KOMİSYON KONUŞMASI

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başbakan Yardımcım, değerli milletvekili arkadaşlarım geneli üzerinde detaylı bilgi verdiler. Ben buradaki düzenlemeler hakkında daha çok konuşmak isterim ama önce Erzurum'la ilgili... Siz de bir Erzurum Vekilisiniz hem de çok uzun dönem Sağlık Bakanlığı yaptınız, bir de hekimlik yanınız var, biyoteknoloji konusunda da donanımlı bir milletvekili ve bir hekimsiniz. Ben, az önce Amerika'yla ilgili söylediklerinize yürekten katılıyorum. Ben, mesela, şimdi, hemen, sizden hızlı bir şekilde şöyle bir girişim beklerim. Mesela, özellikle, kanserojen olduğu Türkiye'de, dünyanın her tarafında tartışılan -hani GDO'ya geniş çaplı olarak bakmıyorum ama- bu früktoz konusunda, şeker ürünleri, glikoz vesaire konularında bir düzenleme yaparsanız biz seve seve hemen imza atmaya hazırız Sayın Bakanım, yanınızda durmaya da hazırız. Erzurum'un tarlalarında şeker pancarı üretilsin, Erzurum Şeker Fabrikası şeker üretsin, onu tekrar Gürcistan'a, İran'a ihraç etsin isteriz. Yine, Erzurum'da şeker fabrikası alkol üretsin, sanayinin alkol ihtiyacını o fabrika karşılarsın, eskisi gibi, isteriz, biz bunları destekleriz, sizin de yanınızda oluruz.

Sayın Bakanım, bu, bütünü içerisine bakıldığı zaman -bunu bir milletvekili olarak söylemiyorum, bir hukuk adamı olarak söylüyorum- özensiz ve maalesef çok eksik bir bilgilendirmeyle anlatılmış. Sizin tabii sağlıkçı olmanızdan kaynaklanan bir durum ortada. Ben size bunun hukuk tekniğini anlatmaya çalışacağım, anlayacağınıza emimin ama not alırsanız bürokratlarınıza da bunu sormanızda yarar görüyorum.

BAŞKAN - Tasarının sıhhatiyle ilgili mi bir sorun var?

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Tasarının aslında taşınabilirliğinde ciddi bir sorun var. Bu, bürokratik açıdan da tartışılabilir bir durumda bile değil. Yani tartışılması bile bence bürokratik açıdan hakikaten hoş değil. Yani bu bir tasarı değil bence.

Şimdi, bir tane örnek anlatacağım Sayın Başbakan Yardımcım. Bakın, 3'üncü maddede şöyle bir düzenleme var: En son fıkraya doğru geliyor... Teknik, fen adamlarının sorumluluklarını düzenliyor bu madde burada. Onu belli bir yapının içerisinde daraltmış ve en son geliyor, diyor ki: "Bu sorumluluğun süresi; yapı kullanma izninin alındığı tarihten itibaren, yapının taşıyıcı sisteminden dolayı on beş yıl -taşıyıcı sisteminden dolayı on beş yıl- taşıyıcı olmayan diğer kısımlardaysa iki yıldır." Şimdi, Sayın Başbakan Yardımcım, birçok malzemenin garanti süresi bundan daha fazladır. Fen adamının sorumluluğu garanti süresinden de aşağıya çekiliyor, niçin?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Hangi maddede?

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - 3'üncü madde efendim. Bakın, tasarının tümü içerisindeki 11'inci maddede 3'üncü madde başlığı altında düzenlenmiş kısmın son fıkrası efendim.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Tasarının 11'inci maddesi.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Evet, 11'inci madde, yeni düzenleme kısmı.

Bu çok açık bir şeyi gösteriyor. Mesela, fen adamlarının sorumlulukları kullanılan malzemenin niteliğine ve istatistik koşullarına uyarlı olarak düzenlenmiştir. Niye? Türk Standartları Enstitüsü bazı malzemelerde kullanım süreleri koşulları öngörmüştür taşıyıcının dışında da. Mesela demiş ki: "Bazı malzemeler..."

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Onu biz yapmadık, var yani.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Efendim?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Bu vardı, ben yapmıyorum.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Şimdi, burada genişletiyor ama, diyor ki...

BAŞKAN - Müsaade ederseniz yasanın mevcut hâlinde var, sadece buraya "Öncelikli risk bazlı denetim yapan yapı denetim kuruluşları...."

