KOMİSYON KONUŞMASI

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Değerli arkadaşlar, İşsizlik Sigortası Fonu'na ilişkin göstermiş olduğunuz hassasiyete saygı duyuyorum, doğru da buluyorum; orada bir sıkıntı yok. Sadece İşsizlik Sigortası Fonu'nun kullanım yerleri ve kuruluş amacını yorumlama biçimimiz birbirinden farklı. Mesela son bir yılda yaklaşık 1 milyon 500 bin ilave istihdam üretmişiz, değil mi? Sadece bu nedenle İşsizlik Sigortası Fonu'nun gelirleri 1,3 milyar artmış. Son yedi yıldır, sekiz yıldır bu ülkede ortalama büyüme oranı yüzde 7, istihdamda sağladığımız ilave istihdam 7, milyon, 8 milyon yani şöyle söyleyeyim: İşsizlik Sigortası Fonu'na dış çevresinden bağımsız, statik bir şekilde ve dar bir şekilde bakarsanız belki sizin bakış açınız doğru ama ben şunu söylüyorum: Hâlihazırda çalışanların işsiz kalması hâlinde o dönemde bir asgari gelire sahip olmaları ne kadar önemliyse İşsizlik Sigortası Fonu için, hiç iş sahibi olmamış işsizlerin de iş sahibi olarak istihdama katılmaları da İşsizlik Sigortası Fonu'nun kuruluş amaçları için o kadar önemli çünkü İşsizlik Sigortası Fonu'nda hedef kitle çalışanlar. Biz, çalışanları bir aktif çalışanlar, bir de işsizler diye ayırıp "İşsizlik Sigortası Fonu'nun kaynaklarından aktif çalışanlar yararlansın ama çalışmayanlar, işsizler yararlanmasın." diyebilir miyiz, böyle bir anlayış olabilir mi? Bugün her işsiz yarın iş bulduğunda İşsizlik Sigortası Fonu için aktif bir çalışan olarak iştirakçi durumuna geliyor. Dolayısıyla, biz burada -ekonomi bir bütün- ekonomiyi parçalarına bölemeyiz ki, İşsizlik Sigortası Fonu'nun ekonominin genel konjonktüründen ayrı göremeyiz ki. Ve nitekim, tam da bu anlamda ben şu fikre katılmıyorum: "İşverenler işçiler için bu parayı veriyor." Hayır, burada hem çalışan hem de çalışmayan tüm çalışma çağındaki nüfusun istihdamının artırılması için bu bir havuz olarak kurulmuş; burada, onun için, ister çalışanlar isterse çalışmayanlar... Aktif iş gücü programlarına bir itirazımız var mı? Aktif iş gücü programlarında, tamam, vasıfsız, niteliksiz insanlara nitelik kazandırmak suretiyle ne yapmak istiyoruz? Onu istihdama katmak istiyoruz. Peki, bu programda ne yapıyoruz? O yöntemlerden bir tanesi. Burada bir başka yöntem kullanıyoruz, işverene bir teşvik ve destek veriyoruz ama amacımız işveren değil ki. İşverenin, belki sosyal güvenlik primlerinden veya gelir vergisinden dolayı işçilik maliyetleri azalacak ve bu nedenle istihdam etme isteği ve talebi artacak ama benim amacım o değil ki; benim amacım, işsiz olan kişinin bu teşvik üzerinden iş sahibi olması. Yani, istihdamı artırmak sadece tek bir yöntemle ve dar bir kapsamda olacak diye bir şekilde yorumlanamaz ki. Bu da bir yöntem.

Bakın, geçen sene uygulanan programdan 500 bin insan yararlanmış. Kanaatimce o programdan yararlanan sayısı daha fazla da bizim işverenlerimiz bence o programı belki yeterince takip edemediler. Dolayısıyla, şunu söylemek istiyorum: Bence İşsizlik Sigortası Fonu ne tek başına ekonomiden soyut bir varlık ne de ekonominin genelinden etkilenmeyen bir varlık; karşılıklı. Türkiye'de ekonomi büyümezse, istihdam artmazsa İşsizlik Sigortası Fonu'nun gelirleri artar mı? Birbirini besliyor bu. Onun için bakın, burada şunu konuşalım: İşsizlik Sigortası Fonu'ndan, işsizlik ödeneğinin ödenme şartlarının işçi lehine genişletmesini konuşalım, ödeneklerin artırılmasını konuşalım...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Beraber yapalım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, yok, söylüyorum yani.

...aktif iş gücü programlarını konuşalım; bunlar güzel ama bunu "İşçinin elindeki paraya el konuluyor." şeklinde lanse etmek doğru değil.

Teşekkür ediyorum.