KOMİSYON KONUŞMASI

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar ve basındaki emekçi arkadaşlarımız; ben de öncelikle, bugün aramızdan ayrılan yeni dönemdeki parti meclisi üyemiz ve Trabzon eski İl Başkanımız Sayın Yavuz Karan'a Allah'tan rahmet diliyorum, hepimizin başı sağ olsun.

Ayrıca, Komisyonumuzun Değerli Başkan Vekilinin dün dünyaya gelen değerli oğlu Ahmet Yusuf'a da sağlıklı ve uzun bir ömür diliyorum.

Ben de görüşlerimi kısaca sizlerle paylaşacağım; Sayın Demirtaş'ın belki devamı niteliğinde.

Gerçekten geçen yılın devamı bir süreci yaşıyoruz. Bizim yine bu salonda bütün uyarılarımıza rağmen... İttifaklar ve koalisyonlar noktasındaki çekincelerimizi burada dile getirmiştik ve o görüşmeleri yaptıktan sonra henüz daha bir yıl olmadan, 16 Nisan referandumundan sonra daha bir yıl olmadan, işte geçen yıl yine bir ittifakla oyunun bir nevi kurallarını belirleyen iktidar partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin akabinde de bugün bu defa da oyunun kurallarını belirlemeye yönelik bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız. Geçen yıl gerçekten akıl almaz bir şekilde, tüm yetkileri bir kişide toplayan bir tek adam rejimi karşısında, henüz Siyasi Partiler Yasası, Seçim Kanunu gibi önemli düzenlemeler gerektiren, yeni sisteme Parlamentonun yapısını, temsiliyetini, özellikle baraj konusunda o temsiliyeti yansıtacak yasaları yapmadan bir ittifak yasasıyla karşı karşıya kaldık. İktidar partisi yine Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte bir ittifak oluşumu ve karşı, bu ittifakın dışında olan diğer bütün siyasal partileri de bir nevi bir ittifaka zorlama, belki bir dayatma... Ve hatta tartışmalar o noktaya gelmiştir ki kimin kiminle ittifak yapacağı ve ittifakın ismi dahi telaffuz edilmeye başlanmıştır.

Bu yasada benim sakıncalı gördüğüm şu kısımlar vardır: Evet, ittifak düzenlemeleri yapılabilir partiler arasında, yasal zeminde de bu sağlanabilir. Ama değerli milletvekilleri, bu yasa içerisinde ittifak yasaları var, onlar da çok kusurlu ve gerçekten sakıncaları olan yasal düzenlemeler. Seçim güvenliğiyle ilgili düzenlemeler var ki bunlar, bütün siyasal partileri ilgilendiren, 81 milyonu ve yaklaşık neredeyse 60 milyona ulaşacak seçmeni ilgilendiren düzenlemeler. En önemlisi de yeni sistemdeki Parlamentodaki temsiliyeti ilgilendiren baraj sorunu. Yani bu üç düzenlemenin bir arada, birlikte oluşturuluyor olması doğal olarak birçok sorun yaratıyor.

Sayın Parsak az evvelki -kendisine sürekli yine bir atıf oluyor- konuşmasında, bir oturumdaki konuşmasında "Tüm siyasal sistemimize yönelik düzenleme yaptık." dedi. Sayın Parsak, sorun da bu zaten, tüm siyasal sistemi ilgilendiren bir düzenlemenin sadece iki siyasal parti arasında yapılması ve maalesef bütün kurallarının iki parti tarafından belirlenmesi. Benim açıkça sorunlu gördüğüm diğer bir konu da bu ittifak düzenlemelerinin, seçim güvenliği, barajla ilgili birçok düzenlemenin bu iki siyasi parti arasında ve maalesef tarafsızlığını yitiren Cumhurbaşkanlığı makamında... Evet, kendisi bir partinin, ittifak partilerinden birinin genel başkanı olabilir ama o, şu anki yasalarımız itibarıyla 81 milyonun ve 56 milyon civarındaki seçmenin de bütün seçim güvenliğini sağlamak düzeyinde bir makama sahiptir şu an itibarıyla; bu da sakıncalı bir durumdur.

