaşayan vatandaşlarımız için dezavantajlı bir durum oluşturduğunu, o mitingde söylenen bir sözün yakın komşusuyla ilişkisine zarar verdiğini, bir gerginlik yarattığını dile getirmişlerdi, Almanya'da böyle bir toplantıda bu mevzu olmuştu. Biz de bu konuda çok hassasız. Ülkemizin ortak değerlerinin hiçbir siyasetçinin ya da hiçbir siyasi partinin kişisel, günübirlik amaçları doğrultusunda kullanılmaması gerektiği konusunda sanırım hepimiz mutabıkız. Bu konuda da hassas bir dil kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda ben de Başkana katılıyorum dilin çok önemli olduğuna. Orada bizim vatandaşlarımızın toplumsal hayatlarına ve komşuluk ilişkilerine zarar vermeyecek bir dilin, söylemin olması gerektiğini ben de katkı anlamında dile getirmek istedim.

Önerilerimiz açık, net. Bununla ilgili Komisyonumuz raporumuzu ilgili bakanlıklara iletebileceğimizi, bununla ilgili kanun teklifini de yine Komisyon olarak yapabileceğimizi; burada muhalefet veya iktidar olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosu olarak çözüm odaklı ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın hak ve sorunlarıyla gerçekten ilgilenildiğini ve bunu da çözmek için adım atıldığını onlara hissettirmek gerektiğini düşünüyorum.

Bunun dışında, şunu da eklemek istiyorum, alt komisyonda dile getirmiştim ama sizlere de bilgi vermek istiyorum: Komisyonun ilk taslak raporunu uzman arkadaşlarımız -onlara da teşekkür ediyoruz, büyük bir çabayla hazırladılar- hazırlarken ben muhalefet partisi temsilcisi olarak, Cumhuriyet Halk Partisini temsilen, eksiklikleri, raporda nelerin olması gerektiğini ve bu raporun gerçekten Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunun kalıcı bir raporu olacağını, kullanacağımız dilin, tekniğin, alıntıların doğru bir akademik çalışma mahiyetinde olması gerektiğini ilettim. Bir muhalefet şerhi hazırlamak istedim bunlarla ilgili önerim olarak ancak alt komisyonda birlikte aldığımız kararla muhalefet şerhi eklemek yerine bizim muhalefet olarak önerilerimizin Komisyon Başkanı, uzmanlar ve değerli üyelerimiz tarafından rapora eklenmesi kabul edildi. O nedenle muhalefet şerhi yazmak yerine raporun bütüncül olarak ve daha nitelikli çıkması anlamında görüş ve önerilerimiz de rapora eklendi. Bunu da bilgilerinize sunmak istiyorum.

Biz başarılı ve uyumlu bir çalışma gerçekleştirdik. Başkanın da söylediği gibi, uyumlu bir çalışma oldu, çözüm odaklı oldu. Siyasi kaygıları bir kenara bıraktık ve somut çözümler getirecek nitelikli bir rapor hazırlama çabasında olduk.

Emeği geçen bütün çalışma arkadaşlarıma ben teşekkür ediyorum, bundan sonraki Komisyon çalışmalarında da başarılar diliyorum. Ben tabii ki Komisyonun çalışmalarını takip edip katkı sunmaya gayriresmî olarak devam etmek isterim. Umuyorum 26'ncı Dönem olarak biz başarılı bir KEFEK çalışması ve rapor olarak Parlamentomuza kalıcı bir rapor bırakmış... Vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek açısından da somut, kanuna dönüşmüş bir şekilde katkı sunmaktan mutlu olacağımı dile getiriyorum.

Teşekkür ediyorum tekrar.