KOMİSYON KONUŞMASI

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, basınımızın değerli temsilcileri; 10'uncu madde, "zarfların açılması, oyların sayım ve dökümü" başlıklı madde. İçeriğinde tabii, ittifak yapan siyasi partilerin bulunması hâlinde onlarla ilgili oyların dağılımı ve çok önemli hususlar var. Aslında ittifak maddesi de diyebiliriz.

Öncelikle şunu vurgulamak istiyorum: Seçimlerde ittifaklar tabii ki yapılabilir. İttifaklar niçin yapılır? Seçimlerin temel amacı nedir? Seçimlerin temel amacı, temsilde adaletle birlikte yönetimde istikrarı sağlamak yani seçim sonucunda sağlıklı, güçlü, iyi çalışabilecek, hizmet edebilecek bir hükûmetin çıkması, seçim sonucunda bir Hükûmetin oluşması; seçimlerin temel amaçları bunlar.

Şunu yine vurgulamak istiyoruz, tutanaklara geçmesi açısından, tekrar açısından çok çok önemli: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde artık ilk genel seçimden sonra hükûmet Parlamento dışından oluşacak yani Meclisin içinden çıkmayacak yani yönetimde istikrar diye bir sorun yok, seçilecek Cumhurbaşkanı, yürütmenin başı yani hükûmet. Atayacağı bakanlar Meclisin onayına tabi değil, atayacağı bakanlar için güvenoyu söz konusu değil. O yüzden niçin biz temsilde adaletten korkuyoruz, niçin demokrasimize böyle bir teklifle ağır bir darbe indiriyoruz? İttifak yapılabilir ama nasıl yapılması lazım? Öncelikle yüzde 10 barajının kaldırılması lazım ve ittifak içindeki oyların dağılımının ve illerde milletvekillerinin dağılımının da adalet temelinde olması lazım. Avrupa örnekleri veriliyor çok sık, yine hatırlatmak istiyorum, Avrupa örneklerinin tamamında hükûmetler Meclisin, Parlamentonun içinden çıkıyor ama bizde durum farklı. Avrupa'da bazı uygulamalarda tercihli oy kullanmak mümkün, bazı uygulamalarda ittifaka giren partiler tek listeyle katılıyorlar, tek liste.

Şimdi, burada görüyoruz ki ittifakın içindeki her siyasi parti kendi milletvekili listelerini verecek ama illerde milletvekilleri dağıtılırken partilerin aldığı oylar değil, ittifakın toplam oyu, ittifak tek bir partiymiş gibi milletvekilleri dağılımı yapılacak. Bir örnek vereyim, çok basit bir örnek, tutanaklara geçmesi açısından. Bizler zaten bu konuşmaları tarihe not düşmek adına yapıyoruz çünkü ilerde incelenecek, kim ne demiş, neleri geçirmişiz bu Meclisten, bu komisyonlardan; o yüzden bu konuşmalar çok çok önemli. Kimler temsilde adaletin yanında olmuş, kimler demokrasinin yanında olmuş, onun için bu konuşmalar önemli. Bir ilde diyelim 1 milletvekili çıkıyor, 3 parti seçime girdi, 1'inci parti 100 bin oy aldı, 2'nci parti 80 bin oy aldı, 3'üncü parti 30 bin oy aldı. 80 bin ile 30 bin oy alan parti ittifak yaparsa bu teklife göre, bu sisteme göre o 1 milletvekiline, 80 bin artı 30 bin eşittir 110 bin olduğu için 1'inci parti, 100 bin alan parti değil, 2'nci ve 3'üncü parti o 1 milletvekilini alacak; o 1 milletvekili de, o ittifakın içinde 2'nci partiye 80 bin oy alan partiye gidecek. Eğer bu adaletliyse buna "evet" deyin. Ne olması gerekir peki? İttifaka giren partiler ayrı ayrı milletvekili listelerini verdikleri için -bakın tek listeyle girseler sorun yok- partilerin aldıkları oylar belli, ittifakın oyları belli, ittifakın oylarının dağılımının nasıl yapılacağı belli. İşte bu dağılım yapıldıktan sonra illerde milletvekilleri dağıtılırken her partinin o aldığı oya göre dağılım yapılmalı. Çünkü bu sistemde ittifak tek listeyle seçime girmiyor. Onun için adalet diyoruz. İstikrarı sağlamak istiyorsanız, demokrasiyi kuvvetlendirmek istiyorsanız adalet gerekir. İstikrar adaletle mümkündür; onun için bu örneği verdim.