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Değerli Milletvekilim, benim hekimliğimle bir ilgisi yok.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Yok, yok ama şimdi başlığına geleceğim, oraya geleceğim. Bakın, başlığına ne ekleniyor? "Risk bazlı" diyor, "risk bazlı." Bunların hepsinde bu risk bazlı olduğu zaman -bu süreler zaten Türk Standartları Enstitüsü tarafından ayrıca belirlenmiştir- bir çelişki oluşturuyorsunuz, bir bu.

İki, başka bir maddeye geçeyim efendim.

BAŞKAN - Zaten değerlendirmemizde de bir gözden geçirilecekti Sayın Bakanım bu.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Evet, teşekkür ediyorum.

Şimdi, çok büyük bir özensizliğe ilişkin bir başka örnek daha söyleyeyim Sayın Başbakan Yardımcım.

BAŞKAN - Bu özensizlik kısmını tam kavrayamadık ama bir daha anlatır mısınız?

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Yani şöyle: Hukuk tekniğiyle uyarlı olmayan, başka yasalarla çelişen, kamu düzeni içerisindeki senkronizasyonla uyarlı olmayan, çatışan düzenlemeler oluşuyor burada.

Bakın, bir tane daha örnek vereyim Sayın Başbakan Yardımcım. Şimdi, bakın, tasarının 22'nci maddesinde "Rehnin kapsamı" diyor, 7'nci madde, bakın, orada, ikinci kısmını okuyorum. Bunun tasarıda kalması, sürdürülmesi de zaten bence mümkün değil, niye? Bakın, diyor ki: "Bir taşınırın rehinli olduğunu bilmeyen veya bilmesi gerekmeyen iyi niyetli üçüncü kişinin iyi niyeti korunur." Bu ne demek biliyor musunuz Sayın Başbakan Yardımcım, bunu niye koymuşlar buraya? Şimdi, bizim Bankalar Kanunu'muzun 160'ıncı maddesi var. Bankalar kredi verirken... Aslında bu kanuna da bu 160'ıncı maddenin konulması bugün ekonominin içerisindeki en büyük sıkıntılarınızdan birisidir. Ben avukatken de bu maddeye Parlamentoda çok ciddi muhalefet etmiştim...

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Medeni Kanun'da buna benzer bir madde var.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Yok, bu başka. Bu Medeni Kanun'daki konu değil. Bunun Bankalar Kanunu'ndaki düzenlemeyle ilgili kısmını anlatacağım şimdi Sayın Başbakan Yardımcım.

Şimdi, Bankalar Kanunu'nun 160'ıncı maddesinde der ki: "Bir malın bir başkasının kontrolüne geçer bir kredi işlemi yaparsanız bu bankacılık zimmetidir." Daha geniş bir tanımı var, ben özet olarak anlatıyorum.

Şimdi, bakın, diyor ki burada: Bir taşınırın rehinliği olduğunu bilmeyen veya bilmesi gereken... Şimdi, taşınır ne? Binaya mermer alıyorsunuz. Bir mermer ocağı gidiyor diyor ki: "Benim mermerlerimi ben A bankasına rehin ediyorum, bana kredi verin. Ben bu mermerler karşılığında kredi alacağım." Tamam, bakıyorlar, iyi bir firma. Ona diyelim ki 20 bin metrekare, 30 bin metrekare mermer karşılığında kredi veriyorlar. Buna da mermerleri rehin alıyorlar. E mermerleri orada tutacak hâli yok, sattı mermerleri. Adam da, müteahhit de aldı mermerleri, o rehinli mermerlerle binayı yaptı. Sayın Bekaroğlu geldi, parayı yatırdı, daireyi aldı efendim. İki yıl sonra mermerci battı, rehin de uçtu. Şimdi, bankaya ne diyeceğiz? Nerede rehin diyeceğiz. Yok, rehin gitti. İyi niyetli. Gitti.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Mehmet Bekaroğlu'ndan mı alacağız?

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Hiç kimseden alamayacağız. Bankada oturup üzerine buzlu su içeceğiz.

Şimdi, Sayın Başbakan Yardımcım, bu madde...

BAŞKAN - Siz kökünden taşınır rehnine mi karşısınız, ben onu anlamadım.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Taşınır rehnine karşı değilim.

Şimdi, normalde rehin bizim hukukumuzda düzenlenmiş hâli zaten bu koşulların tamamı düzenlenerek... Yani bilmesi ve bilmesi gerekmeyen diye bir düzenleme olmaz. Kanunda bu zaten ana hatlarıyla düzenlenmiş, afaki iyi niyet kuralları kapsamında gözetilir. Bu, bu bütünlüğün dışında.

