KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ederim.

Önce, birkaç tane, daha doğrusu esas sistematiği bir konuşalım, şu muhalefet şerhi meselesinden.

Şimdi, raporun katıldığımız kısımları var zaten önemli bir kısmına katkı verdik, birlikte çalıştık; katılmadığımız kısımları var. Ayrıca, raporda yer almasını önereceğimiz şeyler var, bunlardan sizin kabul edecekleriniz olacak veya Komisyonun kabul edecekleri olacak, kabul etmeyecekleri olacak. Kabul etmeyeceklerini bizim -anladığım kadarıyla- muhalefet şerhi kısmında değerlendirmemiz gerekecek. Bu anlamda teknik bir imkânsızlık çıkıyor ortaya şimdi. Altı gün kaldı, son toplantı diyoruz. Bizim önerilerimizin rapora konup konmayacağının, dercedilip edilmeyeceğinin kararlaştırılması Komisyon kararıyla olacak bir şey, Başkanlık Divanı bu meseleye memur değil. Komisyon toplantı yapmayacaksa şimdi, benim yaptığım bir önerinin raporun kendinde Komisyon ortak kanaati olarak mı yer alacağı, yoksa Komisyon ekseriyetle katılmadığı için benim muhalefet şerhine veya parti grupları açısından CHP'nin muhalefet şerhinde mi yer alacağı hususu sıkıntılı teknik bir konu. Bunu bir karara bağlamamız lazım. Yani süremiz mesela bir ay olsa şöyle bir takvim ilan etmek gerekirdi, ben onu anlatmaya çalıştım geçen sefer ama onu yapamadık. Şu tarihe kadar görüşleri bildirin, görüşlerin bildirildiği tarihten sonra bir toplantı yapabilmeliyiz. Orada bu görüşleri tartışmalıyız. Tamamsa raporun içine, değilse ben o tartışmadan ikna oluyorum ha, buna raporda gerek yok, tamam; olmadıysam ısrar ederim, muhalefet şerhine girer. Şimdi, bu son toplantıysa bu raporun İç Tüzük'e ve genel yöntemlere uygun olarak yazılması olanaksız hâle gelmiş oluyor. Böyle bir teknik sıkıntımız var. Derseniz ki: Burada tartışıyoruz, biz buradan bir ilave yaparsak yapacağız, bunun dışındaki kısımların tamamını muhalefet şerhine koyun. O zaman hani size bir haksızlık olmuş olur. Aslında benim size önerip de Komisyonun genelinin, gruplardan birinin önerip Komisyonun genelinin kabul edebileceği bir şeyi koymayınca bu sefer muhalefet şerhi üzerinden okuduğunuzda "Ya, Komisyona bak, bu kadar mantıklı bir şeyi bile içeriye koymamış." denir. Böyle bir şey var. Ama Komisyonun tamamının katılamayacağını şey yapıyorum, demin şaka olarak söyledim ama hakikaten Faysal Bey'in söylediği bu genel olarak meseleye bakış bir Hükûmet politikası. Siz ona eleştiri yazarsanız bu sefer AKP'nin genel politikalarıyla taban tabana çelişmiş olursunuz. Ama bizim de durduğumuz yerden baktığımızda bunun muhalefet şerhini yazabilmemiz lazım. Orada bir sıkıntımız var diye görüyorum.

Onun dışında şimdi hızlı hızlı teknik bir iki tane şey söyleyeyim: Aslında bu da bir yandan içinden, bir yandan dışından bir şey söylüyorum. Öneriler kısmının bence en başında ILO sözleşmesinin bir an önce Mecliste görüşülüp onaylanmasını yazmış olmamız gerekir.

BAŞKAN - ILO 176'yı yazdık galiba değil mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ben görmedim, yazmamışız yani ben okudum.

BAŞKAN - Var yani ben Dışişleri Komisyonundayım aynı zamanda geçirdik oradan, Meclise de gelir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Geçti de ama yine de yani Meclisten bir an önce geçmesinin bu raporda...

HASAN ÖREN (Manisa) - Meclisin gündemine gelmeli.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - ...gelmeli ve oylanmalı.

