KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Şimdi, tabii, ben, Sayın Özel'in söylediklerine, özellikle siyasi mülahazalarına, iddialarına burada tek tek yeniden cevap verecek değilim çünkü geçtiğimiz hafta geneli üzerinde yaptığımız görüşmelerden sonra da bizim bu konularla ilgili çokça değerlendirmemiz oldu. Ben kıymetli zamanınızı çok fazla almamak adına, sadece şunu ifade etmek isterim bu fasılda: Biz Sayın Özel'in siyasi mülahazalarını, gerçeği yansıtmayan iddialarını, beyanlarını kabul etmiyoruz ve bizim o çerçevede siyaset anlayışımızda bir farklılık var, sadece o kadarını söylemekle yetineyim. Biz siyaset anlayışımızı her zaman olduğu gibi bugün de "Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben." yaklaşımıyla ortaya koyuyoruz. Biz "Söz konusu vatansa gerisi teferruattır." yaklaşımıyla siyasetimizi ortaya koyuyoruz.

LEVENT GÖK (Ankara) - Söz konusu barajı geçmekse gerisi teferruattır.

BAŞKAN - Lütfen sataşmayalım.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Bunların hangisinin doğru olduğunu, doğru olmadığını hep ifade ettiğimiz gibi, biz bir Türk milliyetçisi olarak, millî iradeye en fazla saygı duyan bir siyasi partinin bir milletvekili olarak milletimizin takdirine bırakıyoruz. Milletimiz önümüze gelecek ilk seçim sandığında bunlarla ilgili değerlendirmelerini yapacak, kararını verecektir ve biz her zaman olduğu gibi, milletimizin kararı ne yönde tecelli edecekse onu yine başımızın gözümüzün üstünde tutacağız, onu ifade etmiş olayım.

Şimdi, Sayın Özel yaklaşık bir saati aşkın konuşmasının içerisinde, bu bizim müzakere ettiğimiz 1'inci maddeye dair az da olsa söz söyledi. Ben bu fasılda diğer maddelere ilişkin iddialarını da ilgili maddesi, sırası geldiğinde cevaplamak kaydıyla -çünkü o aşamasında ortaya koyacağımız çok esaslı delillerimiz, argümanlarımız ve belgelerimiz mutlaka olacak ama- sadece bu 1'inci maddeyle ilgili kısa bir değerlendirme yapmakta teklifin imza sahibi de olarak bir gereklilik görüyorum.

Şimdi, sayın milletvekilleri, bu teklifin çerçeve 1'inci maddesiyle 298 sayılı Kanun'un yürürlükteki 5'inci maddesi yürürlükten kaldırıldığına göre... Ki o 5'inci maddede aynen Bir sandık bölgesi esas itibariyle "Köylerde (200), kasaba ve şehirlerde (150) seçmeni kapsar." ifadesi vardı ve bu, yürürlükten kaldırılıp esasen uzun yıllardır cari olan uygulamaya da uygun bir şekilde yeni bir düzenleme yapıldığına göre bu meseleyi de çözmemiz gerekiyor.

Bakın, kayıtlara geçmesi bakımından söylüyorum, bu kanun hükmü uzun yıllardır var ama 2014 Mahalli İdareler Seçimleri öncesinde Yüksek Seçim Kurulu 2/11/2013 tarihi ve 460 sayılı Karar'ıyla sandıkların 320 ve 400 olarak belirlenmesini karar altına almış. Keza 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nin öncesinde, 4 Haziran 2014 tarih ve 2895 sayılı Karar'ıyla gene 300 ve 320 olarak bunları karar altına almış. Kararlar uzun, onları tek tek okumak istemiyorum ama en azından kararların tarih ve sayıları burada kayıtlara geçsin ki yarın araştırmacılar, incelemeciler bunları değerlendirirken bunlara da, bu kaynaklara da baksınlar. Haziran 2015 seçimleri öncesinde, 18/10/2014 tarih ve 4103 sayılı Karar'ıyla Yüksek Seçim Kurulu gene benzer mahiyette kararını vermiş. Keza Kasım 2015 seçimlerinin öncesinde, 26 Ağustos 2015 tarih ve 1543 sayılı Karar'ıyla 360, 380, 400 olarak gene kararını vermiş. Gene, halk oylamasından önce, 25 Ocak 2017 tarih ve 50 numaralı Karar'ıyla Yüksek Seçim Kurulu bu sandıklarda 410 ve 415 seçmen sayısı şeklinde kararlarını tespit etmiş.

