KOMİSYON KONUŞMASI

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, bürokrasimizin ve basınımızın sevgili temsilcileri; ben de herkesi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Alt komisyonda ayrıntılı çalışılacağı için geneli üzerinde kısa bir değerlendirme yapmak üzere söz aldım. Öncelikle şunu vurgulamak istiyorum: Siyasette, seçim sistemlerinde tabii ki ittifaklar olabilir. Bunun Avrupa'da bazı ülkelerde de örnekleri var ama oralar tabii, parlamenter sistem, bizde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi devrede. Bunun da ayrımını çok iyi yapmalıyız. İttifaklar olabilir ama temelinde adalet olmak koşuluyla olursa millî iradeye, demokrasiye saygıdan bahsedebiliriz.

Baraj konusu... Barajı 12 Eylül darbecileri getirdiğinde gerekçe neydi? "Güçlü iktidar, siyasal istikrar; güçlü iktidar, siyasal istikrar." Seçim sistemlerinin bir amacı var, seçim sistemlerinin iki temel amacı var: Bir tanesi, temsilde adaleti sağlamak; seçim sisteminin en temel amacı, temsilde adaleti sağlamak. İkincisi de o seçim sonucunda bir hükûmet çıkması, sağlıklı bir şekilde. En temel iki amaç bu, en temel iki amaç. Bugüne kadar da hep bunu savunduk, herkes bunu savundu. Peki, bunları söylüyoruz, iyi, güzel; temsilde adalet, yönetimde istikrar, güçlü iktidarların çıkması, seçim sonucunda hükûmetlerin oluşması. Peki, 16 Nisan 2017 referandumunda "evet"i savunanlar, "evet" verenler Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini niçin savunuyorlardı? Artık, yönetimde istikrar sorunu olmayacak; artık, barajlar kalkacak; artık, koalisyonlar bitecek çünkü seçilecek olan Cumhurbaşkanı yürütmenin başı olarak tek başına hükûmet olacak. Artık, hükûmet sorunu ortadan kalkıyor, ilk genel seçimden sonra "hükûmet" diye bir sorun olmayacak. Çünkü seçilecek olan Cumhurbaşkanı bütün bakanları dışarıdan atayacak, o bakanlar için Meclisin bir onayı gerekmeyecek, güvenoyu gerekmeyecek yani hükûmet seçilen Cumhurbaşkanı, yürütmenin başı. O zaman neden yüzde 10 barajı devam ediyor? Neden Parlamentonun oluşumunda tüm siyasi düşüncelerin partilerinin temsili sağlanmıyor da -ki bu uzlaşma kültürü açısından toplumun rahatlamasında çok önemli- neden hâlâ yüzde 10 barajını savunuyorsunuz? Neden? İttifak yapılabilir ama yüzde 10 barajı niye kalkmıyor bu teklifin içerisinde? Artık, hükûmet sorunumuz yoksa, artık Meclisin içinden hükûmet çıkmayacaksa Meclisin oluşması için yüzde 10 barajı neden? Bunu biri lütfen çıkıp izah etsin.

Bir de üstüne üstlük, seçimlere tek başına giren bir siyasi parti -ki bu hakkıdır, tek başına da girmeyi düşünebilir bir siyasi parti- yüzde 9,9 dahi alsa 1 milletvekili dahi Parlamentoya gönderemeyecek ama ittifakın içerisindeki bir parti yüzde 1 dahi alsa Parlamentoya milletvekili sokabilecek. Eğer bu eşitlikse, bu adaletse o zaman bu teklifi savunun. Ama değil, "değil" olduğunu bence sizler de biliyorsunuz çünkü olamaz.