Tescille ilgili bir şey anlatayım Sayın Başbakan Yardımcım. Ticaret siciline tescili hüküm getirmişsiniz, kat mülkiyetine hüküm getirmişsiniz. Bizim Medeni Kanun'umuzun en temel kurallarından birisi şudur efendim: Gayrimenkulün aynına ilişkin işlemlerin tamamı resmî şekil emredici hükümdür, kamu düzenine ilişkindir. Resmî şekil şartı kamu düzenine ilişkindir. İlk defa burada, kat mülkiyetinde resmî şekil şartını kaldırıyorsunuz. Medeni Kanun'un eşya hukukuna ilişkin kısmında bu, belki de doksan yıllık düzenin içerisinde ilk defa çökmeye sebep olacak ve buradan binlerce dava çıkar ve onu da kime vermişsiniz?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Şu anda bunlar icra ediliyor biliyor musunuz?

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Yok, icra edilme şansları yok.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Ziraat Bankası ve Tapu bunu bir senedir yapıyor.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Hukuken yapma şansı yok. İtiraz ettiği anda gider.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Kooperatiflerle ilgili kanun...

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Değil ama Yargıtayın yerleşik içtihadı da şu, onu da söyleyeyim, arkadaşlar araştırsınlar.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yerleşik içtihadı şudur: Bir gayrimenkule ilişkin resmî şekilde yapılmamış olan ama uygulamaya geçmiş olan işlem itiraz edilmediği sürece geçerlilik arz eder ancak resmî şekil kamu düzenine ilişkindir. Burada kaldırıyorsunuz. Kat mülkiyetinde de kaldırıyorsunuz. Ve kaldırırken de öyle bir düzenleme yapıyorsunuz ki Sayın Başbakan Yardımcım, bizim istisna akdinden yani inşaat hukukundan kaynaklanan işlemlerimizin yüzde 82'si hukuki ihtilaftan ari olarak sonuçlanır, geri kalan yüzde 19'u hukuki ihtilaflarla devam eder. Bizdeki en büyük problem budur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesine bakınız efendim, bir sordurtunuz, onların da görüşlerini alınız. En büyük ihtilaflarımızın başında istisna akdinin resmî şekildir. O istisna akdine getirilmiş olan resmî şekil düzenlemelerini burada büyük bir riske sokuyorsunuz. Tescil yükümlülüğü de ve bu hakkı da, yükümlülükten öte hak olarak da yükleniciye vermişsiniz. Böyle bir şey olabilir mi? Tarafların birine vermişsiniz, öbür taraf mahkemelik olacak. Aynı sonuca gidecek.

Bir başka tescil hatası daha söyleyeyim.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Bunları maddelerde tartışmak lazım.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Tabii ki...

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Konuya çok vâkıfım ve bunlara katılmıyorum.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Ben de size bunları yasal numaralarıyla, dokümanlarıyla verebilirim Sayın Başbakan Yardımcım. Ben söylüyorum.

Bakın, bir başkasına daha geçelim. Noterliğin bugün üstlenmiş olduğu kamu düzenine ilişkin bir büyük yükü noterlerin elinden alıyorsunuz ticaret siciline veriyorsunuz. Ankara Ticaret Sicili aleyhine açılmış olan dava sayısını bir istetin Sayın Başbakan Yardımcım. Büyük bir kısmı şirketlerin birleşmeleri, şirketlerin yapılarına ilişkin, tescillerine ilişkin şirket defterlerine, pay defterlerine, karar defterlerine ilişkin davalardır. Birçok ortak, özellikle şirket pay defterlerini elinde bulunduran ortaklar pay defterlerini kaybederler. Pay defterlerinin yeniden ihdası ticaret mahkemelerinde bir dava konusudur, büyük bir prosedürdür ama noterlikte oluşturulmuş olan bir pay defterini ortaklardan bir tanesi gider aynen suretini çıkarabilir, o pay defteri bir dava konusu olmaz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın milletvekilim, ticaret sicilinin de arşivi var, illa noterin mi yapması lazım?

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Güzel... Güzel... Ama ticaret sicilinin arşivinin güveni, noterlerin güveni kadar değildir. Bu işlemi yapan noteri vergisini de yatırmadığı takdirde zimmet suçuyla atıyor Yargıtay, bunun yerleşik içtihadı bu. Ama ticaret sicilinde görevinin ihmalinden yargılanıyorlar. Adi ortaklığı anonim şirkete çeviren bir ticaret sicil yetkilisini, ticaret sicil müdürünü ben yargılattırdım, maalesef görevin ihmalinden işte paraya çevrilen bir hükümle yargılandı. Ama devasa, milyon dolarlık bir iş, kamu zararı oluştu.