Yani sayın milletvekilleri, şunu ifade etmeye çalışıyorum: Teklifle yürürlükteki 298 sayılı Kanun'un 5'inci maddesini yürürlükten kaldırdığımıza göre ve geçen haftaki tartışmalarda da ifade edildi, aslında burada bir muğlaklık varken bunun tespitine dair kanunda hüküm yokken, bu görevi de Yüksek Seçim Kurulu zaten yaparken bu durumu netleştirip bu görevi açıktan açığa Yüksek Seçim Kuruluna verirken ve peşi sıra hemen çerçeve 2'nci maddemizde de bu durum düzenlemeye kavuşturulurken buradan bir müphemlik oluşturmamak bakımından, bir tereddüde fırsat vermemek bakımından bir düzenleme yapmak zorundasınız ve bu düzenlemeyi yaparken kanunun eski hâlinde olduğu gibi, uygulamaya ve gerçeklere de uymaz mahiyette rakamlarla sınırlamak yerine, Yüksek Seçim Kuruluna bu çerçevede bir görev veriyorsunuz. Bu görev verilirken de elbette, evet, bugün gerçekten 1.500, 2.000, 2.500 seçmenin olduğu gerçeklerini de düşündüğümüzde, bakın, kanun maddesinde aynı binada oturan seçmenlerin hane bütünlüklerinin korunması ve aynı seçim bölgesinde kalmaları şartıyla -aynı seçim bölgesi, aynı muhtarlık demek- orada kalması kaydıyla bir düzenleme getiriliyor.

Şimdi, Sayın Özel iddiayı ortaya koyarken Handan Hanım'dan söz etti ve "Bize bu tarz itirazlar geliyor ve biz bunları 'Durun bakalım' diye sakinleştirmeye çalışıyoruz ." filan dedi ama şimdi de uygulamanın...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Fitnat Teyze, gerçek örnek olunca...

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Tamam, Fitnat Teyze, düzeltiyoruz. Evet, çok önemli bir değişiklik.

Şimdi, Fitnat Teyze'ye söyleyelim biz buradan, gerçek örnekse tam da Fitnat Teyze'ye hitaben söyleyelim: Bakın, bunun uygulamasında -kanuni durum da odur- sandıklar, sandık çevreleri, o sandıkta oy kullanacak seçmenler vesaireler muhtarlıkta askıya çıkıyor. Askıya çıkıp buna dair itiraz süreçleri vesaire, tamamı bittikten sonra yani öyle "Suriyeliler mi vardı? Ben bunu görmüyordum." vesaire değil, buna dair itirazlar da tamamlandıktan sonra en son işlem olarak bu yapılıyor Sayın Özel. Yani bu itirazların tamamı çözüme kavuştuktan sonra, kimin nerede olduğu tespit edildikten sonra, sandık listeleri kesinleştikten sonra ihtiyaca bakılıyor ve bugün uygulamamız itibarıyla bunu bir karara bağlamak lazım. Biz de bunu zaten uygulama da bu yönde olduğu için olması gerektiği gibi kanuna bunu dercediyoruz. Burada asla iddia edildiği gibi, kimin nerede oy kullanacağının belli olmadığı, birilerinin bir yerlere taşınabileceği, götürülebileceği, kafasına göre bir uygulama yapılabileceği gibi bir durum asla söz konusu değildir. Dolayısıyla bunun doğrusunu da biz bu şekilde şerh etmiş olalım. Sonraki iddialarını -ben aynı hataya düşmeyeceğim- ilgili maddeye geldiğimizde bilgisiyle, belgesiyle, deliliyle birlikte ortaya koyacağız. Bunu şimdilik bu şekildi ifade etmiş olayım.

Hepinizi saygıyla selamlayayım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - "Teminatı benim" diyorsun.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - "Teminatı benim." demiyorum, "Teminatı kanun." diyorum yahu.