Avrupa'da da uygulandığını söylediniz. Avrupa'da bazı ülkelerde uygulanıyor ama orada ittifaklar adalet temelinde yapılıyor, mertçe yapılıyor. İttifaka giren partiler tek listeyle giriyor, tek listeyle. Siz ittifakın içindeki partilerin ayrı milletvekili sunmasına zorunluluk getiriyorsunuz, oyları da toplarken ittifakın bütün oylarını, illerdeki milletvekili dağılımında ittifakın aldığı toplam oyu, ittifak tek partiymiş gibi dağıtıyorsunuz. Bu adalet mi? Örnek verildi biraz önce, belki bir ilde en yüksek oyu alan birinci parti milletvekili çıkaramayabilecek ittifakın toplam oyu nedeniyle. Neden mertçe yapmıyorsunuz ittifakı? Yapın, tek listeyle girin veya Avrupa'daki uygulamalarında olduğu gibi ittifaka tek başına giren partiler için barajı düşürün. Uygulamalar böyle ama bunları tartışmanın da bir anlamı yok artık yani Avrupa'dan örnekler vermenin de bir anlamı yok çünkü oralarda parlamenter sistem var, siz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini getirdiniz. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini getirip, savunup bir de üstüne böyle bir teklifi savunmak referandum sürecinde topluma, millete taahhüt ettiğiniz her şeyi yıkıyor. Ya o zaman söyledikleriniz yalandı, gerçek değildi. Çünkü çok iyi hatırlıyorum "Baraj kalkacak." deniliyordu; Sayın Şentop da söylüyordu, Sayın Kuzu da söylüyordu, Başbakan da söylüyordu, birçok yetkili söylüyordu "Artık baraja ihtiyaç yok. Baraj ya sıfır olmalı ya da sembolik olmalı, 1 ya da 2 olmalı." deniliyordu, "Koalisyonlar bitecek." deniliyordu ama biz de diyorduk ki: Hayır, bu sistem tam aksine, koalisyonları doğuracak. Bakın, daha seçim olmadan koalisyon kurdunuz; AK PARTİ, Milliyetçi Hareket Partisi, Büyük Birlik Partisi. Avrupa'da ittifaklar kurulmadan önce ittifakı kuran partiler bir protokol imzalıyorlar ve iktidar olurlarsa neler yapacaklarını topluma ittifak kurarken anlatıyorlar ama bu sistemde buna da gerek yok çünkü seçilecek olan Cumhurbaşkanı hükûmet olacak, çünkü dilediğini atayacak dışarıdan bakan olarak, o yönetecek ülkeyi. Onun için, 16 Nisan 2017 referandumundan önce söyledikleriniz ile şimdi bu teklifte sunduğunuz gerekçeler gerçekten derin bir çelişki içerisinde.

OHAL, OHAL rejimindeyiz. Aslında, yapılması gereken ilk şey, OHAL'i kaldırmak ve dürüst, adil, eşit, özgür seçimleri kurmak. Eğer gerçekten memleketimizi seviyorsak, gerçekten vatanseversek, gerçekten demokrasiye inanıyorsak yapmamız gereken bu. OHAL, 12 Eylül darbe hukukunun tipik bir uygulamasıdır, 12 Eylül Anayasası'yla gelmiştir bizim mevzuatımıza. Yüzde 10 seçim barajı Milletvekili Seçimi Kanunu'na 1983 yılında darbe hukukunun bir ürünü olarak girmiştir. Şimdi, 12 Eylül darbe hukukunu mevzuatımızdan arındırmak yerine, 12 Eylül darbe hukukunun mevzuatlarına sarılarak yürüyorsunuz. Bu da maalesef belki sizler için kısa vadede başarı getirebilir ama memleketin hayrı için, demokrasi için, hukuk için hiç de hayırlı olmayacak. Bunu hep birlikte göreceğiz.

Değerli milletvekilleri, dün Yüksek Seçim Kurulu Başkanı bir televizyon programındaki tartışmaya bir mesaj gönderdi, dedi ki: "Geçmişte de mühürsüz oylar birçok seçimde geçerli kabul edildi." Bu, toplumu yanıltmaktır; bu, büyük bir gaflettir. Biz hukukçuyuz, çok iyi biliyoruz; geçmişte, evet, bazı mühürsüz oylar geçerli kabul edildi ama hepsi sandık bazında yapılan itirazlarla ilgiliydi, sandık bazında, tamamı sandıklarla ilgili verilen kararlardı. 16 Nisan 2017 referandumunda ne yaptı Yüksek Seçim Kurulu? Bütün ülke bazında, üstelik sandıklar açılırken, oylar sayılırken oyunun kurallarını değiştirdi ve açıkça yasaya aykırı bir kararla bütün mühürsüz oyları geçersiz kabul etti. Şimdi, bu ittifakla geçerli kabul etti, mühürsüz oyları geçerli kabul etti. Şimdi, bu ittifakla, bu getirdiğiniz teklifle 16 Nisan 2017 Yüksek Seçim Kurulunun verdiği kararın açıkça kanuna aykırı olduğunu da aslında itiraf ediyorsunuz çünkü o konuda da kanun değişikliği yapıyorsunuz. Yapmayın, eğer verdiği karar kanuna, hukuka uygunsa niye böyle bir değişikliğe gidiyoruz? Bütün mühürsüz oyları geçerli kabul etmek, üstelik "Çizik de olsa, işaret de olsa hiç önemli değil." demek seçim güvenliği açısından büyük bir risktir. Nalıncı keseri gibi sürekli her şeyi kendine yontarak başarı elde etmek doğru bir şey değil.

