KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sayın Başkanım, saygıdeğer Komisyon üyelerimiz, çok kıymetli Bakanlık temsilcilerimiz, üniversite hocalarımız, kurum temsilcilerimiz; bugün Adalet Komisyonumuzda 2018 yılı için yeni bir kanun çalışmasına başlamış bulunuyoruz. Yatırım ortamının iyileştirilmesi amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve bir kısım kanunlarda değişiklik yapılması tasarının konusudur. 2003 yılında İcra ve İflas Kanunu'na iflasın ertelemesi müessesesi getirilmiş, iflastan ve konkordatodan bir adım önce ticari olarak sıkıntıya girmiş şirketler acaba bu süreçte ekonomiye tekrar kazandırılabilir mi, bir nebze olsun hem borçlunun hem alacaklıların hak ve menfaatlerinde denge sağlanabilir mi amacıyla düzenlemeler yapılmıştır. Ancak, yaşadığımız süreç kanunun çıkış amacı ile uygulamaların örtüşmediğini, iflasın erteleme müessesesinin, süreç içinde hem iflasla sonuçlandığını hem de alacaklıların ciddi manada mağduriyet yaşayabildiğini göstermiştir.

Hayat çok dinamik, hukuk kuralları ise statiktir. Ekonomik hayat ise hayatın içindeki en dinamik alanlardan birisi. Statik olan hukuk kurallarını dinamik hayatla örtüştürmezseniz o zaman ölü kanunlar olmuş oluyor. İflasın ertelemesi müessesesi de bu açıdan bir nevi ölü kanuna dönmüş durumda. Bakanlığımız burada iflasın erteleme müessesini toptan kaldıran, konkordatoyu daha etkin hâle getiren bir çalışma yapmıştır. Bu çalışmada konkordatodaki borca batıklık kısmını kaldırıyor, konkordatoyla ilgili şartların oluştuğunu düşünen bir borçlu veya alacaklı varsa kanunda belirtilen belgeleri hazırlayarak ve özellikle, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun yetki verdiği bağımsız denetçilerin de son kırk beş gün içindeki şirketin finansal tablolarını onayladığı bir rapor dâhilinde talepte bulunması hâlinde konkordato için geçici olarak ve otomatik olarak üç aylık bir süre için karar veriyor. Bu geçici mühlette bir komiser tayin ediyor. Komiser, alacaklıları, borçluları listeliyor, ilan ediyor; ilanda haklarında ihlal olduğunu düşünen, konkordatoyu gerektirir bir sebep olmadığına kanaat getiren alacaklıların yedi günlük süre içinde itiraz etme hakkı var. Bu itirazları mahkeme değerlendirdikten sonra ve gerekli görür ise yine bir aylık daha ek süre verecek. Raporlar hazırlandı, konkordato uygun görüldü ve mahkemeye tasdiki için gönderiliyor. Mahkeme bir yıllık süreç içinde konkordatoyu tasdikleyebilir veya tasdiklemez. Bu süreçlerin tamamına kesin kararlar veriliyor, itirazı kabil olmayan kararlar çünkü süreler sınırlı, iflas ertelemedeki gibi tedbir kararlarındaki sınırsızlık söz konusu olmadığı için hızlı bir şekilde bitsin, süreç akamete uğramasın ve bu yargılama sonucunda mahkeme, konkordato komiseri tayin ettiğinde komiser 297'nci maddeye göre borçlunun bir kısım hak ve yetkilerini sınırlıyor, ivazsız işlemler yapmasına, borçlanmasına vesaireye engel oluyor, alacaklıların ve borçluların listesi yapılıyor, buna göre de süreç devam ediyor. Buradaki en önemli unsur, eğer borçlu iflas etmiş olsaydı eline daha fazlası geçecek bir miktarı teklif etmeli ki alacaklılara konkordato kabul edilsin. İflas durumundan daha kötü bir alacak öneriyorsa bunun kabul edilmesi söz konusu değil.