Referandum sürecinde, 16 Nisan 2017'den önce Cumhuriyet Halk Partisi olarak hep şunu yüksek sesle söyledik -doğruydu söylediğimiz- dedik ki: "Bakın, sizin bu getirdiğiniz sistemin dünyadaki demokratik başkanlık sistemleriyle bir benzerliği yok, bu Afrika'daki, Orta Asya'daki hiper başkanlık dediğimiz, patronlu başkanlık sistemlerine benziyor. Oralarda demokrasi yok, bunun fren-denge mekanizmaları yok ve bu sistem yürürlüğe girerse, evet çıkarsa bundan sonra Türkiye'de koalisyonlar olmak zorunda. Bu sistem koalisyonları mecbur kılar." Bunu, referandum sürecinde, tartışmalarımızda, komisyonda, Genel Kurulda, televizyon programlarında, meydanlarda, kahvehanelerde her yerde söyledik. Millete doğruyu söylemediniz, siz dediniz ki: "Koalisyonlar bitecek, artık istikrar netleşecek ama artık koalisyon olmayacak." Biz de dedik ki: "Hayır, bu sistem asıl koalisyonları doğurur. Bu sistem asıl koalisyonları yaratır." İşte Güney Amerika örnekleri ortada. Güney Amerika'daki başkanlık sistemlerinin tamamına yakını koalisyonlarla yönetiliyor. Neden? Çünkü bu sistemde başkan seçilebilmek için, cumhurbaşkanı seçilebilmek için bakanlıkları dağıtmak zorundasınız; bu bir koalisyondur, dünyadaki örnekleri de budur. Amerika örneği: Amerika'da sistem iki parti üzerine kurulduğu için durum farklıdır. Ve bizim dediğimiz çıktı. Bakın, şu anda ittifak görünümlü bir koalisyonla karşı karşıyayız. AK Parti, MHP, Büyük Birlik Partisi koalisyon yapıyorlar, Saadet Partisini de katmak istiyorlar, bakanlıklar teklif ediliyor, milletvekilliği teklif ediliyor. Bu, çok açık bir koalisyondur. Biz bunu söyledik, bu sistem yürürlüğe girerse siz koalisyonlar olmayacak diye "evet" istediniz milletten, millet de size inandı, "evet" dedi. Biz de dedik ki: "Evet çıkarsa asıl koalisyonlar dönemi o zaman başlar." Koalisyon tartışması tabii ki ayrı bir tartışma. Almanya İkinci Dünya Savaşı'ndan beri koalisyonlarla yönetiliyor. Parlamenter sistem Avrupa'nın da en büyük ekonomik gücü. O ayrı bir tartışma konusu. Türkiye'de 1995 yılında, 2001 yılında en köklü demokratik Anayasa değişiklikleri yapıldı, reform niteliğinde, ikisinde de koalisyon hükûmetleri vardı, 1995, 2001. Sizin döneminiz tek parti dönemi, istikrar dediğiniz, güçlü iktidar dediğiniz dönem. 2010 Anayasa değişikliklerine bakın, son Anayasa değişikliklerine bakın, demokratik anayasa değişiklikleri değil suistimalci anayasa değişiklikleri olarak nitelenen Anayasa hukukçularının, bu ülkenin en değerli anayasa hukukçularının suiistimalci anayasa değişikliği denen değişiklikler işte güçlü tek parti dönemlerinde geldi. Neden suistimalci diyorlar? Kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırdığı için, egemenliği şahsileştirdiği için ve şu anda da görüyoruz ki "devlet benim" deniyor. Evet şimdi bu maddede de, temelinde bu maddenin ittifak olduğu için bunları paylaşıyorum, inandığım için paylaşıyorum. Referandum sürecinde de bunları yüksek sesle söylüyorduk. Şimdi ittifak görünümlü koalisyonlar daha seçimden önce oluştu ve oluşacak. Bu sistem zaten koalisyonlara gebe bir sistem, biz bunu söylüyorduk ve söylediklerimiz de çıktı. Çünkü başkanlık sistemlerinde, dünyadaki örneklerine de bakın, bunları görürsünüz ve en önemlisi baraj. Referandum sürecinde yine AK PARTİ'nin çok değerli yetkilileri, Anayasa Komisyonu Başkanımız Sayın Şentop da, ki değerli bir hocadır, Sayın Burhan Kuzu da, Başbakan da birçok kez barajın kalkacağını ya da sembolik olarak bir ya da ikiye indirileceğini söyledi. Çünkü Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde baraj niye olsun ki? Hükûmet dışarıdan oluşacak. Bırakın tüm siyasi partiler, düşünceler Mecliste temsil edilsin. Bir siyasi parti çok düşük bir oy alsa bile genel başkanı o düşünceyi, o partiyi parlamentoda temsil etsin. Bu, toplumda diyaloğu, uzlaşmayı, hoşgörüyü de arttırır, kutuplaşmaları da giderir. Baraj neden? Niçin biliyor musunuz? Maalesef bunu üzülerek söylüyorum, bizim tespitimiz... Çünkü şu getirdiğiniz teklif onu gösteriyor. Hiç baraj sorunu olmayan iki parti var Türkiye'de şu anda, AK PARTİ ve Cumhuriyet Halk Partisi. Ama iktidar barajı kaldırmak yerine, ki baraj 12 Eylül darbe hukukunun getirdiği bir demokrasi ayıbıdır ve biz bu ayıpla gidiyoruz, 12 Eylül darbe hukukunu mevzuatımızdan arındırmak yerine 12 Eylül darbe hukukunun getirdiği düzenlemelerle gidiyoruz. Maalesef şu anda iktidar barajı şantaj olarak kullanıyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde istediğini elde edebilmek için barajı aşması mümkün olmayan partilere "Sen benim yüzde 50 artı 1 almamı sağla, ben de sizi Meclise taşıyayım." diyor. Barajı şu anda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen sistemde hiç kimse savunamaz. Çünkü parlamenter sistemde hükûmetler Meclis içinden çıktığı için baraj tartışılıyordu 3 mü olsun, 2 mi olsun, 5 mi olsun. 10 yine kabul edilebilir bir şey değildi ama bir baraj, makul oranda bir baraj öngörülebilir parlamenter sistemde. Ama Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde baraj niye var, niye barajı kaldırmıyoruz? Milletvekili Seçimi Kanunu'nda yapılacak basit bir değişiklikle bunu niye kaldırmıyoruz? Bizim ana muhalefet partisi olarak barajın kaldırılmasıyla ilgili teklifimizi İç Tüzük 35 uyarında niye bu teklifle birlikte görüşmüyoruz? Siyasi Partiler Kanunu'nda ve Seçim Kanunu'ndaki diğer değişiklikleri bunlarla ilgili olduğu hâlde, bağlantılı olduğu hâlde niye birleştirip görüşmüyoruz? Amacımız daha iyi bir Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu, daha güçlü bir demokrasi değil demek ki. Amacımız iktidarı nasıl yaparız da elimizde tutarız.