Bu teklifi hazırlayan siyasetçiler, bu teklifi hazırlayan, bu teklifin sahibi siyasi partiler, siyasi partilere güvenmiyor mu? Demokrasinin vazgeçilmez unsuru dediğimiz -ki gerçekten öyledir- siyasi partilere güvenmiyor mu? Siyasi partilerin artık sandık kurulu başkanlığı için liste sunması herhâlde mümkün olmayacak. Kamu görevlilerine güveniyor ama siyasi partilere güvenmiyorsunuz. Sivil toplum, siyasi partileri sandık çevresinden uzaklaştırıyorsunuz, iktidarın gücünü yaklaştırıyorsunuz. Neden? Neden bu korku, neden bu korku? Yani siyasetin amacı topluma hizmet mi, ne olursa olsun iktidarda kalmak mı?

Şimdi, Sayın Bakan "millî dayanışma hattı" dedi. Toplumu bu tip kamplaştıran, ötekileştiren tanımlamalardan kaçınmak lazım. Yani bu ittifakta yer almayanlar millî dayanışma içerisinde olmayacak mı? Millî dayanışma partilerüstü bir şeydir, siyasetüstü bir şeydir. Bu tip tanımlamalarla algıyı yönetmek mi istiyorsunuz yoksa demokrasi ve hukukun üstünlüğüyle gerçekten devleti mi yönetmek istiyorsunuz? Herhâlde algıyı yönetmek ve oylarınızı artırmak istiyorsunuz. Ben öyle anlıyorum, ben öyle anlıyorum.

Bakın, seçim sistemleri üzerine çalışan bir bilim adamı, akademisyen yaptığı bir röportajında şöyle demiş: "Seçim sistemi değil, ihale şartnamesi." Yani sunulan teklifi bir ihale şartnamesi gibi görmüş. Neden, neden? İşte, siz "İttifakın içerisindeki her parti ayrı milletvekili listesi sunacak." derseniz ve illerde milletvekili dağıtırken de her partinin aldığı oyu değil ittifakın aldığı toplam oyu bir tek parti gibi hesaplarsanız işte bunu söylerler. Demek ki amacınız, bir ihale gibi, aldığınız oyla orantılı olmayan şekilde milletvekilliğinizi artırmak. Yani bu size bir şeyler kazandırabilir ama demokrasiye asla. OHAL rejiminde demokrasi ve hukuk askıdayken zaten can çekişen demokrasimize ağır bir darbe daha vurmak istiyorsunuz. Herhâlde demokrasiyi tamamen öldürmek istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, umarım alt komisyonda bu hatalardan dönülür. Alt komisyon çalışmaları detaylı bir şekilde ve zamana sıkışmadan yapılır, bazı şeyler düzelir. Anayasa Mahkemesinin bir kararından alıntıyla bitirmek istiyorum... Her şeyin temelinde adalet varsa güzeldir, ahlaklıdır, doğrudur. Bakın, Anayasa Mahkemesi ne diyor... Geçmişte, biliyorsunuz, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi "Ülkelerin takdiridir." deyip yüksek de olduğunu vurgulasa, adaletsizlikleri de vurgulasa yüzde 10 barajına müdahale etmiyordu yönetimde istikrar için ama artık Hükûmet seçilen Cumhurbaşkanıysa, artık Hükûmet Meclisin içinden çıkmayacaksa yönetimde istikrar için yüzde 10 barajını kimse savunamaz. Yüzde 10 barajının bir şantaj olarak kullanmaktır bu teklif, şantaj olarak kullanmak. Siz diyorsunuz ki: "Siz benim yüzde 50 artı 1 almamı, Cumhurbaşkanı seçilmemi sağlayın ben de sizi Meclise taşıyayım." Dışarıdan tek başına seçime girmek isteyen partinin de yüzde 10 barajı bir duvar gibi karşısında. Yanınıza almak istediğiniz küçük partilere de bir şantaj: "Bak, yüzde 10 barajı var, tek başına yok olur gidersin." Evet, yüzde 10 barajı kaldırılması gerekirken, sıfır olması gerekirken -çünkü Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini siz bunun için getirdiniz- şimdi şantaj olarak kullanıyorsunuz. Anayasa Mahkemesi kararında şöyle diyor: "Temsilde adaletin ağırlığı yönetimde istikrarın temel koşuludur." Adalet, istikrarı sağlar. Evet, gerçekten istikrar istiyorsanız, gerçekten güçlü hükûmet, güçlü demokrasi, güçlü bir yargı istiyorsanız adaleti sağlayın.

Çok teşekkür ediyorum.