Süreç daha basitleştiriliyor, daha hızlı hâle getiriliyor. Eğer zaten iki aylık süreçte konkordato uygun görmüyorsa reddetmiş olmakla icra takibi, duran takipler, geçici durma kararına ilişkin bütün süreçler yeniden başlıyor ve icra ve iflas devam etmiş oluyor.

Bence bu müessesede getirilen en önemli yenilik ve doğru yöntem, alacaklıları da sürecin içine dâhil etmek. Alacaklıların niteliklerine, cinsine, miktarına göre mahkeme 7 kişiye kadar alacaklılardan oluşan bir kurul tayin ediyor, bunlara ücret vermiyor. Bunun hem komiser üzerinde bir nevi denetim görevi var çünkü komiseri başarısız görürse mahkemeden azletme ve değiştirme talep ediyor ve süreci, yalnızca borçlu ile mahkemenin, bilirkişilerin arasında kalan bir sistem değil hem borçluyu hem alacaklıyı bir araya getiren bir müessese olarak düzenliyor ki bence bu müessesenin getirdiği en önemli yeniliklerden birisi bu.

Tabii, burada önemli olan, bir adi alacaklılar var, bir de rehinli alacaklılar var. Adi alacaklılarda konkordatoyu kabul etme sürecinde iki çoğunluk aranacak. Birisinde yüzde 50'den fazla sayı ve alacak çoğunluğu; ikincisinde, dörtte 1 sayı, üçte 2 alacak çoğunluğu olması gerekiyor ki konkordatoyu alacaklılar kabul ederse borçluların diğer kalan kısmı onlara uysun. Rehinli alacaklılar için, özellikle, sayın hocamız onu söyledi, toplantı demiyoruz, ona müzakere diyoruz diye. Onlar kendi içinde, her birini bağımsız olarak görüşmeler yapacak, bu süreçte yani kesin mühletten sonraki süreçte bir yıllık sürenin içinde -yargılama sürecindeki iltihak süresine dâhil olan o yedi günlük süre dâhil- karar vermek zorunda rehinli alacaklılar. Eğer onların da üçte 2'si kabul ederse diğerleri ona uyacak. Burada iki şartı var uyma durumunda olanların; bir, akdi faizi devam edecek, iki, en uzun vadeye tabi olacak rehinli alacaklılar açısından.

Müessesede, Dünya Bankasının, uluslararası yatırımcıların alacaklıların da dâhil olduğu bir sistemin olması yönündeki talepleri de dikkate alınmış. Daha önceki alt komisyonda da söylemiştim, ben Türkiye'nin büyük finans kurumlarının birisine karşı yaptığımız bir takip sonucunda o zaman bunu çok acı bir tecrübeyle yaşayarak görmüş ve BDDK'ya bir dilekçeyle müracaat etmiştim, keşke alacaklılar da bu tasfiyenin bir tarafına dâhil olsa, sadece borçluların yönettiği ve onların insafına terk edilen bir müessese olmasa diye. Yaklaşık yirmi yıl sonra, inşallah, hep beraberce bu kanunu çıkarmak da nasip olacak.

Güzel ve doğru yöntemle getirilmiş bir kanun. Elbette ki bir her zaman en iyiyi yapmak için gayret sarf edeceğiz ama sonuç itibarıyla insanız, hataları ve eksikleri olacak. Buradaki müzakerelerde ve Genel Kuruldaki müzakerelerde en doğruya ulaşmak için hep beraber gayret etmeli ve ticari hayattaki beklentilere uygun bir şekilde kanunu tamam olarak çıkarmalıyız.

Kanunun amacı yazılmıştı başlığına; biz, kanun yapma tekniği ve kanunu amaçla sınırlandırmama gerekçesiyle o kısmının arkadaşlarımızla birlikte çıkarılması uygun gördük.

Yine, konkordato süresinde adli ve idari davaların da durması getirilmişti. Türkiye'deki yargılama sisteminin uzun sürmesi ve ihtiyati hacizlerin de otomatik olarak durduğu, karar alınmış olsa bile uygulanamadığı bir sistemde yargılama yapmanın alacaklılara veya borçluya zarar vermediğini, sürecin tamamlanması açısından doğru olduğunu düşünüp o kısmın kanun tasarısından çıkarılmasına karar verdik. Konkordatoyla ilgili kısaca söyleyeceklerim bunlar.

