KOMİSYON KONUŞMASI

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Ben de çok teşekkür ediyorum.

Tabii, maalesef, ülkemizde özellikle son zamanlarda hemen her gün bir çocuk istismarı haberiyle uyanıyoruz ve tanık oluyoruz. Tabii "çocuk" "istismar" "ölüm" "kadın" "şiddet" kelimeleri yan yana geldiğinde hepimizin vicdanı sızlıyor, bu konuda hiç kimsenin şüphesi yok ki burada hepimiz aynı vicdani duyguyla olaya bakıyoruz, aynı vicdan sızlamasını yaşıyoruz, aynı sorumluluk duygusunu yaşıyoruz. Burada sadece bu, milletvekili olmamızın sorumluluğu değil, bir insan olmanın sorumluluğu yani bunu herkesin yaşadığından hiç şüphem yok. İşte, bu toplumun gerçekten vicdanını yaralayan, infial yaratan bu türden olayların araştırılması, bu yönde, bunları önleme yönünde çözüm bulma yolunda adım atılması gerçekten çok önemli ama bunun tek taraflı olarak atılması, münferit olması ya da işte, sadece çoğunlukçu bir bakış açısıyla, tek bir bakış açısıyla bu olayın ele alınması da maalesef göstermelik oluyor. İşte, onun için diyoruz ki: Biz bunu çoğulcu yapalım, siyasetin tüm katmanları, bu alanda emek veren, mücadele veren sivil toplum kuruluşları, vakıflar bir araya gelsin, bu konu hakkındaki fikirlerini, çalışmalarını tıpkı sizlerin paylaştığı gibi paylaşsın ama son olarak yaşadığımız işte, altı bakanlığın koordinasyonunda bu cinsel istismar olayı tekrar değerlendiriliyor. Bu olayda da baktığımızda yine bu çoğunlukçu anlayışın izlerini görüyoruz. Dün Sayın Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ bizim de grubumuzu ziyaret etti sağ olsunlar, bu konu hakkındaki çalışmalar hakkında kabaca tabii, çok detaya inmeden fikir verip önerileri sunup karşılıklı bir istişare yapıldı. Ama basına sızan haberlerde hani işte "Biz altı ayda yapılacak işi on günde yapıyoruz." gibi bir söylem ifade etti kendisi. Madem on günde yapılacaksa on beş yıldır niye duruyoruz? Çünkü bu on beş yıl boyunca o kadar çok çocuğun, o kadar çok ailenin, o kadar çok kadının, o kadar çok insanın canı yandı ki yani neden durduk o zaman on beş yıldır? Şimdi, evet, yasalar yapıyoruz "Hemen yasaları değiştirelim." refleksine sahip oluyoruz. 2004'te Sayın Alev Dedegil'le de -geçen dönem- birlikteydik şiddet komisyonunda. Gerçekten 2004'te ciddi düzenlemeler oldu, gene 2014'te çocuk cinsel istismarına yönelik cezaların artırılmasında alt sınır on sekiz yıla çıktı mesela 12 yaş altına, 12 yaş üstüne on altı; alt sınırlar çok ciddi anlamda yükseltildi. Bunlar çok önemli ve anlamlı adımlar. Biliyorsunuz, sarkıntılık geldiği için Anayasa Mahkemesini iptal kararları var 2015 yılındaki. İşte, baktı ki bu iptal kararlarıyla ortaya çıkan bir mağduriyet var. Peki, mağdur ve fail çocuksa, ikisi de çocuksa, hani kim mağdur, kim fail? 14 yaşında, 15 yaşında çocuklar; kız erkeği öptü, hangisi mağdur, hangisi fail? Şimdi, bunlara yönelik de gerçekten cezalar anlamında ciddi sıkıntılarımız var. Şimdi, bunları konuşmadan, sorunu, problemi doğru teşhis etmeden hâlâ getirip bunu hadım, kastrasyon, idam, zina tartışmalarıyla bu alana hapsetmek gerçekten Meclisin, sizlerin, bizlerin tüm birikimini, tüm çalışmalarını heba ediyor, olayı basitleştiriyor, ya, sorumluluğumuzu alıyor yani bu, bir toplumsal sorun. Yani burada, cinsel istismar olaylarında -ben de bir tıp hekimiyim- cinsel istismar yapan suçluların çoğunluğunun biz pedofil olmadığını biliyoruz. Ne demek bu? Cinsel dürtülerini kontrol edebilen demek. Şimdi, hâl böyleyken, cinsel dürtülerini kontrol edebilen kişilerse bunu pedofili kabul edip, bunu sadece bir kastrasyon, hadım üzerinden bir mucize bulmuş gibi sunmak hem dünyanın hem Türkiye'nin, hepimizin birikimiyle, bence aklıyla dalga geçmek oluyor çünkü gerçekten mevcut yasalarımız oldukça ağırlaştırıldı ama uygulamaya baktığımızda, maalesef bu yasaların uygulanmadığını görüyoruz, işte örnekleri var, vereyim size hemen.

