| Komisyon Adı | : | (10 / 601) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Komisyonun Fransa ve İngiltere'ye yaptığı çalışma ziyaretlerine ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 22 .02.2018 |
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Teşekkür ederim.
Ben Paris'teki, özellikle Louvre Müzesindeki bu gezimiz sırasında -arkadaşlarla da paylaştım- dikkatimi çekti, Bursa Ulu Cami mihrabı orada sergileniyor, bizi gezdiren bayanın dışında karşıda gözlüklü bir bayan vardı, sanki istihbarat teşkilatından gibi sürekli karşıdaki bayanın anlattıklarını çok dikkatli izliyor ve sürekli karşısında duruyordu, ben ona dikkat ettim.
BAŞKAN - Onu sürekli baskı altında tutuyordu.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Evet, baskı altında tutuyordu yani o biraz daha mülayim yaklaşıyordu. Demek ki öyle bir sıkıntıları vardı.
Şimdi, UNESCO'daki görüşmemizde şöyle bir şey oldu: Büyükelçimizin "Kaynak konusunda sıkıntımız var, hatta 40-50 bin euromuz olsa bayağı daha iyi işler yaparız." gibi bir talebi oldu. Onu ben Bakanla da paylaştım, dedim ki: "Bunların böyle kaynak sıkıntısı varmış, Türkiye Cumhuriyeti için önemli bir para değil..." Hatta Galip Bey "Size ben sponsor bulurum" falan dedi. Hakikaten yani Türkiye Cumhuriyeti için önemsiz paralar, eğer bu paralarla bir şeyler yapılıyorsa, 50-60 bin eurolar... Çünkü UNESCO'da da yürütmeye seçilmişiz, o da bir avantaj. O Edward Palance'nin söylediği bir şey vardı, o da önemli; şöyle dedi: "Yirmi yıldır ilk kez böyle bir politik grup buraya geliyor." Demek ki şimdiye kadar biz de pek bu işlerin peşine düşmemişiz. Yirmi yıl çok üzen bir süre.
BAŞKAN - Yirmi yıldır değil. "Ben yirmi yıldır buradayım, ilk defa..." Belki daha önce de kimse gelmedi.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - O zaman gerisi de hiç yoktur belki. Yirmi yıl öncesine kadar yoksa daha öncesi de hiç yoktur. Bu demek ki biraz da doğru bir iş yapmışız ilk defa böyle bir grupla giderek.
Madam Desailly'nin, senatör, söylediği bir şey vardı. Şöyle: "2002 yılında kabul edilen bir yasa var, müzelere ait objelerin satılamayacağına dair." dedi, onu o şekilde tutmaya çalışmışlar demek ki böyle de bir yasa çıkarmışlar. Gerçi, 1995'te İllegal Kazıları Önleme Anlaşması yapılmış. Bu, 1970'deki anlaşma da 137 ülke tarafından imzalanmış, biz 1980'de katıldık. Şimdi, burada bir şey edildi, onu da ben not aldım, işi hukuki çevreden çıkarıp etik çerçeveye sokmak gibi bir şey edildi orada, konuşmada geçti. Hakikaten bu önemli. Çünkü Avrupa etik konulara biraz değer veren...
BAŞKAN - Hassasiyet gösteriyor.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Hassasiyet gösteriyor. Hatta orada şu ifade edildi: Macron'un, Afrika'nın ürünleri kendi ülkesinde olmalı gibi bir ifadesi varmış. Hatta bu da değerlendirilebilir gibi bir konu oldu.
Bir de burada tabii, müzelerde de söylediler bunu, İngiltere Kültür Bakanlığında da söylendi, müzelerdeki tüm eseler dijital ortamda menşesiyle ilgili bilgiler giriliyormuş. Yani bu tabii büyük bir avantaj -çoğu bitirilmiş- yani nereden geldiği, ne şekilde temin edildiği, orijiniyle ilgili o bilgilerin olması... Ayrıca Christie's Müzayede Evi'nde de aynı şekilde, onlarda diyorlar: "Biz bunları daha önceden emniyete bildiriyoruz, artı, kataloglarda yayınlıyoruz." Şimdi, burada bize düşen görev bunların takibinin yapılması ama burada biraz sıkıntı var gibi. Çünkü niye? Gördüğümüz şu: Giden arkadaşlar genellikle turizmci, oraya gönderilen, işte Bakanlık tarafından gönderilen arkadaşlar turizm ağırlıklı çalışıyorlar. Tamam iyi bir sektör, Türkiye'ye ciddi katkısı var, geliri var vesaire ama bu konulara herhâlde çok zaman ayıramıyorlar gibi bunun da herhâlde...
BAŞKAN - Serdal Bey, ben ona cevap vermek istiyorum.
Bu uzmanlık çok spesifik bir uzmanlık. Yani, diyelim ki arkeoloji mezunu bir arkadaş da orada eğer Roma dönemi eserleri üzerinde çalışmışsa bunun üzerinde bir kanaat izhar edebilir ama eline bir etnografik ürün geçmişse söyleyebileceği bir şey yoktur. Bunu oradaki eleman vasıtasıyla biz ancak şöyle takip ettirebiliriz: "Kuşkulu bir eser var." deyip o eserin fotoğrafını falan buraya gönderirse bunu ancak ilgili birim doğru olan uzmanlık neresiyse oraya yansıtır ve onun görüşüyle ortaya çıkabilir. Yoksa, oradaki bütün eserler için spesifik uzman görevlendirmek gibi bir durum söz konusu olamaz.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Şimdi, benim kanaatim şu: Bizim pazar ülke dediğimiz ülke 4-5 tane. Neresi? İngiltere, Fransa, Almanya, Amerika, ağırlıklı bunlar. Şimdi, buralarda özel çalışma yapılması çünkü pazar orası; 4 ülke veya bilemediniz 5 ülke.
BAŞKAN - İşte Danimarka'da bile çok ciddi...
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Yani olabilir tabii de artık hepsine tabii şey etmemiz mümkün değil. Burada bunlarla da ilgili... Şimdi, bu Komisyon, geçici bir Komisyon; süresi bitiyor -on beş gün mü kaldı- az bir süremiz kaldı, bitecek. Sonra, bu işin takibinin yapılması lazım birileri tarafından yani Bakanlık bunun için özel olarak bir şey yapıp... Çünkü, orada ifade ettiler, 55 eserin geri getirilmesiyle ilgili. Ya, 55 değil, 155 bin eser var dışarıda. Yani, tamam bir kısmını geri almamız zor ama yani bir okyanus var, biz işte daha 55 eserle falan şey ediyoruz. Demek ki bu işin peşine ciddi olarak Bakanlıkta -herhâlde bünyesi içerisinde olacak tabii ki böyle Mecliste sürekli bir takip olmaz- bir yapı oluşturulması lazım.
Bir de şey önemli, ben bunu daha önce de söyledim: Bizim gibi bir sürü kaynak ülke var. Bunların lokomotifi olarak biz öncü olalım, onları da bir araya getirip uluslararası baskıyı artırma veya yeni kararlar çıkarma şeklinde bir şey yapabiliriz.
Teşekkür ederim.