KOMİSYON KONUŞMASI

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben, Komisyon üyesi olmamakla birlikte bir akademisyen olarak çalışmayla ilgili görüşlerimi paylaşmak üzere katkı sunacağım.

Sabah Avrupa Birliği Bakanlığında bir toplantı olduğu için geç geldim ve geneli üzerindeki görüşlerimi sunamadım. İzin verirseniz, maddeyle ilgili beş dakika içerisinde görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Burada, özellikle yardımcı doçentlik kadrosunda, burada yasa gereği gözüken bir isim değişikliği gözüküyor ve burada en önemli nokta koşullarla ilgili, özellikle yabancı dil koşulunun kaldırılması ve aynı zamanda da üniversitelere ek koşul koyma noktasında da yetkiler verilmesi. Bu da bir tezatlık yaratıyor, şöyle ki: Yardımcı doçentlik kadrosundaki bir hoca için ya da akademisyen için bakarken dil başta olmak üzere birçok koşul kaldırılırken şimdi üniversiteler farklı koşullar koyacak, dil de dâhil birçok ek koşul koyabilecek ya da yayınlarla ilgili ek koşullar koyacak. Burada üniversiteler arasında bir makas oluşacak, bir bloklaşma olacak, nitelik anlamında akademisyenler arasında bir fark oluşacak. Ben, bu konuyu iletmek istiyorum.

Burada, en azından asgari ek koşullar noktasında bir sınırlama yapılabilir. YÖK'ün özellikle son dönemde yapmış olduğu kalite ve nitelik anlamındaki çalışmaları için bir tezatlık olarak gözüküyor. Sayın Cumhurbaşkanının bir konuşmasında bunu dile getirmesi ve akabinde hızlıca bir yasa teklifi hazırlanması çok sağlıklı olmamıştır. Zaten yükseköğretimdeki nitelik sorunları çok fazla, üniversiteler arasındaki makas çok fazla açık, özellikle Anadolu'daki üniversiteler açısından. Bunun biraz daha dikkatli bir düzenlemeyle gündeme getirilmesi...

Sanırım, bir 103 TL'lik maaşlarda bir düzenlemeye gidilecek. Bu da biraz sakıncalı bir durum gizi gözüküyor. Bunun bir açıklaması var tabii ki ama genel anlamda akademisyenlerin -az evvel de konuştuk- performans kriterleri noktasında daha kapsamlı bir düzenlemeye ihtiyaç var, yayın, ders yükü, çalışmaları, performansı, kalite artırımı noktasında da daha nitelikli ve kapsamlı bir çalışmanın yapılması gerekiyordu.

Doçentlik konusunda da yine sözlü sınav ve jüri sisteminde mevcut sistemdeki sıkıntıları giderecek ve gerçekten akademik anlamda niteliği artıracak bir düzenleme olarak görülmüyor. Bu konunun da evet, üniversitelerde özellikle seçim sürecinde üniversiteye de bu yetkinin verilmesi... Muhtemelen sabah da görüşülmüştür, tekrar etmek istemiyorum ama liyakat sistemi çok önemli. O nitelikte, gerçekten liyakate dayalı bir seçim sürecini yapacak üniversite yönetim kadroları maalesef yok. Rektörlük seçimlerinin nasıl olduğunu, nasıl atandığını hepimiz biliyoruz. Biz, bu sorunu çözmeden tekrar rektörlere ve üniversite yönetim kurullarının, objektif kriterler verilemeden bir seçim süreci ve doçentlik gibi çok önemli bir kadroya karar vermelerini de yine sakıncalı olarak ben görüyorum. Bu konuda daha kapsamlı, daha çözüm odaklı; performansa dayalı bir sistemin... Çünkü, maalesef liyakat sistemini ve adalet sistemini yerleştiremediğimiz için ve üniversitelerde böyle de bir kültür oluştuğu için -çok üzülerek söylüyorum- tanıdık, yandaş ya da o niteliğe, performansa sahip olmayan atamalarla karşı karşıya kalıyoruz. Bunlara dikkat etmemiz gerektiğini düşüyorum.

Dil sorunu, doçentlikte dil puanının düşürülmesi gerçekten çok üzüntü verici. Asgari olarak belirlenen puan çok düşük. Bizim temel olarak -bu Komisyonun çalışmalarında sık sık dile getiriyorum- bir yabancı dil sorunumuz var. Bunun gerekçesi belki belli alanlarda dil şartı olmadan doçentliğini alması gereken bölümler, akademisyenler olabilir ama genel anlamda, okul öncesinden başlayan, dil öğretimi konusunda daha fazla gerek YÖK'ün gerek Millî Eğitim Bakanlığının çalışma yapması gerektiğini düşünüyorum.

Zamanı ve kapsamı çok aşmak istemiyorum çünkü 1'inci madde üzerindeki görüşlerimi belirtmek için söz aldım.

Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum Sayın Başkan.