| Komisyon Adı | : | AVRUPA BİRLİĞİ UYUM KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 18 .12.2014 |
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Değerli Başkan, Bakanlığımızın değerli temsilcileri; bilgilendirme için teşekkür ediyorum.
Şimdi, bir Güneydoğu milletvekili olarak 6-7 Ekim olaylarını bizatihi yaşamış bir milletvekili olarak biraz o süreçten bahsetmek istiyorum açıkçası. 6-7 Ekim olayları yaşandığı sırada ben Ankara'daydım, Meclis çalışmaları gereği. O süreçte, özellikle 7 Ekim gecesi ben yaklaşık 50'ye yakın telefon aldım. Bu telefonlarda vatandaşlarımız sokaktaki çatışmaları bizatihi telefondan görüntülü olarak ve sesli olarak bana dinletip "Siz bizi niye koruyamıyorsunuz? Bu olayları niye önleyemiyorsunuz?" şeklinde ağır bir baskıları ve beklentileri vardı. Daha çok da gelen tepki ve şikâyetler, polisin, özellikle grupların bir araya gelmesi, karşı karşıya gelmesi noktasında olayları önleyebilme noktasındaki zafiyetlerine ilişkindi. Kimisi sokaktan, kimisi evinin camından ve balkonundan olmak üzere bizi arayan Gaziantep'ten vatandaşlarımız, polisin bu konuda istismarının olduğu, grupların karşı karşıya geldiğini, çatışmanın başladığını ama polisin sadece o süreci izlemekle yetindiği yönünde birtakım tepkiler ortaya konuldu bütün bir gece boyunca. Daha sonra tabii ben Emniyet Müdürümüzü aradım, Sayın Valimizi aradım, İstihbarat Daire Başkanını aradım; bana söylenen, maalesef ki, her polisin, her gruba, her olaya müdahale yetkisinin olmadığı yönündeydi. İşte, olayları önlemek için yani bir çatışmayı önlemek için, mutlaka çevik kuvvetlerin devreye girmesi gerektiğini, bu konuda polisin, polis birimlerinin farklı farklı görev ve misyonlarının olduğu yönündeydi.
Bu anlamda, bu yasanın düzenlenmesi gerçekten bir elzem olarak ortaya çıktı. Özellikle olayların önlenmesi, olaylar başladıktan sonraki süreci kontrol etmek oldukça güç, nereye varacağını tahmin etmek oldukça güç. Bunu da o dönemde, insanları sokağa çağıran insanların olayları kontrol etmekten aciz hâle nasıl geldiğini ve 50'yi aşkın vatandaşımızın can kaybıyla nasıl sonuçlandığını 6-7 Ekim olayları süresince gördük. Bu anlamda, olayların başlamadan, güçlü bir şekilde, etkin bir şekilde bir müdahaleyle polislerin bu yöndeki en azından olaylara müdahaledeki etkinliğinin artırılması ve olayların kontrolden çıkmadan önce müdahaleyle bertaraf edilmesi son derece önemliydi.
Molotof denilen şey son derece masum bir gösteri aleti gibi görünüyordu maalesef, ama molotofların atılması sonucu ülkemizde çeşitli kentlerde insanlar maalesef hayatlarını kaybettiler, masum insanlar, olaylarla hiç alakası olmayan sivil insanlar hayatlarını kaybettiler. Ve dün gece de, hiçbir şey yokken, mesela Gaziantep'te saat 12 civarında, maalesef, içerisinde sivil insanların olduğu bir otobüs, yine 300 kişilik bir gösteri grubunun, Vandal grubunun saldırısı sonucu yandı ve insanlar hayati tehlike atlattılar dün gece itibarıyla. Bu anlamda, bu yasanın önleyici olması ve insanların hak ve özgürlüklerini, gösteri özgürlüklerini kısıtlamadan, ancak gösteri yapalım derken de geride kalan milyonların, daha da fazla çoğunluğun, sağduyulu çoğunluğun haklarını asla şey yapmadan, yaşama haklarını, yürüme haklarını, gezinme haklarını, evlerinde oturma haklarını ortadan kaldırmadan, özellikle de o insanların, masum, sesini çıkartmayan, evinde otururken kurşunlara maruz kalmamak adına, ki Gaziantep'te maalesef 6-7 Ekim olaylarında 22 yaşında bir hanımefendi, daha 6-7 aylık çocuğu olan bir hanımefendi, evinde otururken kurşunlara maruz kaldı. Bu tür Vandalizm'in durdurulması adına bu yasayı son derece önemli buluyorum.
İdris Bey, Avrupa'daki uygulamalarıyla ilgili önemli bilgiler verdi. Ben açıkçası kendimizi bu anlamda suçladım. Şöyle ki: Avrupa'da işte bu gözaltı süreleri yetmiş altı saate kadar çıkarken bizde niye bu kadar düşüktü acaba, Biz Avrupa Birliğine uyum derken sadece işte şey anlamında değil, insan haklarını kısıtlamaya yönelik anlamda değil, aynı zamanda eğer eksik yanlarımız varsa onları da geride kalan sağduyulu insanlarımızın haklarını korumak adına da bu yasaların düzenlenmesi gerekirdi diyorum ve kendi kendimize bir özeleştiri getirmiş oluyorum bu süreçte de.
Avrupa'da kaç defa uygulanmıştır bunlar? Avrupa'da kaç defa uygulandığı, Avrupa'da bu tür Vandalların kaç defa meydanlara indiğiyle eşdeğerdir. Gerektiğinde Hamburg'da nasıl uygulandığını en şiddetli bir biçimde gördük. Gerektiğinde İngiltere'de, Amerika Birleşik Devletleri'nde, Ferguson'da polisin nasıl uygulama içerisine girdiğini de, daha önce Danimarka'da, daha önce İtalya'da bunları biz araştırırsak görürüz ama görmek istemezsek de hiçbir şey maalesef göremeyiz. Bizim şartlarımızla, güvenlik şartlarımızla İngiltere'nin güvenlik şartları asla bir değil. Bizim karşı karşıya kaldığımız güvenlik riskleriyle İngiltere'nin, Almanya'nın, Fransa'nın karşı karşıya kaldığı güvenlik riskleri bir değil. Çok çatışmacı bir coğrafyada yaşıyoruz maalesef ki. Bu anlamda, gerekli her türlü, özellikle sağduyulu vatandaşlarımızın, evinde akşamını çocuklarıyla birlikte geçirmek isteyen masum insanların hiç olmazsa evinde oturma güvenliğini biz teminat altına almak zorundayız.
Teşekkür ediyorum.