İkincisi: Benim şöyle bir önerim var, birçok sorunu aşar diye düşünüyorum. Giriş kısmında kimleri dinledik, hangi tarihte dinledik ve tutanak dergisine atıf. Yani şöyle: Buraya görüşünü almamış olabiliriz arkadaşın ama birileri bu raporu okuduğunda tutanak dergisinin şu tarih, şu sayfasındadır." dediğimizde on yıl sonra okuyacakların işi çok kolaylaşır.

BAŞKAN - Özgür Bey, şu mikrofonu Mustafa Bey'le paylaşayım, çünkü ona düşen kısımları o yapıyor. Ağırlıklı olarak ben...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Soru-cevap yapmayalım, uzamasın ben önünüze sereyim Mustafa Bey buna cevap versin bitince. Yani eğer yapıyorsak sorun yok zaten yani.

BAŞKAN - Yo, yo.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tamam iyi olur.

7'nci bölümde TKİ ile özel sektör arasında yaralanmalı ve ölümlü kazaların karşılaştırmasını yapmamız iyi olabilir hani bu ışık tutacak bir şey olur.

NIOSH'tan gelen Hocamız Güner Gürtunca'nın bu kazanın bu kadar gecikmesinin şaşırtıcı olduğunu, bu havalandırma planı içerisinde özellikle de çok eski ve bırakın 3,5 milyon tonu, 1 milyon ton üretim için bile bu havalandırma planının yetersiz ve kazaya davetiye çıkardığının Güner Hocadan iki tane alıntı gördüm ben iki sayfa üst üste 196, 197 herhâlde ama bu yer almamış, bence bu çok hayatiydi, o kısmı önemli.

BAŞKAN - Güner Hocanın da çok daha ötesinde ben burada onu eleştirdim. Havalandırma, seri havalandırma... Onu da koyalım yani yine.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Onları okudum, havalandırma planıyla ilgili de ama şimdi, Güner Hoca NIOSH'tan geldi, bir otorite, çok...

BAŞKAN - Güner Hocanınkini ayrı bir yerde koyuyoruz onları.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Öyle mi?

BAŞKAN - Tabii. Yani biz Komisyonumuza gelen...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bizdeki taslakta yoktu ya.

BAŞKAN - Yok daha onlar henüz bitmedi. Bak biraz önce... Siz güzel şeyler söylüyorsunuz da bizim de teknik ve zaman sıkıntımızdan dolayı hakikaten yetişemiyoruz, Hocam da vurguladı, buna belki bir sene, bir buçuk sene adam gibi zaman harcamak lazım, biz bu şey içerisinde...

Ben 5 kere yurt dışı NATO programlarını iptal ettim arkadaşlar yani bunu söylemek için söylemiyorum, Başkanlığımda gidilecek heyetlere arkadaşlar gitti. O yüzden zaman sıkıntımız var, arkadaşlarla görev dağılımı yaptık, en önemli gördüğüm Özgür Bey, şuraydı, yani bizim 8, 9, 10'uncu bölümlerde en çok odaklanacağımız ve bizim de sorun olarak gördüğümüz yer oraydı, oraya çok hocamla ben odaklandım, arkadaşlarımız da görev dağılımıyla, Mustafa Bey onları yapıyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bahattin Hocanın "Ton başına 1 dolar masraf edilseydi iş güvenliği konusunda hiçbir sıkıntı olmazdı." Bu çok önemli bir tespit, bunun benzer bir şekilde yani bu insanın kafasına bir şeyi kazıyor yani bundan sonrası için böyle bir hesaplamanın, yaklaşık bir hesaplamanın veya Bahattin Hocanın bu tespiti Komisyonda genel kabul gördü şeklinde bir yaklaşım bence önemli.

BAŞKAN - O zaman yıllık üretim bazından kömür başına şu kadar azalt...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tabii burada göndermenin de şirket kadar fiyatı belirleyen TKİ'ye de yani hoca da öyle demişti "Şirket 1 dolar az kazanmayı, ya da TKİ 1 dolar az kazanmayı göze alsaydı." demişti, iki tarafı da önemli.

