KOMİSYON KONUŞMASI

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, şimdi, bu maddeyle alakalı düzenlemede de 9'uncu maddeyle alakalı ortak bir şey var, birbirinden farklı değil. Ama öncelikle buna ilişkin konuşmama başlamadan evvel, 3'üncü madde ile de bunun arasında bir bağlantı var. Neden? Şimdi, 3'üncü maddede 298 sayılı Kanun'un 22'nci maddesinde bir değişiklik yapılıyor. Oradaki gerekçe şu: "Mevcut düzenlemedeki iyi ün yapmış kişiler kavramının afaki niteliği -gerekçede bu şekilde bahsediliyor- ve bu kişilerin belirlenmesindeki güçlük nedeniyle, uygulamada sorunlar yaşandığı bilinmektedir. Teklifle, birlikte yapılan seçimlerde oy pusulalarının aynı zarfa konulmasının öngörülmesi ve seçim ittifakı müessesesine yer verilerek sandık sonuç tutanaklarına işlenecek bilgilerde değişiklik yapılması nedeniyle, oy kullandırma ve sayım döküm işlemlerinde aksaklıklar yaşanmaması için bu işlemlerin daha nitelikli ve liyakatli kişilerce yapılması gerekmektedir." diye bir gerekçe konuluyor. Bu gerekçeye dayanak olarak da sandık kurulu başkanlarının kamu görevlileri arasından belirlenmesine yönelik değişiklik yapılmaktadır. Yani kamu görevlilerinin sandık kurulu başkanı yapılmasındaki temel dayanak kamu görevlisi olması sandık kurulu başkanlarının, burada sayım döküm işlemlerindeki aksaklıkların yaşanmaması, bir de bu işlemlerin daha nitelikli ve liyakatli kişilerce yapılması.

Demek ki kanun koyucu şunu düzenlemiş veya bu düzenleme getiriliyorken gerekçede: "Efendim, eğer böyle bir düzenleme yapılırsa, kamu görevlileri olursa bu kamu görevlileri herhangi bir şekilde nitelikli ve liyakatli kişilerden oluşacakları için herhangi bir şekilde hata yapmazlar ve hatalara cevaz vermezler." şeklinde bir gerekçe ileri sürülüyor. Şimdi, sandık kurulu başkanlarının, kamu görevlisi olacağına göre, belirlenme tarzı ve sivil toplum girişimlerini dışlama riskinden bağımsızlık olarak neden mühürsüz oy ve zarf geçerlidir? Temel kural bu. Şimdi, sandık kurulu başkanı neden hata yapabilir? Yani ilk baştaki gerekçe -Sayın Parsak biraz önce açıkladı, işte sandık kurulu başkanlarının siyasi partilere göre dağılımlarını filan ayrıntılarını anlattı ama- bizim 3'üncü maddede getirmiş olduğumuz düzenlemede mevcut başkanların bu konuda eksik yaptığı, ün sahibi kavramının çok afaki bir kavram olduğu, kamu görevlisi olacak sandık başkanlarının bu şekilde hata yapmayacağına ilişkin bir gerekçe koyuyoruz. Yani sandık kurulunun bir anlamda temel argümanını değiştiriyoruz. Keşke Sayın Parsak burada olsaydı. O özellikle sandık kurulu başkanlarını kamu görevleriyle alakalı bizim çekincelerimizi söylüyorken -tabii, dün ben yoktum, neler görüşüldüğünü bilmiyorum ama- sanki sandık kurulu başkanları bir siyasi partinin temsilcisiymiş gibi hareket ederler, o şekilde bir kaygı yaşadığımızı ileri sürdü. Buna katılmak mümkün değil. Bizim buradaki temel argümanımız şu: Sandık kurulu görevlisinin kamu görevlisi olmasının sonuç olarak bir siyasal iktidarın baskı yapması, hangi parti parti olursa olsun, bugün A partisi olur, yarın B partisi olabilir, ille bu şekildeki bir nitelendirme baskı yapma sonucunu getirebilir.