Burada temel anlamıyla şu... Sayın Başbakan Yardımcım, eğer bir reform yapmak istiyorsanız bunlara ilişkin yapacağınız birinci reform şudur efendim: Özellikle fabrika hacizlerinde Türkiye'nin kanayan yarasıdır, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yoktur. Bir fabrikayı borcundan dolayı çalışamaz hâle getiren bir kamu düzeni, bir icra iflas düzeni olamaz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Yapıyoruz, icra iflas kanunu yapıyoruz.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Şimdi, burada da getirilmesi gereken en önemli düzenlemelerden bir tanesi budur efendim.

İkincisi: Kambiyo taahhütleri. Sayın Başbakan Yardımcım, kambiyo taahhütleri konusunda büyük bir zafiyet vardır. Ne demek bu kambiyo taahhüdü efendim? Bono yazıyor, poliçe yazıyor, çek yazıyor, piyasaya para sürüyor. Üzerine yazacağı rakamda bir sınırlama var mı? Yok. Canı ne kadar istiyorsa yazar. 5 trilyon da yazar, 10 trilyon, 50 trilyon yazar. Kim yazıyor bunu? Kim olursa olsun, vergi kaydı olmayan bir şahıs dahi yazıyor, piyasaya para sürüyor. Yani bir yandan enflasyonu tetikliyor, öbür taraftan ekonomiyi sabote ediyor, piyasaya bir para sürüyor, ertesi gün icralık oluyorlar, "İmza bana ait değildir." diyor. İmza bana ait değildir, şekil şartları yerinde değildir... Ama dünyada böyle değil. Dünyada diyor ki: "Bu kambiyo taahhüdünde bulunacaksanız kambiyo defterine kaydolun, kambiyo taahhütleri takip ve tahsile konu olabilir." Yani bir kambiyo defterine kaydedilmişse bir senet, o senet ancak o zaman takip ve tahsile konu edilebilir. Ama biz de öyle şey yok ki. Bir tane kâğıdın üzerine bir kambiyo senedi yazıyoruz, üzerine de 50 trilyon yazıyoruz, 50 trilyon parayı piyasaya sürüyoruz, ekonomiyi sabote ediyoruz ve milyonlarca kambiyo takibi, kambiyo senedi, mahkemelerde yüzde 27'lik iş yükü, kamuda da büyük bir sorun olarak çıkıyor. Ama çok basit, iki cümle: "Kambiyo defterlerini avukatlar tutar, mali müşavirler tutar, noterler tutar." Bir fıkra eklersiniz. Onlara bunun yükümlülüğünü getirirsiniz. Kambiyo senedi düzenleyen şahıs gider avukatına tescil ettirir, noterine tescil ettirir veya mali müşavirine tescil ettirir. Kambiyo senedinin üzerindeki bütün itirazlar ortadan kalkar, mahkemelerdeki yüzde 27'lik dava ortadan kalkar. Bu kadar basit.

Yani reform yapacaksanız Sayın Başbakan Yardımcım, bunlar değil, bunlar değil. Bir, fabrika hacizlerinde...

Bir örnek anlatayım size Sayın Başbakan Yardımcım. Teşvik veriyorsunuz, Hükûmetiniz teşvik veriyor, diyorsunuz ki: "Yüzde yüz yatırım indirimi veriyoruz." Nedir peki yatırım? Atıyorum, Kayseri'de bir çelik fabrikası. 25 milyon dolar değerinde bir çelik fabrikası, yüzde yüz yatırım indirimi verdiniz. Beş yıl geçti. Bu beş yıl içerisinde de yüzde yüz yatırım indirimine devam ediyor ama sizin Hükûmetiniz bunu on yıla çıkardı, "On yıl süreyle yüzde yüz yatırım indiriminden yararlanabilirsiniz." dediniz. Beşinci yıl sonunda bankadan kullandığı 50 bin liralık kredisini ödeyemedi veya 50 bin dolarlık kredisini veya 250 bin liralık diyelim, her neyse. Şimdi, geliyor alacaklı banka diyor ki: "Ben fabrikanın trafosunu sökeceğim." veya bütün otomasyon sistemini sağlayan "Beyni sökeceğim." diyor. Geliyor beyni haczediyor.

