| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2099) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 07 .02.2018 |
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - Destursuz bir şekilde başkalarını töhmet altında bırakmaya hakkınız yok.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederiz eleştiriler için de ama haddini ve amacını aşan eleştiriler olmuştur.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Sizin açınızdan öyle.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Evet, benim açımdan öyle olmuştur, kendi adıma konuşuyorum.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - Bizim açımızdan da sizinkiler öyle olmuştur.
BAŞKAN - Sayın Kılıç, lütfen...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim.
Öğleden önceki yapılan konuşmalarda bir Türkiye gerçeğini haykırdık buradan, dedik ki: Bu sistem içerisinde insanlar birilerine yayın yaptırıyor, parayla yayın yaptırılıyor, parayla yayınlanıyor. Bu gerçeği reddeden, "Hayır, Türkiye'de böyle bir şey yoktur." diyen bir AK PARTİ'li varsa duymak isterim, akademisyen olarak. "Hayır, Türkiye'de hiçbir zaman parayla yayın yapılmadı, parayla dergilerde makale basılmadı." diyen bir AK PARTİ'li hoca varsa ben duymak isterim. Olmayacaktır çünkü bu, Türkiye'nin bir gerçeğidir. Biz bunu söylerken "Bütün öğretim üyeleri böyle yapıyor." deme ahlaksızlığını göstermeyiz. Ancak sizin "Komisyonda bulunan akademisyenlerin de acaba böyle bir durumu var mıdır?" demeniz bana göre son derece yanlış ve haddini aşan bir tutumdur. Burada "Biz de sizi araştırırız." dediğiniz zaman, bizim alnımız açık, buyurun, bütün hayatımızı araştırın ve bir tek şaibeli şey bulursanız söyleyin, biz de bu şerefli görevi bırakalım. Ancak, geçen süreç içerisinde FETÖ'nün kurmuş olduğu jüriler, FETÖ elemanlarının yapmış olduğu yayınlar, çıkarmış olduğu dergiler sayesinde doçent, profesör olan epeyce sayıda insan var. Bunların tamamı sizin iktidarınız döneminde oldu. Siz yaptınız demiyorum.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - 28 Şubat...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Karşılıklı konuşacak olursak iş uzar. Siz bir ithamda bulundunuz, haddinizi aştınız, ben de size bir cevap veriyorum.
Şimdi, burada siz bizim bütün öğretim üyelerini itham ettiğimizi söyleyemezsiniz, Sayın Başkan, siz de söyleyemezsiniz.
BAŞKAN - 10 bin sayısı telaffuz edildi, lütfen...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Siz de söyleyemezsiniz.
BAŞKAN - Sayın Atıcı, bakın, ben böyle bir iddiada bulunmuyorum, sadece, muhalefet milletvekillerimiz konuşurken daha temiz ve daha nazik bir dil kullansın, o manada söylüyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Siz bir öğretim üyesisiniz, devletin üst makamlarında görev almış bir insansınız. Bir milletvekili bu Komisyon salonundaki öğretim üyelerini itham ettiği zaman ben sizin yerinizde olsaydım uyarırdım, derdim ki: Doğru yapmıyorsunuz, buradaki öğretim üyelerini suçlamaya hakkınız yok. O, sizin öğretim üyeliği namusu çerçevesinde yapmanız gereken bir işti, yapmadınız; tam tersi, sahip çıktınız.
BAŞKAN - Size söz verdim, siz cevap veriyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sağ olun, lütfettiniz söz vermekle.
BAŞKAN - Estağfurullah.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ha, bu benim hakkımdır, bana hakkımı verdiniz, sağ olun.
BAŞKAN - Cevap veriyorsunuz zaten.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ama o arkadaşımıza "Efendim, o da size cevap veriyor, siz böyle yaparsanız, o da size böyle yapar." diyerek sahip çıkmanızı da ben kişisel olarak doğru bulmam.
BAŞKAN - Ben sahip çıkmadım, ben kesinlikle sahip çıktığıma dair bir şey söylemedim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Peki, sahip çıkmadıysanız mesele yok.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - Siz geneli itham etme hakkını nereden buluyorsunuz? Geneli itham ediyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ben nezaket çerçevesi içerisinde durup karşılıklı konuşmuyorum, siz de nezaketinizi lütfen muhafaza edin ve öğretim üyelerini nasıl itham ettiğinizi bir kere daha düşünün, özellikle bu Komisyonda bulunan milletvekillerini.
BAŞKAN - Ben birkaç kez de Sayın Kılıç'ı "Lütfen..." diyerek uyardım.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - Siz bütününü, geneli itham ettiniz.
