KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Teşekkür ederim.

Hocamın yaptığı açıklamalara da teşekkür ederim.

Elbette hocam onlarca yıl önce Türkiye'de geleneksel olan, Anadolu'nun, bu toprakların geleneksel olan yaşam biçiminin öznelerini sundu bizlere ama günümüz gerçeğinde bazı şeyleri de kabul etmek durumundayız maalesef. Aslında bunların tümü gerçekleşebilir mi? Gerçekleşebilir. Bunlar, tarıma bakış, üzüme bakış, ülkedeki insanların ihtiyaçlarına bakışı üzerinden bir perspektif çizilir ve bununla ilgili bir politik süreç takip edilirse gerçekleşebilir ama gördüğümüz gerçeklik şu: Bugün konvansiyonel tarım dediğimiz, ülke tarımı dediğimiz üretim odaklı ve kalkınma odaklı bir tarımı öngördüğümüz zaman, karşımıza maalesef yeni modern tarım olanakları çıkıyor. İster sebzede olsun isterse meyvede olsun, ürünlerde aradığımız dört temel kriter var; bir tanesi verimlilik, verimli olmalı. İkincisi, adaptasyon yani o bölgenin koşullarına uyum sağlayabilmeli. Üçüncüsü, hastalık ve zararlılara dayanıklı olmalı. Dördüncüsü de tat, lezzet dediğimiz, insanımızın o geleneksel tat ve kalite ihtiyaçlarını karşılayabilmeli. Ama baktığımız zaman bu dört tane temel aranan özellik ancak yerel çeşitlerin ıslahı, yerel olanakların korunmasıyla ilgili. Peki, öyle mi koşullar? Hayır. Ne bekliyoruz biz tarımdan? Sürekli kâr bekliyoruz. Yani domatesten en yüksek verim olanı bekliyoruz, hayvandan en yüksek verim olanı bekliyoruz, üzümden en yüksek verim... "En yüksek verim en yüksek kâr getirecekmiş." anlayışı üzerinden bakıyoruz sürece. Genel olarak baktığımız temel anlayış bu. Dolayısıyla böyle olunca yeni çeşitlerin bu topraklara girmesi bir politik anlayıştı, 80'den sonra başladı bu ülkede. İthal tohumlar... İlk kez biz ithalatı serbest bıraktık 84, 85'li yıllarda. Elbette geçmişte de buğday ve buğday çeşitlerinde bu gerçekleşti. Dolayısıyla kendi yerel çeşitlerimiz, biyoçeşitliliğimiz... Hocam söylemedi ama yaklaşık olarak 18-19 bin bu topraklarda çeşidimiz var bizim ve 17-18 bin bilinen var ve 12-13 bini bu topraklarda ve 3 bin tanesi de endemik yani sadece Anadolu coğrafyasında ve Türkiye topraklarında olması gereken ürünler. Ama biraz önce söylediğiniz gerekçelerle kâr meselesi üzerinden ve kalkınma meselesi üzerinden bakıldığında hemen hemen bu çeşitleri, hayvancılıkta başta merinos olmak üzere birçok çeşidimizi kaybettik, bitkisel üretimde de birçok çeşidimiz maalesef kaybettik; gitti, aldılar onu, başka ülkeler kendi çeşitleri yaptılar. 2002 yılında çıkan Tohumculuk Yasası'yla birlikte artık sizin yerel çeşitleri üretmeniz, korumanız mümkün olmayan hâle dönüştü ve son iki yıldır da özellikle yerli çeşit sertifikasız ve tescilsiz tohumları ekmek artık desteklemelerden de ari, uzak tutulduğu için... Yani şu demektir: Artık bizim yerel çeşitlerimizin ekilmesi neredeyse aşağı yukarı imkânsız hâle geldi ancak...

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, soru varsa soruyu alayım, bunu Meclis Genel Kurulunda da yapabilirsiniz.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Şöyle söyleyeyim: Bir şeyi açıklamak için söylüyorum, Hocamın tespitleri ile gerçekler arasında bir...

BAŞKAN - Bu tartışma uzar.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Tartışmak için söylemiyorum ama.

BAŞKAN - Bunların birçoğuna vereceğim cevap da var.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Tartışmak için söylemiyorum efendim -siz de bir tartışmaya getirmeyin bunu- bir durum tespiti yapmak istiyorum. Hocam dedi ki: "10-12 tane ilaç olmaz, 2 ilaç."

BAŞKAN - Bununla ilgili varsa bir sorunuz ben de bunu alayım diyorum.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Peki, o zaman soruyu şöyle sorayım: Sayın Hocam, şu andaki tarım teknikleri ve politik olarak tarıma bakış gerekçeleri ve tarımın durduğu noktada kalkınma ve gelir elde etme modeli üzerinden, örneğin, armutta 2 ilaçla, üzümde 2 ilaçla, değişen iklim koşulları, biyoçeşitliliğin bozulması, doğal dengenin tamamen bozulması sonrası eğer entegre bir mücadele yöntemini zorlayan bir mekanizma da yoksa, 2 ilaçla siz çekirdeksiz Manisa üzümünü üretebilir misiniz?

Teşekkür ederim.