İttifak yasalarına baktığımızda ise içinde her türlü barajı kaldırıyor, her türlü mührü geçerli sayıyor, kendi içinde milletvekili dağılımı noktasında ise ittifak dışındakiler için adaletsiz bir yapı oluşturuyor; bunlar temel sorun alanları. "Oyunu Kur'an" ve daha sonra da "Oyunun kurallarını belirleyen" dedi, yani sistemin dışında kalanlara, ittifakın dışında kalanlara -Parlamentoda olsun veya olmasın bütün siyasi partileri dışarıda bırakıyor- onlara bir dayatma. Bu kesinlikle kabul edilemez bir durum, yapılan düzenlemelerin özü bu şekilde maalesef ve doğal olarak şöyle bir görüntü ortaya çıkıyor kanun teklifinin tamamına baktığımızda: Tek adam rejiminin mimarlarının önümüzdeki seçimi kendilerinin kazanması için, bunun üzerine kurgulanmış yasalar bütününü görüyoruz. İşte, baraj tartışmaları bunlardan bir tanesi ve şimdi, üzerinde konuştuğumuz 1'inci madde de keza öyle, seçim bölgelerine kaydırma yapılması.

Bir önceki oturumda Sayın Meral Danış Beştaş konuşunca biz de Sayın Eseyan'la burada, aramızda bir değerlendirme yaptık, Sayın Eseyan mahalle baskısı unsurunu kaldırabileceğini söyledi. Sayın Eseyan, biz hangi sandıkları birleştireceğiz, kaldıracağız? Bunun kuralı ne olacak? Kim buna karar verecek? 21'inci yüzyıla geldik, bizim hâlâ tartıştığımız muhalefete ağırlıklı olarak oy çıkan sandıklarda seçmen silinmeleri, çöplerden çıkan oylar, mühürsüz oylar, ölülerin oy kullanması. Gerçekten, seçim güvenliği noktasında çok ciddi sıkıntılarımız var. Bu sıkıntılar neler, bu sıkıntıları nasıl aşacağız? Madem, 2019'da önemli, gerçekten tarihî bir seçim yapacağız, bizim bu salonda şu an tartışmamız gereken, büyük bir mutabakatla seçim güvenliğini sağlayacağımız yasalar; iki partinin getirip karşımıza, önümüze koyduğu ve tamamen siyasallaşan, bir parti devleti düzenini andıran... YSK'nın durumu şaibeli -benim sürem az, açıklamak istemiyorum- valilerin, kamu kurumlarının nasıl bir baskı altında oldukları, belki o görevli oldukları sandıkta iktidar partisine ya da ittifaka oy çıkmadığında kendisini baskı altında hissedebilecek.

Biz geçen hafta bir programdaydık, muhtarlarla görüştük. O muhtarın bölgesindeki sandıkta iktidar partisine oy çıkmadığı zaman nasıl bir mahalle baskısı hissettiğine bizzat şahit oluyoruz, vatandaş olarak hepimizin üzerinde bu baskı var. Bir de bu kurullarda görev yapacak kamu görevlileri üzerinde de ayrı bir baskı oluşacak. Seçim güvenliği noktasında çok ciddi sorunlar var, bu sorunlar verisel olarak tespit edilip ve sorunların çözümü noktasında da Parlamento içindeki, dışındaki bütün siyasal partilerin, hepsinin mutabakatıyla bir seçim... Kapalı kapılar arkasında, iki siyasal partiyi aşan bir durum olarak görüyorum ben bunu.

BAŞKAN - Sayın Özdemir, toparlar mısınız lütfen.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Elbette. Bir iki dakika daha...

Kolluk kuvvetleri, bunlar diğer maddelerin konusu; o nedenle geçeceğim. Ben geneli üzerine görüşlerimi belirtmek üzere söz almıştım.

Mühürsüz oy konusu da açık ve gerçekten çok ilginç. Yasa dışı olan bir durumu -biz burada bunu dile getirdik, yasa dışı bir uygulama- şimdi yasal hâle getiriyoruz. Açıklamamız ne olacak vatandaşa? Bu da sakıncalı bir durum.