Şimdi, bakın, 5 milyon dolarlık bir millî servet veya 25 milyon dolarlık bir millî servet 50 bin dolarlık bir alacak yüzünden çöktü. İki, içerisinde çalışan yüzlerce, binlerce işçi işsiz kaldı. Üç, katma değer zinciri çöktü. Dört, buna ilişkin orada geçmişte yapılmış olan kontratların tamamı hukuki ihtilaf hâline geldi. Ama dünya böyle değil. Dünyada derhâl buna tedbir alınmış. Mesela bazı ülkeler diyor ki: "Ekonomik krize girdiği anda yapılandırma yükümlülüğü içerisine girerim, yönetimine yapılandırmadan sorumlu banka temsilcisi atarım, onu yapılandırırım, o firmayı yaşatırım." Bazıları diyor ki: "Derhâl borcu karşılama oranına bakarım, bu yatırım borç miktarının kaçta kaçını karşılıyor, ona göre tedbir alırım. Ya yatırımda el değiştiririm ya da başka bir yönteme girerim veya paylı yatırıma dönüştürürüm, paylarını satarım tedbirler alırım." Bizde öyle değil Sayın Başbakan Yardımcım.

Bu turizmde de böyle. Milyarlarca dolar teşvik verdik turizme ama o devletin, bu gariban insanların vermiş olduğu vergiler maalesef bu sistemin içerisinde çarçur edildi gitti.

Reform yapacaksanız bunlar değil Sayın Başbakan Yardımcım.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Küçücük bir istirhamım olsun.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Estağfurullah...

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - İcra iflasla ilgili komisyona giden kanunu mutlaka siz izleyin.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Hayhay.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Gerçekten o kanunun içerisinde bu söylediklerinizin hepsi var.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Hayhay, bakacağım efendim.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Çok yeni bir yaklaşımla... Onun için adına "Kurtarma anlaşması" diyoruz. Bizim şu klasik icra iflas...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, müsaade edin. Tam tutanak var, sözleriniz tutanaklara girmiyor, stenograf arkadaşlar zorlanıyor Sayın Bakanım.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Eyvallah.

BAŞKAN - Müsaade edin, ben mikrofonu açayım, sözlerinizi tamamlayın.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Değerli milletvekilimizin bu bütün konularla ilgili hususlar şu anda İcra İflas Kanunu'nda yaptığımız değişiklikle konkordato meselesini -aslında Türkçe bir tabiri de kullanmak istiyoruz doğrusu, herkesin anlayacağı şekilde- bir kurtarma anlaşması şeklinde geliştiriyor. 65 maddelik, uzun senelerdir çalışılan bir kanun. Üniversite hocaları, piyasa, Adalet Bakanlığı. Son üç ay çok yoğun çalışma istedik, çalıştılar sağ olsunlar. Adalet Komisyonumuza geldi. Zannediyorum önümüzdeki hafta salı günü de komisyonda görüşülmeye başlanacak. Gerçekten bahsettiğiniz hususlar son derece önemli benim kanaatimce.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Çok teşekkür ediyorum efendim.

Konkordato konusunda da katkı sağlamaya gayret göstereceğim. Bahsettiğiniz tasarıya da bakmaya çalışacağım efendim. Elimden geldiğince gayret göstermeye çalışacağım.

Temel olarak söylediklerimi toparlarsak bu maddelere geçildiğinde de tek tek söyleyeceğim, karşısına yasal prosedürleri de koyacağım. Bir özensizlik içerisinde hazırlanmış bir yasa tasarısı olduğunu düşünüyorum. Bir kez daha gözden geçirilmesinde yarar görüyorum. Başka yasalarla çelişen hükümlerinin en azından o çelişkileri de bertaraf edecek şekilde yeniden anlatımında fayda görüyorum.

Özellikle bir cümle var. Şimdi buradan karıştırıp bulmaya çalışacağım, zaman almasın diye özet söylüyorum: İşte "Bunlardan elde edilen faiz..." diye bir cümle var. Hangi maddede, şimdi bakamayacağım ama...

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sonlarda, rehinle alakalı.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Evet, orada "elde edilen faiz" deyip Sayın Başbakan Yardımcım...

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - 22'nci madde.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Ha, 22'nci maddeye bir bakalım. Evet, doğru. "Taşınır varlığının gelecekteki her türlü faiz..." Sayın Başbakan Yardımcım, burası doğru değil çünkü faiz yasada tanımlanmış. 3095 sayılı bir yasamız var bizim. Faizin de şekillerini, biçimlerini teknik olarak tanımlamış. Burada o tipe uygunluk hâli yok. Kelimenin başlangıcı, cümlenin de asıl anlatmak istediği niyetle örtüşmüyor. Mesela bu bile özensizliği gösteren başka bir örnek.

Nezaketinize çok teşekkür ediyorum, çok sağ olun.