Bakın, en son 12 yaşındaki bir kız çocuğu için mahkeme "18 yaşında gösteriyor." gerekçesiyle sanığı suçsuz buluyor. Yargıtay "Bekâreti bozulmadı." gerekçesiyle beş yıl boyunca 5,5 yaşındaki yeğenini taciz eden cinsel istismar suçlusunun cezasında indirim yapıyor. Yargıtay 8 yaşındaki bir kız çocuğuna istismarın hazırlık aşamasında kaldığı ve teşebbüs aşamasına ulaşamadığı gerekçesiyle sanıkların hapis cezasını bozuyorsa, işte yurtlarda, tarikat yurtlarında, vakıf yurtlarında, bunlarda hemen bir gizlilik kararı alınıp örtbas edilmeye çalışılıyorsa, biz ilk önce mevcut uyguladığımız yasalarda diyeceğiz ki: Biz mevcut yasaları uyguluyor muyuz? Peki, uygulama yeterli mi? Nasıl bileceğiz? Yani biz, tamam, bu yasaları yaptık; gerçekten cinsel istismarı önledik mi, ne oldu, nasıl bir etki yarattı verdiğimiz tıbbi hizmetler, rehabilitasyon, risklerin azaltılması, bilinçlendirme, farkına vardırma, sahiplenme duygusu toplumda? Çünkü hepsini konuştuk biraz önce, eğitimden bahsettik, risklerin azaltılmasından bahsettik, buna yönelik işte ÇİM'lerden, çocuk koruma alanlarından bahsettik. Bu alanlarda gerçekten ne oldu diye bir şeyiniz var mı? Maalesef yok, buna bakamıyoruz, yine diyoruz ki: Hemen kanunları değiştirelim. Gene aynı şeyleri yapıp, hatta özellikle mevcut hukukumuzda geriye gidip... Çünkü gerek ülkemizde gerekse dünyada evrensel hukuk bu tartışmaları yaptı; zina tartışmasını yaptık, hadım tartışmalarını yaptık, idam tartışmalarını yaptık ve bunların Anayasa'ya, insan haklarına, tıbbi etiğe aykırı olduğunu söyledik, tüm dünya da bunu söylüyor. Evet, uygulayanlar var farklı farklı ama uygulamalarının yanında...

Sizler bazı örnekler verdiniz Amerika'dan, bende de var bazı örnekler, bazı çalışmalar var. Mesela, Amerika'da yapılan bir araştırma var; hapisteki pedofillere diyorlar ki: "Özgürlüğünüze kavuşmanız karşılığı hadım olmayı ister misiniz?" sorusunu yöneltiyorlar. Çıkan sonuç hiç de tedavinin işe yaramadığını gösteriyor. Öneriyle gerçekten ilgileniyor pedofiller ama cinsel saldırganlıkta ya da tecavüzde önemli olanın cinsel birleşme olmadığını, karşıdaki güçsüz kişiyi tamamen ele geçirme duygusunun önemini anlatmışlar. Yani buradan ne çıkıyor? Cinsel saldırının cinsellikten çok erkek şiddetiyle, güçle alakalı olduğunu gösteriyor. Bir diğer çalışma, cinsel taciz ya da tecavüze yeltenenlerin çoğunun cinsel olarak iktidarsız olduklarını açığa çıkarması; bu da bize bir şeyleri gösteriyor. Yani şimdi, bu taraftan, yanlıştan giderek ya da bir insan hakkı ihlalini yeni bir insan hakkı ihlaliyle önlemeye çalışmak, bu doğru bir şey değil. Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuku, yargısı bunları çok çok geride bıraktı.

Şimdi, pedofili olgularında, evet, uygulanabilenler var, kriminolojik endikasyonları var bunların. Hastanın kabul etmesi -biliyorsunuz- çok önemlidir, etiktir, tıbbi etiği var çünkü şey yapıyoruz, ben hani konuşmalardan ara sıra onu görüyorum; bu, belki yeterince olaya vâkıf olmama, bilgi sahibi olmamayla da alakalı. Burası için değil, geneli için, toplumun ekseriyeti için konuşuyorum. Yani burada bir suçlu ile hastayı, tedavi ile cezayı karıştırma var. Cezanın bir kefareti var, değil mi, kefareti olmalı; bir de güvenlik tedbiri olmalı, önlemeli. Tabii ki buradaki cezalar çok önemli, en ağır cezaları alsınlar ama cezalardan daha önemlisi, biz bu suçun oluşmasını, yeni suçların oluşmasını önlemek istiyoruz. Çocuk mağdur edilmiş, değil mi, perişan olmuş, ona yapacaklarımız... Tabii ki en ağır şekilde o insanı cezalandırmak, bir şekliyle rehabilite etmek ama onun da bir insan hakkı ihlali olduğunu unutmadan çünkü biz bu noktadayız, bizim hukukumuz bu noktada olmalı. Ama bir diğeri de en önemlisi, hatta bundan daha önemlisi, yeni çocukların istismar edilmesini önlemek. İşte asıl alanımız, çalışma alanımız bizlerin, siyasetçilerin burası diye düşünüyorum ve bu alan en önemli alan ama bizim konuşmalarımızda geçmeyen, önemsemediğimiz, ihmal ettiğimiz, yok saydığımız alan da bu. Ne yapıyoruz? Çalışmalarımız var mı? Önlemek için ne yapıyoruz? Riskli gruplar var değil mi, bu riskli gruplara yönelik neler yapıyoruz? Bağımlı aileler var, ekonomik olarak güçsüzlükler var, çocukların toplu yaşamak zorunda olduğu yerler var, yurtlar var, vakıflar var, okullar var, bir sürü alan. Ya, bu alanda bizlerin daha çok bunları konuşuyor olması lazım. Evet, medya bunu çekebilir, insanlar belki buna kulağını daha kabartabilir ama bu türden konuşmalarla buna bizlerin de mahal verdiğini düşünüyorum. Bizlerin bunu kestirip atması lazım ve gerçek çözüm... Çünkü gerçekten, idamı, hadımı, işte kastrasyonu konuşmak bizi sorunun çözümünden en uzak noktaya götürüyor ve yaptıklarımızı içselleştiriyor diye düşünüyorum. Hani bu konuda özellikle hepimizin gereken hassasiyeti göstermesi gerekir diye düşünüyorum.

Şimdilik bu kadar. Çok teşekkür ediyorum.