Şimdi, gelelim bu 3'üncü maddede kamu görevlisi olma şartını ortaya koyduğumuz zaman gerekçede madem böyle liyakatsiz kişileri ortadan kaldırıyoruz, o zaman kamu görevlisi olan bir sandık görevlisinin sabahtan mühürle alakalı bir hatayı yapması belki bir milyarda 1'dir. Yani pusulaların mühürlenmesiyle alakalı neden böyle bir hata yapabilir? Bakın, kamuoyunda bunu günlerdir tartışıyoruz. 11'inci maddede ne diyor? Maddenin birinci fıkrasında "Üzerinde sandık kurulu mührü bulunmayan birleşik oy pusulalarının geçerli sayılacağı hükme bağlanmıştır." Yani biz diyoruz ki, bu sandık kurulu bu kadar kıyametin kopartılmasına rağmen, hem Komisyonda hem geçen 16 Nisanda yaşamış olduğumuz halk oylamasındaki temel argümanı neydi? Mühürsüz oylar. Türkiye'de bir tane sandık kurulu bu hatayı yapabilir mi, bir tek sandık kurulu? Yani siz sabah sandık kurulunu toplayacaksınız -o kadar kişiden oluşan bir heyet var- bu sandık kuruluna 16 Nisandaki halk oylamasıyla alakalı sakatlığın bizce yargı yoluna götürülmesinin, itirazların, meşruluğuyla alakalı tartışmaların en yoğun olduğu bir tabloda biz diyeceğiz ki, efendim, sandık kurulu nasıl olsa filigran var...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Madem böyle bir tablo var. Buna rağmen, sandık kurulu bu hatayı niye yapar? Bu kadar masumane olmadığını düşünüyoruz ve bu kaygımızda da haklıyız. Yani biraz önce demiş olduğum Anayasa'nın 67'nci maddesindeki seçimlerin, genel, tarafsız, adil olmasıyla alakalı en temel belirleyicilerden bir tanesi bu sandık kurulu mührüdür, sahteciliği önleyebilecek olan bu olaydır.

Ha, bugün, bu sizin için, siyasal iktidar, siyasal iklim bu şekilde eser sizin lehinize olabilir ama yarın bir gün bir başka parti kamu gücü elinde bulunabilir, kamu gücünü yapan memurlara baskı yapabilir, kamu görevlilerine baskı yapabilir. Bunu anlamak ve anlatmakta zorluk çekeriz.

İnanıyorum ki dün çok ayrıntılarıyla bu maddeyle alakalı çok ayrıntılı tartışmalar olmuştur, öyle tahmin ediyorum. Buradaki temel maddenin kırılma noktalarından, bu teklifin kırılma noktalarından bir tanesi de bizde hem 9'uncu madde hem 11'inci maddede getirilen düzenlemedir. Şimdi, dedim ya keşke Sayın Parsak burada olsaydı, dedi ki: "Bazı şeylerle alakalı tutanaktan çıkartılmasına ilişkin teklifler, önergeler böyle olur mu?" Bu şekilde "gayriciddi" anlamında bazı sözler söyledi bu tam aynı bağlamda olmasa da.

Şimdi, değerli milletvekili arkadaşlarım, bu en başta söylediğim gibi, muhalefetin, iktidarın ötesinde temel bir uzlaşmayla belirlenebilecek olan bir düzenleme bu maddeler, yirmi altı madde. Yani bu konuda iktidarı muhalefeti olmaz ama bu düzenleme alt komisyona gittiği zaman alt komisyonla alakalı bir günlük bir sınırlama koyuldu. Bir gün içerisinde alt komisyon toplanacak, iki saat veya üç saat içerisinde yanılmıyorsam -Fatma Hanım burada, o da ayrıntılarını biliyor- muhalefet şerhini hazırlayacaksınız, çok alelacele bir düzenleme getirildi. E böyle bir düzenlemenin nereye yetiştirildiğini anlamakta güçlük çekiyoruz. O anlamda bir kere bunun düzeltilmesini talep ediyoruz.

Biz daha önceden, buraya gelmeden evvel -ben uzun yıllar avukatlık yaptım- buradaki temel kuralımız şu: Biz kanun koyucunun her konuda objektif düşündüğünü, bize bir şey sordukları zaman "Kanun koyucu böyle düşünüyor." diye... Kanun koyucu bazen boş düşünüyormuş, açık konuşayım yani sübjektif düşünüyormuş, doğru düşünmüyormuş. Bizim bildiğimiz o sanal kanun koyucu yokmuş, kanun koyucu başka bir şeymiş yani. Onu da burada öğrendim. Yani kanun koyucuyu ben buraya gelmeden evvel çok müthiş, böyle her türlü kantarın topuzunu ayarlayan... Bir geldik ki öyle değil. El kaldırıyorlar öyle oluyor, böyle oluyor. O işler başka gidiyormuş yani onu da burada öğrendik sayenizde. O anlamda da sizlere teşekkür ediyorum.

Şimdi, bir de şey söyleyeyim tutanağa geçmesi açısından. Buradaki temel kaide şu: Rahmetli Demirel'in bir lafı var. Demirel'e diyorlar ki: "Sandıktan ne çıkar?" Müthiştir lafı. Diyor ki: "Ne atarsan o çıkar." Bizim buradaki amacımız sandığa ne atılırsa onu çıkartmak. Yani sandığa başka ellerin uzanmasını engellemek, başka ellerin o sandığa uzanmasını kırmak. Amacımız o zaten. Sandığa ne atılırsa onu çıkartabilmek.