İkinci ve önemli kısım, Elektronik Tebligat Kanunu. Elektronik tebligatla ilgili PTT Genel Müdürlüğümüze yetki veriyoruz. PTT Genel Müdürlüğü çok geniş bir altyapı kuracak. Daha önceki kanundaki hükümlere ilaveten 5018 sayılı Kanun'daki tüm kamu kuruluşlarına, kamu kuruluşlarının dâhil olduğu şirketlere, fonlara, köy tüzel kişiliklerine, avukatlara, noterlere kadar herkesin bu sisteme dâhil olması düzenleniyor. Burada avukatlar, "İleri yaşta olan ve elektronikle çok yakın ilişkisi olmayan avukatlar açısından sıkıntı olabilir, Barolar Birliğine bu yükü yüklemeyin." diye eleştiriler de getirdiler. Daha önce UYAP getirildiğinde de benzer eleştiriler olmuştu ama bugün her birimiz UYAP'tan son derece istifade edip yargılamanın hızlı ve doğru bir şekilde sonuçlanması için bundan faydalanıyoruz. Avukatlık gibi üst özen borcunun yüklendiği meslek sahiplerinin ben kısa sürede bunu da uyumla karşılayacağını ve memnun olacaklarını düşünüyorum. Tabii, burada ücretsizlik, en az ücret, imkânlar kısmında, az önce Sayın PTT Genel Müdürümüz de buradaydı, kendisiyle görüştük, o konuda Barolar Birliğiyle görüşmeli ve bu altyapıyı hızlı ve doğru bir şekilde noterlere, avukatlara, diğer serbest meslek sahiplerine PTT kurumumuz sağlamalıdır.

Tabii, önemli bir avantajı var. Beş gün, bütün temyiz, itiraz, istinaf sürelerine ilave oluyor, tebligat elektronik postaya düştükten beş gün sonra süreç başlıyor yani ilave bir beş gün daha kazanmış oluyor aslında insanlar. Bu açıdan faydalı. Belki internetin çok iyi, verimli çalışmadığı köylerde veyahut da ilkokul mezunu olma şartı olup da okuma yazması olmayan köy muhtarlarının olduğu bir yerde bu eleştirileri de dikkate alarak kurumlarımız mutlaka bir çözüm üretmeli.

Sonuç itibarıyla da elektronik tebligatın, geçen yılki yapılan hesaba göre 40 milyon tebligatın 28 milyonunun elektronik ortamda yapılma ihtimalinin olduğunu söylüyorlar. Daha ucuz, daha az masraflı, seri, kolay, aradaki süreçleri kısaltan, en önemlisi de yargılamayı hızlı bir şekilde yapmaya ve bitirmeye vesile olan bir sistem olacak. İnşallah, ümit ediyoruz ki bu, Türkiye'de yargılama süreçlerinin daha kısalmasına vesile olacak bir kanun diye düşünüyorum.

Son kısımda, yine tahkimle ilgili iptal davasının açılacağı yerde, asliye hukuk ve asliye ticaret mahkemeleri konusuna göre belirlenerek bu da sonuçlandırılmış oluyor.

Teknik bir eksik olmasın, eğer hata yapmışsak lütfen onu da belirtin.

Kısaca, alt komisyonumuzdaki kanun çalışmalarımızın özetle konuları olarak bunları söyleyeyim. Maddeler geldiğinde de o kısımları ayrı ayrı iletiriz.

Hukuk güvenliği çok önemli. Gerçekten bir yatırımcının alacağına ne zaman, nasıl kavuşabileceğini, ne kadar sürede kavuşabileceğini az çok kestirmesi ve o süreçte ekonomik bir kriz yaşandığında tasfiyenin bir tarafı olduğu sistemi hem borçlunun hem alacaklının güvenliği açısından önemli görüyorum. Bu vesileyle düzenlemenin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum ve kısa sürede kanunlaşmasını arzu ediyorum.

Teşekkür ederim.