Raporumuzda savcılığın ocağı erkenden şirkete teslim etmiş olmasının yapılabilecek her türlü araştırma açısından ciddi bir eksiklik olduğunu söylememiz lazım diye düşünüyorum. Yani bir gün bir okuduk gazetelerden "Zaten orada yangın sürüyor, bilirkişiler oraya kadar ulaşmadı, bu yüzden artık bilirkişi raporu bu hâliyle yazılacak ve ben ocağı şirkete teslim ettim." dedi savcılık bir anda. Bizim ondan sonra gidip üç ay sonra bizim gördüğümüz hiçbir şeyin yeterli, tam veya manipüle edilmemiş olduğu garantisini vermez yani bizim gördüğümüzde ve bilirkişinin de, mesela savcı şey diyebilirdi: "Buranın TKİ tarafından, TKİ'ye teslim ediyorum veya bence TKİ de etmemeli, bir kayyum atamalı, oraya teslim etmeli ve yangın söndükten -aynı bizim girdiğimiz gibi- sonra bir bilirkişi raporu daha istemeliydi mesela. Bunu yapmadılar. Bu bence yargılanma sırasında da şirket açısından savunmayı en oturtacakları yer yani savcılık şirkete acayip kaçabilecekleri bir alan bıraktı. Bilirkişi raporundaki suçlamaların bir ayağını boşa bırakıyor bu çünkü hep denecek ki "Bilirkişi gidip de kaza yerini görmedi zaten." Yani oysa biz gördüğümüze göre savcılık bunu takip etmeliydi. Ben bunun... Şimdi bakınca şirket yetkilileri açısından kötü ama savunma aşamasında müthiş bir kaçamak bıraktığını düşünüyorum.

Kazanın oluşumunda sizin değerlendirmeleriniz vardı "Bilirkişinin değerlendirmelerini yeterli bulmadık." diye ama bizimki de kazanın oluşumu kısmı yaklaşık 1,5-2 sayfalık bir kısım oldu. Yani biz de biraz daha detaylı anlatabilirdik onu.

Kaza yaşandığı andan itibaren orada yaşanan panik, eksiklik falan biraz değinilmiş ama esas böyle herkesin ne yapması gerektiğini bileceği, mesela S panolarındaki 20 tane oksijen maskesinin bilinmiyor olması. 150'ye yakın maskenin eski revir veya eski yaşam odası deyip sonra söküp revir yaptıkları yerde olmuyor olması. Kaza olduğu anda mevzuatımıza göre yaşam odası zorunlu, şirket yapmamış konusundaki yetkililerin açıklamaları TKİ'nin ve bakanların.

Şirketin mevcut bir yeri önce yaşam odası olarak yutturmaya çalışıp daha sonra herkesin "Yaşam odaları kömür madenleri için gerekli değil."de birleşmiş olmalarının tespit edilmesi bence önemlidir.

Alp Gürkan'ı dinleyememiş olmamız önemlidir, onu net olarak şey yapmamız lazım.

Melike Doğru'nun dinlenmemiş olması fevkalade önemlidir.

Bir de, eğer şöyle bir şey yapıyorsak, bunda birleşeceksek "Bilimsel ve teknik yönden araştırılması lazım Soma'nın." diyor hocam, ve "Bu, bu Komisyonun harcı değil." diyorsa ve bunda ortaklaşıyorsak eğer, bu konuda bir kanun teklifi verelim altını hepimiz imzalayalım yani diyelim ki: "Bu Komisyon bunları yeterli görmüyor." Bir kanun teklifi verelim ve bir bütçe mi ayrılacak, ne yapılacaksa yapılacak ve onlara bir yol haritası verelim yani hani hocam anlatıyor ya...

BAŞKAN - Onu önerdik mi, koyduk mu onu Mustafa Bey?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kanun teklifi olarak görmedim ben.

