| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/916) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 14 .03.2018 |
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunu Mecliste de, sanıyorum Yükseköğretim Kurulunda da sık sık gündeme getiriyorum. Türkiye'nin şu anda ciddi olarak bir insan gücü planlamasına ihtiyacı var. Yıllardır söylüyoruz, bu yapılmıyor. Bunu yapacak olan kurumlar kim? Tabii ki başta Millî Eğitim Bakanlığı, daha sonra iş ve işveren kuruluşları ve Yükseköğretim Kurulu. Yani en önemli alakadarları olarak düşünüyorum.
Bunu şunun için söylüyorum: Yani yükseköğretimde gerçekten okullaşma oranımız artmıştır yani yüzde 14'ten yüzde 42'ye ulaşmıştır. Bu sayısal gösterge olarak başarıdır ama bu çocukların yani bu okullardan mezun olan çocukların iş bulamaması başarısızlıktır. Yani bütün dünyanın kaliteli üniversiteleri mezunlarının dernekleri vasıtasıyla -İngilizce "alumnae" dernekleri denilen- iş piyasasındaki durumlarını takip ederler ve bunu başarı göstergelerine eklerler.
Ha, demin de bir arkadaşımız söyledi, dedi ki: "Üniversitelerinden mezunlarının hepsine bu toplumun iş bulmak gibi bir mecburiyeti yoktur." Teorik olarak doğru, yoktur ama neticede üniversite eğitimi bir kaynak israfıdır. Siz bu kaynakları harcıyorsanız bu çocukların yaşam standartlarının yükselmesi lazım. Bu da dünyada çok önemsenen bir parametre yani ilkokul mezunlarının aylık kazancı ile yükseköğretim mezunlarının aylık kazancı arasında ciddi de bir fark olması lazım eğer kaynaklarınızı doğru kullanıyorsanız.
Lafı biraz uzattım, onu da şunun için söylüyorum değerli milletvekilleri: Yani isterseniz yükseköğretimde okullaşma oranımızı yüzde yüze çıkaralım. Bu bir başarı sayılabilir ama özellikle dünyada "diploma ederi, diploma pahası" diye bir kavram var. Yani burada birincilik Avrupa üniversitelerinde güzel sanatlar fakültelerindedir, ikincilik tıp fakültelerindedir, sanıyorum üçüncülük de diş hekimliğindedir. Çünkü bunların öğrencileri yetiştirmek için ciddi masraf yapmanız lazım. Sonra mühendislikler gelir ama bir iktisadi idari bilimler fakültesinde, bir edebiyat fakültesinde neticede bir dershane, bir öğretmen, bir bilgisayarla eğitim verilebilir. Yani onları aşağılamak için söylemiyorum, işin doğası bu.
Yani özetle şuraya getireceğim lafı. Üniversite açıyorsak diploma ederi pahalı olan ama mezun olduktan sonra iş bulma ihtimali zayıf olan fakültelerden uzak durmak lazım. Türk ekonomisi için bu.
Şimdi, bakın, burada en önemlisi şu bu üniversitenin bölümleri arasında yani bu maddede yer alan. Türkiye'de diş hekimi ihtiyacı yoktur arkadaşlar, ihtiyaç fazlası vardır. O zaman diş hekimliği fakültesi açmayacaksınız. Ben rektör olarak kendi üniversiteme çok baskı olduğu hâlde açmadım. Ben bitirdim rektörlüğü hemen açıldı ama işsiz bu arkadaşların büyük çoğunluğu. Aynı şekilde güzel sanatlar fakültelerinin en önemli sorunu kaliteyi artırmaktır, mezunu artırmak değildir. Kaliteyi artırmaktan kastım nedir? Çok pahalı olan, özellikle müzik alanlarında ihtiyaçları yani piyanosunu, kemanını, şununu, bununu temin etmektir, ona göre hoca temin etmektir.
Dolayısıyla yani yeri gelmişken bir kez daha söyleyeyim diye söz aldım ama hiç olmazsa gelin, diş hekimliği fakültesi ile bu üniversitede güzel sanatlar fakültesine olanak tanımayalım. Ekonomik israftan başka bir şey değil.
Teşekkür ederim.