KOMİSYON KONUŞMASI

FATMA BENLİ (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Şu an farklı farklı isnatların bulunduğu farklı cezaevlerine ait raporları görüşüyoruz aslında. Maltepe Cezaevinin de Elâzığ Cezaevinin de karşı karşıya kaldığı sorunlar birbirinden farklı. Elâzığ için biz hem çocuk koğuşuna hem erkeklerin koğuşuna hem kadınların hem LGBT'nin koğuşuna gittik, hem adli mahpusların bulunduğu hem terör mahpuslarının bulunduğu koğuşlara gittik. Dolayısıyla her birinin ifade ettiği unsur farklı. Örneğin erkeklerin koğuşunda "Bizde şiddet yok." derken bazı yerlerde olabiliyor. Yöneticilerin, idarecilerin buna karşı tavrı da farklı. Ama sonuçta biz, İnsan Hakları İnceleme Komisyonu olarak bizim ana temamız cezaevinde bulunmanın ek bir ceza hâline dönüştürülmemesi. Sonuçta bu, AK PARTİ iktidarı zamanında çok net olarak ortaya kondu, bununla ilgili çok fazla yasal değişiklikler gerçekleştirildi ve bu Meclisten çıktı. Buna ilişkin zaten bütün bilgiler raporda yer alıyor ve cumhuriyet savcısı bu konuda titizlikle tüm iddiaların araştırıldığını ve zaten hâlihazırda 2 ceza infaz koruma memuru hakkında da soruşturma açıldığını ifade etti. Bizim için önemli olan orada denetimin yapılması ve isnatlar varsa, gerçekleşen keyfî durumlar varsa bunların üstüne sonuna kadar gidilmesi.

Benim yalnız, cezaevi genel müdürümüz buradayken özellikle sormak istediğim bir konu var, çünkü raporumuzda ifade ettik. Doğru, daha önce burada kimlikle ilgili sıkıntı olmuş Elâzığ Cezaevinde ama mevzuat, kimlik taşınması gerektiğini ifade ediyor. Kimliklerin fotoğrafı bizde var, zaten sadece kişinin fotoğrafı ve isim bilgileri var. Yani terör mahpusu mu yoksa adli suç mu olduğu zaten yazmıyor. Şu an Elâzığ Cezaevinde kimlikle ilgili problem çözülmüş, bir dönem terör mahpusları almıyormuş, bununla ilgili zaten sıkıntılar çıkmış ama şu an almış durumdalar. Fakat şunu söylüyorlar: "Biz cezaevinde dolaşırken, örneğin telefon hakkını kullanırken ya da avukatla görüşürken her infaz memuru önünde tekmil isteniyor." ama cezaevi yönetimi tekmil istenmesi gibi bir durumun asla olmadığını beyan ediyor. Bu durumda zaten mevzuatın yerine geldiği ortaya çıkıyor. Yalnız kimlik elde mi taşınacak ya da işte yaka kartı gibi, Meclise gelen insanlarda da bir yaka kartı var ya da boyna asılan şeyle sürekli dolaşılması hâlinde ne cezaevi idaresinin "Biz bunu yapmıyoruz." demesi gibi bir durum söz konusu olur ne de orada kalan mahpusların "Ben kimliği taşımak zorundayım, bunu kabul ediyorum ama benden tekmil isteniyor." tarzında herhangi bir isnatta bulunması söz konusu olur. Kimliğin madem taşınması gerekiyor, o yakaya takılması gerekiyor ama şu anki hâlde sadece PVC'yle kaplılar, elde tutulması gerekiyor. Belki problemi bu şekilde aşmak mümkün.

İkinci konu, süngerli odalardaki kamera meselesi. Biz özellikle bütün cezaevlerinde kamera odalarına gidiyoruz, süngerli odalar dâhil diğer bütün kameralar açık. Elâzığ'da havalandırma boşluğunda proje gereği kameralar yok, belki onun incelenmesi söz konusu olabilir ama süngerli odada 2 tane kamera var ve biri direkt tuvaletin karşısında. Aslında Mehmet Metiner Başkanın ifade ettiği husus bu. Kamerayı koyduğunuz zaman mahremiyeti ihlal ediyorsunuz, çünkü direkt tuvaletin karşısında... Ama koymadığınızda, oraya özellikle uyuşturucudan kendisini takip edemeyen, kendi kendine hâkim olamayan insanlar geliyor, orada işte o taşa kafasını vurup da kendisine zarar verebilir. Yani bunu bir şekilde çözmek durumundayız. Cezaevleri kolay yerler değil, sonuçta insanlar jileti boğazından içeri alıyor, şurada tutuyor, x-ray'dan çıktığı zaman çıkartıyor, gösteriyor. Bunu yaparken hem güvenlik dengesini hem de içeride kalan insanların azami olarak yaşamaları gereken hak ihlallerinin ortadan kalkması için ayrı bir yöntem bulmak zorundayız. Belki süngerli odada kalışların kesin olarak kontrol altına alınması... Çünkü bir defterleri var ama saatleri çok fazla yazılı değil. İşte orada kalışın iki üç saati geçmemesi, böylelikle tuvalet ihtiyacının olmaması gibi bir çözüm de söz konusu olabilir, böyle ancak problemi çözebiliriz.

Teşekkür ediyorum.