BAŞKAN - Teklifin geneli yok da bu konuda bir şey yapılması konusunda önerimiz var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Okudum zaten onu da, zaten bizim Komisyon her şeyi şuna oturtuyor şu anda: Yapamazdık, yetmezdi, bütçemiz yoktu, bilmem ne ve sonra siz "Yüzde 95 emin." diyorsunuz çıkınca ama okuyunca yüzde 95 de emin değiliz. Aksine bir bilirkişi raporu da var. Onların da mevcut durumda artık bizim rapordan sonra yüzde 95 emin olamayacakları anlaşılıyor. Bir sürü de bir şey var. Bir de bir şeyi de çürütmüyoruz. Mesela "Sabotaj ihtimali var." diyorsunuz, yüzde 1 de olsa söyleniyor. Mesela o hava akımını yarım saat-kırk beş dakika süreyle tersine döndürüp üfleyip oralara yangın yapabilecek bir sabotaj aygıtı yapsak hangi büyüklükte olur mesela değil mi? Var mı böyle bir sabotaj aygıtı? Hem hava akımını tersine döndürecek, dışarıya doğru uzun süre şey yapacak. 550 milyon metreküplük havayı basarak yaptığını düşündüğümüz bir şeyi birinin cebinde sokmuş olması lazım. Atom bombası mı tarif ediyoruz yani bu ne? Bu birazcık kafa karıştırmaya yönelik bir şey. Hani bu Komisyon böyle bir iddia varsa da neden olamayacağını Hocam çeyrek sayfada yazar. 550 milyon metreküp havayı püskürtecek kadar cepte girecek bir şey. Yani onun da imkânsızlığını... Ya bunları hiç konuşmayacağız, konuşuyorsak da olabilirliğini ya da olunamazlığını anlatmak lazım yani bunu.

Ve tabii, ilk başta söyleyeceğim iki şeyi en sonda söyleyeyim. Raporun kurumlara dokunmaması, suya sabuna dokunmaması bu raporun TKİ'nin sorumluluklarını, MİGEM'in sorumluluklarını, onunla ilgili mevzuattaki eksiklikleri, mevcut mevzuata göre yaptıkları eksiklikleri ve elbette bir bakan diyorsa ki: "Ben ramazana ramazanla girmeyi severim." veya diyorsa ki: "Burası dünyanın sayılı güvenli madenlerindendir." Oradan sonra artık müfettişlerin bir şey, nasıl bir şey yazabileceğini veya "Neden yazmadın?" diye sorulan müfettişe Bakanın yargılama izni vermemiş olduğunun da önemli şekilde altını çizmemiz lazım.

Bir de Başbakan madenlerle ve iş güvenliğiyle ilgili önemli bir şeyler söyledi. Bize taslak raporun ulaştırıldığı gün Başbakan iş güvenliği paketi açıkladı. İş güvenliği paketi içinde olup da bizde olmayan az şey var ama bizde olup onlarda olmayan çok şey var. Yani düşünün ki Başbakan bu Komisyonu ciddiye almıyor. Yani Başbakan bir başka yerde paralel örgütlenme kurmuş kendine ve bir paralel örgütlenme ona Soma Komisyonunun önerilerini yapıyor. Oysa benzer yanlarımız var, elbette ki olacak, ama bu Komisyonu ya bizden, mesela 3 Temmuzda bütün muhalefet önermiştik, reddettiniz. "Bir ara raporu yayınlayalım iş güvenliğiyle ilgili." "Yok, raporumuzda yapalım." Eyvallah. Başbakan bir gün sabretmedi, çok manidar, aynı gün bizim rapordan paralel rapor açıkladı. Daha doğrusu, birinden paralel rapor almış ve bir şeyler açıklıyor. O yaptığı açıklamalar, bizim bu taslak raporu eksik de bulsak teknik kısmında tatminkâr şeylerimiz var, onlardan mahrum kalmış Başbakan yani. Oysa ki biliyor olması lazım bizim bu raporu yazmak üzere olduğumuzu veya bizden isteyebilirdi. Burada, bir... Evet yani bütün muhalefet kasıt şüphesine düşüyor ama siz iktidar iyi niyetiyle bir ihmal veya eksik olarak görebilirsiniz. Ama ben Başbakan bunları nereden alıyor, niye bize sormuyor da bu Komisyonu beklemiyor, hani bir gün daha bekleyecekti çünkü veya neden bir ara rapor talep etmedi veya bizim ara raporu önerimizi 3 Temmuzda Komisyon niye reddetti, keşke vereydik de Başbakan mis gibi bir sürü tespitimizden mahrum kalmayaydı diyorum.

Bir kez daha ilk başta söylediğim şeyi söylüyorum, yani muhalefet şerhi yazmamız gerekeceği anlaşılıyor, onunla ilgili süre verilmesi lazım.