İttifakla ilgili şunu da paylaşmak istiyorum: Demokrasimizin kuralı gereği, bir yerde seçim ve sandık varsa zaten orada ittifaklar olur, anlaşmalar olur, listeler olur, bu doğal bir süreçtir. Şimdi biz bu doğal süreçleri ucube bir yasayla "ittifaklar" adı altında bir yasal sürece taşıyoruz ve gerçekten, Parlamentomuzdaki temsiliyeti sakatlıyoruz, demokratik kazanımlarımızı sakatlıyoruz. Dikkatlice ve çok uzun süre tartışılması gereken ve gerçekten, bütün siyasi partilerin Parlamento çatısı altında acil, elzem, çözmemiz gereken sorunlarla iç içeyiz maalesef ve sorun şu: Şu an bu görüşmeleri yapıyoruz biz -benzeri Anayasa referandumu görüşmelerinde de oldu- şimdi, ittifak yasası, evet, tartışılıyor; daha yasa tartışılmadan, gündeme gelmeden tartışılıyor. Şimdi, bakıyorum ben ittifak içerisindeki temsilciler il kongrelerinde, miting meydanlarında, parti grup toplantılarında ittifakın içinde olmayanlar için bir ittifak programı belirliyorlar, isim belirliyorlar. Bunlar gerçekten bu yasaya zarar verici ve zaten sakıncalı olan yasayı daha da tartıştırıcı bir noktaya ulaştırıyor. İşte, aynı süreci geçen yıl da yaşadık, daha bu Komisyona Anayasa değişikliği paketi gelmemişken ya da referandum tarihi daha belirlenmemişken bu salonda biz tartışırken yine bu yasanın mimarları çıkıp o zaman da "'Hayır' diyenler teröristtir." demişti. Böyle sakıncalı bir durum.

BAŞKAN - Sayın Özdemir, lütfen toparlar mısınız.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Son bir dakika...

Ama ne dersek diyelim ismine, "korku ittifakı", "telaş ittifakı" çünkü hızlıca geçirmeye çalışıyoruz çok önemli düzenlemeleri. Az evvel ben, görüşmelerle ilgili usul konusundaki tartışmalarda "kaptıkaçtı" dedim. Gerçekten, ben kelimelerime çok dikkat ederek konuşan birisiyim Parlamentoda çünkü Parlamento çok yüce bir makam, yer bizler açısından. "Kaptıkaçtı" kelimesinin bu salonlarda konuşulması, bunu kullanmak, bunu söylemek, gündeme gelmesi dahi gerçekten hepimizi itibarsızlaştıran bir şey. Yasa görüşüyorsak görüşlerimizi zaten çok uzun süre konuşamayacağız, maddeler açık ve net, sakıncaları da ortada zaten.

Şunu söyleyeceğim son olarak Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, demokrasinin içinde olan doğal süreçleri biz, dediğim gibi ucube bir yasayla, demokratik kazanımlarımızı da kaybedeceğimiz bir sürece götürüyoruz. Kısa vadeli, konjonktürel, belli siyasi partilerin ikballeri için, belli kazanımları için -tartışıldı burada, söylendi uzun uzun- oyun kurup, oyunun kurallarını belirleyip bunun dışında kalanlara dayattığı bir sistemin sonu 2019'da gelecek yani 2019'da artık "Hızlıca yasa yapalım, geçirelim, demokrasiyi yaralayalım."a bu ülkenin insanları izin vermeyecektir çünkü artık gerilim noktasına geldik. Sayın Parsak'a da söyledim arada, çığrından çıkıyor her şey artık dedim ve ben, bu halkın bu demokratik kazanımlarını bu kolay, günübirlik çıkarlar uğruna heba etmeyeceğini düşünüyorum ve inanıyorum ve umuyorum gerçekten, demokrasimiz adına bu yaralayıcı süreçleri ve yasaları -maalesef bizler de bu tutanaklarda yer alıyoruz- bunları biz birlikte düzeltip gerçekten, tam bir mutabakatla demokrasiyi hâkim kılacağımız görüşümü paylaşmak istiyorum.

Teşekkür ederim.