Şimdi, biraz önce Sevgili Tufan Köse çok mütevazı anlattı. İşte, arkadaşlarımız Sayın Parsak sözlere girdiği zaman devletin bekası, şunlar bunlar anlattı, sanki bu ittifakı yapan partilerin dışında devletin bekası yok. 15 Temmuz akşamı bu Parlamentoya gelen ilk üç milletvekilinden biriyim. Yusuf Bey'in de orada olduğunu o akşam hatırlıyorum. İlk üç milletvekili, kimse gelmeden geldik bu Parlamentoya. Hiç kimse yoktu bakın arkadaşlar, bir daha söylüyorum. Üç milletvekili. Biri yanımda oturuyor Tufan Köse, biri Bülent Tezcan, sonra diğer arkadaşlar. İşte, o gün artık parti marti yoktu, sabaha kadar on iki saat boyunca bomba yedik. Geldik ya, şunu iyi bilin: Biz o gece bu Parlamentoya Recep Tayyip Erdoğan'ın bekasını savunmaya gelmedik. AK PARTİ'deki milletvekili arkadaşlarım, yani bu sizi incitmesin. Biz o gece bu Parlamentoya laik Türkiye Cumhuriyeti'nin, Mustafa Kemal'in milletvekilleri olarak geldik. Yoksa Recep Tayyip Erdoğan'ın bekasını kenara koyuyorum, o ayrı bir olay. Biz cumhuriyeti savunmaya geldik Parlamentoya. O nedenle, yok öyle "darbeymiş", yok "darbe değilmiş" filan diye değil. 15 Temmuzla alakalı, hiç lafı evirip çevirmeye gerek yok, alçakça bir hain darbe girişimiydi ama onu biz engelledik, hep beraber engelledik partilerin ötesinde böyle böyledir diye.

Bakın, buradaki tablo şu: Bu tablonun içerisinden amacımız şu. Herhangi bir hesap yapmıyoruz. Yanlış hesaplar, işte kafamızda bir hinlik filan yok. Biz diyoruz ki, önümüzdeki dönemde yapılacak seçimde -2019'da yapılır en geç- bu seçimin tarafsız, adil, Anayasa'nın amir gördüğü 67'nci maddesindeki öngörülen hükümlere uygun bir seçim olsun. Bunu istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz. Bu seçimle alakalı kırılma noktası da, biraz önce dediğim gibi o mühürsüz olay yani sandık kuruluyla alakalı mühürsüzlük olayı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Başkanım toparlıyorum.

Şimdi, vicdanınıza seslenerek diyorum. Bu kadar kıyamet koparıldı, bu kadar kıyamet kopartılmış yani sandık kurulu bu hatayı niye yapar? Sandık kurulu sehven bu hatayı niye yapar? Şimdi, siz sandık kurulunun yapabileceği, öngörülebilecek olan bir sehven hatayı öngörerek daha önceden bu olayı ceza hukuku açısından baktığımız zaman suç olmaktan çıkartıyorsunuz. Bu yani çok absürt bir örnek olabilir ama dikkatsizlik, tedbirsizlik sonucu ölümüne sebebiyet olacak bir adamla ilgili eski TCK 455'teki o ceza hükümlerini -şimdi yenisini bilmiyorum, uzun yıllardır uzağım- ortadan kaldırıyor. Böyle bir gerekçe olamaz yani. Sandık kurulu oturduğu gün, sabahtan oturacak, oy pusulalarını mühürleyecek. Bunu yapamıyorsa o sandık kurulu sandık kurulu değildir bu temel yanlışı yapıyorsa eğer. Ha, bütün bu kıyamet kopartılmaya rağmen, bunu eğer öngörüp bu hatayı yapıyorsa da onunla alakalı hangi partiye giderse gitsin o mühürsüz oy geçersiz olsun. Niye yapalım yani? Geçersiz olsun. Siz bu taraftan 1 tane oyun hesabını yapıyorsunuz, 2 tane oy, 3 tane oy... Şimdi, merak ediyorum, Türkiye'de bu kadar sandık var, acaba binde 1 bile, binde 1 bile olmayacaktır, sıfırlı rakamlarda 1 tane, 2 tane ancak olabilir diye. Amacın başka olduğunu görüyoruz. Benim bir sözüm var: Ormana bakınca ağaçları mı görüyorsunuz yoksa ormanı mı görüyorsunuz? Nasıl baktığınız önemlidir.

O anlamda, buradaki düzenlemeyle alakalı alt komisyonda arkadaşlarımız gerekli çekincelerini, muhalefet şerhlerini sunmuşlar. 9'uncu madde bağlamında bir anlamda onunla bir illiyet bağı var. 9'uncu maddedeki ve 11'inci maddedeki ortak görüşlerimizi, muhalefet şerhlerimizi ve kaygılarımızı Komisyonun takdirlerine sunuyor, önergelerimiz doğrultusunda gerekli işlemin yapılmasını saygıyla arz ediyorum.

Teşekkür ediyorum.