KOMİSYON KONUŞMASI

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de aslında bugün konuşmayacaktım ama Sayın Parsak çok konuşunca dedim ki onun birkaç şeyine cevap vereyim ben de tutanağa geçsin diye. Maddeler konuşulunca bunları ayrıntılı anlatacağım.

Şimdi, getirilen teklifin 9'uncu maddesinde özellikle bu mühürsüz oylarla alakalı, oy pusulalarıyla alakalı Parsak'ın çok ayrıntılı değerlendirmeleri var. 9'uncu maddede sandık kurullarının -en çok işlenen gerekçe- sehven zarfları mühürlemediklerinden bahisle, bunu geçerli saymaya ilişkin bir düzenleme getiriliyor ve burada sandık kurulu mührü bulunmamasına rağmen filigran, amblem ve ilçe seçim kurulu mührü bulunan zarfların geçerli sayılacağı hükme bağlanıyor. Daha önceki yaşamış olduğumuz referandumdaki garabetin de temel düzenlemesi bu.

Şimdi burada başka bir şey var Sayın Parsak, özellikle size sesleniyorum. 3'üncü maddede de bir düzenleme getiriliyor, 3'üncü maddedeki düzenlemede diyor ki: "Mevcut düzenlemedeki sandık kurulu başkanlarıyla alakalı -bakın çok teknik, hiç kimseyi incitmeden bir şey söyleyeceğim- iyi ün yapmış kişiler kavramının afakî niteliği ve bu kişilerin belirlenmesindeki güçlük nedeniyle, uygulamada sorunlar yaşandığı bilinmektedir. Bu nedenle teklifle -gerekçeyi söylüyorum- birlikte yapılan seçimlerde oy pusulalarının aynı zarfa konulmasının öngörülmesi ve seçim ittifakı müessesesine yer verilerek sandık sonuç tutanaklarına işlenecek bilgilerde değişiklik yapılması sebebiyle, oy kullandırma ve sayım döküm işlemlerinde aksaklıklar yaşanmaması için bu işlemlerin daha nitelikli ve liyakatli kişilerce yapılması gerekmektedir." Kamu görevlisini sandık kurulu başkanı yapmanın temel gerekçesi bu. Daha liyakatli kişilerin getirilme gerekçesi.

Şimdi soruyorum size Sevgili Parsak, kamu görevlisini sandık kurulu başkanı yapmanızın temel gerekçesi liyakatli olmaları değil mi, öyle diyorsunuz?

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Teklifte yazıyor.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Öyle yazıyor.

Peki, bu liyakatli kişi bu mührü niye unutsun ki? Daha liyakatli kişi bu.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Unutmazsa sıkıntı yok.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Hayır hayır yani niye unutsun? Demek ki daha liyakatli bir kişi geliyor buraya. Yani sandık kurulu mührünü unutamayacak... Demek ki dışarıdan atanan kişilerde bu liyakat yok. Biz ne yapıyoruz? Bu işi daha iyi bilen... Ki o kamu görevlilerinin biz nasıl geldiğini tahmin ediyoruz; mesela, benim yöremde bir valinin kimleri göndereceğini biliyorum, bizim ilin valisiyle alakalı.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Herkesi gönderecek 1 kişiyi değil.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Şimdi, şunu anlatmaya çalışıyorum: Demek ki bu gerekçede kamu görevlisinin o göreve getirilmesinin, sandık kurulu başkanı olmasının nedeni daha çok liyakat sahibi olması. Bu derecede derin liyakat sahibi olan bir sandık kurulu başkanı mühürlemeyi unutabilir mi? En basit şey. Yani mühürlemeyi unutabilir mi? O gün sabah gelecek, her şey yapılacak, kıyamet kopacak, YSK her türlü genelgeleri yayınlayacak ve o sandık kurulu başkanı o gün sabahtan gelecek, mühürlemeyi unutacak... Demek ki burada başka bir gerekçe var arkadaşlar. Demin Aytuğ Hocam çok güzel bir şekilde bahsetti. Bunlardan birisi bu, çok ayrıntıya girmeyeceğim.

Aynı sandık kurulu başkanı, bir kamu görevlisi, kolluk kuvvetlerini tek başına çağırmada hiçbir problem yok, yetkisi var, hiçbir problem yok. Bir de onu kamu görevlisi yapıyor, sandık kurulu başkanını. Bir de o kişinin yanına şahıslara da, oradaki vatandaşlara da -onların pratikte ne olacağını hep beraber yaşayacağız- kolluk görevlisini çağırma yetkisini veriyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu ne demek yani böyle bir garabet olabilir mi? Hem de mevcut dışında şimdi bir de kamu görevlisi yetkisi veriliyor.

Bir başka şey daha söyleyeyim: Bakın bütün Batı tipi demokrasilerde, özellikle AB ülkelerinde, biz bundan önceki düzenleme -Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu Tasarısı- geldiği zaman kıyamet kopartıyorduk aynı gün oy kullanmayla alakalı. Bakın arkadaşlar, aynı gün oy kullanmayla alakalı; hem milletvekili seçimi hem Cumhurbaşkanlığında aynı gün oy kullanmayla alakalı kıyamet kopartıyorduk. Şimdi siz başka bir şey yapıyorsunuz: Yani siz kuru fasulye ile sütlacı aynı şeyin içerisine koyuyorsunuz. Nasıl biliyor musunuz? Hem yürütmeyi -bakın dikkat edin- yürütmenin başı cumhurbaşkanı ile yasama organını, milletvekilini aynı zarfın içerisinde koyuyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, en kabul edilemeyecek olay bu. Bu her şeye aykırı, Avrupa'nın bütün yerleşik normlarına aykırı. Yani hem yasamayı aynı zarfın içerisine koyuyorsunuz hem de yürütmenin başını aynı zarfın içerisine koyuyorsunuz. Ondan sonra da çıkıp diyorsunuz ki: "Efendim, kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırılıktır." Ben hukuk fakültesinde okuyorken bize birinci sınıfta sordular: Kuvvetler ayrılığı ilkesi nedir? Yanımda bir arkadaş yazmıştı "Kuvvetler üçe ayrılır; kara kuvvetleri, deniz kuvvetleri, hava kuvvetleri." diye. Eğer kuvvetler ayrılığından bunu anlıyorsanız söyleyeceğim hiçbir şey yok arkadaşlar; kara kuvvetleri, deniz kuvvetleri, hava kuvvetleri anlıyorsanız.

Şimdi, biz bunun temelinin ne olduğunu görüyoruz, biliyoruz. Arkadaşlarım dediler, sadece zapta girsin diye söylüyorum: Sadece kime yüzde 10, kime yüzde 51 lazım onları biliyoruz. Sayın Parsak altını çizdi ben de altını çiziyorum. Sayın Parsak, inşallah, 27'nci dönemle alakalı çok global fotoğrafa bakmaya gerek yok, ormana mı bakacaksınız, ağaçları mı göreceğiz? İkimiz de, siz de ben de kendi seçim çevrelerimize bakacağız, inşallah, o zaman birbirimizi ararız. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz.

Teşekkür ediyorum.