Temsilde adalet. Bu madde açıkça anayasaya aykırı çünkü temsilde adaleti zedeliyor. Temsilde adalet Anayasa'mızın 67'nci maddesinde güvence altına alınmış önemli bir ilke. Ama temsilde adaleti de yok ediyoruz. Çünkü teklifte oyların dağılımına ve milletvekillerinin dağılımına baktığımızda bunu açık ve net görüyoruz. Tek listeyle girin o zaman sorun yok, iki listeyle, ayrı ayrı listelerle giriyorsanız milletvekillerinin dağılımının hesabında böyle bir durum olmamalı. Amacımız iktidarı sürdürmek değil ki, siyasetin amacı bu değildir, siyasetin amacı gerçekten topluma hizmetse, demokrasiyi güçlendirmekse adalet temelinde, ilkeler temelinde ittifakları sağlayacak düzenlemeleri yapmamız lazım. Bizim aslında bu şansımız var Komisyonda ama bunu gerçekleştiremiyoruz çünkü alt komisyondaki çalışmalardan da anlaşıldı ki noktası, virgülü değişmeden bu teklif Genel Kurula gidecek, Genel Kuruldan da geçecek ama ne olursa olsun biz hem seçim güvenliğiyle ilgili hem de temsilde adaletten tutun da her açıdan demokrasinin güçlenmesi için mücadelemizi tüm siyasi partilerle, sivil toplumla, halkla birlikte yürüteceğiz. Onun için bu maddenin değişmesini, tekliften çıkarılmasını ya da yeniden düzenlenmesini talep ediyoruz. Yönetimde istikrar, temsilde adalet gibi ilkelerle hiç bağdaşmayan bir düzenlemeyle karşı karşıyayız diyorum, teşekkür ediyorum. Düşüncelerimi bu şekilde paylaştım.

Yine tekrar ediyorum, ittifaklar yapılabilir, seçimlerde ittifaklar olabilir ama temelinde adalet olmak şartıyla. Seçmen iradesine, milletin iradesine gerçekten saygımız varsa bu iradenin de en yüksek oranda Meclise yansıması için, egemenlik Meclis tarafından oluşuyorsa, Mecliste oluşuyorsa, egemenlik kayıtsız şartsız milletinse ve o Mecliste o irade oluşuyorsa bırakın seçmenin iradesi, millî irade Parlamentoya yansısın. Bu barajı kaldırarak da bunu sağlayabiliriz. OHAL'i kaldıralım, barajı kaldıralım, ittifaklar yapalım, Mecliste temsilde adaleti sağlayalım çünkü Türkiye'nin en büyük sorunu bu diyorum.

Teşekkür ediyorum. Saygılarımı sunuyorum.