BAŞKAN - Anlaşıldı Sayın Kılıç, lütfen... Anlaşıldı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Arkadaşlar, genelde Türkiye'de olan bir realiteyi size söyledim, aynısı bir daha söylüyorum, bu bir gerçektir. Bizim bunları düzeltmemiz gerekirken "Daha iyi akademisyen nasıl olur? Üniversite daha iyiye nasıl gider?" derken, bununla uğraşmamız gerekirken biz tuttuk, şimdi, yardımcı doçentleri ya da öğretim üyesi olan doktor öğretim üyelerini doğrudan rektörün atamasına gönderdik. Bu doğru bir şey değil, bunu anlatmaya çalışıyoruz. Doçentleri doğrudan doğruya hükûmetin uzantısı olan bir yapının atamasını ya da onlara unvan vermesini söylüyoruz. Bakın, hükûmet meşru mudur? Meşrudur ama bir siyasi ideolojinin temsilcisidir hükûmet. Bunu üniversitelerden olabildiğince uzak tutmalıyız diyorum. Hükûmetin atadığı rektör yani Cumhurbaşkanının atadığı rektör... Evet, Cumhurbaşkanı bir siyasi partinin lideridir -bunu Anayasa'ya getiren sizsiniz, şimdi biz bunu söyleyince zorunuza gitmemeli- bir siyasi ideolojinin ve partinin başkanıdır, rektör atıyor. İllegal mi atıyor? Hayır, sizin çıkardığınız yasa veya KHK'lerle atıyor ama sonuçta bir de doğru var. Bana göre doğru farklı, size göre doğru farklı. Siz benim doğrumu dinlemek zorunda değilsiniz ya. Ben, bana göre doğruyu söyleyeceğim, siz de size göre doğruyu söyleyeceksiniz ve bir karar vereceksiniz. Ben size diyorum ki: Hükûmet kim olursa olsun, Cumhurbaşkanı hangi partiden olursa olsun rektör atamamalı -bugünün konusu değil- atanan rektör öğretim üyesi atamamalı, jüri atamalı. Doçentlik, hükûmetin uzantısı olan bir kurum tarafından atanmamalı, bunu da bir jüri atamalı. Bütün bunları söylüyoruz. Sözlü yapılıp değerlendirilmeli. Bunu şimdi "senin oğlan, benim oğlan"a dönüştürmememiz lazım. Ne dedik sabahtan beri? Burası Millî Eğitim Komisyonu, millî düşünmemiz lazım yani AKP hükûmetine göre, CHP hükûmetine göre değil arkadaşlar ya. Ben bunu söylüyorum, ısrar da ediyorum bu konuda çünkü bu, millî bir meseledir. Üniversiteler hepimizin göz bebeği, ben ömrümü verdim, gençliğimi verdim ya birçoğunuz gibi. Ya, bu üniversiteleri biz hükûmetlere teslim etmemeliyiz arkadaşlar, hangi hükûmet olursa olsun, CHP hükûmeti bile olsa etmemeliyiz. Ama bu yapılan teklif... YÖK nasıl buna "evet" diyor, Millî Eğitim nasıl "evet" diyor anlamıyorum. Bu getirilen teklifle biz üniversitelerde kadrolaşma yapacağız ve yarın AK PARTİ Hükûmeti gittiğinde yerine gelen hükûmet intikam almaya çalışacak, bunu yapmayalım ya, bütün istediğim şey bu.
Teşekkür ederim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Hayır, hayır, Sayın Başkan...
BAŞKAN - Yani diyorsunuz ki siyasi otoritenin atadığı rektör tarafından bilmem ne... O zaman yani...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Başkan, bakın beni anlayın, gene Komisyon takdirini uygular ama ben sizin dediğinizi demiyorum veyahut da ben iyi ifade edemedim.
BAŞKAN - Buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Başkan, yani demek iyi ifade edememişim, Komisyondan da özür dilerim. Ben sizin kayıtlara geçirdiğiniz şekilde bir şey söylemiyorum. Bakın, şu andaki yardımcı doçent ataması neyse -hiç uzatmayalım- aynısını getirin, doktora öğretim üyesi atansın. Neden? Çünkü 3 kişilik bir jüri kuruluyor, en az biri dışarıdan olacak diyor -ikisi de dışarıdan olabilir- birisi de bölüm başkanı olacak, tamam mı? Böylece bölümün fikri yazılı tercih belirtecek, yazılı ve dışarıdaki jüri üyesi de tercih belirtecek yazılı ve rektörün önüne gelecek. Rektör bunlara göre bir atama yapacak.
BAŞKAN - Peki, bu konuda YÖK'ü bir dinleyelim müsaade ederseniz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Son cümlemi bağlayayım. Eğer diyelim ki üçte 1 oy almış birisini rektör atarsa üçte 2 oy alan şahıs mahkemeye gidebilir ama eğer şimdi siz bu düzenlemeyi böyle yaparsanız o şahsın mahkemeye gidip hakkını arama şansı yok, üçte 2 söylense bile. Çünkü yazılı bir jüri değil "fikir alır, görüş alır" diyor. Aldım görüşü, ben böyle münasip gördüm diyecek rektör ama senin rektörün, ama benim rektörüm, önemli değil.